Sayfa Yükleniyor...
Plastik atık ithalatı yasağında geri adım atılmasıyla ilgili Gürbüz, “Kararın ardında ciddi bir lobi gücü olan plastik sektörü var. Doğa, sektörün daha fazla kâr etmesi uğruna göz ardı edildi” dedi
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Türkiye’de 18 Mayıs tarihinde yayınlanan kararla plastik atıkların yaklaşık yüzde 75 gibi büyük bir oranını oluşturan etilen polimerin ithalatı yasaklanmıştı. Söz konusu kararın yürürlüğe girdiği 2 Temmuz’dan bir kaç gün sonra ise yasağa ilişkin yeni düzenleme getirildiği duyuruldu. İthalat yasağında geri adım atılması “Türkiye Avrupa’nın çöplüğü mü?” tartışmalarını da yeniden alevlendirirken, Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz kararın ardında plastik sektörünün olduğunu savundu ve “Doğa ve canlıların sağlığı plastik sektörünün daha fazla kâr etmesi uğruna göz ardı edildi” ifadelerini kullandı.
TEMEL NEDEN HAMMADDEDEN UCUZ OLMASI
Plastik kirliliği hakkındaki tartışmalar dünya çapında artarken küresel plastik atık ticareti de son yıllarda daha fazla dikkat çekiyor. Peki plastik atık ticareti nedir ve neden tartışılıyor? Gürbüz, “Plastik kullanımı her geçen yıl arttığı için atık miktarı da artıyor. Böyle giderse plastik endüstrisi 2050 yılında dünyadaki petrol tüketiminin yüzde 20’sinden sorumlu olacak. Plastik atıkları toplamak, diğer atıklardan ayrıştırmak, geri dönüşüme göndermek, yeniden ürüne çevirmek zahmetli, atığına göre de masraflı bir süreç olabilir. Her şeyden önce iyi bir altyapı istiyor. Bazı ülkelerde yeterli altyapı yok bazı ülkeler ise bu süreçle hiç uğraşmak istemiyor ve sorunu başka ülkelere göndermeyi tercih ediyor. Plastik üretimi için gereken hammaddenin petrol fiyatlarındaki artışla yükselmesi de bazı ülkeleri daha ucuz olan bu atıkları almaya yöneltiyor. Atık ticareti zengin ülkeler arasında da tesis kapasitesi gibi nedenlerle olabiliyor ama Türkiye’de temel neden, kullanılmış ve çöpe atılmış plastiklerin yeni hammaddeden ucuz olması; plastik endüstrisi böyle söylüyor” dedi.
KENDİ ATIKLARINI GERİ DÖNÜŞTÜREMEZKEN...
Gelen atıkların geri dönüşüm sürecine dahil edilip edilmediğiyle ilgili ciddi şüpheler olduğunu belirten Gürbüz “Hem de zaten sınırlı olan geri dönüşüm kapasitemiz nedeniyle ortaya çıkan soru işaretleri var. TÜİK’e göre Türkiye, belediye atıklarının sadece yüzde 12’sini geri kazanım tesislerine gönderen bir ülke. Kendi atıklarını bile toplayıp geri dönüştüremezken dışarıdan atık alması haklı olarak eleştiriliyor. Plastik üreticileri ise başka ülkelerden gelen plastik atığın yeniden hammaddeye dönüştürülmesiyle, plastik üretimi için alınan polietilene oranla kilo başına 10 TL kâr ettiklerini söylüyor. Plastik sanayicisi sadece hammaddeyi ne kadara aldığıyla ilgileniyor. Atık plastiğin dönüşümü sırasında doğaya salınan gazlar ve ortaya çıkan sağlık sorunlarıyla, harcanan enerjinin ne kadarının sübvanse edildiğiyle, elde kalan atıkların hangi çöp alanına, denize veya dereye gittiğiyle plastik üreticisi ilgilenmiyor” ifadelerini kullandı.
TEMEL SORUNU ÇÖZEMEZ
İthalat yasağında geri adım atılmasına tepki gösteren Gürbüz, atıkların, limandan fabrikaya gidene kadar çipli sistemle takip edilmesi gibi önlemlerin sorunu çözmeyeceği görüşünde: “Çevre örgütlerinin baskısıyla getirilen plastik atık ithalatı yasağı, aslında tüm plastik atıkları kapsamıyordu. Atık kodlarında oynama yapılarak, bir nevi yasadışı atık ithalatı yapıldığı konusunda da ciddi iddialar da var. İki ay sonra ise yeniden başa döndük. Bu süre içinde Türkiye’de muazzam geri dönüşüm tesisleri kurulmadı, kendi ülkemizdeki atıkları toplamayı ve evlerde atıkları ayrıştırmayı başaramadık. Plastik tüketimini azaltmayı sağlayacak yasaklar, depozito uygulaması hayata geçirilmedi. Yurt dışından daha kontrollü atık getirilmesi, tesislere gidene çipler vasıtasıyla izlenmesi temel sorunu çözemez. Atık ithalatıyla Türkiye’deki plastik atık miktarı daha da artacak.”
MÜSİLAJDAN BİLE DERS ALAMADIK
Gürbüz, “Yasağın sadece 2 ay dayanabilmesi sermaye çıkarlarının yaşama ve insan sağlığına yeni bir galibiyeti mi? Bu tartışmalı kararın perde arkasında ne yatıyor?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Bu kararın ardında Türkiye’de ciddi bir lobi gücü olan plastik sektörü var. Doğa ve canlıların sağlığı plastik sektörünün daha fazla kâr etmesi uğruna gözardı edildi. Asıl çözüm plastik tüketimini azaltmak, pet şişelere depozito uygulaması getirmek; cam, file ve kağıt gibi ambalajların kullanıldığı yerlerde plastik kullanımını yasaklamak olmalı. Plastik tüketimini azaltmazsak Türkiye’de sağlık sorunları artar, turizm bundan büyük darbe alır. Akdeniz’deki atıkların yüzde 95’i plastikten oluşuyor ve Akdeniz’e en çok plastik atık da Türkiye’den atılıyor. Denizler kirlenince plastik atıkla elde ettiğiniz kârdan daha fazla zararlar edeceğiz. Müsilaj örneğinden bile ders almadık.”
SEFERBERLİK İLAN ETSENİZ TEMİZLEYEMEZSİNİZ
Nüfus artışıyla tüm dünyada büyüyen bu sorunla nasıl mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen Gürbüz, “Bu atıkların çevreye zarar vermeden yok edilmesi mümkün değil. Yakıldığında dioksin gibi zararlı gazları havaya salabilir veya iklim krizine neden olan karbondioksiti atmosfere bırakabilirsiniz. Yapabileceğiniz en iyi şey plastik kullanımını en aza indirmek. Meyve suyunu veya suyu cam şişede de taşımak mümkün ama üreticiler bu şişeleri toplamak istemiyor. Çocukluğumda biz meşrubatları cam şişede alır, şişeye depozito öder daha sonra da o şişeyi bakkala götürerek paramızı geri alırdık. Üretici firmalar şişeleri taşıma ve yıkama gibi işlerle uğraşmadan karlarını artırmak istedikleri için plastik şişelere geçtiler. Devlet de buna seyirci kalınca depozitolu cam şişe neredeyse kalmadı, her yer plastik şişelerle doldu. Türkiye’de seferberlik ilan etseniz temizleyemezsiniz” açıklamasında bulundu.
Haber Merkezi