- Gündem
- 27.06.2025 20:28
Türkiye ekonomisinin şu an içinde bulunduğu durumu değerlendiren Yıldırım, Türkiye’nin kamuda birikimli bürokrat ve deneyimli yöneticiye ihtiyacı olduğunu aktardı
NURETTİN BAKİ-RÖPORTAJ
Kendini ‘Ege’nin Çocuğu’ olarak tanımlayan, yüzerek ve spor yaparak bütün olumsuzluklardan arındığını söyleyen Türk Eximbank eski Genel Müdürü Adnan Yıldırım ile samimi ve keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Türk Eximbank Genel Müdürlüğünü iş hayatının ustalık dönemi olarak adlandıran Yıldırım, hem ekonomi bakan yardımcılığı hem de Eximbank yöneticiliği sürecinde Türkiye ve İzmir ekonomisine büyük katkılar sağladığını bildirdi. “Türkiye ekonomisinin şu an içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendirirsiniz?” sorumuza da merhum Süleyman Demirel’in sözünü alıntı yaparak cevaplayan Yıldırım, “İzmir büyük bir köy” eleştirilerine de yanıt verdi. Kadına yönelik şiddetin; kadınların erkekler oranında eğitimli ve iş hayatında yer almasıyla sona erebileceğini aktaran Yıldırım, Kaz Dağları’nda yaşanan ağaç katliamını ise projeyi yapan şirketin ve şirkete izin veren Türkiye’deki kurum ve kuruluşların projeyi başlamadan önce titiz bir şekilde incelemediğini vurguladı. İzmir’in genç işsizlikte Türkiye ortalamasının üstünde yer almasını, kentin okuryazar oranın yüksek olmasının yanında, İstanbul ve Ankara’dan dahi göç almasına bağlayan Yıldırım, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumu değerlendirirken kamunun birikimli ve tecrübeli yöneticilere ihtiyaç duyduğuna dikkat çekti. Hayata geçirilen otuzbeşlik.com projesinin İzmir’in bilinmeyenleri ortaya çıkarılması anlamında önemli bir iş olduğunu belirten Yıldırım, “Ankara’dan yeni bir görev bekliyor musunuz?” sorumuza ise, “Allah bilir” diyerek yanıt verdi.
İYİ BİR EGELİYİM
Başta ekonomi camiasında olmak üzere özellikle ihracatçılar tarafından Türkiye’de ve dünyada tanınan, bilinen bir kişiliğiniz var. Ancak bir de sizi sizden dinleyebilir miyiz? Adnan Yıldırım kimdir?
Ben doğma, büyüme ve yaşadığım yer bakımından Egeliyim. İyi de bir Egeli olmaya çalışıyorum. Bölge ekonomisine katkı, bölgenin kültürel, kendi değerleri, kendi medeniyeti ve bölgedeki illerle, ilerdeki sivil toplum kuruluşları ve iş alemiyle düzenli bir iletişimle iyi bir Egeli olduğumu söyleyebilirim. Kamuya devlet adamı yetiştiren ve mülkiye olarak bilinen bir okuldan mezun oldum. Çalışma hayatına da bundan 39 yıl önce bir maliyeci ve hesap uzmanı olarak başladım. Daha sonra Maliye Bakanlığında çok iyi yetişmiş insanlarla çalıştım. Onlardan gerekli dersler ve kurslar alarak, onların tecrübelerinden yararlandım. Her şeyden daha önemlisi onların devlet adamlılığından öğrendiğim ve bundan istifade ettiğim bilgi ve tecrübeyi bugün hala çalıştığım kurum ve kuruluşlar da değerlendirdim ve değerlendiriyorum. Arkasında gerek Amerika Gelir İdaresi (IRS) tanımak, Dünya Bankası ile proje yapmak, yurtdışında yüksek lisans sırasında kendimi geliştirdim. İzmir Ticaret Odası’nda Genel Sekreter olarak İzmir iş alemine hizmet ettim. Ekonomi Bakan Yardımcısı olarak bütün Türkiye’ye Bakanımız Nihat Zeybekci ile beraber hizmet etme fırsatım oldu. Türk Eximbank Genel Müdürlüğü ise benim ustalık dönemim oldu.
