Klavye sesinden ekonomi: Dijital göçebeler İzmir’de 

Mekana bağlı kalmadan, internet üzerinden çalışarak tüm dünyayı gezen dijital göçebeler için İzmir sahip olduğu doğal ve tarihi özellikleri ile büyük potansiyele sahip. Uzmanlar ise bu yeni nesil iş gücünün kenti tercih etmesi için bürokratik engellerin kalkması gerektiğini dile getiriyor 

  • Oluşturulma Tarihi : 03.07.2025 09:00
  • Güncelleme Tarihi : 03.07.2025 09:00
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Klavye sesinden ekonomi: Dijital göçebeler İzmir’de  haberinin görseli

YUSUF ÇAĞIRTEKİN-ÖZEL HABER/ Günümüzde mekâna bağlı kalmadan, internet bağlantısı olan her yerden çalışabilen ve sürekli seyahat eden bireylerin oluşturduğu yeni nesil bir çalışma biçimi var: Dijital göçebelik. Bu yeni çalışma biçimi; freelance çalışma düzenini anlatıyor. Sürekli seyahat halinde olan dijital göçebeleri turistlerden ayıran noktalar ise, daha uzun süreli konaklayan, yaşadıkları kentle bütünleşen ve çok sektörlü tüketim davranışı gösteren bir kitleyi temsil ediyor olmaları. Haliyle dijital göçebeler; gittikleri ülkelerin ekonomisine büyük bir canlılık getirirken, kültürel çeşitliliğine de katkı sunuyor. Dijital göçebelerin aradıkları şeyler ise güçlü internet altyapısı, uygun yaşam maliyeti, yasal düzenlemeler ve sosyal olanaklar gibi kriterler… Dolayısıyla dünyada birçok ülke bu göçebeleri ülkelerine çekmeye çalışıyor. Estonya, Bali, Lizbon gibi kentler ise dijital göçebelerin en çok tercih ettiği ülkeler arasında. İzmir de bu iller arasında yer almayı hayal ediyor. 

GÖLGE EKONOMİ

Öte yandan Airbnb tarzı kiralamaların artması ile dijital göçebelerin sessiz sedasız bir şekilde İzmir’de de var olduğu gözlemleniyor. Nitekim Urla, Karşıyaka ve Alsancak lokasyonlarında dijital göçebelerin varlığı ve hareketliliği özellikle konut piyasasında gözlemlenmeye başladı. İzmir Planlama Ajansı bu konuda gözlemlerini sürdürürken; dijital göçebeler ve freelance çalışanlar İzmir’de gölge bir ekonominin (kayıt dışı ekonomi) oluştuğunu gösteriyor.

İZMİR BÜYÜK BİR POTANSİYEL İÇERİYOR

Dijital göçebeliğin yeni nesil bir konu olduğuna dikkat çeken Ege Genç İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (EGİFED) Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, “İnsanların ofise, hatta bir ülkeye bağlı kalmadan, bilgiye, teknolojiye ve üretime erişebildikleri, demokratikleşmiş bir iş düzeni diyebiliriz. İzmir’i dijital göçebeler için Akdeniz’in en üretken, en yaratıcı destinasyonu haline getirmek bizlerin bir hayali. Bunu sadece bir turizm olarak görmememiz lazım. Bilişimden tasarıma, danışmanlıktan içerik üretimine kadar yeni iş birliklerinin doğabileceği, İzmir’deki girişimcilerle dijital göçebelerin bir arada çalışabileceği ve İzmir’in küresel rekabette rolünün yeniden tanımlanabileceği bir alan olarak düşünebiliriz” dedi.

DİJİTAL GÖÇBE KÖYÜ KURMA HAYALİ

Kente bir dijital göçebe köyü kurma hayalleri olduğuna dikkat çeken Yelkenbiçer, “Amacımız burada geçici konaklamanın ötesine geçen bir topluluk yaratmak yani İzmir’deki girişimcilerle, üniversitelerle, yaratıcı endüstrilerle etkileşim içinde olan bir köy ve aynı zamanda dijital göçebeleri de içine aldığı için bir yetkinlik transferi alanı haline de gelecek. İzmirli gençler buranın global networke açılan bir pencere, dijital göçebelerin ise yerelle bağ kurabilecekleri bir platform olmasını hayal ediyoruz. Bu köy orada kurulursa; sadece konutta değil, kültür, iş gücü ve bilgi üretiminde de toplumda bir dönüşüm yapabilecek bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

