- Gündem
- 20.04.2025 21:48
Tire Süt Kooperatifi Başkanı ve İzmir Tarım Grubu Başkanı Mahmut Eskiyörük, ulusal tarım politikası ve kooperatifçiliğin önemine vurgu yapılan raporu Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye sundu
KENAN YEŞİL - ÖZEL HABER
Yeni hükümet sisteminin ilk Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, ‘İzmir Tarım ve Orman Sektör Buluşması’na katılarak sektörün sorunlarını ve çözüm önerilerini dinledi. Sektör temsilcileri de hazırlamış oldukları belge ve raporları Bakan Pakdemirli’ye birinci elden sunarak bakanlık bürokratlarına da bilgiler verdi. Tire Süt Kooperatifi Başkanı ve İzmir Tarım Grubu Başkanı Mahmut Eskiyörük de hazırlamış oldukları ‘Türkiye tarım sektörü analizi ve çözüm önerileri’ raporunu Bakan Pakdemirli’ye iletti. Eskiyörük, Bakan Pakdemirli’ye sundukları raporun detaylarını anlattı.
YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ
Uzun yıllar sonra tarım bakanının İzmir’den çıkmasını değerlendiren Eskiyörük, “Tarım bakanı İzmirli olmalıydı. Çünkü İzmir, Türkiye’nin çok önünde. İzmir süt üretiminde Türkiye’nin 2 kat önünde. Türkiye ortalamasında üreticiler yıllık 3.5-4 ton süt alırken, İzmir’de yıllık 8 ton süt alınıyor. Türkiye’nin en kaliteli sütü İzmir’de üretiliyor. İzmir’de bir büyüme sağlandıysa, İzmir Türkiye’ye yol gösteriyorsa, bu yol göstericinin başında da İzmirli bir bakan olmalıydı. Şimdi İzmir’e bakan çok yakıştı. İzmir olarak bakanımız yalnız bırakmayacağız” dedi.
DOĞRU POLİTİKA UYGULANMALI
Türkiye’nin tarım konusunda çok büyük bir zenginliğe sahip olduğunu belirten Eskiyörük, bu zenginliğin iyi değerlendirilemediğini söyledi. Tarımda doğru politikaların uygulanması gerektiğine dikkat çeken Eskiyörük, “Böyle bir zenginlik dünyanın hiçbir yerinde yok. Böyle bir zenginlik ve varlık içinde bu ülkede yoksulluk yaşanıyorsa bu kader değildir. Bu ülkede ithalat yapılıyorsa bu bir kader değildir. Türkiye kendi kendini doyurabilmenin ötesinde bir bu kadar daha insanı doyurabilecek bir Anadolu’ya sahip. Böyle bir zenginlik ve potansiyel var. Yeter ki doğru bir politika uygulayalım, yeter ki yol haritamızı doğru belirleyelim, yeter ki kaynakları iyi ve yerinde kullanalım” diye konuştu.
DEVLET POLİTİKASI OLMALI
Kooperatifçiliğin devlet politikası haline getirilmesi gerektiğini vurgulayan Mahmut Eskiyörük, kooperatifçiliği önemini şöyle anlattı: “Dünyaya baktığımızda yoksulluğun ortadan kaldırıldığı, adaletin sağlandığı, gelişmenin sağlandığı tarımda çözümün kooperatifleşmeyle sağlandığını göreceksiniz. Ülkemizde tarım sorunlarının başında kayıt dışılık var. Hangi ürünün ne kadar üretildiğini bilmiyoruz. Bilmediğimiz ve elimizde veri olmadığı için üretimi planlayamıyoruz. Çiftçilik kumar gibi. Onun için gençler köyünü terk ediyor. Rastgele üretim yapılıyor. Çiftçimiz ne ekeceğini bilmeli. Satabilir miyim korkusu olmamalı. Bu da planlamayla mümkün. Planlama için veri, veri için de kooperatifleşmek gerekiyor. Ürününü kooperatifiyle pazarlayan üreticilere, doğrudan pazarlayanların 2 katı desteleme primi verilerek kooperatifçilik teşvik edilmelidir. Kooperatifçiliğin Devlet politikası haline getirilmesiyle, kayıt dışılık önlenerek haksız rekabet ortadan kalkacak. Üretimde planlama yapılarak fiyat istikrarı sağlanacak. Üretim ve toplama maliyetleri düşecek. Üreticinin kazancı artacak ve ürün kalitesi iyileşecek. Üreticiye pazar, sanayiciye tedarik güvencesi sağlanacak. Üretici ve tüketici korunacak. Çiftçilik güvenceli bir meslek olup, köyden kente göç önlenecektir.”
