Nefretle yargı mücadelesine ispat ve mimlenme duvarı!

Yaşamın neredeyse her alanında ayrımcılığa maruz kalan otizmli bireyler için hak mücadelesi de oldukça zorlu yollardan geçiyor. ‘Nefret ispatı zorunluluğu’ ilgili kanunu genellikle işlevsiz kılarken, aileler de ‘mimlenme’ korkusuyla yargı kapısını çalmaktan çekiniyor


  • Oluşturulma Tarihi : 12.01.2021 07:58
  • Güncelleme Tarihi : 12.01.2021 07:58
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Nefretle yargı mücadelesine ispat ve mimlenme duvarı! haberinin görseli

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Apartmanda istemiyorlar, imza topluyorlar. Okulda istemiyorlar, çocuklarıyla oynatmıyorlar... Ayrımcılık ve hak ihlalleri üzerine yaşanan bu utançlar, Türkiye’deki otizmli bireyler için yeni değil... Sadece oğlu Ozan değil bütün otizmli bireylerin hak mücadelesine gönüllü destek veren Avukat Sedef Erken, otizmli bireylerin giderek artan sorunlarını ve ailelerin hak mücadelesini anlattı. Nefret suçları karşısında çaresiz kalan ailelerin hukuki sığınakları hakkında da bilgi veren Erken, Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesinde düzenlenen nefret ve ayrımcılık suçunun bu alanı kapsadığı halde işlevsel olmadığını belirtti ve “Uğradığınız ayrımcılığın nefretle işlendiğinin ispatı gerekiyor. Aksi halde savcı ikna olsa bile davadan sonuç alınamıyor” diyerek hukuki düzenleme yapılması gerektiğini belirtti. Erken, ailelerin yaşadıkları hak ihlalleri karşısında çoğu zaman çeşitli sebeplerle hukuki yollara başvurmaktan çekindiklerini de söyledi: “Aileler, ‘Mimleniriz’, ‘Elimizdekinden de oluruz’, ‘Yargı sistemi çok geç sonuç veriyor’ gibi sebeplerle hukuki yollara başvurmaya çekiniyor. Ailelerin tek başlarına hukuki konularla baş etmesi beklenemez. Bunlar hem maliyetli hem de psikolojik zorlukları olan otizmli aileleri için sancılı süreçler. Derneklerin ailelere mutlaka yol göstermesi gerekiyor.”

EVDEN ÇIKMAMIZ BİLE İSTENMİYOR!

Bütün otizmli çocukların haklarını görünür kılmak için çabalayan Erken, “Okulda istenmeme, komşu olarak istenmeme, genel anlamda mümkünse evden çıkmamız bile istenmiyor. İstense bunun için gereken imkanlar sağlanırdı. Aslında genel tavır şu... ‘Ben çok duyarlıyımdır onlara gereken hizmet sağlansın ama mümkünse hayatın hiçbir alanında ben otistik biriyle muhatap olmayayım...’ Bu son derece ikiyüzlü bir tavır ve çoğunluğun durumu bu maalesef... Nadiren yaşamın ancak bu çeşitlilikle var olabileceğini ve otizmlilerin de kendisi kadar hakları olduğunun bilincine ulaşabilmiş insanlara da rastlıyoruz ama sayıları az maalesef” dedi.

HAKLARIMIZ VAR AMA...

Ayrımcılık ve nefret suçları karşısında çaresiz kalan ailelerin hukuki sığınakları hakkında bilgi veren Erken, Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesinde düzenlenen nefret ve ayrımcılık suçunun bu alanı kapsadığı halde işlevsel olmadığını söyledi. Maddede değişiklik yapıldığı dönem ayrımcılık suçuna dair mevcut kanun maddesine ‘nefret nedeniyle’ şeklinde bir ibare eklendiğini belirten Erken, “Böyle olunca şikayet ettiğinizde uğradığınız ayrımcılığın nefretle işlendiğinin ispatı gerekiyor. Aksi halde savcı ikna olsa bile yasal olarak bu madde kadükleşiyor, açılan davadan sonuç alınamıyor. Bu maddenin mutlaka yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Hatta eski halinin bile yeniden ele alınarak mevcut fiili duruma göre etkin hale getirilmesinde fayda var. Çünkü bizim ülkemizde ayrımcılık pek çok alanda neredeyse ‘normal’ kabul edilecek kadar yaygın. Bu konuda önümüzü açacak bir hukuki düzenleme şart. Yine de başka hukuki imkanlar var. Bir otizmli ve ailesini konutunda rahatsız etmek, haksız biçimde sözleşmesini feshetmek gibi girişimleri önlemek mümkün... Ancak burada ailenin psikoloji bozulmuş oluyor ve artık sürdürülemez hale gelen komşuluk ilişkileri sebebiyle defalarca taşınmak zorunda kalabiliyor. Yani evet haklarımız var... Hukuk bir yere kadar çare... Ama toplum bu konuda belli bir bilince ulaşmadan tek başına çözüm değil” ifadelerini kullandı.

‘MİMLENİRİZ’ KORKUSU

Ailelerin yaşadıkları hak ihlalleri karşısında çeşitli sebeplerle hukuki yollara başvurmaktan çekindiklerini de dile getiren Erken, şunları söyledi: “Genel olarak çok mecbur kalmadığı sürece aileler hukuka başvurmak istemiyor. Sebepleri çeşitli... Mimleniriz, elimizdekinden de oluruz, zaten ülkedeki yargı sistemi çok geç sonuç veriyor gibi... Ailelerin tek başlarına hukuki konularla baş etmesi beklenemez. Bunlar hem maliyetli hem de zaten psikolojik zorlukları olan otizmli aileleri için çok sancılı süreçler. Mutlaka bir avukattan destek almaları gerekiyor. Yıllardır alanda bu gönüllü desteği vermem tamamen bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Özellikle derneklerin bu konuda ailelere mutlaka yol göstermesi gerekir. Ancak temsil edilenler de temsil edenler de bir araya gelmek yerine kendi yollarında yürüyor. Oysa biz otizm gibi daha dünyada bile yeni öğrenilen bir konuda, neredeyse hiç adım atmamış bir ülkede yaşıyoruz. Çok kararlı, azimli ve çalışkan bir topluluk haline gelmeden haklarımızı geliştirmek hiç de kolay değil. Bu yaklaşım böyle olduğu sürece sivil toplumun güçlenmesi de mümkün olamıyor. Otizm sivil toplumu ve aileler birlikte hareket etmediği sürece de artık çok derinlere köklenmiş bazı sorunları çözmek pek mümkün görünmüyor.”