“İZBAN’ın yaramaz çocukları değiliz”

İZBAN çalışanları tarafından kurulan Özel Demiryolcular Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin Başkanı Mücahid Yavuz, İZBAN A.Ş. işyerinde son zamanlarda yaşanan sıkıntıları anlatarak, İZBAN’ın yaramaz çocukları olmadıklarını söyledi

  • Oluşturulma Tarihi : 21.08.2015 07:48
  • Güncelleme Tarihi : 21.08.2015 07:48
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“İZBAN’ın yaramaz çocukları değiliz” haberinin görseli

EMİNE YALÇIN

Kurulduğu günden bu yana İZBAN’da makinist olarak görev yapan Özel Demiryolcular Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin Başkanı Mücahid Yavuz, daha öncesinde İZBAN bünyesinde çalışan Ali Kocataş’ın haksız yere işten çıkarıldığını ileri sürerek, tepki gösterdi. Yavuz, ayrıca İZBAN A.Ş. iş yerinde son zamanlarda yaşanan sıkıntıları da gazetemize özel açıklamalar yaparak anlattı.

“İZBAN VARSA BİZ VARIZ”

Özel Demiryolcular Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mücahid Yavuz, gerekli eğitimleri aldıktan sonra 2010 yılından bu yana İZBAN’da makinist olarak çalıştığını belirterek, İZBAN A.Ş. çalışanları olarak İZBAN olduğu sürece orada olduklarını söyledi. Yavuz, “Biz İZBAN’a her anlamda tüm desteğimizi vererek, özverimizi gösteriyoruz. Çünkü İZBAN varsa biz varız. Biz İZBAN’ı bulunduğu yerden daha iyi yerlere getirmek amacıyla bu prensiple çalışıyoruz. Bu disiplinle görevimizi devam ettiriyoruz. Ama insanların İZBAN’dan beklentileri çok daha farklı olabilir. İnsanların istekleri ve talepleri çok farklı yönde de olabilir. Biz bu durumun farkındayız. İZBAN yeni bir işletme olduğu için eksikliklerinin olacağı bazı sıkıntıların yaşanacağı zaten aşikar. Bizim tek istediğimiz bu işletmede bizim gösterdiğimiz özverinin karşılığı olarak değerimizin verilmesidir. Bizim çektiğimiz en büyük sıkıntı bu. Maddiyattan öte burada çalışan insanlara gerektiği şekilde değerinin verilmesi gerekiyor” diye konuştu.

“TEK SIKINTIMIZ; DUYARSIZLIK”

2011 yılının son ayında kurmuş oldukları derneği de iyi bir şekilde devam ettirdiklerini vurgulayan Yavuz, “2012 yılında sendikaya girmeden önce burada aldığımız ücretler vergi dilimine tabii tutulmuyordu. Tüm çalışanlar vergi dilimi kapsamı dışındaydı. Sendikaya üye olduktan sonra sendikalı üyeler vergi dilimine tabii tutulmaya başlandı. Sendika üyesi olmayan idare personel ise vergi dilimine tabii tutulmadı. Bizde bu konu ile ilgili gerekli yasal işlemleri başlattık. İzmir Cumhuriyet Halk Partisi ile İzmir Adalet ve Kalkınma Partisi’nin il başkanlarına ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na bu konuyu ilettik. Birçok girişimde bulunduk. Biz üzerimize düşenin fazlasını yaptığımızı düşünüyoruz. Bu konu ile ilgili tek sıkıntımız duyarsızlık oldu bizim için. Çünkü yönetim ile ilgili birçok sıkıntı ile karşı karşıya kaldık” şeklinde konuştu.

“KOLAY BİR ŞEKİLDE İŞTEN ÇIKARILMALARA ÜZÜLÜYORUZ”

Yavuz, Cumaovası istasyonunda yaşanan bir kazadan dolayı Ali Kocataş’ın işten çıkarıldığını anlatarak, tek çıkartılan arkadaşlarının Kocataş olmadığını öncesinde de birçok kişinin farklı sebeplerle işten çıkarıldığını söyledi. Yavuz, “Keşke bu yaşanılan olaylar yaşanmasaydı da gerçek anlamda İZBAN ve İZBAN çalışanları olarak bizler daha farklı konular konuşuyor olsaydık. Böyle konuları konuşmak gerçekten bizi üzüyor. Çünkü insanların bu kadar kolay bir şekilde işten çıkarılması bizi üzüyor” dedi.

