- Gündem
- 23.04.2025 00:58
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca, “Trump’ın bütün sülalesi mülteci ama nefretle ve korkuyla mültecilere karşı koymak istiyor. 7 bin mülteci ABD’ye girerse diye korku içindeler” diye konuştu
E. ÇAĞLA GENİŞ-SULTAN GÜMÜŞ
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) tarafından Ankara’da düzenlenen Medya ve Mülteciler Basın Buluşması’nın dördüncü hafta programı dün itibariyle başladı. Göç ve mülteci haklarına ilişkin yasal çerçeve hakkında yerel ve ulusal basınının bilgilendirilmesi amaçlanan ve 8 hafta sürecek olan organizasyona Türkiye’nin çeşitli illerinden çok sayıda medya mensubunun yanı sıra Suriyeli gazeteciler de katıldı. Toplantının açılış konuşmalarını SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca yaptı. Aralık ayına kadar sürecek etkinliklere 600’den fazla gazetecinin katılması hedefleniyor.
Etkinlikte konuşan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca, Macaristan-Sırbistan sınırından ülkeye girişi sırasında oğlunu sırtında taşıyarak polislerden kaçmaya çalışan bir babaya çelme takan ve mülteci çocuğu tekmeleyen Macar gazeteci Petra Laszlo adlı gazeteci hakkındaki beraat kararına ilişkin, “O görüntüler berbat görüntülerdi. Ama o kadın beraat etti, herhangi bir suç unsuruna rastlanmadı. Dünyadaki insanlığın geldiği nokta açısından esef verici bir olay” dedi.
TRUMP’IN BÜTÜN SÜLALESİ MÜLTECİ
ABD Başkanı Trump’ın Latin Amerika ülkelerinden gelen göçmen konvoyunu durdurmak için ABD-Meksika sınırına 15 bin asker göndereceklerine yönelik açıklamalarına da değinen Akarca, “Türkiye olarak 4 milyon kişiye biz ev sahipliği yapıyoruz ve bundan asla gocunmuyoruz. Bugüne kadar 35 milyar dolara yakın devletimiz harcama yaptı. Ama onlar 7 bin mülteci ABD’ye girerse diye korku içindeler. Bu rakam bizim için devede kulak. Trump, 7 bin mülteciye karşı 15 bin askerle sınırda tedbir alma gereği duydu. Oysa Trump’ın dedesi Alman, nenesi İskoç. İlk eşi Çekya Cumhuriyeti’nden, şu anki eşi Slovenyalı, damadı ise Yahudi. Trump’ın bütün sülalesi mülteci ama derece nefretle ve korkuyla mültecilere karşı koymak istiyor. Yüreğinde gerçek sevgi olan bir insan mülteciler konusunda nasıl bu tavrı takınabilir. Mülteci sorunu önümüzdeki yıllarda giderek tırmanacak. Dünyada İki saniyede bir kişi mülteci konumuna düşüyor. Kendi ülkemle övünüyorum çünkü biz Suriye’nin acımasız yönetimi ve DAEŞ’in acımasız yöntemleri karşısında acılı ateşten kaçarak Türkiye sınırına gelen insanlara kapı açtık. Bunlara hangi katı yürek, ‘hayır almıyoruz’ diyebilir. Biz bunu hiçbir dönemde demedik” ifadelerini kullandı.
HABERCİLİK ÖDÜLLERİ DÜZENLENECEK
Dernek olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin onay verdiği projeleri, ortaklarla birlikte sürdürmekte olduklarını kaydeden SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, “Günde 44 bin 500 ve her iki saniyede 1 kişinin ülkelerinden ayrılmaz zorunda olduğu bir dünyada yaşıyoruz. 4 milyon göçmen nüfusuyla dünyada en çok mülteci barındıran ülke olma özelliğini korumaktayız. Bu buluşmamız 8 hafta boyunca 600 yerel gazetecin katıldığı bir toplantı. Aramızda Suriyeli gazeteciler de bulunmakta. 8 yıllık bir Suriyeli krizi ile konu hepimizin hayatına girdi. Toplumun nabzını en iyi bilen basın mensuplarının bu etkinliklerde yer alması çok önemli. Mültecilerin Türkiye’de kalış süresinin uzunluğuna bağlı olarak orta Anadolu ve Batı’ya yönelmesiyle kendileri için daha kalıcı hayat arayışı ile görünürlükleri arttı. Bu vatandaş mülteci karşılaşmasını da ön plana çıkardı, pozitif ve negatif sonuçları ortaya çıkardı. Bu etkinlikte görsel haberciliğin önemi, medya ve etik konusunda tartışmalar yapacağız. Sadece konuşmak değil yapılan işleri de göstermek üzere iki saha ofisi ziyareti yapacağız. Göç alanında habercilik ödüllerini geleneksel hale getirmek en önemli amaçlarımızdan biri. Göç olgusuna konu olmuş kişilerin hayatlarına dokunabilmek anlamında bu ödüllerin bir fırsat yaratacağını düşünmekteyiz” diye konuştu.
YARDIMLARIN DETAYLARINA DEĞİNDİ
Destek amacıyla AB’nin Türkiye’de bulunan mülteciler için yaptığı mali yardımlar hakkında açıklamalarda bulunan AB Türkiye Delegasyonu Program Yöneticisi Steven De Vriendt, şu bilgileri verdi: “Dünyanın tüm ülkelerinde kamuoyunda yanlış algıları düzeltecek olan basındır. Uluslararası toplum Türkiye’nin gösterdiği büyük çabayı takdir etmekte. Fonlar AB ile birlik üyesi devletler tarafından sağlanmaktadır. 72 projeden oluşan 3 milyar avroluk birinci yardım; 2016-2017 yılları arasında yapıldı. 2018-2019 yıllarını kapsayan ikinci kısım yardım için ayrılan bütçe de 3 milyar avro. Bunun 400 milyonluk kısmı eğitim alanına ayrıldı. Program için bugüne kadar ayrılan toplam rakam 6 milyon avro. Daha önce dünyada bu ölçekte doğrudan nakit yardımı yapılmış bir şey değil. İnsani yardım dışı desteklerde 80 milyon avro göç yönetimi için ayrıldı. 600 milyon avro sağlık alanında harcandı. Eğitim yaklaşık 1 milyar avroluk yatırımla en büyük sektörü oluşturuyor. Okula kayıt öncelik olmakla birlikte okula devamlılığı ve öğrenme sonuçlarını da önemsiyoruz. En önemli projemiz o alanda, PICTES projesi. Bu Milli eğitim Bakanlığı’na yönelik 300 milyon avroluk doğrudan bir hibe. 160 bin çocuk için 220 okul inşa edilecek. 7 yıllık bir süre öngörülüyor bunun için. 5 binden fazla Suriyeli öğrenci TÖMER C1 kurslarında eğitim aldı. 1 bin 170 burslu üniversite öğrencisine ve 192 üniversite personeline eğitim verildi. Mültecilerin ve yerel halkın istihdam edilebilirlikleri ve iş piyasasına entegrasyonları, kendi kendilerine yetmeleri hayati önem taşıyor. ÇSGB, İŞUR ve KOSGEB ile ortak çalışmalar yapıyoruz bu alanda.”
PROJELER HALEN UYGULANMAKTA
Toplantıya katılan basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Vriendt, bir gazetecinin “3 milyar avro ne zaman ödenecek?” sorusuna, “Bütün süreç içinde farklı aşamalar var. Birinci dönemde 3 milyon avroluk kısmı tahsis edildi. Karar alındı ve bir kısmının uygulanmasına başlandı. Bu kurum bu projeyi tamamladı anlamına gelmiyor. Fiili uygulanma süreci 2017’nin ötesine de geçebilir. Bu para harcandı bitti anlamına gelmiyor. Projeler halen uygulanmakta. Bir sonraki 3 milyon avroluk yardım için ise hangi kurum hangi projeyi yapacak şeklinde. Farklı aşamaları var, AB farklı kaynaklardan bu parayı topluyor ve Türk hükümeti ile görüşmeler yaparak paranın nereye ayrılacağını konuyor ve son aşama da fiili uygulama. Yardımların tahsis ve uygulamasına ilişkin çok sık bu sorularla karşılaşıyoruz. Her proje Türk makamları ile istişare şeklinde geliştirilmekte” şeklinde yanıt verdi.
BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR YARDIM
Vriendet, “Sağlanan fonlar Türkiye’de bulunan mülteciler için yeterli mi?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Kriterlerinizin neler olduğuna bağlı. Daha önce benzeri görülmemiş bir durumu yaşıyoruz Türkiye’de. AB projeleri içerisinde bugüne kadar bu boyutta bir yardım programının yanına yaklaşabilecek bir örnek yok. Aslında hiçbir zaman yeterli değil; daha fazlasına ihtiyaç var ama elimizdeki imkanlarla ve Türk hükümetinin öncelikleri ile çalışmak zorundayız.”
ÇÖZÜM SİYASİ KARARLILIK
Türkiye’nin son 4 yıldır dünyanın en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yaptığını söyleyen UNHCR Türkiye Dış İlişkiler Sorumlusu ve Sözcüsü Selin Ünal, şu ifadeleri kullandı: “Kadınlar ve çocuklar Türkiye’deki mülteci nüfusunun yaklaşık yüzde 70’ini oluşturmaktadır. Dünyada var olan çatışmaların bitmediğini görüyoruz. Her gün 44 bin kişi yerlerinden oluyor. Bu durumun geçici olması beklenir fakat bitmediği için gönüllü geri dönüş olmuyor. O zaman üçüncü ülkeye yerleştirebiliyor muyuz ona bakıyoruz. 4 milyon kişi var Türkiye’de ama ülkeler belirli kotada mülteci alıyor. 4 milyon nüfusa verilen kota 20 bin. Ülkelerine de geri dönemiyorlar, sığındıkları ülkede kalıyorlar. Bu insanların hayatları ülkelerine döndüklerinde risk altında. Bu yüzden göçmen değiller, sığınma talebi içindeki kişiler. Her zaman mücadelenin paylaşılması gerektiğinin altını çiziyoruz. Türkiye’nin ve diğer mülteci barındıran ülkelerin bugünden daha erken bir aksiyon halinde gerçekleşmesi gerektiğini savunuyoruz. Çözüm siyasi kararlılık… Tüm devletlerin ve aktörlerin katkısı ile bu savaşın sonlandırılması.”