Milletin efendisi tarıma küstü!

SGK verilerine göre Türkiye’de son 12 yılda çiftçilerin yarısı tarımı bıraktı. Farklı alanlara yönelen çiftçinin tarımı bırakmasının ana sebepleri ise kuraklık, susuzluk ve kazançlarının girdi maliyetlerinin altında ezilmesi


  • Oluşturulma Tarihi : 05.10.2021 07:39
  • Güncelleme Tarihi : 05.10.2021 07:39
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Milletin efendisi tarıma küstü! haberinin görseli

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER

‘Köylü milletin efendisidir’ bu söz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihte köy ve köylüye verdiği önemin anahtar cümlesi olmuştur. Çünkü köylü tarımsal üretimin baş aktörüdür. Köyler de bu üretim yerlerinin küçük başkentleridir. Köylünün bu gücünü ve saygınlığını gelecek nesillere aktarmak isteyen Atatürk, bu değerli sözü söylemiştir. Ancak artan girdi maliyetleri ile küresel iklim değişikliği ve kuraklık, köylüyü köylerden ve dolayısıyla tarımdan uzaklaştırmıştır. Öyle ki Türkiye’de son 12 yılda çiftçilerin yarısı tarımı bıraktı, kalabalık şehirlerin yolunu tuttu. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre Türkiye’de 2009 yılında 1 milyon 16 bin 692 çiftçi varken bu sayı Haziran 2021 itibarıyla 541 bin 346’ya düştü. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Tevfik Türk, üzüm üreticisi çiftçi Sinan Gençeli ile incir ve zeytin üreticisi çiftçi Halil Çetinkayakonuyla ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulundu.

ÇİFTÇİ HAK ETTİĞİ DESTEĞİ ALAMADI

Tarım ve gıdanın öneminden bahseden ve bu önemin pandemi döneminde net bir şekilde bir kez daha ortaya çıktığını belirten Türk, bu dönemde çiftçilerin yeteri kadar destek alamadığının altını çizdi. Tevfik Türk, “Tarım sektörü büyük oranda doğa koşullarına bağlı olması nedeniyle tüm dünyada korunan, desteklenen bir sektördür. Kovid-19 salgınında, insanların ilk önce market raflarına koşarak gıda stoku yapması, bugünlerde dünya ölçeğinde ve ülkemizde yaşanan pandeminin insanların sağlık hakkı kadar, yeterli ve dengeli beslenme ile bağışıklık sisteminin güçlenerek sağlıklı yaşayabilmesi için temiz su ile yeterli ve sağlıklı gıdaya erişiminin gerekliliğini bir kez daha göstermiştir. Bu süreçte sanayicilere ve ticarethanelere verilen desteklemelerde ve hibelerde ne yazık ki çiftçilerimizi göremedik. Kredi Garanti Fonu (KGF) garantili krediler dahil olmak üzere hep şirketlere destekler ve yeni kredi olanakları açıldı” dedi.

ÇİFTÇİ TARIMDAN UZAKLAŞIYOR

Çiftçilerin sorunlarına çözüm bulunamadığını, hatta var olan sorunlarına her geçen gün başka sorunların eklendiğini dile getiren Tevfik Türk, ailesine ve kendisine gelecek sunamayan üreticilerin tarımdan uzaklaştığına vurgu yaptı. Tevfik Türk, “Türkiye’nin tarımsal üretiminde yaşanan sorunlara çözüm bulunmadan, bunlara her geçen gün yenilerini eklenmektedir. Sorunları ithalatçı politikalarla çözmeye yönelik kolaycı yaklaşımların hız kesmeden devam etmekte ve girdi fiyatlarının yüksekliği nedeniyle kâr edemeyen çiftçiler üretmekten vazgeçmektedir. Son 17 yılda neredeyse Konya ili kadar tarım arazimiz bu nedenle boş kaldığı gibi var olan tarım alanlarının amaç dışı kullanımına yönelik girişimler ise hız kesmeden devam ediyor. Tarım arazilerinin, meraların, zeytinliklerin amaç dışı kullanımına yönelik istisnalara yer veren yasa teklifleri Meclis gündeminden eksik olmuyor. Dolayısıyla kazanamayan ve ailesine bir gelecek sunamayan çiftçi tarımdan uzaklaşmaktadır” ifadelerine yer verdi.