‘BU SÖZLEŞME KİTAPÇIĞI SİZİN ANAYASANIZDIR’

Toplu iş sözleşmesi imzalandığına ve toplu iş sözleşmesi neticesinde iki taraf arasında bir akitin belirlendiğini de sözlerine ekleyen Yavuz, bir çalışanın da toplu iş sözleşmesine göre yargılanması gerektiklerine inandıklarını dile getirdi. Toplu iş sözleşmelerinde disiplin cezalarının da olduğunu belirten Yavuz, “Disiplin cezalarının yanı sıra bir disiplin kurulumuzda var. Bir olay olduğunda kurallar neyi gerektiriyorsa ya da cezalar ne ise onun uygulanması gerekiyor. Biz hiçbir zaman haksız olan bir kişiyi haklı olarak savunmadık. Biz kitapçıkta yazan şeylerin uygulanmasına razıyız zaten. Biz zaten bunu istiyoruz. Bize ‘bu sözleşme kitapçığı sizin anayasanızdır’ diyen yönetim bugün kalkıp ‘biz hiçbir şekilde işten çıkartmada ya da işe almada kendi hükmümüzü kullanırız sizin sözleşmenizi tanımayız’ diyorsa burada farklı bir sıkıntı olduğu zaten gözüküyor. Ayrıca yönetim bize ‘biz burada dolmuş şoförü mantığında makinist almıyoruz. Eğer bu mantıkta işe başlayan arkadaşlar varsa şimdiden gitsin’ gibi söylemde de bulunuyorsa bu mobbing uygulandığının birebir kanıtıdır” ifadelerini kullandı.

“BİR İŞİMİZ VARSA AİLEMİZ VAR”

Yavuz, önceki gün İZBAN’ın kamuoyu bilgilendirmesinde sendika başkanının nifak sokan kişi olarak anlatıldığına da dikkat çekerek, yönetimin ilk önce kendilerine sürüş emniyetinin neyi anlattığına dair bilgi vermesini istedi. Yavuz, sözlerini şu şekilde bitirdi: “Biz gerekli eğitimimizi Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Eskişehir Eğitim Merkezi’nden gelen eğitmenler tarafından aldık. İllaki hatalar olmuştur. Hatalar olacak ki iyinin en iyisini yapma lüksünü yakalayalım. Ama yönetim insanların hatalarını farklı şekilde cezalandırmak adına mobbing uygulama babında yaparsa işletmede huzurun ve verimliliğin önünü kapatmış olur. Biz İZBAN’ın bir parçası olduğumuzu hissetmek istiyoruz. Biz İzmirlilerin mağdur olmasını istemiyoruz. ‘İzmir halkı’ deniyor. Biz İzmir halkının içinde değil miyiz? Biz çalışanlar farklı bir yerden mi geldik? Bizde İzmir halkıyız. Bugün bizim bir işimiz varsa ailemiz var. Öncelikle burada çalışanlar kendilerinin değerli olduklarını hissetmeleri lazım. İZBAN ne kadar bir marka ise çalışanları ile bir marka olmalı. Bir yerlere geleceksek eğer birlikte gelmeliyiz. Biz kendimizi hiçbir zaman İZBAN’dan ayrı tutmadık. Biz İZBAN’ın yaramaz çocukları değiliz. Biz sadece burada gerçek manada aile olduğumuzu hissetmek istiyoruz.”

