Küçükbaşta alarm!

İTB Meclis Üyesi İbrahim Çaçan, 2002’den bu yana küçükbaş hayvancılığın çok hızlı bir şekilde azaldığını, fiyatların ise çok yükseldiğini belirterek, “Küçükbaş hayvancılığı bitiyor. Bunlar bizim daha iyi günlerimiz” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 06.03.2018 07:58
  • Güncelleme Tarihi : 06.03.2018 07:58
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Küçükbaşta alarm!

KENAN YEŞİL - ÖZEL HABER

İzmir Ticarete Borsası (İTB) Meclis Üyesi ve Çaçan Et Genel Müdürü İbrahim Çaçan, küçükbaş hayvancılığında yaşanan sıkıntıları anlattı. 2002 yılından bu yana küçükbaş hayvancılıkta bir azalma olduğunu aynı zamanda fiyatların çok yükseldiğini belirten Çaçan, günümüzde ise kesimlik mal bulmakta çok zorlandıklarını vurguladı. Et ve Süt Kurumu’nun devlet imkanlarını kullanarak ithalat yaptığını ancak sektördeki diğer temsilcilerin ithalat yapmasına izin verilmediğini değinen Çaçan, haksız bir rekabet ortamı yaratıldığını söyledi. Küçükbaşta her yıl giderek büyüyen bir sıkıntının var olduğunu belirten İbrahim Çaçan, kesim ihtiyacını karşılayacak mal bulamadıklarını vurgulayarak, “2002 yılında kuzu kesimleri 3-4 lirayken, 2008 yılında 7-8 lira oldu. 2011 yılında kuzu 12-13 liraya yükseldi. 2011 yılının son çeyreğinde ise 17-18 liraya çıktı. Kurban Bayramı sonrası ise 23 lirayı bulan fiyatlar şimdi ise 40-45 lira seviyesine geldi. 29 yıldır bu sektörün içindeyim. Yüklü miktarda kuzu kesimi yapıyorum. Yıllık ortalama 150 bini geçiyor. 2002 yılından bu yana çok hızlı bir şekilde malımız azaldı, fiyatlar çok yükseldi. 2002 yılında ayda 15 bin ila 30 bin arasında kesim yapıyordum. 200 binin üzerine çıkıyordum. Şimdi ise ayda 3 bin tane mal bulamıyorum. Şu anda ahırlarımız bomboş, normalde 10 bin tane küçükbaş hayvan kapasitesi olan ahırlarımız dolu olurdu ama şimdi bomboş. Küçükbaş hayvancılığı bitiyor. Kesim ihtiyacımızı şu anda karşılayamıyoruz. Kesim için mal bulamıyoruz. Bir taraftan mal bulamazken diğer tarafta ithalat ile işimizi götürmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

HAKSIZ REKABET

2-3 yıldır Et ve Süt Kurumu’nun ithalat yaptığını ancak sektörün diğer temsilcilerine ithalat izni verilmediğinin altını çizen Çaçan, bir tarafta 28 liraya et alınırken diğer tarafta 45 liraya et alındığını ve bunun da rekabet ortamını zorlaştırdığını ifade etti. Çaçan, “İthalat yapılmasın demiyoruz. Ancak sistemli ve programlı yapılması lazım. Sistemli ve programlı olmadığı zaman ortaya haksız bir rekabet çıkıyor. Bir taraftan ithal olarak gelen ve 28 lira olan eti alıp satmaktansa devletimiz vatandaşı düşünmeli. Burada haksız bir rekabet ortaya çıkıyor. Marketlerin bir tanesinde 28 liraya karkas et alırken, diğer tarafta ise 40-45 liraya karkas et alıyor. Rekabet yapabilmek için ise aynı fiyata satması gerekiyor. Birileri çok para kazanıyor, birileri ise zarar ediyor. Bu da bize yansıyor” dedi.

İTHALAT SERBEST BIRAKILSIN

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba’ya haksız bir rekabet olduğunu belirttiklerini söyleyen Çaçan, “İthalatın sadece Et ve Süt Kurumu’na değil sektörün içinde olanlara da serbest bırakılmasını istedik. Serbest bırakılsın derken yine devlet kontrolünde olmasını ancak kayıtların her zaman bir yıl öncesi kontrol edilerek yapılmasını talep ettik. 2018 yılı için izin veriliyorsa 2017 yılı kayıtlarına bakılma şart olsun dedik. İthalat yapacak olan kişi bir yıl önce kaç tane mal kestiyse onun yüzde 50’si kadar mal ithal edebilsin. Gümrük fonunu kaldırıp gerçekten iş yapanın yüzde 50’sini getirmesine izin verecek. 100 tane kesim yapıyorsa 50 tane alıp gelecek. Bu işi gerçekten yapanlar tarafından bu iş yapılsın ve piyasa oluşsun. Bunlar geçici sıkıntılarımızı giderecek olan girişimleridir” ifadelerini kullandı.

