‘Ne bulursan yak’ anlayışı İzmir’i nefessiz bırakacak!

‘Ne bulursan yak’ anlayışı İzmir’i nefessiz bırakacak!

Soğuk havaların kendisini hissettirdiği İzmir'de, soba ve kaloriferlerin kullanılması havadaki kirlilik oranını artıracak mı? Yetkililer, el altı satılan kalitesiz kömürlerin arttığını vurgularken, özellikle hamilelerin ve bebeklerin tehlike altında olduğunu belirtti


  • Oluşturulma Tarihi : 29.10.2019 10:35
  • Güncelleme Tarihi : 29.10.2019 10:35
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
‘Ne bulursan yak’ anlayışı İzmir’i nefessiz bırakacak!

SULTAN GÜMÜŞ - ÖZEL HABER
Geçen yıllara oranla bu yıl daha fazla artış göstereceği iddia edilen hava kirliliğinin, İzmir kent merkezini etkisi altına alacağı öne sürülüyor. Kış mevsimine girilmesiyle beraber soba ve kalorifer kullanımının da etkileyeceği hava kirliliğinin, akşam ve gece saatlerinde zirveye çıkacağı iddia ediliyor. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, en büyük problemin sanayi kaynaklı kirlilik olduğunu kaydederken, Aliağa için acil önlem çağrısında bulundu.
Plansız yapılaşmanın ve git gide artan yüksek konutların da en büyük etkenler arasında yer aldığını söyleyen Kınay, “İzmir’in havası temiz diyemeyiz. Kirli havanın İzmir’e yığıldığı bir çukurda yaşıyoruz. Hava kirliliğinden hamileler, bebekler ve gelişme çağındaki çocuklar en çok etkileniyor” sözlerine dikkat çekti. Vatandaşların ne bulurlarsa yakmaya çalıştıklarını vurgulayan Kınay, etkin denetim süreçlerinin gerçekleştirilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı. İzmir Odun ve Kömür Satıcıları Odası Başkanı Mustafa Düzyol ise kömür için odaya müracaat eden vatandaşların çok az olduğunu ancak el altından satılan kalitesiz kömürlerin artış gösterdiğini aktardı. Ver-Kaç yöntemiyle halk sağlığının tehlike altında olduğunu ve İzmirlileri kötü bir kışın beklediğini dile getiren Düzyol, “Ciddi bir denetimin olması gerekiyor” dedi.



“İZMİR’İN HAVASI TEMİZ DİYEMEYİZ”
Konuya ilişkin görüşlerine yer verdiğimiz TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, kış aylarının gelmesiyle birlikte Türkiye genelinde hava kirliliğinin artmaya başlayacağını belirterek, “Türkiye’nin tüm bölgelerinde benzer süreçler söz konusu. Aliağa ve kent içerisinde kalmış sanayi tesislerinden kaynaklanan hava kirleticiler ve trafik faktörü de eklendiğinde bunların sıkıntılarını hep birlikte yaşayacağız. İzmir’deki verileri de günlük takip edebiliyoruz. Zaman zaman hassas seviyelerde olduğu görülüyor. Özellikle kentin belli bölgelerinde koşullar daha iyiyken belli bölgelerde hassas seviyeler dikkat çekiyor” diye konuştu. Hava kirliliğinden en çok hamilelerin, bebeklerin ve gelişme çağındaki çocukların etkileneceğine vurgu yapan Kınay, kirli havanın yoğun olduğu yerlerde insanların daha çok solunum yolu hastalıklarına yakalandığını açıkladı. Kınay, “İzmir’in havası temiz diyemeyiz. Kirli havanın İzmir’e yığıldığı bir çukurda yaşıyoruz. Hava kirliliğinden hamileler, bebekler ve gelişme çağındaki çocuklar en çok etkileniyor. Bir bebeğin kış dönemindeki solunum yolu hastalıklarına bakarak hava kirliliği hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Hamile kadınlar, yaşlılar, kronik solunum rahatsızlığı olanlar, endüstriyel işletmelerde çalışanlar, sigara kullananlar birinci derece risk altında” şeklinde konuştu.



