Sayfa Yükleniyor...
Tutuklu Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Şakran Cezaevindeki hükümlü Ali Alpin hayatını kaybetmesi ve cezaevi uygulamalarıyla ilgili basın açıklaması yaptı
TANER UYANIKER
Şakran Cezaevinde terör örgütü üyeliğinden hükümlü bulunan Ali Alpin, 9 Ekimde kalp krizi sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle Tutuklu Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TAYD-DER)de, basın açılması yapıldı. Basın açıklamasını gerçekleştiren TAYD-DER Eş Başkanı Musa Karbadağ, cezaevlerindeki yaşam koşullarını eleştirdi. Karbadağ, Derneğimize bağlı yaklaşık yirmi iki cezaevinde her gün muhtelif hak ihlalleri yaşanmaktadır. Örneğin kamuoyuna da yakın zamanda yansıdığı gibi Muğla cezaevinde adli tutuklu, Kürt ve Alevi bir yurttaşımız sırf dilinden, kültüründen dolayı bulunduğu koğuşta dili kesilmiş, bedeni yakılarak katledilmiştir. Ve ne hikmet ise cezaevlerinde yaşanan birçok ölüm olayında olduğu gibi yetkililer intihar deyip geçiştirmiştir dedi.
Muğla, Şakran ve Kırıklar cezaevinde yaşanan olayları kaygı ile izlediklerini belirten Karbadağ, Hasta tutsaklar başta olmak üzere muhtelif rahatsızlıkları olan diğer tüm tutsakların sağlığa erişim hakkının önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyor, bu anti demokratik uygulamalara derhal son verilmesini talep ediyoruz. Aksi taktirde yaşanan tüm olumsuzluklardan başta Adelet Bakanlığı olmak üzere cezaevi idaresi sorunlu olacaktır şeklinde konuştu. Basın açıklamasından sonra söz alan ve cezaevlerindeki yakınmaların bir günlük sorun olmadığını ortaya koyduğunu söyleyen HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, kendisinin 2011 yılından beri cezaevlerini izleme komisyonunda çalıştığını ve o zamandan beri bu yakınmalarda herhangi bir azalma olmadığı gibi, durumun giderek vahimleştiğini ifade etti.
CEZAEVİNE GİDEMİYORUZ
Kürkçü konuşmasını şöyle sürdürdü: Adalet Bakanlığı, milletvekillerinin cezaevlerine gidip bu yakınmalara neden olan, konularda bilgi alınmasının önünü kapatmaya çalışmaktadır. Buradaki ihlaller bana aktarıldığı gün, 10 gün önce yani Adalet Bakanlığına tutuklu hükümlülerle görüşmek için başvuruda bulundum. Ama hala yanıt alamadım. Cezaevine gitmemin önü açılmadı. Burada hukuk ihlallerini, cezaevlerini gözlemek, izlemek çalışanların sorunlarını dinlemek üzere bu kurumlara girmeleri milletvekillerinin, sadece hakları değil, görevleri de aynı zamanda. Ama bunun önüne, Adalet Bakanlığı oluru kondu. Devlet memurunun, milletvekilini hareketleri bakımından kısıtlandığı, izin verdiği gibi bir saçmalık haline sokuldu. TBMM bu açıdan kendi onurunu koruyacak davranışları gerçekleştirmedi. Bizde şikayetleri denetleme görevini yapamıyoruz. Bu iddialarını hepsi sahicidir. Burada ifade edilenlerin 80 kat fazlası bize ulaşıyor. Şakran Cezaevini, cezaevleri komisyonu üyesi olarak ve kendi gördüğüm gerekler üzerene ziyaret ettim. Buralarda gördüğüm gerçekler ile anlatılanlar arasında büyük bir gerçeklik var. Cezaevlerindeki bu şikayetler ve işkencelerde de genellikle çatışma dönemlerinde artıyor. Türkiyede ne zaman çatışma yükselirse, savaş sloganları karşılıklı haykırılmaya başlanırsa cezaevleri de, oradakiler için kamu kurumu olmaktan çıkar. Siyasi sebepler üzerine cezaevine konulmuşlar için zulüm aracına dönüşür.
Ertuğrul Kürkçü, Başbakan Ahmet Davutoğlunun, Vandaki beyaz toros açıklamasını eleştirerek, Başbakanın biz gidersek beyaz toroslar gelir kafasıyla, tayin edilen yeni müdür de, biz sizlerle 19 Aralıktan tanışıyoruz demesi paralellik gösterir. Başbakan beyaz toroslarla, cezaevi yöneticileri de, 19 Aralık katliamlarıyla tehdit eder hale geldiler. Tüm cezaevlerinin hakimi artık jandarma olmuştur. Jandarmanın, bölgedeki tüm çatışmalardan sonra kapıldıkları infialle, cezaevlerinde tutsak olanlardan çıkarmak yönünde intikamcı bir yönteme yönelmektedirler. Cezaevleri bir savaşa aracı haline dönüştürülmüştür. Bunlar devam ederse kayıpların yükselteceği ortadadır dedi.
Adalet Bakanı Kenan İpekten de, cezaevlerini ziyaret etmesi için verdiği dilekçeyi imzalamasını isteyen Ertuğrul Kürkçü, Adalet Bakanının sırıtamayacağı bir şey söylüyorum. Cezaevinde dış müdahale olmaksızın, IŞİD suikastçıları oraya girmeksizin, çatışma olmaksızın orada insan ölüyor. Bunu bizzat cezaevi yöneticileri yapıyor. Adalet Bakanına sesleniyorum. Sırıtma önündeki dilekçeyi imzala. Bu senin mecburiyetin. Ben milletvekiliyim. Cezaevine gideceğim, önümden çekil, onların aileleriyle aralarına girme, tutuklu ve hükümlüler, hastaneye sevk edilecekleri zaman onur kırıcı yöntemlere tabi tutma diye konuştu.
Cezaevi nüfusunun son zamanlarda rekor düzeye çıktığını belirten HDP İzmir Milletvekili adayı Dr. Zeki Gül ise, AKPnin, iktidar olduğu dönemde, 180 bini aşan cezaevi nüfusundan bahsediliyor. Bir bakan, bu rakamın 250 bine çıkacağını söylüyor. Cezaevlerinde, sağlık alanlarında ek sorunla var. Yaşamının son deminde olan çok sayıda tutuklu ve hükümlü, halen cezaevindedir. Hayata huzurla veda hakları ellerinde rapor olmasına rağmen, izin verilmiyor. Bu bir rehin kültürüdür dedi. Basın açıklamasında, tutuklu annesi Naime Karar da, cezaevlerindeki koşulları eleştirdi, düzeltilmesi gerektiğini söyledi.
Haber Merkezi