YÖNLENDİRİCİ KONUMA GEÇMEK İSTİYORUZ

Dijital göçebeliğin İzmir’e etkilerinin konut piyasasında görüldüğü değerlendiriliyor. Bu durumu yorumlayan Yelkenbiçer, “Konut piyasasında bir talep başlattıysa bu sadece işin bir başlangıcı. Asıl kentin üretim tarzında, iş ağlarında bunu gözlemleyebiliriz. Özellikle yeşil ve dijital dönüşümden bahsediyoruz sanayimiz için. Bu tarz yaratıcı beyinler için bir çekim merkezi olduğumuz noktada mevcut konvasyonel işlerimize de yeşil ve dijital dönüşüm noktasında da dijital göçebelerimize yardımcı olabileceğini söyleyebiliriz. Bu açıdan İzmir’de ekonominin dışa açılma potansiyelini kaplayacak bir konu olarak da görüyoruz. Sözün özü; konut piyasası sadece bir başlangıç” dedi. 

FIRSAT OLARAK DEĞERLENDİRİYORUZ

EGİFED bünyesindeki genç iş insanlarının gölge ekonomiden nasıl etkilendiğini ve bunu bir avantaj mı, yoksa tehdit olduğu konusunu değerlendiren Yelkenbiçer, “Bir yandan avantaj diğer yandan da tehdit ama biz buna avantaj ve fırsat çerçevesinden bakmayı tercih ediyoruz. Biz bunları risk, tehdit ya da işlerimizi elimizden alabilecek bir konu değil de işlerimizi dönüştürmemiz gereken de bir çağrı olarak görüyoruz” değerlendirmelerinde bulundu. Konunun bir diğer yönü ise bürokrasi. Bürokratik dönüşümlerin zaman aldığını ifade eden Yelkenbiçer, “Bu bir fırsat alanı, devletin ve yerel yönetimlerin artık sadece yatırım ve istihdam politikaları değil yaşam politikaları da yaratması gerekiyor; bu tarz yeni nesil çalışan iş yapan arkadaşlarımızı bünyemize çekebilmek için. Esnek çalışma, uzaktan üretim, platform ekonomisi gibi modellere, vergi teşvikleri, sosyal güvence alternatifleri ve dijital altyapı çözümlerinin acilen ele alınması gerekiyor. İzmir bu anlamda da öncü olabilir” ifadelerini kullandı.

DİJİTAL VATANDAŞLIK VE DİJİTAL OTURUM…

Hali hazırda ekonomik olarak kayıt dışı olan ama sosyal olarak üretken bir kitlenin var olduğuna dikkat çeken Yelkenbiçer, bu grubun sisteme entegre olmasının mümkün ve zorunluluk olduğunu söyledi. Yelkenbiçer, “Bu bireyler vergi ödemiyor olabilir ama bilgi üretiyor, iş ağı kuruyor ve değer yaratıyor. Eğer onları klasik kalıplara sokup zorlayacaksak bu sistem çalışmaz ama sistemimizin çalışması için onların çalışma biçimlerine göre yeniden tasarlarsak bu üretkenlik kaynağında kayıt dışılığı kazanıma çevirme şansımız da var. Mikro vergi modelleri, bireysel ve sosyal güvenlik paketleri, hatta dijital vatandaşlık ve dijital oturum gibi inovatif çözümler, dünyada örnekleri sıklıkla var. Bu topluluğu bir sistemin parçası haline getirmek mümkün. Aksi takdirde ekonomik kayıp yaşamaya devam edeceğiz ve toplumsal aidiyet olarak da bir krize yol açacaktır. Bu konuda da yine İzmir öncü olabilecek bir potansiyele sahip bence” dedi.

HER TÜRLÜ POTANSİYELE SAHİP

İzmir’deki gölge ekonominin yükselişinin fırsata çevrilebileceğini söyleyen Yelkenbiçer, “Bence bu potansiyele sahibiz ama bunu bir tehdit olarak görmeyip, fırsat olarak gördüğümüz noktada. Mesele kayıt dışılığı bastırmak değil, görünür hale getirmek, bunları sistem içine getirir olmak. Sadece bu trendi iyi okumamız gerekiyor, veri temelli politikalarla desteklememiz gerekiyor. İzmir’e liman şehri, sanayi şehri, tarihi şehir diyebiliriz, kimliği çok fazla ama artık bence inovasyon ve üretkenlik, yaratıcı ekonomi şehri olarak yeniden inşa edilebileceği bir döneme girmiş bulunuyoruz” dedi.