ÇİFTÇİNİN KAZANCI GİDERİNİN ALTINDA EZİLDİ

Çiftçinin elde ettiği ürün fiyatlarının girdi maliyetlerinin altında ezildiğini belirten Tevfik Türk, şunları söyledi: “Pandemi sürecinde yeterli desteği zamanında alamayan, dövizi bağlı girdi fiyatları artışıyla üretim maliyetleri sürekli artan, dışalım baskısıyla ürün fiyatlarının maliyetini karşılayamadığı günümüzde, aldığı krediyi geri ödemekte zorlanan çiftçimizin ipotekli malları üzerinde öncelikle Tarım Kredi Kooperatifleri haciz işlemine başlamıştır. Yakın zamanda bankaların özellikle yabancı sermayeli bankaların da alacaklarını tahsil etmek için işlemlere başlayacağı aşikardır. Tarımsal üretimde kullanılan girdilerden mazotta neredeyse tamamen, tarım ilacı ve gübrede çok büyük oranda, özellikle sera tohumlarında önemli düzeyde yurt dışına bağımlı olunması nedeniyle döviz fiyatındaki en ufak bir artış çiftçinin üretim maliyetini önemli ölçüde artırmaktadır. Önemli ürünler bazında çiftçinin eline geçen fiyat kimi ürünlerde enflasyonun altında kalırken, çoğu üründe ise girdilere yapılan zamların kat be kat altında kaldı. Son bir yılda gübredeki yüzde 150’lik, tarımsal ilaçtaki yüzde 120’lik, tohumdaki yüzde 80’lik bir fiyat artışı, çiftçinin ürün satışlarına geçen yıla oranla yüzde 20-30 olarak yansıdı.”

ÜRETİMDEN KAÇIŞ DEVAM EDECEK

Küçük aile işletmelerinin tarımdan kopmasıyla gıdaların endüstriyelleşeceğini belirten Tevfik Türk, bu durumun gıda fiyatlarını ciddi şekilde daha da artıracağını vurguladı. Türk şöyle konuştu: “Üretmeye çalıştıkça borcu artan, emeğinin karşılığını bulamayan çiftçi alanı terk ettikçe tarımın istihdama olan katkısı da yıllar itibarıyla gerilemiştir ve gerilemeye de devam etmektedir. Çiftçilik kırsal yaşamı hayat felsefesi olarak kabul etmiş insanlar tarafından yapılan stratejik bir meslektir. Bu bağlamda, küçük aile işletmelerinin tarımdan kopması bize tükettiğimiz gıdaların soframıza endüstriyel tarım ile gelmesinin sonucu olarak dönecektir. Aynı zamanda sürekli piyasaya ürün süren küçük çiftçiler yerine belli şirketlerin inisiyatifine bırakılan bir tarım politikası ile karşılaşacağız ve onların önümüze koyduğu ürünleri onların istediği fiyattan tüketeceğiz. Buda gıda güvenliğimiz ve gıda egemenliğimiz için tehdit edici bir unsurdur. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son noktasına geldiğimiz tarım arazilerimiz ise üretimden koparak kentsel ve sanayi baskısı altında üretemez duruma düşecektir. Bu da bizi tarımdaki girdilerden sonra üründe de dışa bağlı konuma getirecektir. İstediğiniz kadar paranız ve alım gücünüz olursa olsun ithalata bağlı kaldığınız durumda halkınızı doyurmanız yabancı ülkelerin inisiyatifindedir.”

GELECEĞİMİZİ BEKLEYEN TEHLİKE

“Tarımı bırakan veya üretimden uzaklaşan çiftçileri ÇKS kayıtlarındaki sayılardan net olarak görmekteyiz” diyen Türk, “Şu anda üretime devam eden birçok çiftçi de mecbur oldukları veya başka bir iş bilmedikleri için devam etmektedir. Arazide konuştuğumuz birçok çiftçi başka bir iş olsa çiftçiliği bırakacağını doğrudan ifade etmektedir ki bu da geleceğimiz için çok tehlikeli bir durumdur” diye konuştu.

