- Gündem
- 11.05.2025 18:33
9 Mayıs Avrupa Günü etkinlikleri çerçevesinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından bir panel düzenlendi
E. ÇAĞLA GENİŞ
Avrupa Birliği'ne üye ve aday ülkeler başta olmak üzere her yıl dünya genelinde kutlanan 9 Mayıs Avrupa Günü etkinlikleri çerçevesinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Türkiye-AB İlişkilerinde Son Durumun Siyasi, Ekonomik ve Sığınmacı Konusu Perspektifinde Değerlendirilmesi ve İzmir'in Konumu başlıklı panel düzenlendi.
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde gerçekleştirilen etkinlikte, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonunun Avrupa Takımında yer alan Prof.Dr. Yaşar Uysal, Yard.Doç.Dr. Ayselin Gözde Yıldız ve Dr. Can Baydarol konuşmacı olarak yer aldı. Panelde, Türkiye'nin imzaladığı ve halen yoğun olarak tartışılan Avrupa Birliği ülkelerindeki göçmenleri kapsayan Geri Kabul Anlaşmasının etkilerinin yanı sıra göçmen akımı ve terör nedeniyle zarar gören sektörler, panelde tartışılacak diğer konular arasında yer aldı. Panelin açılış konuşmasını, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu gerçekleştirdi.
KOZLARI MAALESEF DOĞRU KULLANAMADIK
Ekonomik büyüme açısından Avrupa Birliğinin çok yüksek bir cazibesi kalmadığını belirten Kocaoğlu, Biz ABnin demokrasiye, hukuka, insan haklarına saygısını göz önünde bulundurarak standardımızı yükseltmek için girmek istiyoruz. Ekonomik büyüme açısından baktığımızda ABnin çok yüksek bir cazibesi de kalmadı. AB ülkeleri maalesef büyüyemiyor. Ama zenginlikleri ve yatırımları devam ediyor. İlişkilerimizi sürdürmek durumundayız. Birçok fırsatı kaçırdık. İktidarlarımız kaçırdı. AB girmek için elimizdeki kozları maalesef doğru kullanamadık. 17 Aralık 2004 yılında AKP iktidarında bir dönem hızlanmıştı. Bir de bu yıl bir hareketlenme var dedi. Gündemde olan vize muafiyeti konusuna da değinen Kocaoğlu, Bir vize konusu var. Azımsanacak bir şey değil. Ama Türkiyede bugün abartıldığı kadar da önemli bir şey değil. Önemsiyorum ama bu kadar abartmanın da siyasi propagandadan öteye gitmeyeceğini düşünüyorum. 78 milyon insanın 500 binini, hadi en fazla 1 milyonunu ilgilendiren bir konu. Bu 78 milyonu ilgilendiren bir konu değil. Türkiye, AB standartlarında iş yapmaya ve onların kriterlerini almaya çalışmak zorundadır. Türkiye, yüzünü batıya ve medeniyete dönmek zorundadır. Ama ulusal bilinçle, herhangi bir olay karşısında ben ülkemin menfaatini korumak için canla baş mücadele ediyor muyum, etmiyor muyum benim için as olan şahsi menfaatimden de kurumların menfaatinden de ülkemin menfaati birinci sırada ise o zaman ben ülkemin geleceğini koruyorum demektir. İnşallah en kısa zamanda AB üyesi olarak bu günleri kutlarız ifadelerini kullandı.