KOOPERATİFLEŞME DERSİ ÖNERİSİ
Kooperatifleşmelerin dilek ve temennilerle olamayacağını vurgulayan Eskiyörük, okullarda kooperatifleşme dersi verilmesi yönünde öneride bulundu. Eskiyörük, “Keşke ilkokul çocuklarımızın derslerine 1 saatlik kooperatifleşme dersi koysak. Biz bugün Tire’de Avrupa’nın en iyi kalitede sütünü ürettiysek kalite değerlerine göre fiyat vermekle sağladık. Türk çiftçisine bir tarih verilerek ‘destekleme primini sadece ürününü kooperatifi ile satanlara veriyorum’ dense kendiliğinden bu sistem oluşacak. Oturulduğu yerden saniyede ne kadar süt üretildiği görülebilecek. Bu sistemi oluşturmak gerekiyor” dedi.
MALİYET VE GIDA GÜVENLİĞİ SORUNU
Gıda güvenliği ve maliyetlerin yüksek olmasının tarım sektörünün en büyük sorunlarından biri olduğunu söyleyen Eskiyörük, “Maliyetlerimiz yüksek, dünya ile rekabet edemiyoruz. En büyük sorunlarımızdan biri de maliyetlerin yüksek olması. Bunun için kooperatifleşme gerekiyor. Toplu alımla maliyetlerimizi düşürebiliriz. Gıda güvenliği de önemli bir sorun. Bakanlık kadrosu 3 değil 5 katına da çıkarılmış olsa da kooperatifleşme olmadan gıda güvenliğini sağlanamaz. Çünkü meyveyi dalında, sebzeyi yerinde denetlemeden ihracat yapılamaz. Kooperatiflere denetleme ve destekleme görevi verilsin. Bakanlık da bizi denetlesin, bizi desteklesin. Böyle bir mekanizmayı ülkemizde oluşturalım. Bakanlığın yükünü alalım” şeklinde konuştu.
AİLE İŞLETMELERİ VURGUSU
Çiftçinin en büyük korkusunun üretim değil pazarlama olduğunu dikkat çeken Eskiyörük, küçük aile işletmeciliğinin korunması gerektiğini söyledi. Eskiyörük, “Çiftçimizin satamama, pazarlayamama korkusu ve sorunu var. Bunun için kooperatifleşme önemli. Hem üretici yakınıyor hem tüketici yakınıyor. İkisinin korunması da kooperatifleşme ile mümkün. Öncelikli aile işletmeciliğine önem verilerek küçük üreticiler kooperatif çatısı altında birleştirilerek büyük ölçekli hale getirilmelidir. Şirket tarımcılığı, küçük aile işletmelerinin devamlılığını tehdit ettiği için, ülkemiz için uygun değil. Öte yandan meralar yem bitkisi üretimine yönelik kullanılmalı. Meralar, ıslah edilmesi ve o bölgedeki küçük aile işletmelerinin sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik ortak işletmeler oluşturulması amacıyla Kooperatif veya birliklere bedelsiz tahsis edilmeli” diye konuştu.
ULUSAL TARIM POLİTİKASI
İthalata karşı olduğunu ve ithalatın durdurulması gerektiğini dile getiren Mahmut Eskiyörük, ulusal bir tarım politikası oluşturulması gerektiğini vurgulayarak şöyle konuştu: “Türkiye’de üretilebilirliği olan hiçbir ürünün ithalatına izin verilmemeli. Soframızda ne kadar varsa o kadar yiyelim. Mercimek yoksa ithal etmeyelim, tarhana ile idare edelim. Kuru fasulye mi yok almayalım nohutla idare edelim. Etimiz mi az bir kilo yerine 750 gram yiyelim elin yabancısına vereceğimiz milyon dolarları kendi çiftçimize verelim, üretimini artıralım. İthalat etmek zorunda kaldığımız ürünlere yönelik primleri arttırarak 1 yıl içerisinde kendi kendine yetecek duruma gelerek ithalat riski önlenecektir. Çiftçiye para veren değil, para kazandıran tarım politikası oluşturulmalıdır.”