DİŞİ HAYVAN KESTİLER

Et ve Süt Kurumu’nun hem büyükbaşta hem de küçükbaşta yıllarca dişi hayvan kestiğini iddia eden Çaçan; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının başlattığı 300 koyun projesi hakkında görüşlerini aktararak şöyle konuştu: “İzmir’deki tarım fuarında bakan bey ile yaptığımız toplantıda koyun desteği vereceklerini söylemişti. Şu anda kesimlik için ithal mal geliyor. Avustralya’dan ithal kuzu geliyor, Yeni Zelanda’dan da getirilecek ve 300 koyun projesi kapsamında vatandaşa verilecek. Bunlar ne şartlarda verilecek, nasıl bakılacak ve geri dönüşümü nasıl olacak bilinmiyor. Bunu yapacağımıza kendi memleketimizdeki dişi koyunu neden kesiyoruz. Et ve Süt Kurumu hem büyükbaşta hem de küçükbaşta yıllarca dişi hayvan kesti. Yıllardır kesiliyor. Biz kesilmesin dedik ama dinletemedik.”

KÜÇÜKBAŞTA TEHLİKE ÇANLARI

İthal hayvanın yanı sıra saman ve yemin de ithal edildiğine dikkat çeken Çaçan, küçükbaş hayvancılığın yüzde 10’lara gerileyeceğini ve tehlike çanlarının çalmaya başladığını ifade ederek, “Hayvanı ithal ediyoruz aynı zamanda samanı ve yemi ithal ediyoruz. Hayvanın olmadığı bir ülkede bu samanı ve yemi neden ithal ediyoruz, kim yiyor bunları. Bu sıkıntılar devam edecek. İnişli çıkılı fiyatlar oluyor. Sektörün içinde çok zorluklar yaşanıyor. Bu hem sektöre hem de sektörde çalışanlara çok zarar verir. Türkiye’de büyükbaş yüzde 70 oranında, küçükbaş ise yüzde 30 oranında satılırdı. Bu oran şu anda küçükbaşta yüzde 20’lerin altına indi. Kuzu satışları böyle devam ederse bu oran yüzde 10, yüzde 5 seviyelerine gerileyecek” diye konuştu.

ÇOBANLAR KAPICILIK YAPIYOR

Küçükbaş hayvancılığın büyükbaşa benzemeyeceğini anlatan Çaçan, birçok çobanın kente gelerek kapıcılık yaptığını belirtti. Çaçan, “Hayvancılık sektörü içerisindeki kuzu ve koyun sistemi büyükbaşa benzemez. Mera lazım, çoban lazım, su lazım. Çobanları da insan yerine koymak gerekiyor. Çobanların şu anda çoğunluğu çobanlığı bıraktı. İzmir’in farklı yerlerindeki binalarda kapıcılık yapıyor. ‘Dağda çobanlık yapacağıma, masrafım olmadan, kira vermeden, asgari ücretle ve sigortalı kapıcılık yaparım’ diyor. Çoban olmayınca mal sahibi koyunları kestiriyor. Mal sahibinin çocukları da aynı zamanda bu işi devam ettirmiyor. Çünkü para kazanılmadığını, yem ve mazotun pahalı olduğunu biliyor. 500 tane koyunu olan ya satıyor ya da tamamen kesiyor. Onun yerine 50 tane büyükbaş alıyor. büyükbaş hayvanı damda bakmak daha kolay geliyor. Koyun ve kuzuların meralarda beslenmesi lazım. Yaşı ilerlemiş mal sahibi meralarda dolaşamayacağını bildiği için ve bir de çoban bulamayınca bu yolu tercih ediyor” açıklamasında bulundu.

