Kendi kaderini yaşayan  bir şarkı: ‘Ferahtayım’

İzmirli sanatçı Göker Ersivri, söz ve bestesi kendisine ait olan ‘Ferahtayım’ adlı ilk single’ı ile dinleyicilerin karşısına çıktı. Dijital platformlarda yer almaya başlayan şarkı, farklı kurgusu ve hikayesiyle dikkatleri üzerine çekmeyi başardı


  • Oluşturulma Tarihi : 20.07.2019 10:21
  • Güncelleme Tarihi : 20.07.2019 10:21
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Kendi kaderini yaşayan  bir şarkı: ‘Ferahtayım’ haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / RÖPORTAJ
Hem dizi ve film oyuncusu hem de bir tiyatrocu… İzmirli sanatçı Göker Ersivri şimdi ise bir single çalışması ile karşımızda. Aile üyelerinin de yer aldığı klip, izleyicileri geçmişe, o özlem duyduğumuz anlara götürüyor. “Şarkı kendi kaderini yaşayacaktır” diyen Göker, vefat eden babasından da bahsederek, “Her şeyden önce bu şarkıyı yapmaktaki çıkış noktam babama vermiş olduğum bir sözdü” ifadelerini kullandı. Sanatçı Göker sözünü tuttu; rengarenk ışıklar altında, bir bahçe etrafında toplanan insanların sofrası şarkısız kalmadı böylece. Çalışmaya, üretmeye devam edeceklerini belirten Göker ile müziğe ve sanata dair birçok konuyu konuştuk. Öyle ki Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin ve öğretim üyelerinin son zamanlarda karşılaştığı mağduriyete de sessiz kalınmadı. Ersivri, mezun olduğu fakülteye ilişkin, “Depreme dayanıklı değilse, dayanıklı hale getirilsin. Neyse bu konu uzar, konuşulacak çok tutarsızlık var ama gerçekten mesele bina değil, eğitim” diyerek tepkisini gösterdi. 



Öncelikle kendinizi okurlarımıza tanıtabilir misiniz?
İzmirliyim. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü 2008 mezunuyum. 21 Ekim 1983 doğumluyum. 10 senedir profesyonel olarak seslendirme yapıyorum. İzmir, İstanbul devlet tiyatroları ve özel tiyatrolarda birçok oyunda oynadım. Birkaç dizi ve sinema filminde oyunculuk yaptım. Müzik, daha küçük yaşlarımda denk gelen bir karşılaşma. Babamın abime gitar alması ve onun bir süre sonra sıkılması üzerine, gitar boşta kaldı. Ben de aldım elime gitarı. Öyle devam etti.



SOFRALAR ŞARKISIZ KALMADI
Şarkının hikayesinden bahsedebilir misiniz?

Şarkının uzun bir hikayesi var. Bunu daha sonra ayrıntılı bir şekilde paylaşmak isterim. Ama kısaca bahsedeyim. Babamın eskiden beri çok istediği bir şeydi, bir albüm yapmam. Çünkü İzmir’de sofralarımız hep gitarla, sohbetle, şarkıyla geçerdi. Çok mutlu olurdu şarkı söylememden. İstanbul’a taşındıktan sonra, İzmir’e her gelişimde takılırdı bana “sofralar şarkısız kaldı” diye. Biraz keyifsiz olduğum bir dönemde İzmir’de kalma fırsatım oldu birkaç hafta. Keyfim yok diye üzülüyordu. Gitti bana gitar aldı. “Bu İzmir’de kalsın ama” dedi. Şarkının ilk kısmını o yanımdayken yaptım. Sonrasında ameliyat olması gerektiği çıktı birden. Ameliyata girmeden önce son sohbetimizde “ben çıkana kadar bitir albümü” dedi. Tabi ortada albüm falan yok, bana takılıyor. Konuştuğumuz son birkaç cümleden biri oldu. Sonra İstanbul’a döndüm, Şarkıyı tamamladım ve üzerinde çalışmaya başladık. Hikayenin kısa hali bu. Klip ve şarkıyla ilgili bu yolda ilerlememi sağlayan; bana, yaptığımız işe inanmayan, gönül birliği kurmayan kimsenin işin içinde olmamasındandır. Çok aksilikler oldu, hepsi güzellikle çözüldü. İlk yazmaya başladığımdan iki sene geçti. 12 Temmuz 2017 ilk sözlerin çıktığı gündü, 12 Temmuz 2019’da da yayınladık. İyi oldu, kötü oldu, seveni olur, olmaz her görüşe açığımdır. Denedik, ne kadar insana dokunursa, mutluluktur.



“SAMİMİYET ÖNCELİĞİM OLACAKTIR”
Belli bir dönem dizilerde, filmlerde ve tiyatrolarda oyunculuk yapmışsınız. Sanatın birçok alanında yer almış biri olarak neler söylemek istersiniz? Yolunuza müzikle mi devam edeceksiniz yoksa oyunculukla mı?

