Sayfa Yükleniyor...
Eğitim-Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Başkanı Akıncı, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yemek zamlarını protesto eden öğrencilere karşı özel güvenlikler tarafından yapılan müdahalenin tamamen hukuksuz olduğunu iddia etti
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesinde (DEÜ) yemeğe yapılan zamların ardından başlayan olaylar artarak devam ediyor. Üniversitede geçen yıl günlük 5,80 TL olan yemek ücreti bu yıl yüzde 200'e varan oranda zam yapılarak 17 TL oldu. Yapılan bu zamları iki gündür yemekhanede çatal, bıçak sesleriyle protesto eden öğrenciler, üniversitede görev yapan özel güvenliklerin duruma müdahale etmesiyle adeta neye uğradıklarını şaşırdı. Özel güvenliklerin bu müdahalesi sonucunda toplamda 8 üniversite öğrencisi, yaka paça yemekhaneden çıkarılarak emniyet ekiplerine teslim edildi. Yapılan müdahalenin hukuksuz olduğunu iddia eden Eğitim-Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Başkanı Ümit Akıncı, üniversite öğrencilerini her koşulda desteklediklerini belirterek “Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yapılan protestolarda yasanın dışına çıkılmış, meşruiyet zeminini yitirmiş herhangi bir eylem biçimi yok. Protesto öğrencilerin en demokratik hakkı. Özel güvenliklerin öğrencileri yaka paça gözaltına almak bir yana fotoğraf veya videolarını çekme hakkı bile yok” diye konuştu.
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yemeğe yapılan fahiş zamları protesto eden öğrencilerin özel güvenlikler tarafından yaka paça alınarak emniyete teslim edilmesinin hukuksuz olduğunu iddia eden Akıncı, “Özel güvenliklerin öğrencileri yaka paça gözaltına almak bir yana fotoğraf veya videolarını çekme hakkı bile yok. Tamamen yetkileri dışında kolluk kuvvetleri gibi davrandılar. Bu işlerin yaptırımı üniversiteler başta olmak üzere başka kurumlarda da bu şekilde ilerliyor. Çünkü yasalar uygulanmadığı ve yaptırımlar olmadığı için pervasız davranabiliyorlar. Protesto öğrencilerin en demokratik hakkı. Birtakım taleplerin beraberce dile getirmesi, sorunlara dikkat çekmesi tamamen meşru ve yasal çerçevede yapılan şeyler. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yapılan protestolarda yasanın dışına çıkılmış, meşruiyet zeminini yitirmiş herhangi bir eylem biçimi yok. Fakat son dönemlerde artan her şeyi suç haline getirme ve terörize etme gibi bir durumla karşı karşıyayız. En ufak bir talebin birlikte söylenmesi artık suç haline getiriliyor. Protestolara bu şekilde tepki verilmesinin sebebi üniversitelerin tek sesli hale getirilmesinden kaynaklanıyor. Bu da aslında toplumu tek sesli hale getirilmeye çalıştıklarının bir görünümü” şeklinde konuştu.
Dokuz Eylül Üniversitesi rektörlüğünün yemeklere yapılan zamları Türkiye ekonomisindeki olumsuz gelişmelere dayandırdığını savunan Akıncı, “Barınma ve beslenme gibi en temel haklar, üniversitenin kendisine ayrılan bütçeyle gerçekleştirmesi gereken hizmetler. Bunlar kamusal olarak sunulmalı. Rektörlük her ne kadar ekonomideki kötüye gidişi bahane edip yemek hizmetlerinde kullanılan malzeme bedellerinin artmasını gösteriyor olsa da biz şunu biliyoruz; Rektörlüklere öğrencilerin beslenme, barınma gibi birtakım öğretim faaliyetleri kapsamındaki hizmetleri için merkezi bütçeden pay veriliyor. Bu bütçenin nereye ne kadar aktarılacağı rektörlüklerin inisiyatifinde. Biz bunun bir tercih meselesi olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla bu kaynakların başka yerlere aktarılması yerine öğrencilere bedelsiz yemek ya da hiç olmazsa sembolik bedel alınarak sunulmasını söylüyoruz. Eğitim-Sen olarak da yıllardır beslenme ve barınma hizmetinin öğrencilere bedelsiz olarak kamusal kaynaklarca sunulması gerektiğini savunuyoruz” diye belirtti.
Üniversite yönetimlerinin öğrenci taleplerine kulak tıkadığını iddia eden Akıncı, “Durum böyle olunca da yönetimler öğrencilerin bu toplumun çok önemli bir parçası olduğu, bu gençlerin her birinin Türkiye’nin geleceği olduğunu ve düşüncelerini özgürce söyleyebilme haklarının olduğu bilincinde olmuyorlar. Bu durum da toplumun geleceği için çok ciddi bir sorun” dedi.
İleride daha büyük sorunlara yol açılmaması için üniversite yönetimlerinin sorunlara kulak tıkamayıp yapılan uygulamalardan derhal vazgeçmesi gerektiğini belirten Akıncı, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Biz her zaman üniversitelerin çok sesliliğin yaşadığı, demokrasinin hâkim olduğu, üniversitenin temel yapısı gereği soruların sorulduğu, yanıtların beraber arandığı ve yönetimle üniversite bileşenleri arasında her zaman diyalog kanallarının açık olduğu, yönetimin kulaklarını kapamadığı bir yönetim biçimini savunuyoruz. Dolayısıyla bu yapılanlardan derhal vazgeçilip üniversiteleri bu ilkeler doğrultunda adımları atmaya davet ediyoruz.”
BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - İzmir’de tepki çeken görüntü: Tebliğciler bu kez okul önünde!
Haber Merkezi