- Gündem
- 19.04.2025 00:49
İHD İzmir Şubesi, gözaltında kaybedilen, faili meçhul veya yargısız infaza kurban giden kayıpların akıbetini araştırmak ve faillerin açığa çıkartılması amacıyla basın açıklaması yaptı
EMİNE YALÇIN- Gözaltında kaybedilen, faili meçhul veya yargısız infaza kurban giden kayıpların akıbetini araştırmak ve faillerin açığa çıkartılması amacıyla İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, kayıp yakınlarının Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın sloganı ile eski Sümerbank önünde basın açıklaması düzenledi. Basın açıklaması için toplanan grup açıklama sonrası 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirdi.
BU ÜLKEDE CEZA ADALETİ YOK
Basın açıklamasını yapan İHD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Hanizici, gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerinin açıklanmasını ve faillerinin yargılanması talebiyle gözaltında kayıp vakalarında etkin soruşturma yürütülerek faillerin ve yerelden ulusala tüm sorumluların yargı önüne çıkarılması ve hakkaniyete uygun bir biçimde cezalandırılmasını istediklerini söyledi. Hanizici, ceza adaletinin, bir devletin hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve demokrasiye bağlı olup olmadığının göstergesi olduğuna dikkat çekerek, Yaşadıklarımızdan ve tanık olduklarımızdan biliyoruz; bu ülkede ceza adaleti yok, hukukun üstünlüğü yok, insan haklarına ve demokrasiye bağlı bir rejim yok. Bu ülkede adaletin sağlanması; hakikatin açığa çıkartılması, faillerin yargılanması siyasal, yargısal ve bürokratik dirençle karşılaşıyor. Bu nedenle bin bir zorlukla yargıya taşınan az sayıda kayıp davasında kaybedenler bu sefer de mahkeme kararlarıyla aklanıyor. Yıllardır söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Toplumsal düzen, barış ve güvenliğin temel koşulu olan adaletin gerçekleşmesine ihtiyacımız var. Hukuk devleti ilkesini etkisizleştiren değil, temel hak ve özgürlüklerimizin teminatı olacak yargıçlara ihtiyacımız var. Yargı ve siyasal iktidarlar halkın hak arama özgürlüğünün önünde engel oluyor. Vatandaşın adalet talebini merkezine alan, her türlü vesayetten arınmış demokratik yargı sistemine ihtiyacımız var. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlara tavır alan, devletin suçlarıyla yüzleşmesini savunan, barışta ısrar eden, evlatları devlet eliyle katledilen, kaybedilen ailelerin adalet talebini sahiplenen siyasetçilere ihtiyacımız var dedi.
DOSYA KAPATILDI
Bu hafta 20 yıldır süren bir arayışı ve 20 yıldır süren bir hukuksuzluğu kamuoyu ile paylaşmak için buluştuklarının altını çizen Hanizici, 30 yaşındaki Ahmet Yaman Şırnak Uludere Yeşilyuva Köyü muhtarıydı. 1995 Temmuz başlarında Uludere İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından telefonla arandı. Acilen komutanlığa gelmesi istendi. Ahmet Yaman dönmeyince eşi ve annesi Uludere Jandarma Karakoluna gitti. Tüm hakaret ve baskıya rağmen karakolun önünde beklediler. Akşama doğru karakol bahçesine askeri bir helikopter indi. Bir süre sonra yanlarına gelen asker Ahmetin Şırnak Tugay Komutanlığına götürüldüğü bilgisini verdi. 11 Temmuz 1995 tarihinde Duri Yaman Uludere Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak oğlunun bulunmasını talep etti. Savcı dinlediği tanıkların ifadelerinden hareketle olay yerinin Şırnak olduğuna karar vererek dosyayı Şırnak Savcılığına gönderdi. Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına Uludere Jandarma Karakolu yetkilileri, Ahmet Yamanın karakola çağırılmadığı ve gözaltına alınmadığı, Şırnak İl Jandarma Komutanlığı da Ahmet Yamanın kendileri tarafından gözaltına alınmadığı bilgisini verdi. 18 Mart 1996 tarihinde önemli ipuçları izlenmeden, tüm görgü tanıkları dinlenmeden yalnızca askeri yetkililerin gözaltına alınmadı cevabından hareketle delil yetersizliği gerekçe gösterilerek alınan takipsizlik kararı sonucunda dosya kapatıldı şeklinde konuştu.
HAK ETTİKLERİ CEZAYI ALMALARINI İSTİYORUZ
Hanizici, ailenin 2009 yılında yaptığı itiraz sonucunda Şırnak Cumhuriyet Savcılığı tarafından yeni bir soruşturma başlatıldığını ifade ederek, sözlerini şu şekilde tamamladı: Oğluna ulaşmak için her yolu deneyen Anne Duri Yaman hiç bir sonuç alamadan aramızdan ayrıldı. Ahmet Yamanın kaybedilmesinden Uludere İlçe Jandarma Komutanlığı ve Şırnak İl Jandarma Komutanlığı sorumludur. Ahmet Yamanın kaybedilmesinden dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı, Karadayı Jandarma Genel Komutanı Aydın İlter, Ohal Valisi Ünal Erkan Genel Sekreterliğini Doğan Bayazıtın yaptığı MGK sorumludur. Onları da içermeyen, mahkum etmeyen bir yargılama adil olmayacaktır. Bizler, bu vahşetin sorumlularının, gidilecek son noktaya kadar soruşturularak yargılanmalarını ve hak ettikleri cezayı almalarını istiyoruz. Türkiye'nin vicdanının ölüm kuyularında çürütülmesine izin vermeyeceğimizi, sonuna kadar kayıplarımızın takipçisi olacağımızı kamuoyuna ilan ediyoruz.
Basın açıklaması ve oturma eyleminden sonra toplanan grup olaysız bir şekilde dağıldı.