İzmir’i hastaları tedavi eden Bir cennet haline getirmeliyiz

İzmir Sağlık Turizmi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Bülent Cinel, Türkiye ve İzmir’i sağlık turizmi açısından değerlendirerek önemli açıklamalarda bulundu

  • Oluşturulma Tarihi : 04.12.2019 08:44
  • Güncelleme Tarihi : 04.12.2019 08:44
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İzmir’i hastaları tedavi eden Bir cennet haline getirmeliyiz haberinin görseli

BURCU YANAR/RÖPORTAJ
Türkiye sağlık turizmi konusunda son yıllarda ciddi bir yol kat etti. Öyle ki Medipol Üniversitesi Hastanesi Kurumsal Pazarlama ve Uluslararası Hasta Hizmetleri Koordinatörü Uygar Üstün, bir demecinde bu hızla giderse önümüzdeki 4-5 yıl içinde sağlık turizmi açısından dünyanın sayılı ülkeleri arasına girebileceğimizi söyleyerek sağlık için gelen turistlerin normal turistlerden 8-10 kat daha fazla döviz bıraktığına dikkat çekmişti. İzmir Sağlık Turizmi Derneği (İZSATU) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Bülent Cinel de sağlık turizminin bugününü ve geleceğini değerlendirerek ilgi çekici açıklamalarda bulundu. Cinel, Suriye ve Kuzey Irak’ta yaşanan savaşın Türkiye’yi sağlık turizmi havzasından kitlesel bir mülteci kaynağına dönüştürdüğünü iddia ederek “Çok talihsiz bir biçimde sağlık alanında ulusal gelir gider dengelerimizi tersine çevirerek hesaplarımız ve sektörel dengelerimiz alt üst oldu” dedi.
Öncelikle sağlık turizmi nedir biraz açıklar mısınız?
Son yıllarda Türkiye’de sağlık turizmi terimi sıkça gündemde yerini almaya başladı. Türkiye için çok önemli bir turizm kolu olduğu da aşikar. Sağlık turizmini genel olarak üçe ayırabiliriz. Bunların içinde medikal turizm yani tıp turizmi dediğimiz; planlanmış operasyonlar ve ileri tedaviler, tüp bebek, estetik, diş tedavileri ve diyaliz tedavilerini örnek gösterebiliriz. Bu üçlünün içinde bir de termal turizm ve 3. yaş turizmi olarak geçen yaşlı ve engelsiz turizmi yer alıyor. Ülkemizde İstanbul, Ankara, Antalya hatta Diyarbakır sağlık turizmi açısından çok ciddi atılımlar gerçekleştirdi. İzmir olarak bu konuda bazı kurum ve kuruluşlar bir şeyler üretmeye çalışıyor fakat maalesef bu çalışmalar İzmir için yeterli olmuyor.
Bazı haberlere göre son yıllarda sağlık için gelen turistlerin 10 kat daha fazla döviz bıraktığı söyleniyor. Bu konu hakkında siz ne söylemek istersiniz?
Bu söylemi biraz abartılı buluyorum. Hükümet programında 2023 yılı vizyonu için 2 milyon turist, 20 milyar dolar gelir denmiş. Yani hasta başı 10 bin dolar gelir düşünülmüş. Sağlıklı istatistiki verilerimiz maalesef yok. Ama elimizdeki verilere baktığımızda ülkemizde en çok göz, diş, saç ekimi, estetik ve obezite cerrahileri ön planda yapılıyor. Bu operasyonlar maliyet olarak ortalama 2 ila 5 bin dolarlar arasında yapılıyor. Sağlık kurumları ile sağlık turizmi acentelerinin rekabeti turizm sektöründe olduğu gibi kaliteye değil de fiyata dayalı yapmaları bu operasyonlardan gelen gelir ortalamasını daha da düşürecektir.
KALİTE VE GÜVENLİK ÖNEMLİ
Son dönemde sağlık turizmi açısından öne çıkan alanlar hangileridir?
