Sayfa Yükleniyor...
Avukat Gürhan Gülsevin, kadına yönelik şiddet olaylarının çocukluk yaşlarından başlayan bir eğitim ile çözülebileceğini belirterek “Ani olaylarda kolluk kuvvetlerini yetkisi arttırılmalı” dedi
BURCU YANAR/ÖZEL HABER
Toplumun kanayan yaralarından biri olan ve her gün onlarcasını duyduğumuz kadın cinayetleri dur durak bilmeden işlenmeye devam ediyor. Sosyal medyada paylaşılan şiddet görüntüleri, mizah amaçlı olarak yapıldığı söylenen kadınlara yönelik şiddet ve cinsel istismar tehditleri çoğalırken, failler ne yasalardan ne de cezalardan korkmuyor ve açıkça tehditlerini dile getiriyorlar. İzmir Barosuna kayıtlı serbest Avukat Gürhan Gülsevin, kadına yönelik şiddet olaylarının hukuktaki yerine dikkat çekerek neden önüne geçilemediğine dair açıklamalarda bulundu. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 30.04.2002 tarihli tavsiye kararına EK-3 çerçevesinde kadına şiddetin hukuktaki tanımının çok net bir şekilde yapıldığını belirten Av. Gülsevin, “Kadına yönelik şiddet; cinsiyete dayalı, kadınlara fiziksel psikolojik ve cinsel zarar veya sıkıntı veren ya da vermeye yol açabilecek her türlü şiddet fiili ya da tehdidi olarak tanımlanmıştır” dedi.
MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ
Kadına yönelik şiddet olaylarındaki hukuki eksikliklere değinen Av. Gülsevin, “İdari açıdan bir eksiklik olduğunu söyleyebiliriz. Spontane gelişen olaylarda kolluk kuvvetlerinin yetkisi çok sınırlı ve dar düzenlenmektedir. Kolluğun yetkisi artırıldığında, toplumun devlete olan güveninin artması, aniden gelişen olaylarda daha hızlı müdahale imkanı sağlanabilir. Tüm bunların yanı sıra, failin suç teşkil eden eylemi gerçekleştirmesinde caydırıcılığın sağlanabileceğini düşünüyorum. Bu sebeple kolluğa faaliyet alanında daha çok yardımcı olunması gerektiğini düşünüyorum. Bunu da kağıt üzerinde kalmayan daha gerçekçi ve hukuki sonuçlar doğuran idari mevzuatta yapılacak değişiklikler ile sağlayabileceğimizi düşünüyorum” dedi.
KANUNLARI AŞARAK UYGULUYORUZ
“Soruşturma evresinde kadına şiddet eyleminde tutuklama ve adli kontrollerin yetersiz olduğunu düşünüyor olabiliriz” diyen Gülsevin, “Ceza Mahkemesi Kanunu (C.M.K) madde 100 hükmü gereğince tutuklama tedbirlerinin uygulanmasında belki toplum vicdanında çok yetersiz kalıyoruz ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına göre emsal ülkeler ile kıyaslandığımızda çok fazla tutuklama yapıyoruz ve tutuklamalarımızı daha gerekçesiz yapıyoruz. Bu da bize şunu gösteriyor ki biz tutuklama tedbirini daha çok, gerekçesiz ve kanunları aşarak uyguluyoruz. Ancak bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, benim vicdanıma göre kadına şiddet vakalarında tutuklama tedbiri daha sık uygulanması gerekirken uygulanmıyor. Bir eksiklikten bahsediyorsak izah etmeye çalıştığım gerekçelerle bu eksiklik, soruşturma evresinde uygulanan tedbirler ile ilgilidir ve bu mevzuatta yapılacak değişiklikler ile pek tabi tamamlanabilir” açıklamalarına yer verdi.
TOPLUMDAN KOPUK DEĞİLLER
Kadına yönelik şiddet davaları ile ilgili binlerce karar olduğunu da vurgulayan Gülsevin, “Bu kararların hepsini okuyarak tasnifini yapmak mümkün değil ancak bunların içinden medyaya konu olmuş bir kaç tanesini bularak, tüm kararlar bu şekilde veriliyormuşçasına yorum yapmak ve konuyu tartışmaya açmak doğru değildir. Kimse şunu düşünmesin Türkiye Cumhuriyetinde hakim ve savcılar hukuktan bihaber, toplumdan kopuk, vicdan sahibi ve muhakeme yeteneği olmayan insanlar değildir! Onlarda bu toplumda yaşıyorlar, onların da anneleri, eşleri, çocukları var ve onlarda toplumun kanayan yaralarına karşı en az bizler kadar duyarlılar. Yine belirtmek istiyorum ki, haksız tahrik ve meşru müdafaa gibi indirim hallerinin uygulanabilmesi için bazı şartlar var ve hiçbir hakim ya da savcı bu haller olmaksızın indirim talep etmez ya da uygulamaz” diye konuştu.
ŞİDDETİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ
Kadın cinayetlerini hemen bugün çözülebilecek bir sorun olmadığının da altını çizen Gülsevin, “Bu sorunu hemen bugün çözemeyiz ancak bugünden başlayarak bu toprakların insanlarının evirilmesi, gelişmesi ve eğitilmesi için yatırım yaparsak ve insanlarımızın, özellikle çocuklukların da maruz kaldıkları fiziksel ve psikolojik şiddetin önüne geçersek inanın bana çok daha yerinde ve gerçekçi bir çaba olacaktır. Unutmamak gerekir ki, şiddeti erken yaşta tanımış ve öğrenmiş bir insan kendi gücünü fark ettiği anda kendinden zayıf olana şiddet uygulayacak ve kendini bu şekilde ifade etmeyi seçecektir. Belki bir klişe ama önce insanımızı geliştirmeli, eğitmeliyiz” ifadelerine yer verdi.
ÇÖZÜM EĞİTİM!
Kadına karşı olan her türlü şiddet eyleminin önüne geçilmesi ve önüne geçilemediğinde meydana gelmiş olan eylemden dolayı failin cezalandırılması hususunda hukukun büyük bir önemi olduğunu ancak bilim olarak hukuk tek başına bu işin çözümü için yeterli olmadığını da vurgulayan Gülsevin, “Bu problemin asli çözümü eğitimdir. 7 yaşından 19 yaşına kadar zorunlu olan eğitimle çocuklarımız sabah 9’dan akşam 5’e kadar eğitim almaktadır ve devlet bu kadar uzun süre eğitmek fırsatı yakaladığı vatandaşını eğitmelidir. Bu eğitim sosyal psikolojik gelişimin sağlıklı şekilde olması yönünde olmalı ve her suç açısından failin ve fiilin sayısının ancak bu şekilde azalabileceği kanaatindeyim” diye konuştu.
Haber Merkezi