“Kâr için güvenlikten vazgeçiliyor”

TMMOB Maden Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Aykut Akdemir, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde işçi sağlığı ve güvenliği konusuna dikkat çekti


  • Oluşturulma Tarihi : 04.12.2015 09:19
  • Güncelleme Tarihi : 04.12.2015 09:19
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Kâr için güvenlikten vazgeçiliyor”

E. ÇAĞLA GENİŞ

Türkiye’nin işçi sağlığı ve güvenliği açısından Avrupa standartlarının çok gerisinde olduğunu belirten Akdemir, kanunların tam anlamıyla uygulanamadığını ifade etti.  Akdemir, maden işletmelerinin denetleme sürecindeki sıkıntılara değinerek, işletmeler devlet odaklıyken AR-GE bilimine belli bir bütçe ayrıldığı fakat özel sektörün mantalitesine göre iş güvenliğine ayrılan bütçeye ‘gitmese daha iyi olur, buradan nasıl kısarız da kar ederiz’ mantığıyla yaklaşıldığını söyledi.

“ÜRETİM MİKTARINI İŞVEREN BELİRLİYOR”

TMMOB olarak işyeri güvenliği uzmanı tanımını değil, iş yeri güvenliği mühendisi tanımını doğru bulduklarını belirten Akdemir, iş güvenliğinin teknik eleman yani bir mühendis tarafından uygulanabilir ve takip edilebilir bir süreç olduğunu açıkladı. Akdemir, “Türkiye’nin mevcut taşeron çalışma düzeni içerisinde üretim miktarını işveren belirliyor. Bu durumda üretimi artırmak için neyden vazgeçmesi gerekiyorsa ondan vazgeçiyor ki bu her zaman işçi güvenliği oluyor. 6331 sayılı kanunla sorumluluk birilerine yıkıldı. İş güvenliği uzmanının dedikleri yerine getirilmedi ve uyarıları önemsenmedi. Madencilikte önceden teknik nezaret kavramı vardı ama kaldırıldı. Bir maden, ruhsatı ve teknik nezaretçi olmadan üretim gerçekleştiremezdi. Teknik nezaretçi, o ruhsatta madencilik faaliyetinin sahaya dair yapılmış projeye uygun olup olmadığını denetlerdi. Sahada yapılacak madencilik faaliyetlerinin tekniğine uygun yapılmasını takip eder ve iş güvenliği kanunundaki görevleri yerine getirirdi. Bu görevi yaparken de ayda en az 15 günde bir sahayı ziyaret ederek denetim yapar ve nezaretçi defterini doldururdu. Ama bu görev de kaldırıldı, yerine daimi nezaretçi diye bir kavram geldi. Görev ve sorumlulukları konusunda ise karmaşa ve boşluklar var” dedi.

“TEK KANUNLA ÇÖZEMEZSİNİZ”

Yeterli bir iş kanunumuz olmasına rağmen bunu basit bir ticari mekanizma olarak algılayanlar olduğu sürece kanunun uygulanamayacağını kaydeden Akdemir, “Etik problemimiz var. Uygulamadaki profesyoneller ve işverenler etik davranmadığı sürece bir karşılığı yok. Yer üstündeki iş güvenliği kanunları tüm davranış biçimlerine modellenebilir. Ama yer altı kömür işletmelerinde bir işletmenin riskleri ve tehlikeleri ile diğer işletmenin riskleri birbirine benzemez. O yüzden bunu tek başına bir kanunla çözemezsiniz. Şu an ihtiyaç olan tatbikatlar ve senaryolar. Tüm işverenlerin de her türlü kazaya dair senaryolarının olması gerekir. Soma faciası yaşanmadan önce ocağa bir anda bu kadar gaz gelseydi ne yapardık sorusu sorulmuş olsaydı, belki bu kadar kayıp verilmezdi” ifadelerini kullandı.

“SENDİKALAR SORUMLULUK ALMALI”

İş güvenliği sürecine sendikaların da dahil olması gerektiğini vurgulayan Akdemir, “İş güvenliğinden bahsedeceksek, devlet, işveren ve işçi üçgenini değil iş güvenliğinin asli unsuru olan sendikayı da konuşmalıyız.  Türkiye’de sendikalaşma oranı yüzde 8, Soma’da ise 5 bin işçinin hepsi sendikalıydı. İş güvenliği sürecine sendikaların da dahil olması gerekiyor. Sendikaların bu konuda sorumluluk alması gerekiyor. Sendikaların iş güvenliği süreçlerinde işyerinde her iki yılda bir gidip pazarlık edip ya da üye aidatı toplamak yerine iş güvenliği üzerinden işverene taleplerde bulunması ve İşverenin uygulamalarını denetlemesi gerekiyor. İşyeri hekiminin tüm raporlarını sendikanın kontrol etmesi lazım” diye konuştu.

“MESLEKİ EĞİTİM VERECEK KURUM YOK”

İşverenin üretim odaklı çalıştığı ve ana hedefin kar elde etmek olduğu her yerde eğitimin aksadığını belirten Akdemir, “9 yıla yakın süredir birçok havzada maden işçilerine mesleki eğitim verdik. İşveren bunu yapmakla yükümlü... Bazıları eğitimleri evrak üzerinde de hazırlar, işçiler de imza atar. Ama pratikte gerçekleşiyor mu? Soma’da bunun örneğini gördük, kayıplar var. Eskiden ağır ve tehlikeli işlerde mesleki eğitim almamış işçi çalıştırılamazdı. Almanya’da yaklaşık 6 aylık bir eğitimden sonra işçi yer altına iniyor. Dünyanın diğer ülkelerinde de buna benzer uygulamalar var. Türkiye’de yer altı maden işçisinin alması gereken eğitim şudur: yaklaşık 72 saatlik bir eğitim, 8 saatlik pratik eğitim ile yer altında çalışabilirler. Bu eğitimi vermek için MEB’in protokolü gerekiyor. MEB’in hazırladığı eğitim kollarında da yer altı madenciliğine dair yeterli miktarda konu yok. Madencilikle ilgili mesleki eğitim verecek kurum yok. Soma Kömür İşletmeleri’ndeki işçilere mesleki eğitimlerin MEB’in koşullarına uygun olarak eğitim verildiği söylendi ama sonrasında bu eğitimlerin yerine getirilmediği ortaya çıktı. Böyle komik uygulanan bir süreç var ve bu maden işçisini yer altına eğitimli diye indiriyoruz” dedi.

“SEKTÖRDE DARALMA VAR”

Maden ocaklarının denetlenebilirliğine de değinen Akdemir, “Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün bir taşra teşkilatı yok dolayısıyla ocaklar yeterince denetlenemiyor. Ayrıca, müdürlüğün bir sahayı denetlemesi için anca talep veya şikayet olmalı ki heyet gelsin. Diğer denetleme mekanizması Çalışma Bakanlığı’nın iş kanununa istinaden yaptığı denetleme. Denetçiler dikkatli çalışıyorlar ama oligarşik bir yapı mevcut. İster istemez mevcut bürokratlar, hükümetin doğrultusunda çalışıyorlar. Hükümetler de mevcut sermaye çevrelerin uyarısıyla...  Bir işletmenin 6 ayda bir denetlenmesi gerekirken plan yetkililere gelmediği için müfettişler denetime çıkamıyor. Yani denetlemeye niyetiniz varsa denetliyorsunuz, şu an son 6 aydır ciddi bir denetleme var maden işletmelerinin çoğu denetlendi hatta bir kısmı kapatıldı. Ancak sektörde bir daralma var” şeklinde açıklama yaptı.  

Haber Merkezi