- Gündem
- 08.07.2025 11:47
Türkiye’de madencilik sektöründe faaliyet gösteren 14 sivil toplum kuruluşu, yaptıkları ortak açıklama ile “madenler işletilirse değerlidir” açıklamalarında bulundu
Ege Maden İhracatçıları Birliği, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği, Türkiye Mermer Doğaltaş ve Makinaları Üreticileri Birliği ve Türkiye Madenciler Derneğinin aralarında bulunduğu madencilik sektöründe faaliyet gösteren 14 sivil toplum kuruluşu (STK) ortak açıklama yaptı. Madenciler olarak “maden veya çevre” demediklerini belirten maden sektörü temsilcileri, “Biz ne madenden ne de çevreden vazgeçebiliriz. Bu nedenle biz biliyoruz ve inanıyoruz ki insana ve çevreye duyarlı ve katkı sağlayarak dünya standartlarında madencilik yapabilen/yapan teknik kapasitemiz, insan kaynağımız, teknolojimiz, mühendislerimiz var. Bugün madencilik sektörüne yatırım yapan yatırımcıların ve sektörde çalışan madencilerin hedef gösterilmeye devam edilmesi halinde; ülkemiz enerji ihtiyacının karşılanmasına, ülkemiz sanayisine ve şehirlerimizin altyapı/üstyapı ihtiyaçlarına kendi kaynaklarımızdan ham madde/mamul sağlayan maden işletmeleri, nasıl çalışacaktır, ülkemizin bu ihtiyaçları nereden ve nasıl karşılanacaktır ya da madenler üretilmezse bu işten kimler kazançlı çıkacaktır? Madencilikte dışa bağımlılığımız giderek artmaktadır. Ülke olarak toplam ithalatımızın yaklaşık yüzde 75’i enerji, ham madde ve ara mal kalemlerinden oluşmaktadır. İhtiyaç duyduğumuz enerji kaynaklarını ve metalleri dışarıdan satın almak için her geçen yıl çok büyük bedel ödüyoruz. Ülkemiz ithal kömür, demir cevheri, altın, bakır, kurşun, çinko ve birçok maden ve metale her yıl yaklaşık 25 milyar dolar bedel ödüyor. Kendi maden potansiyelimizi değerlendirmede ciddi sorunlar yaşadıkça bu bedel her geçen gün daha da artacaktır. Bugün refah düzeyi yüksek ülkelerin geldiği nokta analiz edildiğinde bu ülkelerin enerji ve maden ihtiyaçlarını kendi kaynakları ile karşıladıkları görülmektedir. Ülkemizin gerek enerji, gerekse diğer maden varlığını öncelikle bilmesi, sonrasında bunların önce insan ve çevre duyarlılığı ile sürdürülebilir kaynak kullanım ilkesi doğrultusunda dışa bağımlı olmadan kamu yararı gözetilerek üretmesi ve kullanması kaçınılmazdır. Bu nedenle madencilik faaliyetlerinin durdurulmasını değil, bu işletmelerin insana ve çevreye duyarlı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmesini toplum olarak istemeliyiz” ifadelerini kullandı.
“GÜÇLÜK ÇEKİYORUZ”
Türkiye’de madencilik faaliyetlerinin tüm aşamaları için ayrı ayrı ilgili kurumlardan izin alındığının ve faaliyetlerin tüm bu kurumların gözetim ve denetimi altında yürütüldüğünün belirtildiği açıklama, şöyle devam etti: “Ayrıca verilen tüm ruhsat ve izinlere karşı herkes yargıya başvurabilmektedir. Kamuoyunda tartışmaya açılan madencilik projelerinin birçoğunda yargıya başvurma hakkı kullanılmış, yargının verdiği karar doğrultusunda süreç işlemiş, kesinleşen yargı kararı doğrultusunda ya madencilik faaliyetine başlanmamış veya faaliyetler durdurulmuş ya da faaliyetlere başlanmış veya devam edilmiştir. Hukukun üstünlüğüne, hukuk devleti ilkesine inanan madenciler olarak bu süreçler sonunda faaliyete geçen işletmelerin faaliyetlerinin hukuk kuralları dışına çıkılarak engellenmeye çalışılmasını, protesto hakkını aşarak işletmelere fiziki müdahalelerde bulunulmasını anlamakta güçlük çekiyoruz.” Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Madenciliğe yasak olmayan alanlarda, yasalara uygun olarak yürütülen faaliyetleri yasa dışı olma iddiaları ile engellersek bu ülkede hangi yatırımcı neye güvenerek yatırım yapabilir? Madenciliğin partiler üstü bir anlayışla ele alınıp yürütülmesi ve ülkeye katkısının artırılması, toplumun refahı için önemli ve gereklidir.” Açıklamada şu sözlere yer verildi: “Eğer maden işletmesinde çevre ve insan sağlığını korumak için yasalarda öngörülen önlemler alınmıyorsa, hiçbir taviz vermeden gerekli önlemler alınıncaya kadar o faaliyetin durdurulması çevreye ve topluma saygının bir gereğidir. Ancak tepkiler, bilimsel verilerden uzak, yanlış, eksik bilgi ve iddialarla, kamuoyunu ve yöre halkını değişik amaçlar doğrultusunda kullanmaya yönelik ise bunun kimin çıkarına olduğunu, kime yarar sağladığını ve bu kişilerin niyetleri üzerinde de ayrıca düşünmek gerekir. Günümüz koşullarında madencilikten vazgeçemeyiz. Bu nedenle insan ve çevre sağlığına duyarlı yapılan ve yer kabuğumuzun derinliklerinde gömülü yer altı zenginliklerini arayıp bulan ve devlet adına işleten madencilere karşılıklı saygı çerçevesinde destek olmalıyız.” İHA/İZMİR