KHK duvarını iyilikle boyuyor

KHK ile ihraç edilen öğretmenlerden Mehmet Yenigün, çocukken inşaatlarda çalışarak öğrendiği boyacılığı şimdi geçinebilmek için sürdürüyor. Çok sevdiği mesleğinden ihraç edilse de öğrenciler için çalışmaya devam eden Yenigün, okulların ve öğrenci evlerinin boya-badana işlerini ise gönüllü yapıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 31.12.2019 06:17
  • Güncelleme Tarihi : 31.12.2019 06:17
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
KHK duvarını iyilikle boyuyor

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Bundan 41 yıl önce Mardin’de dünyaya geldi. Ailesinin durumu onu ve 7 kardeşini okutmaya yetmese de o öğretmen olmaya kararlıydı. İlkokuldan itibaren yaz tatillerinde inşaatlarda çalışarak okul harçlığını çıkardı. Tüm imkansızlıklara rağmen yüksek bir puanla üniversiteyi kazandı. Eğitimini Diyarbakır’da tamamladıktan sonra Mersin’de göreve başladı. Öğrencileri tarafından çok seviliyor, hepsini evladı olarak görüyordu. Ancak şimdi o günleri özlemle hatırlıyor... Çünkü 14 yıllık sosyal bilgiler öğretmeni Mehmet Yenigün de, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra KHK ile ihraç edilen binlerce öğretmenden biri. Çocukken inşaatlarda çalışarak öğrendiği boyacılığı, şimdi İzmir’de geçinebilmek için sürdürüyor. Çok sevdiği mesleğinden ihraç edilse de öğrenciler için çalışmaya devam eden Yenigün, okulların ve öğrenci evlerinin boya-badana işlerini ise gönüllü yapıyor.



OKUL HARÇLIĞINI İNŞAATLARDAN ÇIKARDI
Yaz tatillerinde okul harçlığını çıkarabilmek için Mardin’den İzmir’e gelerek inşaatlarda çalıştığını anlatan Yenigün, “O süreçte amcamın Basmane’deki evinde kalıyordum. Amcam inşaat işçisiydi… İzmir’e ilk geldiğimde 4. sınıftaydım. Amcam bir simit tepsisi aldı benim için, koydum kafama, düştüm yollara. ‘Bu tepsi senin ekmek teknen’ dedi. Yol, iz bilmiyordum. Basmane’de trafik ışıklarından durdum. Karşıdan karşıya geçecektim. Tepsi elimden kaydı, devrildi. Daha siftah yapmamıştım. Simitler arabanın altında kaldı. Ağlayarak amcamın yanına döndüm. Amcam başımı okşadı, ‘Canın sağ olsun yeğenim, yenisini alırız’ dedi. İzmir serüvenim böyle başladı. Sonra her yaz gelmeye devam ettim. İnşaatlarda çalıştım, amelelik yaptım. Şimdi çocuklarıma anlatıyorum o yıllarda yaşadıklarımızı. Ellerindeki imkanların farkında olsunlar istiyorum. Hepsinin ayrı odaları, çalışma masaları, istemedikleri kadar kaynak var. Bizim yoktu” dedi.



ÖĞRENCİLERİMİ ÇOK ÖZLÜYORUM
Öğretmen olmayı küçük yaşlardan beri çok istediğini dile getiren Yenigün, “Çocukken insanların hedefleri, hayalleri değişebiliyor. Köye bir polis gelir, polis olmak istersiniz. Sağlık kontrolü için doktor gelir, doktor olmak istersiniz... Hayallerim değişkendi ama büyüdükçe ve köyümüzdeki öğretmenlerin saygınlığını gördükçe öğretmen olmaya karar verdim. Sosyal bilgiler öğretmenliğini de isteyerek seçtim. Üniversiteyi Diyarbakır’da okudum. 1997 yılında üniversiteye girdim. Çok yüksek bir puanla girdim. Köy evleri bir oda bir salondu. 8 kardeşiz biz, anne ve baba ile 10 kişi bir odada kalıyorduk. Yoksulluk içinde büyüdüm. Buna rağmen derslerim hep çok iyiydi. 12 yıl boyunca mesleğimi severek yaptım. Mezun ettiğim öğrencilerim çok güzel yerlere geldiler. Parmakla gösterilen ve sevilen bir öğretmendim. Öğrencilerimi evladım olarak görürdüm. Onların bazen babası bazen abisi oldum. Bazen bizim onlara uyum sağlamamız, onların dünyasına girebilmemiz lazım. Öğrencilerim arkadaşlarına veya ailelerine anlatamadıkları problemlerini benimle çok rahat konuşurlardı. Özlemle yad ediyorum o günleri. Öğrencilerimi çok özlüyorum” ifadelerini kullandı.



