İzmir'in değişen yüzü: Yükselen yapılar arasında kaybolan tarih

Kent merkezi olarak bilinen ve tarihi dokunun yoğunlaştığı Konak ve çevresi, 1922 İzmir yangını sonrası çok katlı yapılaşma baskısının yıkımına maruz kaldı. Zaman içerisinde bir kısmı yok edilen tarihi yapıların kalanı da, yükselen binaların gölgesinde kendini gösteremez hale geldi


  • Oluşturulma Tarihi : 07.10.2019 05:29
  • Güncelleme Tarihi : 07.10.2019 05:29
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İzmir'in değişen yüzü: Yükselen yapılar arasında kaybolan tarih

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

İzmir, insanlık tarihinin 8 bin 500 yılına tanıklık eden bir körfez şehri. Kent merkezi olarak bilinen Konak Meydanı ve çevresi de, tarihi yapıların yoğunlaştığı bölge. Tarih boyunca yaşayan toplumların izlerini kentin dört bir yanında görmek mümkün. Daha doğrusu mümkündü; çünkü kentin tarihi silüetinin üzerini yoğun ve yüksek katlı binalar gölgelemeye başladı. Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Mimar H.İbrahim Alpaslan, Mimar Mihriban Yanık ve Fotoğraf Sanatçısı Atilla Özdemir tarafından hazırlanan “Değişen İzmir-Konak” adlı fotoğraf sergisi, 1922 İzmir yangını sonrası hızla yenilenen ve çok katlı yapılaşma baskısının tarihi dokuya verdiği zararı çarpıcı bir şekilde yansıtıyor. 7 Ekim Pazartesi günü İzmir Mimarlık Merkezi’nde ziyarete açılacak olan sergi, eski fotoğraflar ile aynı noktalardan çekilmiş güncel fotoğrafları bir arada izleme imkanı sunarak kaybedilen kentsel değerleri yeniden hatırlatmayı amaçlıyor. Projeye ilişkin konuşan Mimarlar Odası Başkanı H.İbrahim Alpaslan, yıllar içerisinde değişmeyen neredeyse hiçbir şey olmadığını vurguluyor. Alpaslan, “Kentin yapıları, sokakları, mahalleleri değişti. Ne yazık ki bu değişim hakkında, mimari ve mekan kalitesi bağlamında olumlu şeyler söylemek mümkün değil. Ancak tabii ki yapılı çevre kendi kendine değişmiyor. Onu toplum değiştiriyor, yeniden üretiyor. Dolayısıyla yapılı çevredeki değişim aslında toplumdaki değişimin bir yansıması” dedi. Projenin yürütücülerinden Mimar Mihriban Yanık ise, “İzmir tarihi bir kent olmasına rağmen kente girdiğiniz andan itibaren bunu göremiyorsunuz. Halbuki biz tarihi bölgelerimizi korumalı ve yerleşmelerimizi onun gerisinde tutmalıydık. Şehirdeki tarihi noktaların çoğu yok olmuş kalanlar ise yeni yapılarla birlikte kargaşa içine düşerek kendini gösteremez hale gelmiş. Tarihi doku, görünürlük açısından minimuma inmiş” ifadelerini kullandı.



KENT MERKEZİNE ODAKLANDIK
Serginin önemine dair konuşan İzmir Mimarlar Odası Başkanı H.İbrahim Alpaslan, “Kentler aynı anda farklı değişim periodlarına sahip olan, yaşayan organizmalar gibidirler. Bazen çok ani kırılmalara, değişimlere sahne olurken bazense oldukça yavaş hatta bazen insanların fark etmeyecekleri bir tempoda değişirler. Biz bu sergi ile kentin hem ani hem de yavaş değişen yönlerini görünür kılmayı amaçladık. Tabii ki bu değişim süreçlerinde kaybettiğimiz kentsel değerleri de tekrar hatırlatmak, bu konuya dikkat çekmek istedik.  Bu yıl kent merkezine odaklandık, gelecek projelerde diğer ilçelerin değişimine dair benzer sergiler düzenlemeyi düşünüyoruz” diye konuştu.