İZMİR İDEAL BİR ŞEHİR

İzmir’in neden dijital göçebeler için cazip bir şehir olduğunu anlatan İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Özkardeş ise “İzmir’in güçlü altyapısı, yüksek yaşam kalitesi, kültürel çeşitliliği, ulaşılabilirliği ve güvenli ortamı ile dijital göçebeler için ideal bir şehir olduğuna inanıyoruz. Kentimizin ilçeleri de en az şehir merkezi kadar dijital göçebelerin önem verdiği özelliklere sahip. Bunların başında erişilebilirlik, altyapı, sosyal hayat avantajları geliyor. Vizyonumuz, İzmir’i hem bir yaşam alanı hem de bir üretim merkezi olarak konumlandırarak nitelikli insan kaynağını şehrimize çekmek. İzmir’de kurmayı hayal ettiğimiz ‘dijital göçebe köyü’ndeki hedef kitle, yalnızca yabancı uyruklu göçebeler değil; aynı zamanda yerli serbest çalışanlar, yaratıcı endüstri mensupları ve girişimcilerden oluşuyor” ifadelerini kullandı. 

KENTE KATACAĞI DEĞER

Dijital göçebelerin İzmir ekonomisine, özellikle de turizm dışı gelir kalemlerine ne gibi etkileri olacağını anlatan Özkardeş, “Dijital göçebeler, klasik turistlerden farklı olarak daha uzun süreli konaklayan, yaşadıkları kentle bütünleşen ve çok sektörlü tüketim davranışı gösteren bir kitleyi temsil ediyor. Özellikle kış döneminde İzmir ekonomisine hem doğrudan hem dolaylı katkı sunmalarını bekliyoruz. Konaklama, ulaşım, yeme-içme, sağlık ve kültürel hizmetler gibi pek çok alanda dijital göçebelerin katkısı olacağına inanıyoruz. Dijital göçebelerin özellikle kültür, sanat etkinlikleri ve yaratıcı endüstrilere olan ilgileri, İzmir’in yaratıcı ve bilgi temelli ekonomiye geçiş sürecini hızlandıracaktır” şeklinde konuştu. 

DİJİTAL GÖÇEBE DOSTU ŞEHİR

Birçok şehir dijital göçebeler için ‘yaşam kalitesi + çalışma imkanı’ formülünü geliştiriyor. İzmir’in bu konuda sunduğu altyapı ve sosyal yaşam koşullarının yeterli olup olmadığını değerlendiren Özkardeş, “Kentimizde farkındalığı arttırmak ve çok yönlü sektörel yapı oluşturmak adına Odamızda nisan ayında gerçekleştirdiğimiz ‘Turizmde Yeni Çağ: Dijital Göçebelik’ toplantısında bu konuları detaylı olarak ele aldık. Kentimizin dijital göçebeler için ne kadar tercih edilebilir olduğunu sektör paydaşlarımızla beraber detaylandırdık. Bu kapsamda bazı alanlarda iyileştirmeler yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle dijital göçebe dostu şehir unvanıyla bilinmek amacıyla tanıtımlar yapılması, çok dilli dijital hizmetler sunulması, rehberlik mekanizmaları ile yabancılara özel hukuki ve sosyal danışmanlık gibi hizmetlerin yaygınlaştırılmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca, ortak çalışma alanlarının artırılması, mobilite olanaklarının geliştirilmesi ve yaşam maliyetlerinin yönetilebilir düzeyde tutulması da önceliklerimiz arasında. Kentimizde yer alan üniversiteler, belediyeler, teknoloji şirketleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla çok boyutlu bir iş birliği içindeyiz” dedi. 

ESTONYA DİKKAT ÇEKİCİ BİR ÖRNEK

Dijital göçebelik konusunda uluslararası uygulamalara bakıldığında Estonya’nın gerçekten dikkat çekici bir örnek olduğunu vurgulayan Özkardeş, “2014’te başlattıkları dijital vatandaşlık yani e-Residency programıyla, dünyanın dört bir yanından insanlar Estonya’ya fiziksel olarak gitmeden orada şirket kurabiliyor, yönetebiliyor ve Avrupa Birliği içinde ticaret yapabiliyor. Bu sistem dijital göçebeler için büyük kolaylık sağlıyor çünkü hem yasal olarak tanınıyorlar hem de Estonya’nın dijital vergi sistemi sayesinde mali olarak da entegre olabiliyorlar” ifadelerini kullandı. “İzmir’in dijital göçebelik vizyonunu küresel ölçekte duyurmak adına çok kanallı bir tanıtım stratejisi yürütüyoruz” diyen Özkardeş, “Uluslararası fuar katılımları, sektörel zirveler, dijital göçebe topluluklarının global ağları ve dijital platformlar üzerinden tanıtım faaliyetleri gerçekleştirmeyi hedefliyoruz ve bunlarla ilgili girişimlerimiz bulunuyor. Ayrıca, farklı dillerde içeriklerle donatılmış özel tanıtım portalları ve sosyal medya çalışmalarıyla hedef kitleye doğrudan ulaşmayı planlıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

