‘Kekik Enstitüsü’ acilen kurulmalı

Kekiğin Türkiye ihracatında çok önemli bir yer tuttuğuna dikkat çeken Olgunsoy, “Acilen bir ulusal kekik enstitüsü kurulmalı ve doğadan vahşi hasatla toplanmasına bir denetim getirilmelidir” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 28.10.2021 08:54
  • Güncelleme Tarihi : 28.10.2021 08:54
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
‘Kekik Enstitüsü’ acilen kurulmalı haberinin görseli

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER

Hastalıkların iyileştirilmesinde kullanıla gelmekte olan bitkiler arasında kekik, hem halk ilâcı olarak bugün de kullanılması hem de birçok müstahzarın bileşimine girmesi nedeniyle önemini halâ koruyor. Bugün bu bitkinin etken maddesi sentetik olarak elde ediliyor. Tıbbi ve aromatik bitkiler başlığı altında değerlendirilen kekik bitkisi, aslında tabiatta doğal olarak bulunuyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Meclis Üyesi ve Kınık Tıbbı Aromatik Bitkiler Organize Sanayi Bölgesi (TDİOSB) Başkanı Enver Olgunsoy, kekik bitkisi ile ilgili genel bilgiler verirken “Acilen bir ulusal ‘kekik enstitüsü’ kurularak kekik üretim ve türevlerinin standardı, güvenliği ve sürdürülebilirliği sağlanmalıdır. Kekiğin doğadan vahşi hasatla toplanmasına bir denetim getirilmelidir” dedi.

KEKİKTE SÖZ SAHİBİ ÜLKEYİZ

Olgunsoy, “Ancak çok kullanılan bazılarının kültüre alınarak yetiştirilmesi de gerekebilir. (Kekik, lavanta, nane vs.) Ülkemizin ve belki de Ege Bölgemizin dünya da söz sahibi olduğu bitki kekik bitkisidir. Ülkemizde birçok cinsi (45 cins 546 tür) mevcuttur. Origanum, Thymus, Satureja ve Thymbra gibi cinslere ait türler mevcuttur. Origanum ve Thymus cinslerinin uçucu yağı, karvakrol bakımından zengindir. Dünya da dış ticaret hacmi 15-17 bin ton civarındadır. Ülkemizde vahşi hasat ile toplanan ve kurutularak satılan kekiğin, son zamanlarda kültüre alınarak yetiştiriciliği de yapılıyor. Uçucu yağı da çıkarılmakta, ancak büyük bölümü sadece kurutularak satılıyor. Kekik türlerinin toprak üstü kısımları kullanılır. Baharat olarak da çok kullanılan kekiğin tıbbi kullanımı da gittikçe artmaktadır” ifadelerine yer verdi.

BİRÇOK DERDE DEVA

Kekiğin birçok derde deva olduğunun altını çizen Olgunsoy, şu ifadeleri kullandı: “Kekiğin gövdesinden elde edilen uçucu yağ gaz giderici (çayı da aynı amaçla kullanılabilir), sindirim rahatsızlıklarını hafifletici, anti spazmodik (sancıya karşı), anti mikrobiyal, anti oksidan, iltihap önleyici, balgam söktürücü ve son günlerde antiviral özelliğinden faydalanarak Covid-19’dan korunmada kullanılıyor. İçeriğindeki karvakrol, böcekleri uzaklaştırmada, bakteri, mantar ve virüs gibi patojen mikroorganizmaları kaçırmak (defansif) için önemli işlevleri var. Karvakrol yanında timol etken maddesini de içeren kekik uçucu yağı, güçlü bir antimikrobial ilaçtır. Birkaç damla kesme şekere damlatılarak alınırsa mide ve baş ağrısını gidermeye birebirdir. Kekik bitkisinin toprak üstü kısımlarının su buharı distilasyonu ile elde edilen ‘kekik yağı’ yanında ‘kekik suyu’ da elde edilmektedir. Kekik suyu kolesterol ve kan şekerini düşürmede, sindirim ve solunum sistemi hastalıklarının tedavisinde, mide ve barsak rahatsızlıklarında kullanılmaktadır. Anzer kekiği, bal kekiği olarak da adlandırılmakta olup ünlü Anzer balının karakteristik tat ve kokusunu veren bir bitkidir.”