Bunlar benim seçim yapmak istediğim alanlar değil. Hayatım sürdükçe müzik de, tiyatro da, seslendirme de, dizi de, sinema da yapmak isterim. Hangisinin ne zaman daha yoğun olacağıyla ilgili bir planım yok, ama hepsi birbiriyle ilişkili alanlar zaten. Belki bir gün hepsinin içinde olduğu bir proje olur. Ne de güzel olur.
Klipte dikkat ettiğim ve hoşuma giden bir nokta daha vardı… O nostaljik hava. İnsanlar popüler kültüre bu denli meraklıyken ve popüler kültürü bu denli tüketirken sizin geçmişe önem vermeniz çok güzel. (eski arabalar, radyolar, rengarenk ışıklar altında, bir bahçe etrafında toplanan insanlar, kıyafetler…) Klibe bu biçimi siz mi vermek istediniz? Bundan sonraki çalışmalarınız da bu şekilde mi olacak?
Fikir bana ait. Klibin yönetmenliğini de ben yaptım. 2019 görüntüleri benim, 1983 görüntüleri babamın gözünden kareler. Ama en önemlisi klibin görüntü yönetmeni Özgüç Yiğit’in deneyimli ve samimi yaklaşımıyla klip son haline ulaştı. Çalışma tempomuzdan dolayı çekim, kurgu, montaj süreçlerinde çok kısıtlı bir zamanda en iyisine ulaşmayı hedefledik Özgüç’le. Mevcut imkanlar ve süre içinde içimize sinen ve söylemek istediğimi ifade eden bir klip çıkartabildiğimizi düşünüyorum. Bundan sonrası izleyen ve dinleyenlerin takdiri. Şarkı kendi kaderini yaşayacaktır. Yeni çalışmalarımda da samimiyet önceliğim olacaktır. Diğer türlü kendimi mutlu hissedeceğimi sanmıyorum. 
“ESKİ GÜNLER HEPİMİZİN ANILARINDA”
Reklamını (iyi ya da kötü) yapan insanlar bu sektörde tutunabiliyor. Kaygılarınız var mı ya da sadece bir hatıra bırakmak adına mı böyle bir çalışma yapıyorsunuz? 
Şarkı yayınlanmadan önce kaygı duydum tabi ki. Nasıl karşılanacak? İnsanlara ulaşabilecek miyim? Vs. Ben de müzik piyasasının dinamiklerini anlamaya, öğrenmeye çalışıyorum. Reklam konusu karmaşık. Sosyal medya çok önemli, dediğim gibi öğreniyoruz. Ama ben bu şarkının, klibin insanlara ulaşacağına inanıyorum. O eski günler hepimizin anılarında. VHS kaseti bilmeyen genç arkadaşlar için de yeni bir deneyim olacaktır. Ben bile çok aktif kullandığımı söyleyemem VHS’leri. Tam arada kaldık biz, CD’ye geçiliyordu o zamanlar. Her şeyden önce bu şarkıyı yapmaktaki çıkış noktam babama vermiş olduğum bir sözdü. Çalışma süreci ilerledikçe daha profesyonel düşünmeye başladık. Sonuçta çok insan, çok emek verdi. Çok yetenekli insanlarla çalıştım, karşılaştım. Böyle güzel insanlarla yola çıkmışken durmak olmaz. 
Sosyal medyada çıkış yapanları da göz önüne alırsak Türkiye’de sanat ne durumda sizce?
Harika bir durumda. Mevcut sistem gereği dayatılanı tüketiyoruz. Talep edildiği nitelikte ve nicelikte üretim var. Bunun dışında sosyal medyadan çıkış yapan, inişte olan kimseye bir lafım yok. Koşulların getirisi bunlar. Çok kaliteli işler de yapılıyor ve talep edenler ulaşıyor, bunun sayısının azlığı ya da çokluğu daha temel problemlerde yatıyor. Nasıl yetiştirilirsek, onun esiri ya da efendisi oluyoruz. Değişebilir mi? Kesinlikle. Ama insanız kolay olan işimize geliyor. Sanat harika durumda dedim, ciddiyim. Hak ettiği değeri alıyor mu? Hayır. Türkiye’de çok güzel işler yapan müzisyenler, yönetmenler, tiyatrolar, insanlar var. Ama dediğim gibi talep edildiği kadar var. Nihayetinde bütün sanat kurumlarının da bir işletme olduğunu unutmamak lazım. 
“KONUŞULACAK ÇOK TUTARSIZIK VAR”
Şu an her ne kadar İstanbul’da olsanız da İzmirli bir sanatçısınız. Peki ya İzmir’de sanatçı olmak nasıl bir duygu? 