“GENZİMİZİ YAKAN SİSLİ GÖRÜNÜM”
İzmir'in hava kalitesi ile ilgili etkenler incelendiğinde; konut, trafik ve sanayi kaynaklı kirleticilerin etkin olduğunu ancak en büyük problemin sanayi kaynaklı kirlilik olduğunu söyleyen Kınay, “İzmir, dört mevsim trafik ve sanayi kaynaklı bir hava kirliliğine sahip. Kış aylarında yakıt kaynaklı kirlilik de buna eklendiğinde kirlilik oldukça artıyor. Kent planlaması kapsamında İzmir’in çanak bir yapısı var. Özellikle üst bölgelerde kullanılan yakıtlar bu çanak yapı nedeniyle kıyı şeridine çökmeye başlıyor. Burada sosyoekonomik etkiler de devreye giriyor. Her ne kadar kentin büyük bir bölümünde doğalgaz ve kaliteli kömür kullanılıyor olsa da gelir düzeyinin düşük olduğu bölgelerde insanlar kendi imkanları dahilinde ne bulurlarsa yakmaya çalışıyorlar. Ayrıca İzmir’de inovasyon dediğimiz atmosferik koşullardan kaynaklanan kirli havanın yükselememesi ve tekrar geriye çökme süreci yaşanıyor. Havanın dağılabileceği bir alan yok, yükselemiyor ve özellikle akşam saatlerinde kaloriferlerin yanmasıyla beraber kendimizi genzimizi yakan o sıkıntılı sisli görünümün içerisinde buluyoruz” şeklinde konuştu.
“KENTİN PLANLAMA SÜRECİ SIKINTILI”
Kentin planlama süreçlerinde de çok ciddi sıkıntılar olduğuna dikkat çeken Kınay, “Yüksek katlı binalar, kentsel dönüşüm süreçleri, yeni yapılanmalar, binalar arasında hava koridorlarının kalmaması sebebiyle havanın hareket edebileceği bir alanın kalmaması kirliliği artıran diğer faktörlerden biri. Hem yakıt kalitesi hem de planlama süreci ile ilgili yapılan yanlışlıklar; bitişik nizami yapılar, hava koridorlarının bırakılmaması, yeşil alanların eksikliği kent içerisindeki sanayi tesisleri, trafik gibi nedenler üst üste geldiğinde özellikle kış aylarında çok daha ciddi boyutlarda kirlilik yaşıyoruz. İzmir’deki hava kirliliği verilerine baktığımızda şuan için uzun vadeli değerlerde bir sıkıntı görülmemekle birlikte belli saatlerde sağlık açısından hassas durumları kentte yaşayan insanlar olarak hissediyoruz. Özellikle bu havalarda dışarıda olmak hepimiz için problem yaratmaya başlıyor” ifadelerinde bulundu.
“BİZİ KÖTÜ BİR KIŞ BEKLİYOR” 
İzmir Odun ve Kömür Satıcıları Odası Başkanı Mustafa Düzyol ise el altından satılan kalitesiz kömürleri gündeme getirerek, şunlara yer verdi: “Kömür satışlarımız ne yazık ki artmadı. Şimdi soracaksınız, ‘Soba satışları arttı. Peki, bu insanlar ne kullanıyor?’ diye. Devlet bedava kömür dağıtıyor. Bizden gelip kömür alan yok ama el altından devletin dağıtmak istediği bu bedava kömürleri satan çok. Bedava kömür olduğu için, kömürün fiyatı 900 TL ise 500 TL’den halka satılıyor. Tabi bizim kötü niyetli esnaflarımız da var. El altından satıldığı için piyasada şu an müthiş kalitesiz hatta sahte kömürler bulunuyor. Zehirlenmelere, hava kirliliğine yol açan kömürler bunlar. Özellikle vadeli kömür adı altında insanlar kandırılıyor. Dernek adı altındaki kurumların dağıttığı kömürleri kesinlikle vatandaşlarımız almasın. Burada aynı zamanda bir emek hırsızlığı yapılıyor. El altından satılan kömürleri kesinlikle tercih etmesinler. Gelip şikayette bulundukları an bizler kontrolünü yapıyor, gerekeni uyguluyoruz. Ver-kaç olduğu için adam verip gidiyor. Halk sağlığı için sanırım bizi kötü bir kış bekliyor. Ciddi bir denetimin olması gerekiyor.”



