Sayfa Yükleniyor...
Yeni bir çocuk işçi kitlesinin yaratıldığını vurgulayan İSİG Meclisi, Mesleki Eğitim Merkezlerini işaret ederek uyarıda bulundu: “Son dönemde kitleselleşen başka bir gerçeklik daha var.”
Sermaye için çocuk işçiliğin elzem olarak görüldüğünü kaydeden İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, çocuk işçiliğin ancak üretenlerin yönetmesi durumunda önlenebileceğini vurguladı. Öte yandan, yeni bir çocuk işçi kitlesinin yaratıldığını vurgulayan İSİG Meclisi, Mesleki Eğitim Merkezlerini (MESEM) işaret etti.
İSİG Meclisi’nin açıklaması şu şekilde: “Biz her ne kadar ‘çocuk’ ve ‘işçi’yi birlikte kullanmak istemesek de 'çocuk işçilik' bir gerçek. Öyle ki kayıtlarımızda 10 yaşının altında çalışırken ölen çocuklar bile var. Tarlalarda, fabrikalarda, atölyelerde ve sokaklarda çalışan yüzbinlerce çocuk işçi sınıfının bir parçasıdır. Bu anlamda 18 yaşını doldurmayan ve (ücretli ya da kendi nam ve hesabına/ücretsiz/ailesi ile birlikte) çalışan toplumun her üyesini ‘çocuk işçi’ olarak tanımlıyoruz.”
Çocuk işçilerin yaşamın her alanında olduğunu söyleyen İSİG Meclisi, “Son yıllara kadar özellikle tarımda yoğun bir çocuk işçi çalışıyordu. Çoğunluğu mevsimlik tarım işçisi olarak farklı şehirlere göç edip çadırlarda kalıyor ve en kötü koşullarda çalışıyordu. Bir kısmı ise aileleriyle birlikte sabahtan akşama kadar tarlasında çalışıyordu. Diğer yandan kentsel yoksulluğun bir sonucu olarak sokaklarda çalışan mendil satan, tartıcılık yapan, otomobil camı silen çocuklarımız vardı. Son dönemde ise kitleselleşen başka bir gerçeklik daha var. Bu da önce çırak ve kalfa adıyla çalışan şimdi ise MESEM adıyla devlet tarafından bizzat bedava emek olarak yönlendirilen metal, tekstil, kimya fabrikalarında veya inşaatlarda çalışan büyük, orta, küçük fark etmez kent merkezlerine yayılan yeni bir çocuk işçi kitlesi… AK Parti’nin hükümet olup ilerleyen yıllarda hızla devletin merkezinde yer alışının 23. yılındayız. Bu dönemde hayata geçirilen tarım, sanayi, eğitim ve sosyal politikalar her geçen gün daha fazla çocuğun işçileşmesini beraberinde getirdi. Diğer yandan ise sanki ‘çocuk işçilik’ yokmuş gibi bir hava verilerek bu sorun görünmez kılınmaya çalışıldı” ifadelerine dikkat çekti.
Türkiye sanayisinin dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegâne yolunun, ucuz işgücü ihracatı olduğunu belirten İSİG Meclisi, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu noktada sermaye için çocuk işçilik elzem olarak görülmektedir. Çocuk işçilik ancak üretenlerin yönetmesi durumunda önlenebilir. Yoksa uluslararası sözleşmelerin imzalanması, hazırlanan programlar, AB ve ILO temsilcilerinin açıklamaları vb. bunlar siyasi iktidarın çocuk işçiliği engellemek yerine, halkla ilişkiler stratejisinin bir parçası olarak meşrulaştırma yolunu tercih ettiğinin ve çocuk işçiliğinin güvencesiz çalışmanın en önemli kaynaklarından biri olduğunun gizlenmesinin göstergesidir. Tam da bu noktada üç temel talebimiz var: Çocuk işçilik yasaklanmalı, mesleki öğrenim çocuk gelişimine uygun bir biçimde planlanmalı ve kamusal kurallar çerçevesi içinde olmalıdır. Eğitim her kademede parasız olmalı, müfredat bilimin ışığında ve yaşam ile bağı kuran bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Yaşam alanlarımız uyuşturucu ve çeteleşmeden temizlenmeli, çocukların gelişimine uygun bir hale (spor, sanat, kültürel etkinlikler vb.) getirilmelidir. Ancak bunları sistem içinde talep etmek tek başına bir anlam ifade etmiyor. Örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmek gerekiyor. Şimdi, çocuklarımızı koruyacak adımları atmanın ve mücadelenin araçlarını yine çocuklarımızla birlikte oluşturmanın zamanıdır!”
SULTAN GÜMÜŞ KAYA