Kahraman anne

İki çocuğuna birden 8 yıl önce otizm tanısı koyulan Sakine Akıcı, aynı kaderi iki kez yaşadı. Yaşadığı ilk şokun ardından biri 13, diğeri 11 yaşında olan iki otizmli çocuğuna hem annelik hem babalık yapan Akıcı, çocuklarını topluma kazandırmak için tek başına mücadele veriyor


  • Oluşturulma Tarihi : 06.06.2017 08:13
  • Güncelleme Tarihi : 06.06.2017 08:13
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Kahraman anne

E. ÇAĞLA GENİŞ - ÖZEL HABER

İzmir’in Güzelbahçe İlçesi’nde yaşayan 44 yaşındaki Sakine Akıcı, 8 yıl önce otizm tanısı konulan çocukları Arda ve Bora için pek çok şeyden feragat ederek, yalnızca evlatları için yaşıyor. Yıllarca gıda mühendisi olarak görev yapan Akıcı, özel bakım ve eğitim isteyen Arda ve Bora için önce mesleğini daha sonra Ayvalık’taki yaşamını bırakarak 2009 yılında İzmir’e yerleşti. Çocuklarını tedavileri ve sosyalleşmeleri için özel eğitim merkezine gönderen Akıcı, kendisi de daha fazla bilgi sahibi olabilmek için durmadan araştırdı. Çocuklarının otizmli olmasını yıllardır kabullenemeyen eşinden destek göremeyen Akıcı, çocukları için savaşarak otizmi sevgiyle yenmeye çalışan ve çocuklarını topluma kazandırmaya çalışan yalnız bir kahraman.

FARKLILIK OLDUĞUNU SEZİYORDUK

Otizmin ne demek olduğunu daha önce bilmeyen Akıcı, oğlu Arda 3 yaşındayken onda bir şeylerin ters gittiğini anladı. Çok fazla ağlıyordu, başka bir insan ona doğru yaklaştığında çok fazla korkuyordu, kendini sallama hareketleri vardı. Oyuncakları dizerek oynar; bozulduğu zaman bütün gün öfke nöbeti ile geçerdi. O dönem Ayvalık'ta yaşayan Akıcı, iki oğluna otizm tanısı koyulan günü şöyle anlattı: “Öfke nöbeti geçirirken kesinlikle sakinleşmezdi. Hala kaygısı çok yüksek bir çocuk. Bu otizme özgü bir durum değil ama ikisi bir arada olunca çok problemli oluyor. Dil gelişimi de farklıydı. Arda diye seslendiğimizde dönüp bakmazdı. Soru sorunca anlamıyor, cevap vermiyordu. Ezberi çok iyiydi ama iletişime giremiyordu. 4 yaşındayken Arda’yı ve Bora’yı doktora götürdük. Bora’da da bir farklılık olduğunu içten içe seziyorduk. Doktor aynı gün ikisine de teşhis koydu. Eve geldim hemen internetten araştırma yaptım. Çok tipik belirtilerini göstermişler ama biz anlayamamışız.”

SOKAKLARDA DİNOZOR ARIYORUZ

Ayvalık’ta otizmli çocuklarının eğitimine yardımcı olabilecek ve ailelere rehberlik yapacak bir okul bulamayan Akıcı, 2009 yılında İzmir’e taşındı. Aynı yıl otizm tanısı alan Arda, İzmir Çağdaş Işık Özel Eğitim Merkezi’nde eğitim almaya başladı. Eğitimine kısa sürede müzik, spor ve resim de eklendi. Hayvanlarla vakit geçirmelerinin çocuklar için terapi olduğunu söyleyen ve çok sayıda kedi ve köpek sahiplenen Akıcı, şunları söyledi: “Arda’nın özel becerileri ilk önce resim alanında ortaya çıkmaya başladı ve yaklaşık 1 yıl evde resim dersi aldı ve çok da eğlendi. Müzik eğitimi almaya başladığında müzik kulağının ve ritim duygusunun iyi olduğu anlaşıldı. Müziğe ilgisi pek öyle çocuk şarkılarına karşı olmadı. Önce rock sonra da metal müziğe yöneldi. Her iki müzik türünde de elektro gitar ve bateri ona çok keyif veriyor. Şarkıları aynı zamanda söyleyebildiği için de ezberleyene kadar tekrar tekrar dinliyor. Arda’nın müzik ilgisi sayesinde evimizde bir elektro gitar, bir klasik gitar, bir bateri, davul çeşitleri bulunuyor. Bora ise hayvanları çok seviyor. Eve her türlü hayvanı aldım. Sırf sevdiği için 2 ay evde kirpi baktık. Hayvanlarla olan iletişimi Bora’ya çok iyi geliyor. Merakları hep değişiyor. Şimdilerde dinozor merakları var. Dinozorların öldüğüne bir türlü ikna olmuyorlar. Sokaklarda dinozor arıyoruz. Daha önce de köpekbalığı aramıştık.”