ARTIK DAHA BİLİNÇLİYİZ AMA…
Yapılı çevrelerdeki değişimin aslında toplumdaki değişimin bir yansıması olduğunu savunan Alpaslan, “Yıllar içerisinde değişmeyen neredeyse hiç bir şey yok diyebiliriz. Sondan geriye doğru gidecek olursak, ilk gözümüze çarpan şey yapılı çevredeki değişim. Kentin yapıları, sokakları, mahalleleri değişti. Ne yazık ki bu değişimin mimari ve mekan kalitesi bağlamında olumlu yönde söylemek nadir istisnalar haricinde mümkün değil. Ancak tabii ki yapılı çevre kendi kendine değişmiyor. Onu toplum değiştiriyor, yeniden üretiyor. Dolayısıyla yapılı çevredeki değişim aslında toplumdaki değişimin bir yansıması. Burada bir çelişki ile de karşılaşıyoruz. Toplumumuzun artan iletişim ve ulaşım olanaklarının yanı sıra meslek odalarının ve diğer kurumların çabalarıyla mekan kültürü ve koruma konusunda geçen yüzyıla göre daha bilinçli olduğunu düşünüyorum. En azından artık sağlıksız kentleşmeye itiraz eden, daha yaşanabilir çevreler talep eden ciddi bir nüfus var. Ancak yine de bugün hala kentlerimizi çağdaş ülkelerdeki standartlara yaklaşabildiğimizi söyleyemeyiz. Bu çelişkinin karmaşık ve birbiri ile bağlantılı bir nedenler ağına sahip olduğunu düşünüyorum. Ama sanırım en önemli nedenler, inşaat sektörünün finans sektörü ile kurduğu sorunlu ilişki ve eğitim sistemimizin mekan kültürü ve estetik değerleri geliştirecek programlardan yoksun olması” ifadelerini kullandı.



BİZ KENTİ, KENT DE BİZİ DEĞİŞTİRİYOR
 “Winston Churchill’in güzel bir sözü var: ‘Biz binalarımızı biçimlendiririz, binalar da bizi.’ Bu veciz sözü, kent ölçeğinde de tekrar edebiliriz” diyen Alpaslan, şöyle devam etti: “Yani bir döngü şeklinde biz kentimizi değiştiriyoruz, kent de bizi. Yani toplumsal ilişkilerimizde, oluşturduğumuz kolektif düşünce ve davranış dünyasındaki değişimler yapılı çevremizi değiştiriyor ve bu yapılı çevre de bizi değiştiriyor. Dolayısıyla değişen bir kent yeni sosyal ilişkiler, yeni bir düşünce ve davranış dünyası, yani yeni bir toplum demek. Ve tabi kentin değişimi olumsuz yönde ise bunun da topluma etkilerinin olumsuz olacağını söylemek mümkün. Yapısal çevremiz toplumsal yaşantımızın en önemli belirleyicilerinden biri. Dolayısıyla özellikle büyük ölçekli kararlarda ve müdahalelerde dikkatli olmak, yeterli tartışma ve katılım süreçlerini işletmek çok önemli. Ve yine her zaman vurguladığımız gibi kentin var olan tarihi, kültürel değerlerini korumak toplumun kentle kuracağı aidiyet hissi açısından çok önemli. Dolayısıyla her şey değişirken bu bina ve dokuları kaybetmemek gerekiyor.”



GENÇLER DEĞİŞİMİ GÖRMELİ
Projenin yürütücülerinden Mimar Mihriban Yanık, 37 yıldır bu mesleğin içinde olan biri. Konak Belediyesi’nde Kentsel Tasarım Müdürlüğü görevindeyken kentteki birçok tarihi yapının restorasyonla işlerini yürüttü. Yanık, “Konak Belediyesi Eski Başkanı Sema Pekdaş ile çalıştığım yıllarda, kentteki değişimleri gençlerimiz bilmiyor, onlara bunu gösterelim diye bir fikir ortaya attım. Fotoğraf Sanatçısı Atilla Özdemir ile bir ön çalışma yaptık ama maalesef değerlendirilmedi. Daha sonra bu fikri Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nde yeniden gündeme getirdim. Oda olarak bu çalışmayı yapmaya karar verdik. Yüksek mimar ve koleksiyoner Cengiz Onaran’ın arşivinden eski İzmir resimleri bulduk. Onaran’ın elinde kentin her bölgesinden birçok fotoğraf ve kartpostal var. Kentteki değişimi fark edebilmek için o fotoğrafları aynı açılardan yeniden çektik” dedi.



İZMİR TARİHİ BİR KENT AMA GÖREMİYORUZ!
Projeyi çalışırken kentteki değişimi yakinen gözlemleme fırsatı bulduklarını kaydeden Yanık, “İzmir aslında tarihi bir kent olmasına rağmen kente girdiğiniz andan itibaren bunu göremiyorsunuz. Halbuki biz tarihi bölgelerimizi korumalı ve yerleşmelerimizi onun gerisinde tutmalıydık. Ama planlama ve siyaset birleşince, rant da işin içine girince; en kıymetli yerler imara açılıyor ya da çok katlı binalar yükselmeye başlıyor. 1950 yılından sonra kentte yapılaşma büyük bir hızla artmış. Şehirdeki tarihi noktaların çoğu yok olmuş kalanlar ise yeni yapılarla birlikte bir kargaşa içine düşerek kendini gösteremez hale gelmiş. İzmir bugünlere gelene kadar birçok tarihi kayıplar vermiş. Fevzi Paşa ve Gazi Osman Paşa Bulvarları’nın açılması için tarihi hanların bir kısmı yıkılmış, yarısı kalmış. Ve bugün hala birçok tarihi yapı hızla yok oluyor. Tescilli olan bölgelerde değişim daha zor ama bu sefer bozulmalar var. Mesela kaçak yapılar, eklentiler, boya yanlışlıkları… Sürekli estetik olmayan şeyler üretiliyor. Hep bir karmaşa içindeyiz. Kenti yönetenlerin bu anlamda bilinçli olması gerekir ama kentin tarihini bilmeyen kişiler yönetici olduğunda zincirleme bir şekilde bu bilinçsizlik hali devam ediyor. Bu sergi yöneticileri seçenlere de bir mesaj içeriyor. Seçtiğiniz yöneticiler kente yön veriyor diyoruz. Keşke siyasiler de gelip gezseler bu sergiyi. Çünkü yanlarında çalışacak ekipleri onlar seçiyor. Liyakat denen şeye uyularak yapılsa bu seçimler, yanlışlar en aza iner. Yoksa artarak devam eder” ifadelerini kullandı.

