Konak’ta Mescid-i Aksa protestosu

Anadolu Gençlik Derneği İzmir Şubesi üyeleri İzmir Konak’ta Cuma namazı çıkışında İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik işgal ve saldırısını kınadı


  • Oluşturulma Tarihi : 19.09.2015 07:39
  • Güncelleme Tarihi : 19.09.2015 07:39
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Konak’ta Mescid-i Aksa protestosu haberinin görseli

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN

Anadolu Gençlik Derneği İzmir Şubesi Konak’ta Cuma namazı çıkışında İsrail’in Müslümanlara yönelik saldırı ve kışkırtmalarını protesto etti. Cuma namazı sonrasında Konak Camii önünde toplanan grup İsrail’i kınadı. İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarına ilişkin olarak gerçekleştirilen eylemde açıklamayı Anadolu Gençlik Derneği İzmir Şube Başkanı Fatih Yılmaz yaptı. Yahudi takviminde yılbaşı kabul edilen Roş Aşana bahanesiyle, beş gündür Mescid-i Aksa’ya yönelik işgal ve saldırıların yapıldığını dile getiren Yılmaz, “Bu işgal, Filistin topraklarını Müslümanlardan arındırma politikalarının bir parçasıdır. Siyonist İsrail, her zaman olduğu gibi uluslararası anlaşmaları hiçe saymaktadır. Mescid-i Aksa bir İslam mabedidir. Buna rağmen terör devleti İsrail, Mescid-i Aksa’yı belirli zamanlarda Yahudilere tahsis etmek istemektedir. Mescid-i Aksa’ya Müslümanların girmesini silah zoruyla engelleyerek, yine silahlı unsurların eşliğinde Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya sokulması, Mescid-i Aksa’yı Müslümanların elinden almaya yönelik bir politikanın adım adım işletilmesidir. Bir mabede girişin silah zoruyla yasaklanması, yine bir mabede o mabedin varlık sebebine düşman sapkın Siyonizm inancının mensuplarının silah zoruyla sokulması küstahça bir davranıştır. Terör devleti İsrail’in amacı ilk fırsatta Mescid-i Aksa’nın hukuki statüsünü değiştirmek ve burayı Yahudilerle Müslümanlar arasında bölmektir” diye konuştu.

“MÜSLÜMANLARIN EVLERİNE EL KONULMUŞTUR”

İsrail Başbakan’ı Neteyahu’nun ‘Mescid-i Aksa’nın hukuki statüsüne saygılıyız’ sözlerine atıfta bulunan Yılmaz,  İsrail’in tüm dünyanın gözlerine bakarak yalan konuştuğunu söyledi. Yılmaz, “İlk günden beri İslam coğrafyasına bir hançer gibi saplanmış olan İsrail bilindiği üzere 1967 yılında da içerisinde Mescid-i Aksa’nın da bulunduğu Doğu Kudüs’ü işgal etmiştir. Yine aynı tarihte uluslararası hukuku hiçe sayarak Doğu ve Batı tüm Kudüs’ü birleşik ve ebedi başkent ilan etmiştir.  Filistin topraklarını Müslümanlardan arındırmayı bir devlet politikası haline getiren İsrail, Doğu Kudüs’ü ve Mescid-i Aksayı da İslam’dan koparabilmek için her türlü yola başvurmaktadır. Doğu Kudüs’te yaşayan Müslümanlara şarta bağlı olarak şehirde ikamet izni vermekte, bu izni de sudan sebeplerle iptal edebilmektedir. Müslümanların Doğu Kudüs’te imar hakkını gasp eden İsrail, yine uluslararası hukuka aykırı olarak Doğu Kudüs’ü Yahudi yerleşimcilere açmıştır. 1967’den bu zamana 200 binden fazla Yahudi yerleşimci Doğu Kudüs’e taşınmıştır.  Müslümanların evlerine zorla el konulmuş ve bu evler Yahudi yerleşimcilere verilmiştir” dedi.

“MESCİD-İ AKSA SADECE FİLİSTİN’İN SORUNU DEĞİL”

Mescid-i Aksa’nın işgal altında olmasının sadece Filistinlilerin bir meselesi olmadığını belirten yılmaz konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kudüs’ün işgal altına olmasını Araplarla İsrail arasında bir mesele değildir. Mescid-i Aksa da, Kudüs de, Filistin toprakları da tüm ümmetin meselesidir. Öte yandan ırkçı emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi işletebilmek için İslam coğrafyasını ateşe vermeye yönelik politikaları hız kesmeden devam ediyor. Hangi renkten ve ırktan olursa olsun tek bir millet olan Müslümanlar,  birbirlerine düşürülerek bu coğrafya kan ve gözyaşıyla sulanıyor. Bölgedeki eli kanlı silahlı unsurlar açık bir şekilde ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail gibi ülkeler tarafından destekleniyor.  Bu unsurlarla mücadele etme, öncelikle dost ve müttefik saydığımız ülkelerin teröre olan desteğini görmeyi ve bu ülkelerle olan ilişkilerimizi gözden geçirmeyi gerektirir. Doğu’da ve Güneydoğu’da meydana gelen olaylar Afganistan’ın, Irak’ın işgalinden, Suriye’nin, Mısır’ın Libya’nın ve Yemen’in karıştırılmasından bağımsız düşünülemez. Halkımızın özellikle Irak ve Suriye’de yaşanılanları çok iyi analiz etmesi gerekir. Irkçılık ve mezhepçilikle ya da özgürlük adına Batı ile işbirliği yapılarak varılacak yol bellidir.”