Sayfa Yükleniyor...
İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Şadi Çetin, yeminli mali müşavirlerin kendilerine yüklenen sorumluluğun karşılığını alamadığını belirterek, Dünya uygulamalarına bakılarak, yapılan iş ve alınan ücretle orantılı bir sorumluluk uygulanması gerektiğini savunuyoruz dedi
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN-ÖZEL HABER
Oda seçimlerini kazanarak meslek örgütünün başkanlığını ikinci kez kazanan Şadi Çetin ile İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı seçilmesini, mücadele içinde geçen hayatını, borca dayalı ilerleyen ekonomileri bekleyen sorunları, yeni ekonomik modellerin olabilme durumunu ve YMM'nin yetki ve sorumluluklarını konuştuk.
Gençlik dönemlerinde çok sayıda işte çalıştığını ve hayatının sürekli mücadele içinde geçtiğini aktaran İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Şadi Çetin, Ortaokula başlamadan eğitimime ara verdim ve sonra yeniden ara vermek zorunda kaldı. Bu aralıklarda da boyacılık, pidecilik, inşaat gibi çok değişik işlerde çalıştım. Uzun bir aradan sonra ortaokulu dışarıdan bitirdim. Sonrasında 19 yaşında liseye başladım. Lise döneminde 2 dönem üst üste lise birinciliğim oldu. Üniversite sınavına Ankara'da hazırlandım. Ankara'ya mimar olmak için gitmiştim. Ancak tanıştığım bir mimar, 'mimar olma' deyince ODTÜ Mimarlık yerine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü'ne girdim. Sonra da başka bir idealim olan kaymakamlık için çalıştım. Yazılı sınavdan çok yüksek puan almama rağmen sözlü sınavda elendim. Bunun üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda Turizm Kontrolörü olarak çalışmaya başladım. Turizm Bakanı adına Türkiye'deki turistik işletmeleri denetledim. Sonrasında kariyerim açısından Maliye Bakanlığı'nın daha iyi olacağını düşündüm. 1987 yılında da Maliye Bakanlığı'nda gelirler kontrolörü olarak çalışmaya başladım. 1997 yılında kamudaki görevimden istifa ederek özel sektöre geçtim. Hayat hikayem biraz renkli ama bizim çağımızda ve bizim şartlarımızda yaşayan insanların birçoğunun hikayesi birbirine benzer. Çünkü hayatımızı kendimiz kazanmak zorundaydık diye konuştu.
BELKİ İYİ BİR MİMAR OLABİLİRDİM
Bir kişinin sözüyle mimarlıktan vazgeçtiğini söyleyen Çetin, Zaman zaman içimden geçmiyor değil. Çünkü lisede hocalarım resmimi ve matematiğimi çok beğenirdi. Bu iki yeteneğin mimarlıkta buluşabileceğini söylerlerdi. Bir kişinin 'Sakın girme' demesiyle vazgeçtim. Belki de çok iyi bir mimar olabilirdim. Çevremde güzel yapıları gördükçe, bazen acaba mimar mı olsaydım? diye sorarım kendime. Hayatta herkesin keşkeleri vardır ancak şu anki işimden ve içinde bulunduğum şartlardan da son derece mutluyum. Kesinlikle bir pişmanlık ve geçmişe özlem yok dedi.
BİR YIL AŞÇI YAMAĞI OLARAK ÇALIŞTIM
Çetin, eğitime ara verdiği yıllarda içinde sürekli bir yurtdışına gitme özlemi olduğuna değinerek, Yurt dışına gitme isteği özellikle bizim kuşakta çok fazlaydı. Yurtdışına gidebilmenin yollarından biri de Turizm Bakanlığı'nın Otelcilik ve Turizm Eğitim Merkezi olarak açılan 1 yıllık eğitimler vardı. 1974 yılında İzmir'de otelcilik okulu mutfak bölümüne kaydoldum. 1 yıl da Büyük Efes Oteli'nde aşçı yamağı olarak başladım. O eğitimimi de dereceyle tamamladım. 1976 yılında okulumu tamamladıktan sonra bakanlık onaylı aşçılık diploması aldım. Turizm Bakanlığı'nda teftiş zamanımda 1986 yılında İstanbul'da 'Catering 86' fuarı düzenlendi. O fuara da bütün şefler ve ustalar katılmıştı. Büyük Efes Oteli'ni temsilen ise benim de ustam olan Nevzat usta katılmıştı. Nevzat usta, İstanbul Maçka Oteli'ndeki aşçıbaşı olan arkadaşını ziyarete gitmiş. Biz de bakanlık olarak o gün oteli denetliyoruz. Oteli baştan aşağı gezdikten sonra mutfağa girdik. Tabi herkes teftişin soğuk yüzünden dolayı pür dikkat ama bakınca aşçının yanında Nevzat ustayı gördüm. Nevzat ustayı görünce herkese dünyanın en değerli ustalarından biri olan ve beni yetiştiren Nevzat ustayı gösterdim. Nevzat usta ilk olarak çok şaşırdı. Aradan 12 yıl geçti ve hiç haberleşemedik. Sonra sarıldık, kendimi tanıttım ve hasbihal ettik. Beni tam olarak hatırlayamadığını anladım ama bu durumdan çok memnun olmuştu. Ertesi gün Catering 86 fuarında da Nevzat usta bana yaptıklarının hepsinden ikram etti. Sonra hoş beş derken gün bitti. Yıllar hepimizden bir şeyler alarak ya da koyarak ilerliyor. Dolayısıyla da Nevzat ustayla orada karşılaştığımızdan dolayı ikimizde çok mutlu olmuştuk şeklinde konuştu.