YERLEŞİMLER BAŞKA YERLERE KAYDIRILMALI
Tarihi dokuyu koruyacak projelerin hızlandırılması için yerel yönetimlere çağrıda bulunan Yanık, şunları söyledi: “1922 yılındaki İzmir yangınından sonra Alsancak bölgesinde çok büyük bir değişim olmuş. Sahildeki tek katkı eski yalı evler yıkılmayabilir, yapılaşma arka taraflara yapabilirdi. Cumhuriyet Meydanı’nda zaman içerisinde olumlu düzenlemeler yapılmış fakat etrafında binalar yükselince Atatürk Heykeli aşağıda kalmış. Yani eski ve yeni İzmir birbirine karışmış. Özellikle giriş arterlerinde ve görünen bölümlerde tarihi doku, görünürlük açısından minimuma inmiş. Arka bölgelerde hala tarihi doku var ama onlar da hızla ve kontrolsüz bir şekilde bozulmaya devam ediyor. Yönetimlerin, yerleşimleri tarihi dokuya değil başka yerlere kaydırması ve tarihi dokuyu ön plana çıkarmaları gerekiyor. Ayrıca tarihi dokuya sahip çıkacak projelerin de hızlandırmaları lazım.”

KENTTEKİ DEĞİŞİM NE YÖNE GİDİYOR?
30 yıl boyunca özel sektörde çalıştıktan sonra hobi olarak başladığı fotoğraf sanatına yönelen Atilla Özdemir; sokaklarını geziyor, öğreniyor ve bir yandan da deklanşörüne basarak kentteki değişimi belgeliyor. Eski İzmir fotoğraflarının güncel versiyonlarını çekerken bakış açısını yakalayabilmeye gayret ettiklerini ifade eden Özdemir, “Fotoğrafların birebir aynısını çekmedik. Çünkü amacımız eski ve yeniyi birebir karşılaştırmak değil. Kentteki değişimin ne yöne doğru gittiğini göstermek istedik. ‘Kentteki değişim nereye doğru gidiyor ve bu değişim insanları nasıl etkiliyor?’soruları üzerine yoğunlaştık” dedi.



ŞEHRİ TÜKETİYORUZ!
Kentte artan yapılaşmanın en çok meydanları etkilediğini söyleyen Özdemir, şu ifadeleri kullandı: “O günün koşullarına göre ölçeklendirilerek yapılmış meydanlar, yapıların zaman içinde devasa hale gelmesiyle esamesi okunmaz hale gelmiş. Hepsi neredeyse minyatür haline gelmiş. Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Heykeli, eskiden heybetli bir heykelken şu anda belli bir mesafeden baktığınızda göremiyorsunuz çünkü etrafı hep yapılarla dolmuş. Atatürk Meydanı da aynı şekilde. Sergiyi gezenler Karataş, Konak Meydanı, Kordon, Basmane gibi bölgelerin zaman içerisinde ne kadar değiştiğine şahit olacak. Nispeten en az değişimin olduğu bölge Basmane. Sergide eski ve yeniyi karşılaştırmalı şekilde gösteren toplam 140 fotoğraf var. Bu fotoğraflar arasında 1890’lı yıllarda çekilen de var 1970’lerde de. Hatta 1998 yılında çekilmiş bir fotoğraf da var. Aradan sadece 20 yıl geçmesine rağmen değişimi fark ediyorsunuz. Ana arterlerdeki değişimleri özellikle gösterelim ki, gençler kent nereye doğru gidiyor bilsin istedik. İnsanlar yaşadıkları kenti tanımak istiyorsa bu sergiyi ziyaret etsinler. Araştırmacı yazar İlhan Pınar’ın bir sözü var. ‘Yaşadığı şehrin tarihini bilmeyenler şehri sadece tüketir’ diye. Şu anda biz bu şehri tüketiyoruz.”