DENETİM TAM ANLAMIYLA YAPILMIYOR

Hayvancılık sektöründe denetim sorunu olduğuna da dikkat çeken İbrahim Çaçan, “Hem tarım bakanlığı hem il ve ilçe tarım müdürlükleri denetimlerini yerinden yapmıyor. Denetimini restoranlarda, mahalle kasaplarında yapmıyor, gidip mağaza ve marketlerde yapıyor. Zaten mağaza ve marketler bizi her zaman denetliyor. Onlar her zaman kayıt altında. Sokakta lahmacun yapılıyor sor bakalım o eti nereden almış. İzmir’in içinde hala daha damların içinde kaçak mal kesimi yapılıyor. Hiçbir kontrolden geçmeden kesilen bu etleri vatandaşlar tüketiyor” dedi.

Küçükbaşta 18-25 kilo arasındaki hayvanların kesilmesinin sektör için daha iyi olacağını belirten Çaçan, “Küçükbaşta 18-25 kilo arasında mal kesilmesi lazım. Malımız çok yok ve öyle bir lükse sahip değiliz. 25 kilodan 500 tane kuzu kesildiğinde 12.5 ton gelir. Ama bunu 13 kilodan kestiğimiz zaman ise 960 tane kesmek gerekiyor. İki katına çıkarmak gibi bir lüksümüz yok” şeklinde konuştu.

TOKİ BENZETMESİ

Et ve Balık Kurumu’na TOKİ benzetmesi yapan Çaçan, “Et ve Balık Kurumu bir sektör olmuş. Nasıl ki TOKİ devlet arazilerinde daire yapıp satıyor ve inşaat sektöründe kendine bir sektör yapmışsa, aynı durum et balık kurumunda da var. Et sektöründe devlet imkanlarının tamamını arkasını alıp şu anda Türkiye’deki et camiasının rakibi olmuş. Haksız bir rekabet var. Birçok insan bu sektörün içinde. Kimisi bu sebeplerden dolayı iş bırakıyor ve insanlar işsiz kalmaya başlıyor” dedi.

DİŞİ MALA DESTEK VERİLMELİ

Çözüm önerilerinde de bulunan Çaçan, “Dişi mala destek verilmeli. Dişi mal eğer ki doğum vasfını yitirmemişse kesilmemesi lazım. Ancak malımızı böyle çoğaltabiliriz. Denetimlerimizi sırf yazı üzerinde değil gerçekten sahada yapmamız lazım. Sorumlu memur koltukta oturarak günü tamamlamamalı. Herkes kendi bölgesindeki malı tespit ederek kayıt altına almalı. Çiftçi ile buluşup bilgilendirmek gerekir. Seminerler vermek lazım. Yem ve mazot desteği sağlanmalı. Yerle ilgili, meralarla ilgili destek vermek gerekir. Bu sektördeki sorunu çözmek istiyorsak hep birlikte bilinçli çalışmak gerek” ifadelerini kullandı.

İHRACAT YAPIYORDUK

Türkiye’nin 1990 öncesinde hem tarım ürünlerinde hem de hayvancılıkta ihracat yaparken, günümüzde ise ithalata bağımlı hale dönüştüğünü vurgulayan İbrahim Çaçan, şöyle konuştu: “Çok güzel bir memleketimiz var. 4 mevsimi yaşayan bir ülkeyiz. Aynı zamanda tarım ülkesiyiz. Yem, saman, hayvan ithal etmemize gerek yok. Tam tersi bu konularda ihracatçı olmamız lazım. Geçmişte ihracat yapıyorduk. 1990 öncesi ihracat yapıyorduk. Arap ülkelerine mal satıyorduk. Bir baba, bir aile reisi; ailesine sahip çıkmıyorsa ailesi dağılır. Devlet bizim babamızdır. Devlet sırf siyaset demek değil, vatandaşların sorunları ve problemleri ile ilgilenmesi demek.”

ZOR GÜNLER BİZİ BEKLİYOR

Türkiye’de küçükbaş hayvancılıkta yaşanan sıkıntının daha da artacağını belirten İbrahim Çaçan, şöyle konuştu: “Küçükbaşta sıkıntılar yaşanıyor. Önümüzdeki yılarda daha fazla zorluk yaşayacağız. Ülkemizde küçükbaş sıkıntısı devam edecek. Bu günler bizim daha iyi günlerimiz. Küçükbaşta daha da zor günler bizi bekliyor. Dışarıyı olan bağımlılığımız devam edecek ve bize yılda 8 gemi bile yetmeyecek. Et yemek isteyen vatandaş et yiyemiyor. Sektörde et almak da zor satmakta zor. Çünkü fiyatlar çok yüksek.”

Haber Merkezi