GÖZTEPE İNŞALLAH ESKİ GÜNLERİNE DÖNER
Her genç gibi sporu çok sevdiğini ve lise yıllarında kasa-minder takımının kaptanı olduğunu belirten Çetin, Daha sonraları arkadaşlarla futbol maçı yapmaktan başka sporla ilgilenemedim. Ancak sporu ve futbolu her zaman çok sevdim. Gelirler kontrolü olarak İzmir'e geldiğimde bir dönem Vergi Dairesi Başkanlığı yaptım. O idarecilik yıllarında Maliye Spor'un kulüp başkanlığını yaptım. O ara Göztepe'nin kurtarılma projesinde her sektörden birer kişi olsun ve sorunlar çözülsün mantığıyla Maliye Bakanlığı beni görevlendirdi. Dolayısıyla oluşturulan yönetimde asbaşkan olarak görev yaptım. Göztepe'nin yönetim odası çok etkileyicidir. Her tarafından tarih kokan kulüp, çok değerlidir. İnşallah yeniden eski günlerine döner. Sonrasında da bir dönem amatör kulüplerde lisanlı futbolculuk kariyerimde oldu. Helvacı İdman Yurdu'nda oynadım. Kardeşimle birlikte 15-20 yıl önce Ödemiş Bozdağ'da kayağa başladık. Sonrasında kayağa sık gitmeye başladık. Ailecek her yıl düzenli olarak yurtdışında kayağa gidiyoruz. Bu etkinlik hem ailelerimizin buluşma noktası hem de severek yaptığımız sporu daha da geliştirme imkanı sağladı. İleri seviyelere taşıdığımız kayak sporunu sağlığım elverdikçe sürdüreceğim. Bunun dışında da arkadaşlarla tenis oynuyoruz. Spor yapmak gerekiyor. Çünkü vücudu zinde tutmalıyız. O nedenle de olabildiğince spor yapmayı devam ettirmek istiyorum ifadelerini kullandı.
SIFIR BORÇLA İŞ YAPILMAZ
Makul borçlanmaların, yeni iş ve istihdam alanları için gerekli olduğunun altını çizen Çetin, Sıfır borçla iş yapmaya kalkmak kaynakları yeterince kullanmamak olur. Ama borçlanma limiti ve dengesi de çok önemli. Eğer aşırı borçlanılırsa, en ufak dalgalanmada alabora olunur. Türkiye'nin geneline bakıldığında, devlet olarak dış borçlarının çok fazla olmadığını görürken, özel sektörün dış borçlarının çok fazla olduğunu görürüz. Bu yüzden Türkiye'de kurlarda yaşanan dalgalanma firmaların kar ya da zarar etmesine yol açıyor. Çünkü dövizle ilgili borçlar çok olduğu için kurlar yükseldikçe borçlar yükselir ve kurlar düştükçe borçlar düşer. Bu da mali tabloların üzerinde efektif bir hareket yaratır. Dolayısıyla özel sektörün bu kadar borçlu olmasından kaynaklanan dalgalanmalarda, ekonomide dalga dalga kriz hissi yaratır. Bu durum da bazı firmaların batmasına neden olur. Dolayısıyla da borçlanma dengesi oranının iyi kurulması gerekir. Bunun içinde belirlenen kurallara uyulması gereklidir şeklinde konuştu.
KREDİ KARTI KULLANIMINI BİRAZ ABARTIRIYORUZ
Kredi kartlarına bakıldığında, özellikle dar gelirli kesimlerin sıklıkla kredi kartı kullandığını ve devamlı olarak istikballerinden yediğini söyleyen Çetin, Sürekli olarak farklı bankalara ve kredi kartlarına yöneldiğini görüyoruz. Bu durum bazen çok ağır ve acı aile dramlarını da karşımıza çıkarıyor. Kredi kartının da bu kadar serbest ve rahat kullanılmaması gerekiyor. Bankacılar sağlam kefil bulduklarında, hem kredi kartı hem de kredi kullandırmakta çekinmiyor. Burada amaçları da daha çok satış ve daha çok kar elde etmek. Kredi kartı ve kredi verilen kişilerin mali durumlarına ve ödeyebilme kapasitelerine bakmak gerekli. Bu önemli bir detay. Yurtdışında ise ülkemizdeki kadar kredi kartı kullanılmadığını görürüz. Orada nakit kullanımı daha da fazla. Bu işi biraz abartıyor da olabiliriz. Ancak bunu devlet de teşvik ediyor. Devlet ise kayıt dışılıkla mücadele de her şeyi kayıt altına almak istiyor. Kredi kartıyla yapılan her şey kayıt altında olması nedeniyle de devlet kredi kartıyla işlem yapılmasını kamu otoriteleri arzu ediyor. Ancak bu süreci insanların daha çok borçlanmasını engelleyecek şekilde dizayn etmeliyiz. Bununla ilgili atılan adımlarında, yeterli olmadığı anlaşılıyor diye konuştu.
