Sayfa Yükleniyor...
Demokratik Sağlık Sen İzmir İl Başkanı Ahmet Doğruyol, son 30 yıldır ülkemizde görülmeyen salgın hastalıkların yeniden görülmeye başlandığını belirterek, gerekli olan aşılama hizmetlerinin aksatıldığını savundu
BURCU YANAR/ÖZEL HABER
Demokratik Sağlık Sen İzmir İl Başkanı Ahmet Doğruyol, aşılama hizmetlerinin azalması ile birlikte son 30 yılda görülmeyen, kızamıkçık, suçiçeği gibi hastalıkların yeniden görülmeye başlandığını ifade ederek açıklamalarda bulundu. Başkan Ahmet Doğruyol, sınır kapılarında tampon bölgeler oluşturarak ülkeye giren her mültecinin aşılanması gerektiğini belirtirken, aşıların Türkiye’ye ithal olarak geldiğini ve acilen kendi aşılarımızı üretmemiz gerektiğini de sözlerine ekledi. Toplumda genel olarak aşı ile ilgili kötü bir kanı oluştuğunu aktaran Başkan Ahmet Doğruyol, “Kimisi dini inanışlarından dolayı kimisi sağlık endişelerinden dolayı aşı yaptırmaya yanaşmıyor. Burada aşıların yurt dışından ithal olarak ülkemize girmesi de önemli bir etken ve güvensizlik oluşturuyor. İnsanlarda aşının kısırlık yaptığı yönünde de bazı kulaktan dolma bilgiler var. Bunun haricinde son yıllarda ülkemize giren mülteci sayısının yoğun ve kalabalık olması da aşılama hizmetlerinin aksamasına sebep oldu” diye konuştu.
MÜLTECİLER İÇİN AŞILAMA HİZMETİ
1 milyon 800 bin ile 2 milyon arası Suriyeli çocuğun da Türkiye’ye girdiğinin ifade edildiğinin altını çizen Doğruyol, “Bu çocukların ve ailelerin sınırdaki tampon bölgelerde aşılama hizmetlerinin yerine getirilmesi gerekirken maalesef bu kontroller yerine getirilmediği için ülkemizde son 30 yılda görülmeyen bazı hastalıklar yeniden görülmeye başladı. Kızamık gibi suçiçeği gibi ve hatta şu an resmi bir kayıt olmamakla birlikte çocuk felci vakalarının da görülmeye başladığını duyuyoruz. Bunlar son 30 yıldır ülkemizde görülmeyen hastalıklardır fakat mültecilerin sayısının artması ile birlikte her geçen gün daha da yaygın hale gelmeye başladı” dedi.
EMEKLER HEBA OLDU
Mülteci sayısının artması ile birlikte geçtiğimiz yıllarda Sağlık Bakanlığının üç tur aşılama hizmeti gerçekleştirdiğini ancak bunun da ülke ekonomisi açısından büyük maliyetler getirdiğini ileri süren Doğruyol, “Daha önceki ‘Sağlık Ocakları Sistemi’ döneminde aşılama hizmetlerimiz gayet düzenli bir şekilde yürütülmekteydi. Şu an aşılama hizmetlerini sağlık ocaklarındaki ‘Aile Hekimi Birimleri’ yapmakta. Onlar da ne kadar düzenli işliyor tartışılır. Aşılama hizmetleri ile ilgili verilen çabalar böylece heba olmuş oldu. Burada devlet otoritesi gerektiği şekilde sağlansaydı belki de biz bugün bunları yaşamayacaktık” ifadelerine yer verdi. Şu andaki aşıların Hindistan, Bulgaristan gibi ülkelerden ülkemize gelmekte olduğunu ve Türkiye’de aşı üretiminin yapılmadığını da dile getiren Doğruyol, “Bizim daha önceden hıfzıssıhhalarımız vardı. Hıfzıssıhha, sağlıklı yaşamak için alınması gereken önlemlerin tümü olarak tanımlanıyor. Bu merkezlerde aşı üretimleri bile yapılıyordu. Ancak bu merkezlerimiz dağıtıldı. Burada ileri laboratuar hizmetleri verilirdi ve aşı üretimi çalışmaları da vardı. Bunlar ülkenin gerçekleri. Hem stratejik olarak hem de halk sağlığı açısından düşündüğümüzde bizim kendi aşılarımızı üretebilmemiz lazım. Çünkü kendi aşımızı üretmezsek dışa bağımlı oluruz. Bir savaş halinde veya olası kötü bir durumda o ülke bize aşı satmayı durdurduğunda o anda aşı üretme imkanımız olmayacağı için halkımız zor günler geçirebilir ve salgın hastalıkların sayısı daha da artabilir. Tedavi edici hizmetlerden ziyade koruyucu hizmetler önemlidir. Sağlık Bakanlığının koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık vermesi gerekiyor. Vatandaşı hasta ettikten sonra tedavi bölümü ile değil, vatandaşı hasta etmemek için çabalaması lazım. Temel ilke bu olmalıdır. Dünyada silah sektörü birinci, ilaç sektörü ise ikinci sıradadır. Bu işlerin içinde milyarlarca para dönüyor” diyerek sözlerine son verdi.
Haber Merkezi