OTO GALERİ AÇACAĞIM

Kuraklık, susuzluk ve girdi maliyetlerinin artmasından dolayı çiftçilik yaptığı bölgede 3 yıl içinde tarımın biteceğini dile getiren üzüm üreticisi Sinan Gençeli, çiftçiliği bırakıp oto galerici açacağını söyledi. Çiftçi Gençeli, “Burada insanlar tarımı istemeyerek de olsa bırakacak. Barajlarda su bitti. Yeni barajlar yapılmıyor. Yeraltı sularımız azaldı, su seviyesi düştü 100 metre aşağı çekildi. Biz bu yeraltı suyunu çekerken bedava çekmiyoruz, bunun karşılığında elektrik harcıyoruz. Elektriğe en son yüzde 15, tarımsal sulamada kullandığımız elektriğe bir yılda yüzde 65 zam geldi. Yakınım olan bir çiftçi Haziran-Eylül ayları arasında 4 ayda toplam 150 bin TL elektrik parası ödedi. Ben de yaklaşık 80-90 bin TL ödedim. Bu rakamlar çiftçi için çok büyük rakamlar. Ben artık tarımı bırakıp Allah nasip ederse oto galerici olacağım. Çünkü 3 yıl sonra burada tarım bitecek” ifadelerini kullandı.

VURGUNCULUK ARTTI

Kuru üzüm fiyatlarının düşük açıklanmasıyla üreticilerin çaresizce vurguncuların eline düştüğünü belirten Çiftçi Gençeli, “Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) kuru üzüm fiyatlarını çok düşük açıklayınca çiftçiler hiç tanımadığı insanlara ürünlerini satmak zorunda kaldı. Arabasına limited şirket etiketi yapıştırıp köye gelen bu insanlar çaresiz kalan üreticimizden çek karşılığı yaş üzüm alıyor. Çeklerin de karşılığı çıkmıyor. Dün itibariyle 3-4 köyden 4-5 milyon TL vurgun yaptılar. Eğer TMO kuru üzüm fiyatını biraz daha pahalı açıklamış olsaydıbu dolandırıcılık olmayacaktı” şeklinde konuştu.

GÜVENDİĞİMİZ DAĞLARA KAR YAĞDI!

Uzun yıllardır Aydın’da incir ve zeytinyağı üretimini yapan Çiftçi Halil Çetinkaya ise kuraklık ve susuzluğun yanı sıra bölgelerinde kurulan jeotermallerin tarıma ciddi şekilde zarar verdiğinin altını çizdi. Üretici birlikleri ve kooperatiflerin de üreticileri desteklemekten ziyade tamamen tüccar gibi hareket ettiğini belirten Çetinkaya, şunları söyledi: “Kuraklık ve girdi maliyetlerin artması elbette ki tarımı ciddi anlamda olumsuz etkiliyor. Bu olumsuz faktörlerin yanında bir de tarım üretici birlikleri ve kooperatifler maalesef üreticiyi destekleyen kooperatif zihniyetiyle değil de tüccar zihniyetiyle kar etme amaçlı faaliyetler yapıyor. Bu etken de üreticiyi tarımdan uzaklaştırıyor. Yani üreticinin güvendiği dağlara da kar yağdı. Bir başka etken de insanların para hırsından dolayı çevreye verdiği tahribat. Özellikle Aydın’da var olan ve yapılmaya devam eden jeotermaller doğamızı kirletiyor. Ayrıca kuraklığın ve susuzluğun acısı ve sancısı başladı. Girdi maliyetlerin artması, tarım politikasındaki yanlışlar tarımı bitirecek. Bunu söyleyen bilim insanları. Özellikle bilinçli olarak yapılan bir durum daha var. Büyük şirketlerin tarım arazilerini küçük aile çiftçilerinden teker teker alıp kapalı tarım yapma yolunda projeleri var. Durum böyle olunca hayvancılıkta olduğu gibi tarımda da tekelleşmeye gidiliyor. Kısacası biz üreticiler emeğimizin karşılığını alamayınca tarımdan soğuduk.”