HAYVANLARLA TERAPİ

İki çocuğunu topluma kazandırmak için tek başına mücadele veren Akıcı, “Arda 6 yaşından beri resim eğitimi alıyor. Öğretmeniyle arkadaş gibiler, beraber kısa filmler çekiyorlar. Bateri ve gitar çalıyor. Metal müziği çok seviyor. Diğer çocuklar ninnilerle uyur o bebekliğinden metal müzikle uyuyor. Arda evde yaşamayı seven bir çocuk, Bora ise dışarısını. İkisi de hayvanlarla vakit geçirmeyi çok seviyor, bu onlara iyi geliyor. Arda, 4,5 yaşında okumayı söktü ve internet üzerinden videolar izleyerek İngilizce konuşmayı öğrendi. Benden iyi konuşuyor, ‘Arda bu ne demekti?’ diye ona soruyorum arada. Hafızası çok iyi, dile inanılmaz bir yeteneği var. Bir ara da Japoncaya sarmıştı. Bora daha çok hareket etmeyi seviyor. Evde bir spor ve oyun alanımız var. Salıncak, tırmanma merdiveni, trambolin ve spor aletlerimi var. Bora burada vakit geçirmeyi çok seviyor” dedi.

HER ŞEYE RAĞMEN GÜLÜMSÜYOR

Yıllardır süren zorlu bir mücadeleye rağmen eskiye oranla çok daha mutlu ve neşeli bir insan olduğunu söyleyen Akıcı, duygularını şöyle aktardı: “Önceden parayı çok fazla umursayan biri değildim ama şimdi onların eğitimi için sürekli para lazım. Çok zor anlar yaşıyorum, öfke nöbetleri oluyor hala oluyor ve artık büyüdükleri için ben bunu çok zor kontrol ediyorum. Ama yaşadığım tüm zorluklara rağmen artık daha neşeli bir insanım. Onlar için sevdikleri şeyleri yapabilecekleri bir ortam yaratmak istiyorum. Kendi ilgileri doğrultusunda hareket edebildikleri ölçüde mutlu oluyorlar ve kendilerini daha iyi ifade ediyorlar. Bir çiftlik hayalim var, eminim bu onların tüm ihtiyaçlarını giderir. Arda ilgilenmez ama Bora yapar, uğraşır. Arda’ya daha akademik bir ortam lazım. Çok meraklı, evde bazen çok enteresan şeyler yapmak istiyor. Balıklara otopsi yapıyoruz, deneyler yapıyoruz. Özellikle deniz hayvanlarına çok meraklı. Onu su bilimleriyle ilgili bir laboratuvara sokabilmeyi ve orada zaman geçirebilmesini çok isterdim.”

ASLA PES ETMEDİM

Eşinden destek görmediğini dile getiren Akıcı, otizmli çocuğu ve hayatla tek başına mücadele ettiğini belirterek, “Erkekler işin biraz dışında kalıyor. Onlara ağır geliyor bunlar. Babaların hepsinde bu var, kabullendiğini düşünüyor ama bunun geçici bir şey olduğuna kendini inandırmak istiyor. Yine de ben yılmıyorum. Kadınlar kadar güçlü, dirayetli olamıyorlar maalesef. Eşim 2010 yılında çalışmak için Bayındır'a gitti ve giderken söylediği şey şuydu: ‘Ben senin kadar tolere edemiyorum.’ Böyle bir hakkın yok ki. Herkes her şekilde doğabilir. Arda kaynaştırma öğrencisi. Bora özel sınıfta eğitim alıyor. Yıllarca o sınıfta tek kişi kaldı ve o sınıfı kapatmak istediler. Kapanmaması için çok mücadele verdim. Öfke nöbetleri çok zorlayıcı bir şey. Ama asla pes etmedim. Onlar Arda ve Bora... Nereye gidebilirim ki? Onlar benim canlarım. Hayatımı renklendirdikleri için onlara teşekkür ediyorum” diye konuştu.

TOPLUMUN ANLAYIŞSIZLIĞINDAN YORULDUM

“Otizmle yaşamaktan değil, toplumun anlayışsızlığından yoruldum” diyen Akıcı, toplumun bu konuda daha çok bilinçlenmesi gerektiğine dikkat çekerek, “İçinde bulunduğum durum bana eş dost diye bir şey olmadığını, umursamamayı ve sabrı öğretti. Dünyadaki en önemli şeyin çocuk sevgisi olduğunu öğretti. Bu hastalık onlarla hep yaşayacak. Bu yüzden toplumun bilinçlenmesi gerekiyor. Sürekli insanlarla tartışma yaşıyorum. Arda toptan, hızlı hareket eden şeylerden, bebek ağlamasından çok korkuyor. Bu alışabileceği bir şey de değil çok fazla maruz kalıyorsa biraz tolere edebiliyor ama çocuklar bile bile üzerine gidiyorlar. Annelerin çoğu aynı sorunları yaşıyor, ortak dertten yakınıyor. Artık birtakım şeyleri kendileri yapabiliyorlar. Bu, birçok aile için bir şey ifade etmeyebilir ama bizim için muazzam bir gelişme. Bende büyük bir kaygı var. Sonuçta ölümlü dünya, ben öldüğümde onlara ne olacak diye çok düşünüyorum. Bir gün bu dünyada ben olmayacağım. Onları bensiz bir hayata hazırlamak istiyorum. Ben kendimi unuttum. Çok istediğim bir şeydi anne olmak, oldum, hiç pişman değilim. Anneyim ben, savaşçıyım, çocuklarım için savaşmaya devam edeceğim” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi