- Gündem
- 07.07.2025 12:25
31 Aralık gecesi yeni yıla umutla girenler kadar bütün bir yılı ‘kabus’ gibi yaşayan kentin ‘ötekileri’ de var. Onların ‘en güzel çocukluğunu ahmak ayaklar ezdi’. Ancak, hayallerin rant malzemesi olduğu bu şehirde, umut sahiden yoksulun ekmeği
SULTAN GÜMÜŞ - ÖZEL HABER
‘Bilirim ki sen
bu çöplükten değilsin.
Benim gibi garipsin.
İkimizin de unuttuğu;
kuşları bol,
ağaçları bol bahçelerdensin.
Koca duvarlı sokaklarda sıkılmışsın
ve canından bıkmışsın.
Bizim en güzel çocukluğumuzu,
ahmak bir ayak ezdi...’
Üzerinde ‘Karanlık Sokak’ yazan derme çatma gecekondularda yaşayan insanlar, çocuğunun bayram alışverişini bitpazarından yapanlar, çalıştıkları inşaatta uyumak zorunda kalan inşaat işçileri, bacaların kuraldışı sokağa verilmesiyle yıllardır karbon monoksit soluyan vatandaşlar, ‘molozlu sokakların ağır uykulu insanları’ ve daha nicesi… Onlar ne yazık ki 2020’ye neşeyle girenler kadar şanslı değil. Kentin ruhu ve halkın ruhu gün be gün ölürken, yıllardır Basmane’nin ‘kadim bir yalnızlığa’ terk edilmiş insanları için mücadele veren Kent Gözlemcisi ve Yazar İlhan Pınar’ın şu sözleri özetliyordu aslında her şeyi: “Dışarıda kar soğukları dolaşıyor. Dışarıda kalan kimsesiz çocukların ayakları ve hayatları su içinde. Kentin ruhu da öyle.” Yıl 2020’ye evrilirken, hayallerin dahi rant malzemesi olarak görüldüğünü aktaran Pınar, “Şiirler kapitalizme malzeme, Polyanna kişisel gelişim sektörünün ucuz kitaplarına malzeme; eskiden beğenip de yüzüne bakılmayan köy tarhanası bile düzene malzeme” dedi. Aynı umudu çoğaltarak yeni bir yıla ve yeni umutlara taşımamız gerektiğini vurgulayan Pınar’a göre, başka ekmeği kalmadı zamanın.
KENT BİRAZ DAHA YAŞLANDI
“İzmir bu yılı, kendi tarihinin en yaralı sayfasında komada geçirdi. Kent biraz daha yaşlandı ve biraz daha kirlendi” sözleriyle konuşmasına başlayan Pınar, 2019 yılına ilişkin aktarımlarda bulunarak “Sokaklar çöp içinde, mazgallar tıkanmış, basık yerler su altında. Otobüs duraklarında hiçbir korunak yok, yağmur ve güneş bekleyenlerin ensesinde... Üstelik kent trafiğini rahatlatacak dedikleri uygulamalarıyla halkı perişan ettiler. Bu yılbaşı öncesinde yollara park edilmiş araçlardan insanlar, çöp yığınına dönüşmüş caddelerde cambazlık yaparak ve ölümcül bir çukura düşmeden evlerine kaçmaya çalışıyor. Kaldırımlar restoranların işgali altında. Dükkanların kapalı alanlarından daha büyük kısmı yol üstünde muşambalarla sargılanarak zabıtanın geçim kapılarını çoğaltıyor. Yürüyecek yer yok. Her yer işgal altında. Ve sahipsiz bir kentin kobayları olarak bu zavallı halk anlık öfkesini ertesi güne kadar erteliyor veya unutuyor” yorumunda bulundu.
BİZLERİN RUHUNU ÖLDÜRDÜ
Pınar, şöyle devam etti: “Hiç uzağa gitmeyin, hemen Konak Belediyesinin iki sokak arkasında, Basmane’de dolaşın. Sokakta yarı çıplak çocuklar çöp yığınları ve fare ölüleri arasında oynaşmaktalar. Kentin iklimini değiştiren gökdelenlerle rüzgârın yönü ve kokusu değiştirildi. Kentsel dönüşüm adı altında bu kentin bütün tarihi değerleri sermayeye teslim edildi. Ekonomik ve politik rantlar masanın değişmez örtüsü olarak hırsızlar ve beceriksizlikler arasında paylaştırıldı. Bir zamanlar ‘Küçük Paris’ olarak adlandırılan İzmir’i bir Orta Doğu kasabasına çevirdiler. Meydanı olmayan; meydan dedikleri yeri de ilan çöplüğüne çeviren zavallı güruhun vizyonsuz ve günü kurtarma çabaları bu kentin ruhunu ve doğal olarak bizlerin ruhunu öldürdü. Kent böyle... Elbette umutlu olmak zorundayız. Dünya tarihini incelediğimizde bütün kralların, faşist iktidarların ve o müthiş imparatorlukların bir gün tarihin çöplüğüne atılacağını bunun için özellikle onurlarından başka kaybedecek şeyi olmayan yoksul halkların birleşmesi ve birlikte hareket etmesi ile mümkün olduğunu / olacağını biliyoruz. Usta Bestekar Orhan Akdeniz’in deyimiyle; ‘Umut yoksulun ekmeği, umut sevenin dileği’… Aynı umudu çoğaltarak yeni bir yıla ve yeni umutlara taşıyoruz. Çünkü başka ekmeği kalmadı zamanın.”
KÖY TARHANASI BİLE DÜZENE MALZEME
“Dışarıda kar soğukları dolaşıyor. Dışarıda kalan kimsesiz çocukların ayakları ve hayatları su içinde. Kentin ruhu da öyle. Hayallerimizin rant malzemesi olduğunu görmeye tahammüllüm kalmadı artık” ifadelerine yer veren Pınar, son olarak, “Bundan yıllar yıllar önce ‘kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı’ şiirini söyleyerek öğrenci evindeki arkadaşlarıma kahvaltı sofrası hazırlardım. Zeytin, peynir, sıcak ekmek ve yumurta olurdu o sofralarda. Yıl 2020’ye evrilirken, ‘Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı’ şiirini sloganlaştıran kahvaltı sofralarında ‘28 çeşit serpme kahvaltı sadece 48 buçuk TL.’ falan yazıyor! Ne acı, ne acı… Şiirler kapitalizme malzeme, Polyanna kişisel gelişim sektörünün ucuz kitaplarına malzeme; eskiden beğenip de yüzüne bakılmayan köy tarhanası bile düzene malzeme” diye konuştu.