Ustalık dönemim dediğiniz Eximbank Genel Müdürlüğünüzdeki döneminizi anlatır mısınız?
Türk Eximbank’ı kapalı, çok dar alanda çalışan, ihracatçıların Eximbank’a zor ulaştığı bir yapıdan, ihracatçıların kolay ulaşabildiği ve çok değişik enstrümanlarla finansmana erişimin projelerini devreye alabildiğimiz ve ihracatçıların içerisinde şubeler ve irtibat büroları açarak örgütlenebildiğimiz bir noktaya getirdik.
Döneminizde Eximbank’ın İzmirli ihracatçılara bir ayrıcalığı oldu mu?
Daha önce kamu kurum ve kuruluşların pilot ve deneme uygulamalarından hep şikayetçi olan İzmir, gerek ekonomi bakanlığı yardımcılığım dönemimde gerekse Eximbank yönetimim süresince sevecekleri yeni uygulamaları İzmir’den başlatmış, bunun içerisinde uluslararası kurum ve kuruluşların İzmir’e getirilmesi ve önemli anlaşmalarımızın ilave finansman enstrümanlarını İzmir’de kararlaştırılıp İzmir’de imzalanması gibi bir takım ilave güzellikler oldu. Daha önce olmayan bu ilkler ve pilot uygulamalar İzmir’de olmuş oldu.
Ekonomide bir takım önemli görevlerde bulundunuz. Şu anki Türkiye ekonomisini nasıl görüyorsunuz?
Rahmetli Süleyman Demirel’e sormuşlar “Türkiye ekonomisi nasıl?” diye. Demirel’in cevabı; “Tek kelime ile söylersem iyidir derim, iki kelimeyle söylersem iyi değildir derim.” Türkiye ekonomisi ve Türkiye’nin kendi potansiyeline göre olması gerektiği yerdedir dememiz zor. Çok daha iyi olabiliriz. Çünkü ben özellikle Ekonomi Bakanlığında uluslararası ilişkilerde, ticaretlerde diğer ülkelerle ilişkilerde, uluslararası projelerde ve Eximbank’taki rod Show görüşmelerinde, uluslararası finans kuruluşlarıyla ilişki geliştirmede hep şuna tanık oldum: Dünyada görüştüğüm bütün kurum ve kuruluşlar Türkiye’nin, ve ekonomisinin iyi olmasını istiyor. Bunun dışındaki söylenenleri ben ciddiye almıyorum. Bunlar günlük söylenen mazeret argümanları olabilir. Tabi şu anki Türkiye’nin önemli zorluğu kamudaki birikimli bürokrat ve deneyimli yönetici bulmakta zorluk çekiyor olması. Oysa bundan 40 yıl önce ben Maliye Bakanlığına başladığım günlerde kamuda yönetici veya siyasete kamu kökenli yönetici bulmak çok daha kolaydı. Eldeki malzeme ve birikim çok daha zengin ve kaliteliydi. O nedenle bugün böylesi bir zorluk var. Bu da kurumların performans ve kurumlar arası ilişkilerin başarısına yansıdığını olumlu gelişmeleri beli ölçüde etkilediğini ve ertelediğini düşünüyorum.
İYİ USTALARLA ÇALIŞMAK BENİ GELİŞTİRDİ
Bu çalışma temponuzu neye borçlusunuz?
Elbette ki üniversite ve aileden gelen belli değerlerimiz var onların payını teslim etmemiz lazım. Arkasından mesleki hayatta maliye bakanlığında çok iyi yetişmiş insanlarla çalıştık. Bir kere önemli ölçüde buna borçluyum. Koşmada şöyle bir durum vardır. Daha çok koşarsanız daha çok zevk alırsınız. Dolayısıyla çalıştığım kurumlarda iyi bir şeyler yaptıkça bundan zevk aldım. Maliye Bakanlığından yaptığımız projeler uluslararası ödül aldı. İZTO’da yaptığımız uygulamalar, projeler sadece elektronik olarak değil hizmet kalitesi bakımından 2006-2010 yıllarında Türkiye’de en iyi dönüşen kurum unvanını aldı. Ekonomi Bakanlığı; Nihat Zeybekci ile çalıştığımız dönemde 2014-2015 yıllarında Türkiye’de marka değerini en fazla artıran kamu kurumu seçildi. Öğrendiklerimizi yaptığımız işlere yansıtarak daha iyi yapmaya çalıştık.
Türkiye’nin ihracatını gelecekte nerede görüyorsunuz?
Türkiye ihracatı için içerde önemli avantajlarımız var. Sanayicilerimiz, ihracatçılarımız, KOBİ’lerimiz bu alanda çok deneyimli. En zor koşullarda bile olabildiğince az etkilenmeyi olumlu koşulları da iyi değerlendirmeyi becerebiliyorlar. Yurt dışında da önemli avantajlarımız var. Bir kere kurum ve kuruluşlarımız yurt dışında iş ve proje yapanlara önemli ve somut destekler sağlıyor. Gerek Dış İşleri Bakanlığı gerekse Ticaret Bakanlığı her seviyede çalışanlarıyla son derece faydalı oluyor. Bunun yanında Türkiye’nin hem sosyal hayatı, hem ekonomi hayatı hem de siyasal hayatını olumlu yönde kalıcı olarak seyretmesi için bir kere yurt içindeki bu gerginliği bitirmemiz lazım. Dünyadaki algımızı da ve hazinemizin anlaşmaları olduğu uluslararası derecelendirme kuruluşlarının da verdiği notlarının da düzelmesi lazım. İçerde herkesin işine gücüne bakması lazım. Gerginliklerin son bulması lazım. Seçimlerin ve politik konuların gerginlik konusu olmaktan çıkarılmasını sağlamak her kesimin herkesin görevi.
ALLAH BİLİR!
Ankara’dan yeni bir görev teklifi bekliyor musunuz?
Benim de herhangi bir yerde bir görevim olmadığı zaman EBSO’da İTB’de EİB’de OSB’lerdeki işlerime dönüyorum. Dolayısıyla bende bir tempo düşüklüğü olmuyor. Tabi belki son 10 yıldır özel hobim olan yüzmeye biraz daha zaman ayırıyorum. Spor tabiriyle söylemem gerekirse sonuçta benim formam çok da değişmiyor. Oynadığım mevki ve sırt numaram değişiyor. Yine aynı takımım olan iş aleminin içinde kalarak proje ve işlerimizi farklı bir mevkide aynı tempoda devam ettiriyorum. Çalışmayı seven birisi olduğum için bu tempoma hiç ara vermeden saydığım kurumlarla daha interaktif olarak daha yakın olarak işbirliği içerisinde sonraki görev için fırsat oluyor. Dolayısıyla iş hayatında nerede olacağımızı bilemeyiz. Çünkü bu görevler talip olunarak istenerek gelinen görev veya yapılan işler değil. Eğer önümüzdeki dönemde bu tür görevler içerisinde uygun koşullar oluşursa ben çalışma hayatım için geçti 40 yıl kaldı 40 yıl diyorum. Dolayısıyla önümüzdeki 40 yıl içerisinde de belki daha fazla ustalık işleri yapmak fırsatı çıkabilir. Çıkarsa da ben bunları değerlendiririm. Ama bugün için önümüzdeki dönemin bana ve ülkeye diğer insanlara neler getireceğini kestirmek zor. Onu Allah bilir.
ÜLKE İÇİNDEKİ SORUNLARI ÇÖZMEMİZ LAZIM
Yabancı yatırımcıları ülkemize nasıl kazandırırız?
Ülkemizde kısa vadede olumsuz koşullar yaşandı ama uzun vadede bu olumsuzluğu olumluya çevirmeyi becerdi. Ama şu anki bu kısa vadedeki olumsuzluklar her zamankinden biraz daha uzun sürdü. Bu nedenle bir an önce içerde bir olup dünyanın karşısına çok daha iyi bir ülke görünümünde hem ihracatı büyütmek hem de dünyadan Türkiye’ye daha çok yatırımcı çekmek mümkün olur. Son zamanlarda başka yatırımcı çekmek isteyen ülkeler de bizde ya da bir başka ülkede yaşanan bu olumsuz havayı kullanıyor. Rekabetin içinde bu da var. Kendi içinizde olumsuzluklar yaşarsanız rekabet halinde olduğunuz ülkelere avantaj sağlamış olursunuz. Bu avantajları da bu ülkeler değerlendiriyor.
İZMİR DAHA FAZLASINI YAPABİLİR
İzmir ekonomisinin Türkiye ekonomisine katkısını nasıl değerlendirirsiniz? İzmir ekonomide istenilen başarıyı yakaladı mı?
Herkesin mutabık olduğu konu İzmir, potansiyeli olan bir kent. Türkiye’de her ilde her şey yok ama İzmir’de her şey var. Tarım, sanayi ve hizmetler var. Bunun yanında yetişmiş insan gücü var. Yabancı şirketler var. Sanayi ve ihracatta durumumuz belki hizmetlerden dünyada para kazanmaya göre daha iyi ama sağlık, eğitim, turizm ve lojistik gibi alanlarda İzmir kendisini daha çok geliştirebilir. Uluslararası organizasyonlar var. dolayısıyla ben gerek ekonomi bakanlığında gerekse Eximbank’taki görevlerim süresince fırsat oldukça İzmirlilerin bu organizasyonlardan yararlanmasının ve organizasyonların İzmir’e bir değer katmasını İzmir ekonomisine katkı sunmasını amaçladım. Dünyanın en büyük müteahhitler birliği kongresini İzmir’de yaptık. Zaten Sayın Nihat Zeybekci ile ilk ekonomi zirvesini de 2014 yılında İzmir’de başlattık. Arkasından da İslam Kalkınma Bankası ve bütün CEO’larını üst düzey yöneticilerini Eximbank’taki görevim sırasında İzmir’de toparladık. Şu anda görev yapan kendi bölgemizin çocuğu herkesten de bekliyorum. Büyük organizasyonları İzmir’e kazandıralım.
İzmir genç işsizde Türkiye ortalamasının üstünde yer alıyor. İzmir’de eksik olan ne, sadece fabrika mı?
İzmir okuryazarlığı yüksek olan bir kent olduğu için daha fazla mezunu var. Bunun yanında İzmir çok fazla göç alan bir kent. Daha önce Doğu ve İç Anadolu’dan göç alırken şimdi artık İstanbul ve Ankara’dan da göç almaya başladı. Diğer kentler belli bölgelerden göç alıyor ama İzmir her yerden göç almaya başladı. İzmir’in potansiyeline uygun özellikle döviz kazandırıcı faaliyetler konusunda biraz daha yol alabilirse sanıyorum en kestirme yolu buradan alabiliriz. İzmir’de önümüzdeki dönemde turizm, sağlık ve lojistik konularına biraz daha yoğunlaşmamız gereken konular. Genç işsizlerimizi de bu alanlarda değerlendirebiliriz.
İzmir sizce büyük bir köy mü? Bu eleştiriyi nasıl yorumluyorsunuz?
İzmir iyi bir kent, yakınında da çok güzel köyler var. “İzmir büyük bir köy” demek iyi niyetle söylenmiş bir söz değil.
SOSYAL MEDYA BENİ BESLİYOR
Sosyal medyayı çok aktif kullanıyorsunuz ve burada çok renkli bir kişiliğiniz var. Özellikle sosyal, toplumsal ve spor dünyasında yaşanan olaylara kayıtsız kalmıyor ve tepkinizi buradan gösteriyorsunuz. Yine burada çok samimi paylaşımlarınız oluyor. Mesela ailenizle bir akşam yemeğini, ya da köyde bir akraba ziyaretinizi samimi görüntülerle paylaşıyorsunuz. Sosyal medyadaki Adnan Yıldırım ile dışardaki Adnan Yıldırım’ı karşılaştırabilir misiniz?
