O genelgenin öteki yüzü: Koruma değil dayatma!

İzmir Barosu Genel Sekreteri Perihan Çağrışım Kayadelen, Adalet Bakanlığının kadına karşı şiddetin önlenmesine dair genelgesinde ‘şiddette uzlaşma’ konusunun üstünün çizilmemesini eleştirdi. Kayadelen, sosyal medya paylaşımlarına yönelik ‘gizlilik’ düzenlemesinin de, şiddetin habersiz ve cezasız kalması tehlikesini oluşturduğunu savundu


  • Oluşturulma Tarihi : 23.12.2019 07:44
  • Güncelleme Tarihi : 23.12.2019 07:44
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
O genelgenin öteki yüzü: Koruma değil dayatma! haberinin görseli

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

İzmir Barosu Genel Sekreteri Avukat Perihan Çağrışım Kayadelen, kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla Adalet Bakanı Abdülhamit Gül imzasıyla yayımlanan genelgeyi değerlendirdi. Adalet Bakanlığının barolardan kısa süre önce 6284 sayılı kanunun uygulanmasında karşılaşılan sorunları içeren yazı istediğini ifade eden Kayadelen, bu kapsamda hazırlayıp gönderdikleri sorun ve taleplerin bir kısmının genelgede karşılandığını ancak ‘şiddette uzlaşma’ konusunun üstünün çizilmemesini eleştirdi. Genelgede yer alan olumsuz maddelere de değinen Kayadelen, sosyal medya paylaşımlarına yönelik ‘gizlilik’ düzenlemesinin de, şiddetin habersiz ve cezasız kalması tehlikesini oluşturduğunu savundu. Kayadelen ayrıca, kadınların hayati tehlikesinin bulunması halinde talep aranmaksızın ‘geçici koruma altına alma’ tedbirlerinin uygulanmasını içeren maddenin de temel insan haklarına aykırı olduğunun altını çizerek, “Şiddet mağduru kadını bir de, ‘bu sığınma evi dahi olsa’ bir yere kapattığınızda deyim yerindeyse bunun cezaevinden bir farkı olmaz. Biz yıllardır bu kanunun uygulanmasından kaynaklı problemleri her kurumda ifade etmemize rağmen sürekli olarak bir dirençle karşılaşıyoruz. Aslında kanunun uygulanması için böyle bir genelgenin yayımlanmasına bile gerek yoktu” ifadelerini kullandı.



GENELGE MALUMUN İLAMI!
Adalet Bakanlığının, bir süre önce Türkiye genelindeki pilot barolardan 6284 sayılı kanunun uygulanması noktasında karşılaşılan sorunları içeren yazı istediğini ifade eden Kayadelen, “İzmir Barosu olarak biz de karşılaştığımız sorunları bildirdik. Özellikle dosyalarda, kadınların adreslerinin şiddet uygulayana gönderilmesi gibi çok büyük problemler yaşıyorduk. Adres gizliliği kararı var ama tebligatta karşı tarafa adres gönderiliyor veya adres bilgileri değiştiriliyor ama yine tebligatla gönderiliyor gibi… Bunu zaten yapmaması gereken mahkemelerdi ama yapmayın diye tekrar belirtik. İlettiğimiz sorunların bir kısmı genelgede var. Genel hatlarıyla olumlu görünüyor ama şunu belirtmekte fayda var. Malumun ilamı olan bir genelge... Kanunların uygulanması için keşke böyle bir genelge yayımlamaya gerek kalmasaydı. Çünkü biz yıllardır bu kanunun uygulanmasından kaynaklı problemleri her kurumda ifade etmemize rağmen sürekli olarak bir dirençle karşılaşıyoruz. Aslında kanunun uygulanması için böyle bir genelgenin yayımlanmasına bile gerek yoktu” dedi.