“İSTASYONLARIN KURULDUĞU YERLER YETERSİZ”
Konuşmasına devam eden Kınay şunları ekledi: “Hava Kalitesi verilerini incelediğimizde istasyonlarda her kirleticinin ölçülmediğini, istasyonların kurulduğu yerlerin yetersiz olduğunu görüyoruz. Ölçüm verilerindeki eksiklikler ve istasyon yerlerinin kirletici ölçümlerini doğru yapacak yerlerde kurulmamaları nedeni ile hava kalitesi verilerinde yetersizlikler ile karşı karşıya kalıyoruz. Öte yandan ülkemiz mevzuatındaki sınır değerler halen AB Mevzuatındaki sınır değerlerin yaklaşık iki katıdır ve ülkemizdeki Yıllı Aşma sayısı ile ilgili bir değerlendirme bulunmamaktadır.” Değerlendirme raporlarından yola çıkarak aktarımlar yapan Kınay, “İzmir Gaziemir ilçesinde bulanan istasyon sonuçlarına göre PM10 konsantrasyonu 2015 yılında 79 gün,2016 yılında 129 gün boyunca Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen sınırları aşmıştır. Diğer istasyonlara ait verilerde de sonuçlar iç açıcı değildir. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan ölçüm istasyonları kent merkezi içerisinde yer almaktadır. Hava Kalitesi ile ilgili değerlendirmenin daha sağlıklı yapılabilmesi için özellikle sanayi tesislerinin yoğun olduğu Aliağa, Torbalı, Kemalpaşa gibi bölgelerde de bu ölçümlerin yapılması gereklidir. Sanayi kaynaklı kirleticilerin ana kaynağı Aliağa’da ölçüm istasyonu bulunmaması İzmir kenti hava kalitesi verilerinin de yetersizliğini ortaya koymaktadır” dedi.
NEFES ALAMAYAN İZMİR!
Aliağa için acil önlem alınması gerektiğinin altını çizen Kınay, hava kirliliğini önlemek için öncelikli olarak şehrin planlamasının doğru yapılması gerektiğini savundu. Kınay, “Kentlerin planlamasında tüm faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Binalar arasındaki hava koridorlarına, çok yüksek katlı binalar yapmamaya ve kentte yeşil alanlar oluşturmaya dikkat etmek gerekiyor. Bunlara dikkat edilmediği sürece etrafımızı çevreleyen beton bloklar içerisinde havanın hareket edemediği dolayısıyla bizlerin nefes alamadığı bir İzmir bizi bekliyor. İzmir iklim koşulları açısından diğer kentlere oranla biraz daha şanslı. İzmir’de bile biz bu havayı soluyorsak diğer kentleri düşünün. Afyon’da, Adana’da ve diğer bölgelerde hava kalitesiyle ilgili veriler çok ciddi alarm seviyesinde. Gerekli önlemlerin ilgili kurumlar ve kentliler tarafından tüm çerçevesiyle yerine getirilmesi gerekiyor. Yoksa bu sorun artarak devam edecek ve geriye dönülemeyecek bir noktaya ulaşacak. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak daha sağlıklı bir kentte yaşamak için bütüncül, çevresel süreçleri iyi planlanmış etkin bir kent planlaması yapılması ve yürütülmesi, bu kapsamda da etkin denetim süreçlerinin gerçekleştirilmesi gerektiğini bir kez daha belirtiyoruz” diyerek yetkililere seslendi.