KISA SÜRELİ KİRALAMALARDA TALEP ARTIŞI

Peki İzmir Planlama Ajansı (İZPA) dijital göçebeler konusunda hangi çalışmaları yürütüyor. İZPA Başkanı Koray Velibeyoğlu, son yıllarda dijital göçebe ve freelance çalışanların İzmir’e yönelimi hakkında açıklamalarda bulunarak “İzmir’e dair dijital göçebelerle ilgili doğrudan istatistikler olmasa da kısa süreli kiralamalardaki artış, sosyal medya içerikleri ve freelance ilanları bu grubun özellikle merkezi ve sahil bölgelerde yoğunlaştığını gösteriyor. Kentte yeni nesil kafeler, ortak çalışma alanları ve bireysel mobilite gibi eğilimler gözlemleniyor. Dijital göçebeler, mekânsal özgürlük arayışıyla kamusal alanları aktif kullanıyor, yerel yaşama dâhil oluyor. Freelance çalışanlar ise İstanbul’a kıyasla daha sakin, doğayla iç içe ve düşük maliyetli yaşam sunan İzmir’i tercih ediyor” değerlendirmelerinde bulundu. 

GİRİŞİMCİLİĞİN GELİŞMESİNE KATKI SUNABİLİR

Bu yeni nüfus profilinin İzmir ekonomisine net katkısı konusunda ön görülerini paylaşan Velibeyoğlu, “Dijital göçebeler İzmir ekonomisine günlük harcama ve kalış süreleriyle doğrudan katkı sağlıyor. Konaklama, yeme-içme ve ulaşımda harcama yaparken kira artışlarına dikkat etmek lazım. Yerel tüketicinin zarar görmemesi için denge şart. Ayrıca, dijital göçebeler bilgi ve deneyim paylaşımıyla yenilikçilik ve girişimciliği destekliyor. Karşılıklı öğrenme kent için kazan-kazan yaratır. Dijital göçebelerle yerel paydaşlar arasında karşılıklı öğrenme süreçlerini desteklemenin her iki taraf için de kapasite geliştirmeye katkı vereceğine inanıyoruz” dedi. 

TOPLUMSAL ALGIYI DÖNÜŞTÜRÜYORLAR

“İzmir özelinde gerekli gelişmiş internet altyapısının sağlanması durumunda dijital göçebelerin çevre ilçelere, özellikle kıyı bölgelerine yönelmesi beklenebilir” diyen Velibeyoğlu, “Nitekim, Urla’nın dijital göçebeler ve freelance çalışanlar arasında tercih edilen bir yer olduğunu gözlemlerimizden biliyoruz. Dijital göçebelerin ekonomik etkisi; harcama düzeyleri, kalış süresi ve yerel hizmetlerle etkileşimlerine bağlı olarak şekilleniyor. Konaklama, yeme-içme ve ortak ofis gibi alanlarda harcamaları kent ekonomisine katkı sağlarken, fiyat artışlarıyla yerel tüketiciyi zorlayabiliyor. Özellikle kira artışları risk oluşturuyor. Ancak bilgi ve deneyim aktarımıyla yerel paydaşlarla iş birliği, yenilikçiliği ve girişimciliği destekleyebilir. Bu etkileşim, karşılıklı öğrenme yoluyla kentin kapasitesini artırma potansiyeli taşıyor” dedi. 

SOSYAL DOKUYU DÖNÜŞTÜREBİLİYOR

İzmir’in belirli bölgelerinde (örneğin Alsancak, Karşıyaka, Urla gibi) kısa dönemli kiralamaların mahalle dokusunu dönüştürdüğüne dair bir bulgunuz veya çalışmanız oldu mu? sorusunu yanıtlayan Velibeyoğlu, “Henüz bu konuda tamamlanmış bir araştırmamız olmasa da planlama süreçlerinde mahalle ölçeğinde kullanım değişimlerini izlemeye ve mekânsal dönüşüm eğilimlerini kayıt altına almaya yönelik veri temelli yaklaşımlar geliştiriliyor. Bu kapsamda, konutun barınma işlevinden uzaklaşması, kira baskısının artması ve hizmet altyapısının geçici kullanıcılara göre yeniden şekillenmesi gibi eğilimler, özellikle kıyı ve merkez bölgelerde takip ettiğimiz konular arasında yer alıyor” diye konuştu.