İzmir benim için çok konforlu. Dolayısıyla düşünmek, üretmek daha kolaydı. Bu şarkıya da İzmir’de başlamıştım İstanbul’da tamamladım. Seviyorum İzmir’i.
İzmir demişken… İfade ettiğiniz gibi DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi mezunusunuz. Ancak son günlerde fakültenin bir çıkmaza girdiği gözleniyor.  Merkezden uzaklaştırılarak Tınaztepe’ye götürülmek istenen GSF için nasıl bir çağrıda bulunmak istersiniz?
Çıkmaza girmedi aslında, çıkmaza sokuldu. Bunun niyetini, nedenini sorgulamıyorum bile, bu yanlış bir uygulama. Birazcık aklı olan bir insan bu sonuca varır. Benim dönemim oyunculuk bölümünün Alsancak’taki binasında eğitim görmüş son sınıf. Oradan taşındık, yepyeni bir binaya geçtik Narlıdere’ye. Ki Alsancak’taki sahne eski ama çok yaşanmışlığı olan muazzam bir sahneydi. Şimdi Narlıdere’ye taşınalı 15 sene oldu yanılmıyorsam ve artık sahne oturdu, yaşayan bir alan oldu. Hepsi bir yana alternatif gösterilen yer hiçbir şekilde sanat eğitimine elverişli değil. Sadece oyunculuk bölümü için de değil, diğer bütün bölümler mağdur. Depreme dayanıklı değilse, dayanıklı hale getirilsin. Neyse bu konu uzar, konuşulacak çok tutarsızlık var ama gerçekten mesele bina değil, eğitim.
“MEMNUN BİTİRDİĞİMİZ BİR ŞARKI”
Tekrar klibe dönecek olursak; tam olarak ne zaman yayınlandı, kaç kişilik bir ekiple bu işi yürüttünüz, ne kadar zamanınızı aldı ve her şeyden önemlisi adı neden ‘Ferahtayım’?
12 Temmuz’da dijital platformlarda yayına girdi. Teknik olarak çok küçük bir ekiptik, fakat oyuncular yani ailem gayet yeterli ve yardımcı oldular. Çekimler üç iş günü sürdü diyebilirim. Fakat tamamıyla keyif almak, iyi vakit geçirmek üzerine kurulu üç gün. Benim kendi işlerimde yaklaşımım budur. İşi aksatmayacak ve daha iyiye götürecekse eğlenerek yapmak iyidir.  Sözler şarkıya dönüşmeye başladığında, adını koyarım şarkının hemen. Sözlere baktım ve “Ferahtayım” dedim.
Sözler sanırım size ait. Anısı olan sözler gibi… Peki, bu sözlerin çıkmasına ne ilham oldu?
Evet, sözü, müziği bana ait. İki sene önce bugünlere denk geliyor şekillenmesi. Sıkıntılı olduğum bir dönemde yazdığım bir şarkı. Aslında kendime temennide bulunuyordum, bütün bu sıkıntıların geçeceğine dair.  Her şey çok karamsar görünse de mutlaka geçiyor. Bunu unutmamak, hatırlatmak istiyordum kendime. Hepimizin yaşadığı durumların, ben şarkısını yapmak istedim. Söz müzik bana ait olsa da şarkının arajmanı çok önemli. Okan Barut’un düzenlemesiyle, emekleriyle, zaman zaman benim kahrımı çekmesiyle, şarkıda emeği geçen bütün müzisyen arkadaşların dokunuşlarıyla, şarkı son haline geldi. Kendi adımıza inanarak çalıştığımız ve memnun bitirdiğimiz bir şarkı oldu.
“ZOR GÜNLER GELİR GEÇER”
Kitleler tarafından geri dönüşler nasıl? Beklentiyi karşıladı mı yoksa hayal kırıklığına mı uğradınız?
Kitleler söz konusu değil tabi şu aşamada, ama ulaşacağına eminim. Tepkiler çok olumlu. Şarkının da, klibin de etkisinin samimi, sıcak, gerçek, hüzünlü ama mutlu, umutlu olduğuna dair birçok geri dönüş aldım. Yaptığım işin kalitesine, duygusuna, samimiyetine güveniyorum. Çok hakim olduğum bir piyasa olmadığı için beklenti içine girmedim ama arzum tabi ki herkese ulaşması. Böyle şeyler bazen zaman alır, zamanı vardır. Çalışmaya, üretmeye devam edeceğiz, daha çok öğreneceğiz, bekleyeceğiz ve göreceğiz.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bu şarkı bir tanışmaydı. Kendimi, duygularımı ifade etmenin bir yolu. Yeni şarkılarla ilgili çalışmalarımız devam ediyor, zamanı kestiremiyorum ama en yakın zamanda onları da paylaşmak istiyorum dinleyenlerle. Halihazırda önceden ve yeni yazdığım besteler, sözler var. İçlerinde öncelik verdiklerim var, bazılarının müzik tarzları da farklı. Sosyal medyada akustik performanslar da planlarımız arasında. Bir gün bir konserde de buluşuruz belki, hayat, yaşayıp göreceğiz. Zor günler, gelir geçer. Ferahtayım, Ferahtayız, Ferahta olalım deyip bitirelim o zaman.