KAMU GÖREVLİSİ GİBİYİZ
Yeminli Mali Müşavirler Odası'nın ve üyelerinin yetki ve sorumlulukları hakkında bilgi veren Çetin, 1989 yılında çıkarılan kanunla yeminli mali müşavirler şöyle tanımlanır: Bir kişi önce 10 yıl mali müşavirlik yapacak. Sonrasında 10 gün boyunca 10 ayrı konudan ağır bir sınava tabi tutulacak ve sınavı kazanırsa yeminli mali müşavir olabilecek. Mali müşavirliğin üst türevi diyebiliriz. Yeminli mali müşavirler, muhasebeci ya da mali müşavirlerin yaptıklarını asla yapmaz. Maliye Bakanlığı bu mesleğe hamilik yapar. Görevleri, işletmelerin hesaplarını denetlemek, bunları rapor etmek ve tasdik etmektir. Bu kişilere Türkiye Cumhuriyeti mührü verilir. Bu mühürle tasdik yetkisini kullanırlar. Bakanlığa yaptığımız en büyük hizmetlerden biri, gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinin tasdik edilmesinden sonra rapor edilmesi ve katma değer vergisi iadeleri bizler tarafından yapılır. Türkiye'de 30'un üzerindeki kamu kurumuna yeminli müşavirler tasdik hizmeti verir. Yapılan tasdik, devletin yetkili görevlileri tarafından yapılan tasdik olarak görülür. Dolayısıyla bir yerde kamu görevlisi durumundayız ifadelerini kullandı.
BEYANNAMALERE ZORUNLU TASDİK YENİDEN GETİRİLSİN
Çetin, yeminli mali müşavirlik mesleğinin en önemli sorununun yapmış olduğu tasdik ve raporlama işine karşılık kendisine yüklenilen ağır ve orantısız sorumluluk olduğuna işaret ederek, Biz mesleğimizin sorumluluk gerektirdiğini biliyoruz, kabul ediyoruz ve asla sorumluluktan kaçmıyoruz. Fakat dünya uygulamalarına paralel, yapılan iş ve alınan ücretle orantılı bir sorumluluk uygulanması gerektiğini savunuyoruz. YMM'ler hakkında sorumluluk uygulanırken mutlaka YMM'nin kasıt ve ağır kusuru hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde ortaya konmalı. Türkiye genelinde 4 binin üzerinde yeminli mali müşavir var. Bu işi de 2 bin 500'ün üzerinde yapan var. Ege Bölgesi'nde 424 üyemiz var. Bölgeye baktığımızda meslektaşlarımızın en önemli sorunu, ekonomideki daralmaya bağlı olarak iş hacminin de daralması, yine ekonomideki tahsilat problemi nedeniyle de tahsilat yapamamaları ve tasdik hizmetlerinin yetersiz olması. Beyannamelere zorunlu tasdik yeniden getirilmesini istiyoruz dedi.
ÜYELERİMİZ HUZURU, ŞEFFAFLIĞI VE ÖZVERİYİ ÇOK SEVDİ
İzmirde birlik ve beraberliği sağlayan, barışa, demokrasiye ve demokratik uygulamalara önem veren, şeffaf bir oda hayal ettiklerini ve büyük ölçüde de gerçekleştirdiklerini belirten, Üyelerimiz buradaki huzuru, şeffaflığı ve özveriyi çok sevdi. Odamızda kamu kurumu niteliğindeki bir meslek örgütü. Dolayısıyla buralarda çok afaki şeyler vaat edilemez. Üyelerimizin rahat etmesini sağlamak için Urla ya da Foça tarafında konut projemiz var. Odamızda büyük bir tadilat yapıldı. Düzenleyeceğimiz her türlü eğitim, konferans, panellerle üyelerimizi daha çok bir araya getirmek istiyoruz. Üyelerimizi kapsayan bir e-albüm yapacak ve üyelerimize indirim sağlayacak kuruluşların sayısını arttıracağız. Sigorta konusunda da toplu anlaşmalar yapmak istiyoruz. Üyelerimize yaptıkları tasdik konusunda da sigorta garantisi sağlamak istiyoruz. Türkiye'de 1989'dan itibaren 3 kere yapılmış olan Yeminli Mali Müşavirlik sempozyumunun 4'üncüsünü gerçekleştireceğiz. Oluşturduğumuz kütüphaneyi daha da geliştirmek ve elektronik uygulamaları arttırmayı hedefliyoruz. İzmir'in en önemli sivil toplum kuruluşu olmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bunun için önceden sürdürdüğümüz sosyal sorumluluk projelerimizi daha da arttıracağız. Topluma yönelik sorumluluklarımızı yerine getirmek ve toplumla iç içe olmak istiyoruz diye konuştu.
Haber Merkezi