İKİNCİ PATİKAYI TAKİP ETMEK

Dijital göçebelerin, kamusal alanların ve kent dokusunun esnek, geçici ve hibrit kullanımlarına öncülük ettiğini belirten Velibeyoğlu, “Bireysel hareketliliğin ötesinde, yeni kentsel etkileşim modelleri yaratıyorlar. Bu bireylerin yoğunlaştığı bölgelerde konut piyasası, kamusal mekân kullanımı ve altyapı üzerinde baskılar oluşuyor; bu nedenle planlamada kullanıcı profili ve mekânsal davranış farklılıkları dikkate alınmalı. İzmir’in geleceği için bu yeni sosyoekonomik profiller bir fırsat olarak görülürken, kentsel kırılganlık ve eşitsizlik risklerine karşı da kapsamlı, sürdürülebilir ve kapsayıcı planlama yaklaşımları geliştirilmesi gerekiyor. Ayrıca esnek yaşam biçimleri kent-kır ayrımını azaltırken, kent ve kırsal alanların bütüncül planlanmasına olanak sağlıyor” değerlendirmelerinde bulundu.

ORTAK ALANLARIN MALİYETİ DE AZ BUZ DEĞİL

Dijital göçebelik ve gölge ekonominin bir diğer sac ayağı ise freelance çalışanlar. Bu alanda da birinin görüşlerini almak önemliydi. Adını vermek istemeyen Freelancer çalışan ise, freelance çalışmanın kendisine ciddi bir özgürlük sağladığını dile getirerek “Hem kendi zamanımı istediğim gibi yönetebiliyorum hem de mekândan bağımsız çalışabiliyorum. Bu iki şey benim için çok kıymetli. Ben işimi sürdürülebilir kılmak istiyorum, o yüzden vergi ve yasal yükümlülükler konusuna dikkatliyim. Bence freelance çalışmak genel olarak tüm şehirlerde avantajlı olabilir, tabii düzenli iş geliyorsa elinize. İzmir özelinde konuşacak olursam, yaşam temposunun daha sakin olması bence pozitif bir şey. Ama Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi burada da kira ve hayat pahalılığı ciddi bir sorun. Bir de ofis ihtiyacı duymuyorum açıkçası, ama dışarıda çalışmak isteyenler için ortak alanların maliyeti de az buz değil” dedi. 

DÜZENLEMELERE İHTİYAÇ VAR 

Daha önce uzun yıllar tam zamanlı işler yaptığını belirten freelancer, “Ama açık söylemek gerekirse hem zihnen hem de bedenen çok yıprandığım bir dönemdi. Bu yüzden karşıma freelance çalışmayla ilgili bir fırsat çıkınca değerlendirdim. Şu anda bu modeli bilinçli bir şekilde tercih ettiğimi söyleyebilirim” diye konuştu. Freelance çalışanların bugünün sisteminde görünmez insanlar olduğu konusunu yorumlayan ve devlet ya da belediyelerin bu kitleye ulaşmak için yeterince adım atıyor mu? sorusunu yanıtlayan freelancer, “Bu biraz hangi sektörde çalıştığınıza göre değişiyor. Bazı alanlarda freelance çalışanlar daha görünür, bazı alanlarda ise gerçekten çok arka planda kalabiliyorlar. Ama genel olarak devlet açısından baktığımızda, evet, bu kitleye yönelik işleri kolaylaştıracak düzenlemelere ihtiyaç var gibi. Herkes kendi yolunu çizmek zorunda kalıyor, halbuki biraz daha destekleyici bir yapı kurulabilir” diye konuştu. Müşteri bulma sürecin nasıl işliyor? Sabit çalıştığın markalar var mı yoksa sürekli yeni bağlantılar mı kurman gerekiyor? Bu konu da freelance çalışan insanlar için oldukça önemli. Bu soruyu kendisine göre yanıtlayan freelancer, “Sabit çalıştığım yerler var, bu da işimi biraz daha öngörülebilir kılıyor. Zaten zamanla müşteri ilişkileri bir düzene giriyor. Ama yine de arada sırada ek gelir yaratmak veya yeni şeyler denemek adına farklı müşterilerle de çalışıyorum” dedi. Çalışma saatlerini nasıl planladığını aktaran freelancer, “Zaman yönetimi freelance çalışmanın en önemli noktalarından biri bence. Disiplini elden bırakmamak gerekiyor. Ben genelde günümü hem işime hem sosyal yaşantıma yetecek şekilde planlamaya çalışıyorum” şeklinde konuştu.