SOSYAL MEDYA BASKISI
Genelgede ifade, tutanak, belge, ses ve video kaydı gibi delillerin internet ve sosyal medya gibi platformlarda paylaşılması halinde “Gizliliğin ihlali” suçunun oluşacağına yönelik maddeye dikkat çeken Kayadelen, “Sosyal medya ile ilintili olarak sosyal medya baskısını ortadan kaldırmak için yapıldığını düşündüğümüz ‘gizliliğe riayet edilmesi ve kişinin lekelenmeme hakkının korunması’ gibi maddeler getirilmiş. Ama soruşturmalar zaten temelde kanun gereği gizli yürütülür. Bu maddenin özellikle oraya konulmasının sebebi sosyal medyadan kadınların yardım çığlığının engellenmeye çalışılması olabilir diye düşünüyorum. Ya da sosyal medya baskısını ortadan kaldırmak… Ne yapacaksınız? Diyelim ki bir kadın, sosyal medyadan bu kişi beni tehdit ediyor deyip yardım istemeye başladı diyelim. Erişimi mi engelleyeceksiniz? Ne yapacaklarını uygulamada göreceğiz. Önümüzdeki günlerde ortaya çıkacaktır” ifadelerini kullandı.



SIĞINMA EVİ DAYATMASI
Kadınların hayati tehlikesinin bulunması halinde talep aranmaksızın ‘geçici koruma altına alma’ tedbirlerinin uygulanmasının içeren maddenin temel insan haklarına aykırı olduğunun altını çizen Kayadelen, şöyle konuştu: “Olumsuz görülen bir başka madde de kadının güvenliğinin sağlanması için geçici koruma altına alınması… Bunu kadının rızası olmadan yapamazsınız. Kadınlar sığınma evinde kalmak istemiyorum derse, onu sığınma evine almanız mümkün değil. Bunu nasıl uygulayacaksınız. Buna ilişkin de net bir düzenleme yok. Kadının rızası olmadan onu bir yere kapatamazsınız. Bunu bu şekilde yapacak olursanız insan haklarına aykırı bir düzenleme olur. Sonuçta şiddet mağduru kadını bir de, ‘bu sığınma evi dahi olsa’ bir yere kapattığınızda deyim yerindeyse bunun cezaevinden bir farkı olmaz. Burada rıza kavramına öncelikle olarak dikkat edilmesi gerekiyor.”

ŞİDDET VARSA UZLAŞI OLMAZ!
İzmir Barosu’nun talepleri arasında yer alan bir başka maddeye değinen Kayadelen,  kadına şiddet davalarında uzlaşı dosyalarına sık rastladıklarını belirterek, “Kadına yönelik şiddet davalarında uzlaştırmanın kesinlikle uygulanmaması gerektiğini sürekli olarak söylüyoruz. İzmir Barosu olarak genelge yayımlanmadan önce taleplerimizi ilettiğimiz yazıda da belirtmiş olmamıza rağmen bu konuya ilişkin bir düzenleme yapılmamış. Gözlerinden mi kaçtı bilmiyoruz, gözden kaçacak bir konu da değil! Kadına yönelik şiddet vakalarında dosya uzlaşmaya gönderilmeyecek diye bir madde de ekleyebilirlerdi ama maalesef eklememişler” diye konuştu.

6284 sayılı kanunda avukatların en sık rastladığı sorunun ise ‘tebligat’ sıkıntısı olduğunun altını çizen Kayadelen, “Şiddetten kaçan kadınların sabit adresleri olmaması veya adres bildirmemesi durumunda tebligat yapılamıyor ve tebligat yapılamadığı için de koruma tedbirleri kesinleşemiyor. Kesinleşmediği için ihlallerde zorlama hapsi verilemiyor. Bu genelde ‘Farklı tebliğ yöntemlerine başvurulabileceği’ maddesine yer verilmiş ama açıklık getirilmemiş. Önemli bir adım olmakla birlikte yetersiz ve umarım uygulanır” dedi.

UMARIM OLUMLU SONUÇLARI OLUR
Genelgede eksik ve düşündürücü maddelerin yer aldığını savunan Kayadelen, “Ayrıca bizim her zaman söylediğimiz, koruma kararlarının spesifikleştirilmesi noktasında bir düzenleme var. Kopyala-yapıştır kararlar değil, her olayın özeline göre ayrı bir araştırma yap ve uygun koruma tedbiri ver… Biz bunu yıllardır söylüyoruz mahkemelerde. Ama maalesef olayın özeline uygun bir koruma kararı vermek yerine, kopyala-yapıştır kararlar veriyorlardı. Umuyoruz ki, bu noktada yapılan düzenleme bir çözüm üretir. Genelge temelde olumlu gibi gözüküyor ama uygulamayı ne kadar değiştirir veya uygulamada neleri değiştirecek bunu zamanla göreceğiz” açıklamasında bulundu.