Sosyal medyada gördüğünüz Adnan Yıldırım iş hayatındaki Adnan Yıldırım’ı destekliyor, besliyor. Aile yaşantımız, doğa ile ilişkilerimiz veya sporda ben çalışma hayatımda yoğun tempoda çalışmayı sevdiğim gibi sporun da her zaman iyi bir hamalı oldum. Çünkü tempolu sporları sevdim. Çocukluğumdan beri hep uzun mesafe koşuyorum. Spor yapmak ve yüzmek bana 7 saatlik çalışma dopingi veriyor. İyi insanlarımızı ve özel değerlerimizi topluma yansıtmak güzel oluyor diye düşünüyorum. Biz bu duygularla İzmir Ticaret Borsası (İTB) YK Başkanı Sayın Işınsu Kestelli ile otuzbeşlik.com projesini geliştirdik. Kendi bölgemizin geçmişte az sayıda İzmir’den çıkan markaları var. Otuzbeşlik.com diye yeni bir markası olsun ve bu markada bizim keşfedilecek, ön plana çıkacak değerlerimizi, etkinliklerimizi, kimsenin haberi olmayan kabiliyetlerimizi ve güzellikleri ortaya çıkarmak fikriyle çıktı. Şimdi de çok güzel bir yere geldi. İzmirliler bu projeyi beğendikçe biz de büyük bir keyif alıyoruz.
Herhangi bir sebepten ötürü zaman zaman karamsarlığa kapıldığınız bir anınız oldu mu, bir konuda pes ediyorum dediniz mi?
Öyle hissetmeye başladığım anda koşmaya ve yüzmeye başlıyorum. Bir olumsuzluk varsa da kayboluyor. Hem fiziksel hem de mental olarak zihinsel olarak sorunlardan kurtulmak anım oluyor. Bir yandan da yüzerken koşarken düşünüyorum. Olumsuzluklardan arınıyorum.
Sizi eleştiren insanları dinler misiniz?
Eleştirileri severek dinlerim. Çünkü eleştirilerden beslenmek lazım. Bu iyi insanların ve iyi devlet adamlarının da çok önemli bir özelliğidir. Sonuçta eleştiri gelişim için vazgeçilmezdir. Bu normal dilde olduğu gibi karikatür ve fıkralarda da olabilir bu da aynı zamanda toplumun gelişmesi için de gereklidir. Ağır eleştiriler de olabilir yeter ki medeni sınırların dışına çıkılmasın.
Emekli olmayı düşünüyor musunuz?
Hayır, emekli olmayı düşünmüyorum. Çalışma hayatımda “geçti 40 yıl kaldı 40 yıl” diyorum.
Son zamanlarda kadınlara yönelik erkek şiddetinin dozu daha da arttı. Kadına şiddetin adı artık kadına ölüm oldu. Sizce kadınlara yönelik bu eylemler nasıl ortadan kalkar?
Kadınlarımızın gerek çalışma hayatında gerekse eğitimde erkeklerle aynı oranda bulunmasıyla ortadan kalkar. Sonuçta şu anda kültürel ve geçmişten gelen sebepler var. Gelişmişlikle de ilgili bir konu. Ama kadınlarımız eğitimde ve iş hayatında erkeklerle eşit olduğu sürece onların da bu tür sorunları kalmayacaktır diye düşünüyorum.
Kaz Dağları’nda altın arayan Kanadalılara bir çağrı yapmak ister miydiniz?
Ben de herkes gibi Kaz Dağları’nda yapılanları görünce üzülüyorum. Projeyi bilmiyoruz ama öyle bir proje için gereğinden fazla ağacın kesildiği görüntüsü var. Bu konuda gerek bu projeyi yapan şirket gerekse de ilgili kurum ve kuruluşlar kamuoyunu baştan aydınlatabilirdi. Bu tür projeler yapılırken ilgili kurum ve kuruluşların daha fazla titiz olması gerekiyor.