VAHŞİ HASAT DENETLENMELİ

Kekiğin doğada vahşi hasatla toplanmasına bir denetimin getirilmesine vurgu yapan Olgunsoy, acilen bir ulusal kekik enstitüsünün kurulması gerektiğine dikkat çekti. Olgunsoy, “Timol son yıllarda anti kanser ajanlardan biri olarak da değerlendirilmeye başlamıştır. Tümörlere karşı sitotoksik etkili olduğu kayıtlarda mevcuttur. Kekik yağı, gıda ürünlerinin bozulmasını önlemek ve insektisit olarak bazı depo zararlıları ile bazı yabancı otlara karşı kullanılabilmektedir. Kısacası her derde deva harika bir bitkidir. Ve bu bitki konusunda dünyada söz sahibiyiz. Ancak acaba kekik konusunda kurumsal olarak hangi çalışmaları yapıyoruz? İşte bu, sorgulanacak bir ihmaller dizisidir. Acilen bir ulusal ‘kekik enstitüsü’ kurularak kekik üretim ve derivelerinin (türevlerinin) standardı, güvenliği ve sürdürülebilirliği sağlanmalıdır. Doğadan vahşi hasatla toplanmasına bir denetim getirilmelidir. Özellikle Thymus ve Thymbra cinsleri doğadan toplandığı için sürdürülebilirlikleri tehdit altında.” diye konuştu.

DESTEK VERİLİP, TEŞVİK EDİLMELİ

İzmir kekiğinin en fazla rağbet gören kekik türü olduğunu da sözlerine ekleyen Olgunsoy, kekik yağı ithalatının önüne geçilmesi için kekiğin Türkiye’de işlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Bunun için destek ve teşvikin şart olduğunu da belirten Olgunsoy, “Organıum türleri nispeten kültüre alındığı için üretilen miktarlar yıllar içinde artış göstermektedir. Yıllık 13 bin tonluk üretimle dünya üretiminde ilk sıraya yükseltmiştir. Denizli, Kütahya, Manisa ve İzmir illerinde yetiştirilen kekik üretiminde, Denizli ilk sırayı alıyor. İzmir kekiği (origanumonites) bilyalı kekik en fazla rağbet gören kekik türüdür. Ülkemiz kekik çeşitleri bakımından çok önemli bir genetik çeşitliliğe sahip olduğu görülmektedir. Tıbbi aromatik, gıda, sanayi ve pestisit üretimi gibi farklı alanlarda kullanılan kekik, ülkemiz ihracatında çok önemli bir yer tutmaktadır. Kekik yağı ithalatının önüne geçmek için ülkemizde üretilen kekiğin ülkemizde işlenmesi gerektiği apaçık ortadadır. Bununla ilgili girişimler desteklenmeli ve teşvik edilmelidir” dedi.

KINIK TDİOSB UYGUN ŞARTLAR SUNUYOR

“Kınık Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgemiz bu tür üretimler için son derece uygun şartlar sunmaktadır” diyen Olgunsoy, “Bakırçay ovamız, hatta tarıma nispeten elverişsiz topraklarımız, ekim için gayet uygundur. Tıbbi ve aromatik bitkiler OSB’mizde kurulacak uçucu yağ elde etme tesislerinde de kekik yağı çıkartılacak ve ülkemizin bu en önemli tıbbi ve aromatik bitkisi, her derde deva kekik, çok daha katma değerli hale gelebilecektir. Tüm yatırımcıları bu konuda yatırım yapmak üzere, Kınık Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nde yer almaya davet ediyorum” şeklinde konuştu.