Köy enstitüsünden  bir öğretmen: Benisa

1930 yılında doğan Huriye Saraç, köy enstitüsüne giderek öğretmen olan köyün ilk kızı. Kardeşleriyle küçük yaşta öksüz kalan ve üvey anne elinde büyüyen Saraç; gördüğü tarifsiz şiddeti, köyün ağasına kuma olarak satıldığı evlilik hayatını ve eğitime adadığı yaşamını kitaplaştırdı


  • Oluşturulma Tarihi : 13.04.2019 10:27
  • Güncelleme Tarihi : 13.04.2019 10:27
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Köy enstitüsünden  bir öğretmen: Benisa

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
1930 yılında Afyon’un Emirdağ ilçesinin Aslan Köyü’nde dünyaya gelen ve babasının ona koyduğu Benisa ismiyle tanınan, eğitimci-yazar Huriye Saraç, köy enstitüsüne giderek öğretmen olan köyün ilk kızı. Küçük yaşlarda annesini kaybeden Saraç, kardeşleriyle birlikte üvey anne şiddetine maruz kaldı; Saraç’ın vücudunda ve ruhunda onulmaz yaralar bırakıldı. Yediği dayakların izini, sağır kulağında, yanan bacağında ve uyuşan parmaklarında taşıyan Saraç, kulağındaki cihazı çıkarınca sonsuz bir boşluğa hapsoluyor, ancak bu boşluk onun kitap yazmasına engel olmuyor. Tam 87 yıllık ömrünü yazıya aktaran ve Salihli’deki evini adeta bir ‘Elişleri Müzesi’ne dönüştüren Saraç, Atatürk Çocukları Kütüphaneleri’nde de yer alıyor, Türkiye’nin birçok köyüne kitap ulaştırıyor. Dernek aracılığıyla 35 köye kütüphane kuran Saraç, özellikle de kadınların bilinçlenmesi gerektiğini vurguluyor. Üvey annesinin planlarıyla köyün ağası tarafından kaçırılıp kuma olarak evlendirilen Saraç, “Kadınlar hazırcı olmasın. Kocalarına muhtaç olmasınlar. Ekonomik özgürlüklerini mutlaka kazansınlar” mesajı veriyor. Köylerde öğretmenlik yapan ve bir süre sonra kulağından dolayı malulen emekli olup Belçika’ya, oradan da Hollanda’ya giden Huriye Saraç, zorluklar ve yokluklar içinde sürdürdüğü hayatını yıllar sonra oturup roman haline getirdi. Üç cilt halinde Broy Yayınevi tarafından yayınlanan ‘Öğretmen Benisa’ serisinin üçüncü baskısı tükendi. O artık hem eğitimci, hem yazar. 13 yıldır Salihli’de yaşayan ve evini ‘Elişleri Müzesi’ haline getiren Saraç, bugün ise 24. İzmir Kitap Fuarı’nın konuğu.



TELLİ DUVAKLI GELİN GİDEMEMİŞ
Kanaviçeleri, dantelleri, nakışları, hiç örneklerini görmediğimiz el işlerini köy enstitüsünde öğrenen Huriye Saraç, bunun yanı sıra ağaç ve çiçek yetiştirmeyi, topraktan en iyi verimi almayı da deneyerek öğrenmişti. Öğretmenliği zamanında aldığı dikiş makinesiyle köylülere elbiseler diktiğini belirten Saraç’ın bu alışkanlığı yıllar sonra da devam etmiş. Saraç, bunların bir kısmını Çifteler Köy Enstitüsü’nde öğrenci iken işlediğini, bir kısmını da yalnızlığını gidermek için yıllar içinde biriktirdiğini anlatıyor. Telli duvaklı gelin gidememiş olmanın hüznü bakışlarına yansıyan Saraç,“Benim hiç çeyizim olmadı. Belki de bunun eksikliğini duyduğum için gereğinden fazla el işi yapma ihtiyacı hissettim” diyor ve ekliyor: “Komşuya oturmaya gitmezdim. Dul olduğum için çekinirdim. Evde kalıp dantel örmeyi, kanaviçe işlemeyi, dikiş dikmeyi yeğlerdim.”

KÖYÜN AĞASI TARAFINDAN KAÇIRILDI
Bacağındaki yanık izini ve kulağındaki işitme cihazını gösteren Huriye Saraç, bunların üvey annesinin kendisinde bıraktığı izler olduğunu söylemekle yetindi. Saraç, üvey annesinin sıcak kahveyi nasıl üzerine döktüğünü, yanık izinin silinmediğini, yediği tokat yüzünden kulağının sağır olduğunu ve malulen emekli olup yurtdışına gittiğini kısa cümlelerle aktardı, detaylı bilgi için bizlere üç ciltten oluşan hayat hikayesinin romanını hediye etti ve “Bunu oku, her şeyi anlarsın” dedi. Köyün ağası tarafından zorla kaçırılıp kuma olarak evlendirilen dönemi de paylaşan Saraç, şöyle devam etti: “Babam köyün ileri gelenlerinden. Okumama izin verse de, öğretmenliğe başladığımda maaşımın tamamını alıyordu. Üvey annem ve beş kardeşimle yaşadığım evde adeta bir köle muamelesi görüyordum. Babam ve kardeşlerimin tarlada çalıştığı bir gece, köyün ağasının adamları tarafından, üvey annemin de planıyla kaçırıldım ve ağanın üçüncü eşi, yani kuması oldum. Çok tehlikeli denemelerden sonra hapishane gibi evden kaçmayı başardım ama babam beni yok saydığı için evime dönemedim.”


 
AYDIN KADINLAR İÇİN MÜCADELE
İnanılmaz yaşam öyküsünü anlattığı kitaplarında o dönemin Türkiye’sinden de kesitler sunan Saraç, özellikle de ‘annelerin kıymetini’ vurguluyor, okurların ders çıkarmasını istiyor. Huriye Saraç, 87 yıllık yaşamına sığdırdıklarıyla da yetinmiyor. Ankara, Afyon, Eskişehir, İzmir, Manisa, Salihli... Kim, nereye çağırırsa gidip konferanslar veriyor. En büyük arzusu kadınların aydınlanması. Bunun için kendini adeta eğitime adamış durumda. “Kadınlar hazırcı olmasın. Kocalarına muhtaç olmasınlar. Ekonomik özgürlüklerini mutlaka kazansınlar” diyor öğretmen Benisa Huriye Saraç. Bunun için Azerbaycan’a kadar gitmeyi bile göze alıyor. Orada toplantılara katılıyor. Kitapları Azerbaycan’da da satılıyor. Oradan aldığı ödüller, plaket dolabının en güzel köşesinde yer alıyor.
Foto Altı: Saraç: “Kadınlar hazırcı olmasın. Kocalarına muhtaç olmasınlar. Ekonomik özgürlüklerini mutlaka kazansınlar.”

Haber Merkezi