- Gündem
- 16.05.2025 11:10
Down sendromlu üvey oğlu Bora sayesinde duyarlılık kazanan 46 yaşındaki Hakan Karayiğit, Karşıyaka Belediyesi ile İyilik Atölyesi’nin ortaklaşa açtığı mekanın sorumlusu. Zihinsel ve bedensel engellilerin çalıştığı büfe, Karşıya Çarşı’nın da gözde mekanı oldu
SULTAN GÜMÜŞ - ÖZEL HABER
Osman disleksi hastası, Merve zihinsel engelli, Çilem ve Serkan ise down sendromlu gençler… Ağır engeli bulunmayan bu çocukları bir araya getiren yer ise Karşıyaka Belediyesi ile İyilik Atölye’sinin ortaklaşa açtığı büfe. 4 ay önce Karşıyaka Çarşı’da kurulan ancak bu süre zarfında çok fazla yol kat eden büfede, 350 üyesi bulunan Karşıyaka Kadın Girişimler Kooperatifi’nin el emeği ürünleri satılıyor, organik bakım ürünleri tezgahlarda yer buluyor ve büfe sorumlularının eşleri tarafından evde yapılan börekler, poğaçalar müşterilere sunuluyor. Tüm bu ürünler ise sigortası yatırılan, maaşları ödenen ve yol-yemekleri karşılanan özel çocuklar tarafından müşterilere servis ediliyor. Büfe sorumlusu ve İyilik Atölyesi gönüllülerinden 46 yaşındaki Hakan Karayiğit’in de projeyle bütünleşen ayrı bir hikayesi var. Karayiğit, 5 yıl önce ilk evliliğini yaptı ve eşinin 33 yaşındaki down sendromlu oğluna gerçek bir baba oldu. Üvey oğlu Bora sayesinde duyarlılık kazandığını söyleyen Karayiğit, engelli çocuklarını kabul etmeyen hatta görmek dahi istemeyen diğer babalara örnek oldu. Büfede bulunan çocukların en büyük probleminin ‘parçalanmış aileler’ olduğunu vurgulayan Karayiğit, “Babalar böyle durumlarda çocuğu pek kabul etmez. Genelde bu sorumluluğu hep anneler alır. Bakın etrafınıza engelli çocukların yanında daima anneleri vardır. Babaları çok nadir görürsünüz” diyerek acı bir gerçeği bizlerle paylaştı.
“BURADA ÇALIŞABİLECEK DURUMDALAR”
Farkındalık yaratmak için büfede bulunduklarını kaydeden proje sorumlularından Hakan Karayiğit, öncelikle şunları söyledi: “Farkettiyseniz çocukların çoğu, her ne kadar belli etmeseler de engelli çocuklar. Ama ağır zihinsel engelli değil. Burada çalışabilecek durumdalar. Mesela Osman disleksi hastası. Konuşma zorluğu yaşıyor. Heyecanlandığında panik yapıyor, eli ayağı titriyor. Mavibahçe’de de bir cafemiz var. Oradaki çocukların da tümü down sendromlu. Burası bir dernek ve şahsın değil. İyilik Atölyesi Derneği olarak geçiyor. Bulunduğumuz yer Karşıyaka Belediyesi ile İyilik Atölyesi arasında gerçekleştirilen bir proje sonrasında ortaya çıktı. Amaç ise dezavantajlı çocuklarımızı toplum içerisine entegre etmek, farkındalık yaratmak, onlara sorumluluk vermek. Çocuklarımız burada çalışarak hem para kazanıyorlar hem de sigortaları yatırılıyor. Hepsi asgari ücret üzerinden değerlendiriliyor. ‘Çocuklar bu işleri yapabiliyor, faydaları var, birilerine ihtiyaçları yok’ dedirtmek istiyoruz.”