İZMİR ABYE GİRMEYE HAZIR
İzmir Büyükşehir Belediyesinin katılımcı yönetim anlayışıyla şehirde demokrasiyi eksiksiz uygulayarak AB normlarını yakalamış durumda olduğuna vurgu yapan Kocaoğlu, İzmir ve Ege Bölgesi, AB giren birçok ülkeden AB girmeye daha hazır. İzmir, giderek ekonomisini güçlendirmeye, çevresini korumaya ve AB standartlarına yükselmeye çalıyor. AB ile son dönemde yaşadığımız bir mülteci sorunu var. AB, mülteci sorununa Türkiyede kalsınlar 3-5 avro verelim kalsınlar mantığında bakıyor. Turistik vize muafiyeti bir lütuf gibi sunuluyor. Suriye ve Afganistandaki iç savaşta, Kuzey Afrikadaki açlıktan gelişmiş ülkelere göçte, mülteci sorununda yahut çaresiz insanların ölümü göze alarak çıktığı yolculuğunda Türkiyenin payı sıfıra yakındır. Bunu yaratanlar gelişmiş ülkelerdir. Bu sorunla onların uğraşması gidermesi gerekmektedir. Dünyanın her yerinde susuzluk, açlık, savaşlar, yokluk ve sefalet devam ederken siz Avrupada rahat oturamazsınız. Belki bugün mültecileri bir şekilde tutabilirsiniz ama insan haklarına ulaşamayan ve belli baskılar altında yaşayan insanları eğer durumlarını iyileştirmezseniz; kendi ülkelerinde bunlara insani haklarını vermezseniz bu göçler artarak devam edecektir. Ocak ayında Ege sahillerinden, buz gibi suya 29-30 kişinin taşınamayacağı şişme botla yola çıkıyorsa, bu insan ölümü göze almış demiştir. Bunun karşısında hiçbir polisiye güç tedbir olamaz. Ve yaşanan da budur. O zaman biz ülkemiz, tüm gelişmiş ülkeler ve BM düzeyinde açlığa, sefalete çare bulmadan göçün durmayacağı kanaatindeyim. Tarih boyunca da milletlerin neden göç ettiklerini hepimiz okuyoruz. Bataklığı yerinde kurutmanın dünyanın ve insanlığın geleceği açısından çok önemli olduğuna inanıyorum diye konuştu.
KAZANÇLI TARAF AB
Kocaoğlunun ardından konuşan Dr. Can Baydarol, 3 milyon Suriyeli mülteciye ömür boyu barınma, eğitim ve sağlık hakkı karşılığında biraz para ve vizesiz seyahat hakkı kazanıldığını ifade ederek, Burada kazançlı çıkan taraf AB Ancak Türkiyenin şantaj gücü var; siz vizeye serbest bırakmazsanız geri kabul anlaşmasını askıya alırız diyebilir. Bu çok ahlaki değil ama reel politik bazından böyle bir görüntü var. AB tam üyelik müzakerelerinin başlaması ekonomik istikrarla çok ilgiliydi. Türkiyenin Avrupadan uzaklaşması istikrarsızlık anlayışına yol açabilir. Türkiyenin ABye mal taşıyan 60 bin TIRı var; bunun 40 bini yatıyor. Güneydoğu sınırlarımız kapalı, Suriye ve Irak çok zor bir yer. İran en büyük rakibimiz. Ermeni sınırı 40 yılı aştı kapalı olalı. Rus sınırı kapalı Tek çıkış noktamız Bulgaristan ve Yunanistan, oralarda da çeşitli engellemeler var. Bu ortamda Avrupadan gittikçe uzaklaşmaya başlarsak Türkiyeye yabancı yatırım gelmesini bırakın mevcut yatırımcılar da kaçar. Ekonomiyi düzeltmeden doğru analizi yapmadan tartıştığımızda maalesef hayat tersine dönüyor dedi.
AB ÜLKELERİ ARASINDA ORTAK GÖÇMEN POLİTİKASI YOK
Yard.Doç.Dr. Ayselin Gözde Yıldız, sığınmacı politikaları ve göçmen politikalarının Avrupa Birliği ülkelerinde çeşitlilik gösterdiğine vurgu yaparak şunları söyledi: İzmir şu anda konuyu en çarpıcı boyutta yaşayan şehirlerden biri. Bizler bu şehrin yaşayanları olarak günlük hayatımızda hissediyoruz yaşıyoruz. ABye devletler düzeyinde ortak bir iltica politikası yok. Ortak standartları yok yasal mevzuat ülkeler düzeyinde farklılık gösteriyor. Koruma ve idari gözetim açısından ABnin kendi içinde uzlaşmadığı bir alandan bahsediyoruz. Bunun nedeni sığınmacı başvuruları her ülkede farklılık gösteriyor. Her üye devlet uluslararası korumayı mülteci statü olarak vermiyor. Güvenlik kaygısından dolayı sınırlarının ötesindeki ülkelere göç konusunda kontrol ağırlıklı girişimleri var. Bir yandan da nüfusum yaşlanıyor diyerek ciddi bir göçmen işçi ihtiyacı gerçeği de var. Güvenlik kaygıları ve kalkınma odaklı kaygıları arasında yürüdüğü bir yol var.