ŞİMDİKİ İŞİMİ DE SEVEREK YAPIYORUM AMA…
Çocukken inşaatlarda çalışarak öğrendiği boyacılığı şimdi geçimini sağlayabilmek için sürdürdüğünü belirten Yenigün, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ne yapabilirim diye düşünüyordum. Küçük yaşlarda inşaatlarda çalışmıştım, amelelik yapmıştım. Alçıcıların, kalıpçıların yanında çalışmıştım. Basmane o dönem işçilerin toplanma yeriydi. Kahveler vardı. Sabahın erken saatleriyle gelir orada iş beklerdik. O zaman 14-15 yaşlarındaydım. Birkaç ay oralarda çalışırdım, okullar açılınca da tekrar Mardin’e dönerdim. Böyle bir inşaat serüvenim vardı. Yeniden aynı işi yapabilirim diye düşündüm. Şimdi boya, badana, alçı, sıva gibi işler yapıyorum. Benim nazarımda her şey para demek değildir. Şimdiki işimi de severek yapıyorum ama öğretmenlik gibi değil. Sonuçta öğrencilere eğiterek bir toplum inşa ediyorsun öğretmen olarak. Sınıfa girip ders anlatmaya başladığımda çocukların gözlerinin benim üzerimde olduğu anları çok özlüyorum. O heyecanı anlatamam. 4 yıldır onlardan uzağım.”



‘BİR ŞEY YAPMALI!’
Öğrenci evlerini ve okulları ücretsiz olarak boyadığını söyleyen Yenigün, “Facebook’ta ‘Boyacı Mehmet’ adlı bir hesap açtım. Ben şuna inanıyorum… Ne yaparsanız yapın o mesleğin bir sadakası vardır. Madem boyacılık yapıyorum bir faydam dokunsun diye düşündüm. Malzemeleri ben aldım, işçiliğini kendim yaptım. Sosyal medya üzerinden duyuru yapıyorum. Görenler tanıdıklarına yönlendiriyor. Öğrenci evlerini ve okulları tamamen ücretsiz olarak boyuyorum, tadilatını yapıyorum. Ücretsiz yaptığımı öğrenince şaşırıyorlar. Olur mu öyle şey diye… İnsanlar her şeyin parayla yapılabileceğine inanıyor ne yazık ki. Bizim böyle olmadığını göstermemiz lazım. Birilerinin çıkarsız, menfaatsiz bir şeyleri yapılabileceğini gösterebilmek önemli. Gittiğim öğrenci evlerinde bir bakıyorum yerlerde yatıyorlar. İçime sinmiyor. Demek ki bir yatak alabilecek durumu yok. Bunun gibi başka ihtiyaçları da vardı. Hepsini tespit edip sayfamdan paylaşmaya başladım. Güzel bir dayanışma ağı yarattık ve baya bir öğrenci evi döşedik. Buzdolabı, çamaşır makinesi, koltuk, yatak gibi ihtiyaçlarını karşıladık” dedi.

İYİLİĞE İNANCIMIZI KÖRELTMİYOR
Bir grup yardımsever ile kurdukları ‘Bir şey yapmalı’ platformundan da bahseden Yenigün, “Benim gibi kendi çabasıyla bir şeyle yapmaya çalışan arkadaşlarla tanıştım. Ne yapabiliriz diye kendi aramızda konuşurken enerjimizi birleştirmeye karar verdik. Beraber çalışmaya başladık, bir de ismimiz olsun dedik. İnsanların aklınca kolayca kalsın ve bir mesajı olsun diye ‘Bir şey yapmalı’ dedik. Sosyal medyada ‘Bir şey yapmalı’ adıyla hareket etmeye başladık. Ev hanımından doktoruna, üst düzey kamu yöneticilerinden öğrencisine kadar çok sayıda kişi platformumuza dahil oldu. Birinin bir sıkıntısı oluyor, paylaşıyoruz hemen grubumuzda ne yapabiliriz diye ve çok kısa süre içerisinde çözüm üretiyoruz. Maddi yardım kabul etmiyoruz. İnsanların ihtiyaçlarını tespit edip, onları gidermeye çalışıyoruz. Tanrıcılık oynamıyoruz, herkese yetişemeyeceğimizi biliyoruz. Önceliğimiz öğrenciler, çocuklar, hastalar ve yaşlılar. Bize başvuran aileleri evlerinde ziyaret edip gerçekten ihtiyaç sahibi olup olmadıklarını belirliyoruz. Gerçekten ihtiyacı varsa yardımcı olmaya çalışıyoruz. Suistimal edenler de olabiliyor ama bu bizim iyiliğe inancımızı köreltmiyor” ifadelerini kullandı.
 

Haber Merkezi