“BABALAR PEK KABUL ETMEZ”
Kendisinin de down sendromlu bir oğlu olduğunu söyleyen Karayiğit, “Adı Bora… 33 yaşında. Bora’yı tanıyalı 10 yıl oldu. Eşimin ikinci evliliği. Ben eşimle evlendiğim zaman onun down sendromlu bir oğlu vardı. Üçümüz beraber yaşıyoruz. Ben Bora sayesinde duyarlılık kazandım. Bora beni çok farklı yerlere götürdü. Hep söylerim, Bora benim için bir engelli değil, daha doğrusu down sendorumu bir engel değil. Genetik bir farklılık, kromozom sayılarıyla alakalı. +1 kromozomu. Biz onlardan 1 tane aşağıdayız. Daha doğrusu onlar mı üstün yoksa biz mi bilemiyorum. Bora’yla bir şey yapmaya gerek yok. Bora’nın zaten kendine göre bir hayatı var. Onunla ortak paydalarımız evde var. Ve biz bu ortak paydalarımızla çok mutluyuz” dedi. Engelli çocukların en büyük probleminin ‘parçalanmış aileler’ olduğunu vurgulayan Karayiğit, toplumda var olan bir başka konuyu da bizlerle paylaştı. Babaların böyle durumlarda çocuğu pek kabul etmediğini aktaran Karayiğit, “Genelde bu sorumluluğu hep anneler alır. Bakın etrafınıza engelli çocukların yanında daima anneleri vardır. Babaları çok nadir görürsünüz” yorumunda bulundu.
“HEPSİ KARDEŞİM, ÇOCUĞUM…”
Proje aracılığıyla çocukların çok fazla gelişim gösterdiğini kaydeden Karayiğit, “Buradaki arkadaşların hepsi kardeşim, çocuğum gibi. Bu hayata bakışla alakalı bir şey. Hayata nereden baktığınızla alakalı. Bu işe başlarken ne para sordum, ne de başka bir şey. Mesai bitene kadar hepsinin burada keyif almasını istiyorum. Onlardan zaten çok fazla bir şey istemiyoruz. Merve buraya ilk geldiği zamanlar konuşmazdı. Kendini savunamayan, her şeye tamam diyen bir insandı. Burada çalışmaya başladıktan sonra değişti. Bizler onlara bir şeyler katmaya çalışıyoruz. Bu çocuklar, korunmaya ihtiyacı olan çocuklar” dedi. Karşıyaka’nın Filizleri projesi kapsamında 8 kız çocuğuna burs verdiklerini belirten Karayiğit, “Onun dışında burada gördüğünüz birçok ürün Karşıyaka Kadın Girişimler Kooperatifi’nin ürünleri. Kooperatifin 350 üyesi var, bizler onlara katkı sunuyoruz. Onlardan ürün alarak kendilerini üretime katıyoruz. Diğer bir kısım ürünler ise bizim kendi ürünlerimiz. Evden hanıma yaptırıp getirdiğim ürünler de oluyor” diye konuştu.
“BU ÇOCUKLAR TOPLUMDA VAR”
Karşıyaka’nın ayrı bir yeri olduğunu söyleyen Hakan Karayiğit, “Buradaki insanlar çok daha duyarlı. Farklı bölgelerde tıpkı burası gibi 6 tane daha büfenin açılması söz konusu. Çünkü ne kadar yer o kadar çocuk ve farkındalık… İnanın bana, burası kar amacı güden bir yer değil. Piyasada şu an su 1 buçuk lira, biz 1 TL’ye satıyoruz. Fiyatları makul derecede tutup, çocukların maaşı çıksın, yemeği çıksın, sigortası çıksın, zarar etmeyelim diye düşünüyoruz. Burası ilk oldu. 4 aydır burada yer ediniyoruz. Ama baya bir yol kat ettik” ifadelerini kullandı. Mekanda çok ağır engelli çocukları çalıştıramadıklarını kaydeden Karayiğit, “Çünkü onları kontrol etmemiz de zor olacak. Kendine veyahut bir başkasına zarar vermesi kaçınılmaz olur. Bu nedenle başvuru formlarını doldurturken kriterlerimizi de sunuyoruz” yorumunda bulundu. Vücut olarak da çok hassas çocuklar oldukları için onların iyi korunması gerektiğini belirten ve bu nedenle büfeyi kışın hava şartlarına daha uygun hale getireceklerini söyleyen Karayiğit, son olarak şunları söyledi: “Ben burada olmaktan bir kere çok mutluyum. İkincisi bu tarz çocukların toplumda daha fazla görünür olmasını istiyorum. Bu tarz projelerde, illa ki bizim olmamız şart değil, başkaları da yapsın. Sizin çocuğunuz da olabilir, bir başkasının da. Ama bu çocuklar toplumda var. Bu gerçek görünsün istiyorum.”