Koruma kararı kağıt üzerinde kaldı: Bir delilik hali yaşıyoruz!

Konak’ta 16 bıçak darbesi ile öldürülen Sezen Ünlü cinayeti kentte ve ülkede kamuoyu oluştururken, zamanında alınan uzaklaştırma kararlarının yerine getirilmemesi tepkilerin odağında


  • Oluşturulma Tarihi : 30.03.2021 08:39
  • Güncelleme Tarihi : 30.03.2021 08:39
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Koruma kararı kağıt üzerinde kaldı:  Bir delilik hali yaşıyoruz!

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER

İzmir’in Konak ilçesinde Anıl Y. dini nikahlı eşi olduğu iddia edilen 5 aylık hamile 17 yaşındaki Sezen Ünlü’yü 16 yerinden bıçaklayarak öldürdü. Olay tüm yurt genelinde infiale neden olurken, kadının, daha önceki zamanlarda da gördüğü şiddet nedeniyle emniyete başvurduğu ve fail hakkında uzaklaştırma kararı verildiği öğrenildi. Durumu değerlendiren ve takipçisi olduklarını söyleyen İzmir Barosu Genel Sekreteri aynı zamanda İzmir Barosu Kadın Hakları ve Hukuk Araştırma Merkezi’nden sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Perihan Çağrışım Kayadelen, yetkililerin koruma kararı alınan bir kadını koruyamadığını söyleyerek, “Kadınlar defalarca kez karakollara, mahkemelere gidip karar alıyorlar, fakat maalesef ki o koruma kararları kağıt üzerinde kalıyor. Bunun uygulanmamasının sebebi de açık ve net bir şekilde şiddeti önlemeye, kadına yönelik şiddeti bitirmeye yönelik bir iradenin olmaması” dedi. Yakın zaman önce fesh edilen İstanbul Sözleşmesi’ne de dikkat çeken Kayadelen, “Kararın akabinde 1 günde 6 kadın öldürüldü ve devamında da hala kadınlar vahşice katlediliyor” açıklamasını yaptı.

BU BİR TÜRKİYE GERÇEĞİ…

Kayadelen, sözlerine şöyle başladı: “5 aylık hamile, 17 yaşında genç bir kadın maalesef ki bıçaklanarak katledildi. Öğrendiğimiz kadarıyla artık birlikte de yaşamıyorlardı. Babasının söylediğine göre defalarca kez şikayetçi olmalarına rağmen herhangi bir işlem yapılmadı. Bu bir Türkiye gerçeği ne yazık ki. Yıllardır mücadele ettiğimiz şey zaten bu. İstanbul Sözleşmesi uygulansın, 6284 uygulansın ki kadınlar daha fazla katledilmesin, öldürülmesin diye mücadele ediyoruz. Fakat biz bunun için mücadele ederken maalesef siyasi iktidar kadınların ellerindeki en büyük korunma olan İstanbul Sözleşmesi’ni tamamen fesh ederek kaldırdı uygulamadan. Ve gördüğünüz üzere İstanbul Sözleşmesi’nin fesh edilmesinin akabinde 1 günde 6 kadın öldürüldü, devamında da hala daha kadınlar vahşice katlediliyor. Çünkü kadın katilleri iktidarın verdiği güç ile kendilerine bir şey olmayacağını düşündüğü için bu cinayetleri bu kadar rahat bir şekilde işleyebiliyorlar.”

6284 UYGULANSAYDI…

“Aydın’da eskiden birlikte yaşadığı kişi tarafından, sokak ortasında, çocuğunun gözünün önünde bir kadın vuruldu” diyen Kayadelen, “Bir dehşet, bir vahşet, bir delilik hali yaşıyoruz ülkede. Bir savaşta ölen kişi sayısından daha fazla kadın kaybettik. Yapılacak şey aslında çok basitti. Biz bunu sözleşmenin imzalandığı tarihten beri söylüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulasaydı eğer iktidar ve iç hukuktaki yansıması olan 6284’ü uygulasaydı bugün kaybettiğimiz birçok kadını kaybetmeyecektik. Çünkü kanun da sözleşme de çok ayrıntılı koruma yollarını düzenlemiş durumda. Fakat maalesef ki bu koruma kararları uygulanmadığı için ve önleyici politikalar üretilmediği için bu durumdayız. Mahkemeler de bu kararları vermiyor. Çünkü biz her gün televizyonlarda gerici güruh tarafından aile kavramı üzerinden, kadınların bedeni üzerinden bir politika üretildiğini görüyoruz. ‘İstanbul Sözleşmesi aile yapısını bozuyor, İstanbul Sözleşmesi kadınları aslında korumuyor’ gibi yalanlarla toplum yönlendirilmeye çalışılıyor. Ve bunun yansıması olarak mahkemeler, bu kararları vermiyor” bilgisini paylaştı.

ONLARIN BU ÜLKEDE CAN GÜVENLİĞİ YOK

“İzmir’de öldürülen genç kadının bir yakın koruması olsaydı veya bir elektronik kelepçe uygulaması faaliyete geçirilseydi şu an hala hayatta olacaktı” sözlerine vurgu yapan Kayadelen, “6284 bu konuda çok yeterliydi. Fakat sözleşmeden el çekilerek kadınların değil, faillerinin yanında olunduğu açık bir şekilde ortaya kondu. Ki zaten sözleşmeden imza çekildiği andan itibaren geldiğimiz noktayı herkes görüyor bugün. Bir hafta içerisinde ölen kadın sayısı dediğim gibi dehşet derecede artmış durumda.

‘İstanbul Sözleşmesi diyor ki, ‘Şiddete uğrayan kadının rengine, ırkına, mülteci olup olmadığına, cinsel yönelimine, kimliğine, herhangi bir şeyine bakılmaksızın, sen devlet olarak korumak zorundasın.’ Manipüle edilmek istenen noktada bu. LGBTİ bireyler üzerinden bir nefret söylemi üretiliyor. Bu geliştirilen nefret söylemi geçen gün meyvesini verdi. Bir LGBTİ birey, bir saldırgan tarafından ciddi şekilde işkenceye maruz kaldı. Şu an onların bu ülkede can güvenliği yok” yorumunda bulundu.

KORUMA KARARLARI KAĞIT ÜZERİNDE

Av. Kayadelen, son olarak “Eğer gerçekten düzgün bir koruma kararı uygulanmış olsaydı şu an o kadın arkadaşım hayatta olacaktı. Kanunda var olan bir sürü koruma yöntemi mevcut. Yakın koruma, elektronik kelepçe, çağrıya dayalı koruma, sığınma evine yerleştirilme vb. Bu koruma kararları ihlal edildiğinde hapis cezası gündeme getiriliyor. Fakat yetkililer koruma kararı verdiği bir kadını korumadı. Ve bu çok uzun süredir böyle. Kadınlar defalarca kez karakollara, mahkemelere gidip karar alıyorlar, ancak maalesef ki o koruma kararları kağıt üzerinde kalıyor. Bunun uygulanmamasının sebebi de açık ve net bir şekilde şiddeti önlemeye, kadına yönelik şiddeti bitirmeye yönelik bir iradenin olmaması” dedi.

Haber Merkezi