Maalesef, Suriye’nin türlü oyunlar ile işgali ve ardından bu işgalle bağlantılı olarak Irak’ın kuzey yarısına da sıçrayan savaş, en büyük hasta kaynağı olan bu özel coğrafyayı bir sağlık turizmi havzasından, bir kitlesel mülteci kaynağına dönüştürerek çok talihsiz bir biçimde sağlık alanında ulusal gelir gider dengelerimizi tersine çevirerek hesaplarımızı ve sektörel dengelerimizi alt üst etti diyebilirim. Yanı başımızda cereyan eden bu savaşa bağlı olarak ülkemiz savaş coğrafyası içinde anılmaya başlanmış, diğer bir hasta kaynağımız olan Avrupa pazarındaki hastalarda ülkemize karşı bakış açısında güvenlik gerekçesiyle çelişkiler ortaya çıkarak Avrupa kaynaklı sağlık turisti sayısında da azalmalar baş gösterdi. Sağlık turizmi hastanın kendi iradesine dayalı bir hizmet alımı şeklidir. Hasta masraflarını kendisi karşılayacağı, seyahatine ve ilintili zorluklarına göğüs gereceği bu hizmet alımında iki ana konuda güven duymak ister. Bunlardan ilki alacağı sağlık hizmetinin kalitesi, ikincisi ise can ve mal güvenliğidir. Geriye dönüp baktığımızda son 15 yılın ilk 10 yılını hizmet kalitesinde yıldızlaşma çabaları ve başarılarıyla süslemiş olan ülkemizin buradaki kazanımları, kalan 5 yılda dış odakların konjonktürel manipülasyonları, hükümetin zamanında önlem alamaması neticesinde güvenli ülke imajımızı peyderpey yitirmemiz sebebiyle bir bir ortadan kalkmıştır. Fakat son yıl itibariyle yeniden bir toparlanma mevcuttur. Özellikle Türki Cumhuriyetlerinden ve Orta Doğu’dan gelen hastalardaki artış sevindiricidir. Sağlık turizmi acentelerimiz, sağlık kurum ve kuruluşlarımız, sağlık turizmi ile uğraşan sivil toplum kuruluşları ve yurt dışındaki tanıtım, lobi faaliyetleri ile turizmde olduğu gibi sağlık turizminde de yeniden yukarıya bir ivme hareketinin başladığını da söyleyebiliriz.
İZMİR TERMAL TESİS BAKIMINDAN YETERSİZ
İzmir tarihine baktığımız zaman tarihin ilk hastanesi kabul edilen Asklepion İzmir’de yer alıyor, Bergama’da ‘Ölümün girmediği şehir’ ibaresi yer alıyor. Urla’da bulunan Karantina Adası’nda Klazomen Tahaffuzhanesi yer alıyor. Kaplıcalar ve şifalı otlar açısından da oldukça zengin bir kent tarihine sahibiz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İzmir en başta bir kültür kentidir. Turistik potansiyeli çok yüksektir. Elimizde Efes, Meryem Ana, Asklepeion gibi uluslararası üne sahip değerler vardır. İzmir, turizmi iyi bilen bir kenttir. Bunun yanı sıra İzmir termal bir kenttir. Ülkemiz jeotermal kaynaklar açısından dünyada ilk 7 ülke arasında yer alırken, Avrupa’da kaynak potansiyeli açısından 1’inci, kaplıca uygulamaları konusunda ise 3’üncü sıradadır. Fakat İzmir olarak termal tesis sayımız yeterli değildir. İzmir’i termal banyo ve spacılıktan çok, hastaları tedavi eden kür merkezleri cenneti haline getirmeliyiz. Tesislerimizi yeniden gözden geçirmeli, yeni yatırımcılara bu konuda destek vermeliyiz. Böyle büyük bir potansiyeli kaybetmemeliyiz. Bazı termal tesisler kamu hastaneleriyle afiliye çalışmaları sonucunda yerli hastalarımızın da kür tedavilerinde, sosyal güvencelerini kullanarak ücretsiz yararlanmalarını sağlanmıştır. Bu ülkemiz açısından bir atılımdır. Tesislerimiz kendilerini tekrar gözden geçirerek rekabet unsurunda kaliteli hizmet vereceklerdir. Bu da kaliteli tesislerin artması anlamına gelir.
Sağlık turizminin sorunları nelerdir?
Turizm için alt yapısı hazır olan ilimizin son yıllarda sağlıkta atılım yaptığını görüyoruz. Uluslararası platformda rekabet edecek seviyede donanım ve ekipmana sahip özel sağlık kuruluşlarımız ile son yıllarda sağlıkta dönüşüm politikalarının başarılı olması ile yeniden yapılanan kamu hastanelerimizdeki başarılı çalışmalar yadsınamaz. Kısacası uzun zamandır turizme hazır olan ilimiz, sağlık alanında da hazır olacağını göstermektedir. Hastanelerimizde şu an için tüm tıbbi müdahaleler ve tedaviler son teknolojik tekniklerle yapılabiliyor. Eksik olan yapımız; konforlu oda azlığı, yabancı dil sorunu, iletişim problemleri gibi daha çok otelcilik hizmetlerini kaliteli bir şekilde verememekten kaynaklanıyor. Ülkemizde klinik oteller arttıkça bu sorunun da zamanla çözüleceğine inanıyorum.
İzmir ve Türkiye için en önemli konulardan biri de 3. yaş turizmidir. Sayıları hızla artan yaşlılarda sağlık ve destek hizmetlerine olan taleplerde de bir artış meydana geliyor. Nitekim sağlık turizmi kapsamında ortaya çıkan sınır ötesine doğru yapılan hareketliliğin büyük bir kısmı bu kitle tarafından oluşturulmakta, sağlık hizmetlerinden yararlananların çoğunu da bu kitle meydana getirmektedir. Bunların yanında turizm yönünden bilinmesi gereken en önemli unsur olarak karşımızda tüketici ve parası olan bir kitle bulunmaktadır. Bu da ilimize ve ülkemize büyük bir katma değer sağlayacak bir olgudur. Bunun için ne yapılmalı sorusuna yanıt olarak, ilimizdeki yaşlılara özel tatil, dinlence, sosyal aktivasyon, tedavi ve destekleyici alanların faaliyeti ve buna uygun altyapıların geliştirilmesi önem taşımaktadır.
Şehir hastanelerinin sağlık turizmine bir katkısı olacağını düşünüyor musunuz?
Şehir hastanelerin sağlık turizmi yapabilmesi ya da sağlık turizmi alanında ülkeye katkı sunabilmesi için önce turist sağlığı dediğimiz yani turist amaçlı ülkemizi ziyarete gelip, ülkemizdeyken sağlık sorunları başlayan hastaların, tedavi sonrası ücretlerini alabilmesi için alt yapısı iyi oluşturulmalıdır. 2018 yılındaki kamu kaçağı bu alanda tahminen yüzde 45 civarındadır. Kısacası turist sağlığını düzeltmeden sağlık turizmi yapmak ülkemize döviz kazanımı yönünden pek olası değildir. Bu amaçla sağlık bakanlığı Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi’ni (USHAŞ) kurdu. Burada amaç daha hızlı hareket edebilmek, devletin hantal yapısı yerine daha dinamik davranabilmektir. Eğer düşünüldüğü gibi kamu, özel sektörde olduğu gibi sağlık turizmi alt yapısını organize edebilirse, sağlık turizmi ara elemanlarını yetiştirip, birimlerini oluşturabilirse, yurt dışına çıkıp devlet kurumları nazarında anlaşmalar yaparak sürdürülebilir bir hasta akışını sağlarsa o zaman sağlık turizmine büyük katkı sağlamış olur. Bugün baktığımızda kamuda sağlık turizmi politikalarını geliştirecek ve uygulayacak kalifiye insan sayısı çok az. Devlet sağlık turizmini hiç bilmeyen bir kişiyi atıyor makama, o kişi sağlık turizmini öğrenene kadar 2-3 yıl geçiyor, sonra görevden alıp, sağlık turizmini bilmeyen başka birini göreve getiriyor. Maalesef sağlık turizmi yapan diğer ülkeler bizi sollayıp geçiyor. Bu durumu iyi okuyabilmeliyiz.
İzmir’de 1911 yılında Kızılay’ın ilk binası olarak yapılan yapı şu an Basmane’de harabe bir halde yer alıyor. İzmir’de bulunan bu tarz tarihi binaların restore edilerek dönüştürülmesi sağlık turizmi açısından bir katkı oluşturmaz mı?
Tarihi binalarımızın restorasyonu ve günümüze kazandırılması sadece sağlık turizmine katkı sağlamak olarak düşünülmemelidir. Elbette ki sağlık turizmine de katkı sağlar. Ama turizm açısından, kendi kültürel değerlerimizin unutulmaması ve bilinçlenme açısından da çok önemlidir.
Sizin bu konuda önerileriniz ve projeleriniz var mı?
İzmir Sağlık Turizmi Derneği, sağlık ve turizm alanlarında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları, tüm kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarını bir araya getirerek İzmir için bir sinerji oluşturmak, İzmir’i planlı medikal turizm, termal turizm, ileri yaş ve engelliler turizmi yönünde markalaştırmak, yurt dışında lobi ve tanıtım faaliyetleri yaparak bu alanlarda stratejiler geliştirmek ve sektörde dayanışmayı sağlamak amacıyla 2012 yılında kurulmuştur. Derneğimizin en önemli hedefi, sağlık ve turizm ile ilgili olabilecek her alanda faaliyet gösteren kamu ve özel sektör temsilcilerini, sağlık turizminin gelişmesi adına etkili ve verimli çalışmalar yapmaları için ortak bir çatı altında toplamaktır. Sağlık turizmi için her türlü katkıyı koyarak İzmir ve Türkiye’yi bu alanda ileriye taşımaktır. Derneğin tek faaliyet alanı vardır. O da Sağlık Turizmi’nin İzmir’de geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. Kamunun mevzuatif ve işlevsel yapısı, özel sektörün akılcı ve hızlı karar veren yapısıyla harmanlanmış bir dernektir. 2012 yılından beri sağlık turizmi farkındalığını ve eylem planlarını anlatmak ve hayata geçirmek için bir dizi çalışma, kongre, sempozyum faaliyetleri gerçekleştirdik. Bunlardan bazıları ülkemizde sağlıklı yaşam, sağlık hizmeti kaynaklarının verimliliğini artırmak, inovasyon, kaliteyi artırmak ve erişimi kolaylaştırmak, bakanlık politikalarına yön vermek, üniversitelerimiz ile birlikte sağlık turizmi ara elemanlarını yetiştirmek olarak sıralanabilir. 2019 yılında yaptığımız en önemli projeyi kısaca şöyle özetlersek; 1998 yılında kurulan özellikle bağımlılık konusunda 4 kıtada faaliyet gösteren önemli bir sivil toplum kuruluşu olan Uluslararası Dianova Ağı’na (Dianova İnternational Network) üyeliğe kabul edilmiştir. İZSATU hedefi gereği, yerelde İzmir’de genelde Türkiye’de Sağlık turizmini geliştirmenin yanı sıra, ülkemize getirilebilecek rehabilitasyon amaçlı sağlık turistleri için çalışmalar yapmaktadır. Özellikle bağımlılığa bağlı tedavi sonrası uygulanacak uzun süreli rehabilitasyonun ülkemizde yapılmasını sağlayarak sağlık turizminde ülkemize katma değer sağlamayı amaçlamaktadır. Dünyada hızla yayılan bağımlılığın her türlüsüne karşı çıkmak ve mücadele etmek her sivil toplum kuruluşunun yapması gereken bir sosyal sorumluluk projesidir. Bu bağlamda; bağımlılıkla mücadele konusunda ülkemizdeki gelişime katkı sunmak, Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve de bağımlılıkla ilgili diğer bakanlıkların politikalarına yön vermek, uluslararası düzeyde yeni gelişmelerden haberdar olmak ve ülkemizde uygulanabilirliğini sağlamak İZSATU’nun temel görevleri arasında olacaktır. Sonuç olarak “Sağlık turizminde lider ülke Türkiye, termal ve 3. yaş turizminde lider şehir İzmir” temasıyla; tüm paydaşlarla evrensel anlamda bilgi paylaşımına girerek verimli bir sivil toplum kuruluşu olmaya gayret ediyoruz.