- Gündem
- 07.10.2025 13:15
Milli İstihbarat Akademisi’nin yayımladığı analiz, Türk devletleri arasındaki istihbarat paylaşımının tarihsel gelişimini ve bölgesel güvenliğe etkilerini ele alıyor.
Milli İstihbarat Akademisi'nden (MİA) Doç. Dr. Muhammet Koçak'ın kaleme aldığı, 'Türk Dünyasında İstihbarat Paylaşımı: Ortak Güvenlikte Stratejik Fırsatlar' başlıklı analiz yayımlandı.
Doç. Dr. Koçak'ın analizinde, Türk devletleri arasındaki istihbarat paylaşımının tarihsel gelişimi, kurumsal çerçevesi ve stratejik önemini değerlendirildi. Analizde, Türk devletleri arasında 1992'de başlatılan iş birliğinin 2009 Nahçıvan Anlaşması'yla kurumsallaştığı, 2021 İstanbul Zirvesi'yle Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) kimliğine kavuştuğu vurgulandı. 1998 tarihli Türk Dilli Devletler İstihbarat Servisleri Konferansı Protokolü'nün, istihbarat paylaşımını kurumsal zemine taşıdığı belirtildi. Analizde, bu sürecin 2019'da Ankara'da kurulan Daimi Sekretarya ile kurumsal bir nitelik kazandığı ifade edildi.
Analizde, Türk dünyasının güvenlik iş birliğinin son 30 yılda çok boyutlu bir yapıya kavuştuğu belirtildi. TDT'nin kurumsallaşma süreciyle birlikte istihbarat paylaşımının da geliştiği, üye ülkelerin ulusal kapasiteleriyle birbirini tamamlayan bir güvenlik mimarisi oluşturduğu vurgulandı. Türkiye'nin proaktif dış politikası, Azerbaycan'ın Karabağ Zaferi sonrası stratejik yönelimi, Kazakistan'ın çok vektörlü dış politikası, Kırgızistan'ın güvenlik çeşitlendirme ihtiyacı ile Özbekistan'ın aktif katılımı, bu yapının temel dayanakları arasında gösterildi. Milli İstihbarat Akademisi, bu gelişmelerin TDT'yi tüm üye devletler açısından 'önemli bir güvenlik mekanizmasına' dönüştürdüğünü ifade etti.
Hazırlanan analizde, istihbarat paylaşımının yalnızca ortak tehditlere karşı erken uyarı sağlamakla kalmadığı; aynı zamanda stratejik karar süreçlerinde bilgi üstünlüğü yaratarak, kolektif caydırıcılığı güçlendirdiği belirtildi. Bu kapasitenin, bölgeye son yıllarda yönelen dış ilgi ve rekabetten stratejik fayda elde edilmesini kolaylaştırdığı vurgulandı. Analiz, Türk dünyasının istihbarat paylaşımı sayesinde dış tehditlere karşı daha güçlü bir koruma zeminine kavuştuğunu ortaya koydu. FETÖ ve DEAŞ gibi örgütlere karşı yürütülen ortak operasyonların bu iş birliğinin somut sonuçlarını verdiği hatırlatıldı.
Analize göre, Türk dünyasının bulunduğu Avrasya coğrafyası günümüzde büyük güç rekabetinin merkezinde yer alıyor. ABD'nin küresel angajmanını daraltması, Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisinin Ukrayna savaşı sonrası sarsılması ve Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'yle artan etkisi, bölgeyi stratejik bir rekabet alanına dönüştürdü. Milli İstihbarat Akademisi, bu koşullar altında Türk devletleri arasındaki istihbarat paylaşımının sadece güvenlik değil, aynı zamanda dış politika ve bölgesel istikrar açısından da kritik bir rol oynadığını vurguladı.
Analiz, Türkiye'nin operasyonel tecrübesi ve teknik kapasitesinin; Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'ın tamamlayıcı yetkinlikleriyle birleşerek çok boyutlu bir güvenlik mimarisi oluşturduğunu belirtti. Türkiye'nin sınır ötesi operasyonları, terörle mücadeledeki etkinliği ve siber savunma altyapısındaki ilerlemeleri; Azerbaycan'ın Karabağ'daki savaş tecrübesi, Kazakistan'ın sınır güvenliği kapasitesi, Kırgızistan'ın arazi istihbaratı konusundaki deneyimi ve Özbekistan'ın Afganistan kaynaklı tehditlerle mücadelesiyle bütünleşiyor. Analizde, bu bileşimin Türk dünyasını küresel ölçekte daha güçlü bir güvenlik aktörüne dönüştürme potansiyeline sahip olduğu vurgulandı.
Kaynak : DHA