“HEPİMİZ İNSANOĞLUYUZ”

DEMİRYOL-İŞ Sendikası İş Yeri Baş Temsilcisi olan Ahmet Güler ise İZBAN’da 5 yıldan bu yana makinist olarak çalıştığını belirterek, yeri geldiğinde fedakarlık göstererek aylarca izin yapmadan çalıştıklarını ifade etti. Güler, “İlk başladığımız zamanlarda 5 ila 10 bin arasında yolcu taşıyorduk. Şu anda 250 ila 300 bin civarında yolcu kapasitesine ulaştı. Bu durumda elbette ki sadece makinistlerin katkısı yok. Tüm İZBAN personelinin payı var. Bu süreçte biz üzerimize düşen görevi fazlasıyla aldık. Yolcular mağdur olmasın diye İZBAN markasını yükseltmek adına belki de yapmamamız gereken şeyleri kendi inisiyatifimizi kullanarak yaptık. Hala da yapmaya devam ediyoruz. Hepimiz insanoğluyuz. Bu yüzdende zaman zaman hatalar yapabiliyoruz. Ali Kocataş’ın olayından sonra çalışanların bu olaydan etkilenmediği söylenmiş. Öyle bir durum yok. Şu an için görevine devam eden arkadaşlarımız da ‘acaba ne zaman işten çıkarılacağım’ düşüncesi var” şeklinde konuştu.

İZBAN TARAFINDAN YAPILAN KAMUOYU BİLGİLENDİRMESİ NEDİR?

Demiryol-İş Sendikası İzmir Şube Başkanı’nın son dönemde, adeta “fırsat kollarcasına” yine “rol çıkartma” çabalarını ve İZBAN ile çalışanları arasına bir kez daha nifak sokma çabalarını dikkatle izliyoruz. Yeterince mesleki bilgisi olması gerektiğini varsaydığımız şube başkanı, 31 Temmuz 2015 günü Cumaovası İstasyonu’muzda bir yolcumuzun yaşadığı kazanın ardından bile kendince kişisel açıklamalar yapmakta ve hukuki süreci devam eden olayları kasten çarpıtmakta en küçük bir tereddüt bile göstermemektedir. Bu noktada, kayıp bir yaşamı bile basamak yapabilmekte, “makinistliğin kanla yazılmış uluslararası temel kurallarını” ise hiçe sayabilme gafletine düşebilmektedir. Bu satırların, her seferinde hatalarla yola çıkan kişiye yanıt vermek için değil, değerli İzmir halkını bilgilendirmek amacıyla yazıldığını belirtir, saygılarımızı sunarız. 1) Eğitimi aylar süren makinistliğin 1. temel kuralı, seyir esnasında sadece sürüş ile ilgili olmak disiplinidir. Hiçbir makinist, kabine adım attığı andan itibaren, yolcu ve yolculuğu riske atacak hareket ve eylemlerde bulunamaz. Bunu tüm çalışanlarımız bilir. Buna görev başında yemek/içmek dâhildir. 2) Tüm trenlerde makinistlerin bulunduğu yer dahil tüm sistem, kameralarla izlenir ve görüntüler kayıt altına alınır. Bu nedenle kararlarımızı, “dışarıdan konuşmalara” değil, elimizdeki kanıtlara bakarak alırız. 3) Birleştirilerek dizi yapılan Banliyö trenlerinin yapısı gereği, setler arasında standart aralıklar oluşur. “Bilgisizce söylenildiği” gibi bu bir hata ya da onarılması gereken bir yanlış değil bir standarttır. 4) Toplu sözleşmeler, kurumun işe alma ve iş akdini fesih etme yetkilerini devreden mekanizmalar değildir. Bu nedenle kurum, gerekli gördüğü hallerde iş akdi feshedebilir. İş akdi feshi disiplin kurulunun yetkisinde değildir. Her sektörde çalışan emekçi, gerçek “iş güvencesini” işe olan bağlılığı ve sorumluluklarını yerine getirmesi sayesinde kendisi yaratır, iş ve emeğin saygınlık kazandığı kurumumuzda da, işini gerektiği gibi yapan tüm çalışanlarımız bunu bilir ve yaşar. 5) Makinistlerimiz düzenli olarak psikolojik testlere tabi tutulurlar. Bu nedenle, söz konusu kişinin “yapay söylemlerle” yarattığını düşündüğü stres ve tedirginlikle tren kullanımı söz konusu bile değildir. Bu tarz açıklamalar, yolcularımızda gereksiz endişe yaratmaktan öteye geçemez ki, bu söylemlerden en büyük zararı yine kendilerinin göreceği açıktır. Saygılarımızla, İZBAN A.Ş.