- Gündem
- 07.05.2025 17:23
Organ Bağışı Haftası’na yönelik konuşan Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi Organ Nakli Birimi çalışanları, herkesi farkındalığa ve organ bağışı ile ilgili doğru bilgilenmeye ve bilgilendirmeye davet etti
BURCU YANAR - ÖZEL HABER
Ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgide beklemek başımıza gelmeden asla anlayamayacağımız bir olay. Belki de bekleyişlerin en acılı olanı. Organ bağışı bekleyen milyonlarca hasta bir umutla sağlıklı yaşamlarına döneceği günü bekliyor. Türkiye’de organ bağışı bekleyen hasta sayısı her geçen gün artıyor. Fakat bağışçı sayısı hala yeterli sayıya ulaşmadığından hastaların birçoğu organ beklerken hayatını kaybediyor. İzmir Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi Organ Nakli Birimi Koordinatörü İmren Yıldırım ve Sorumlu Doç.Dr. Cem Tuğmen ile bırakacağımız en güzel miras olan organ nakli ile ilgili konuştuk.
26 BİN HASTA BEKLİYOR
12 senedir Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesinde Organ Nakli Koordinatörlüğü yapan İmren Yıldırım, 3-9 Kasım tarihleri arasında Organ Bağışı Haftası olarak farkındalık yaratmak ve insanları bilinçlendirmek adına etkinliklerin yapıldığını belirterek Türkiye’de her yıl 4-5 bin hastanın organ nakli sırası beklerken hayatını kaybettiğini dile getirdi. Bu haftanın amacının insanların organ bağışına yönlendirilmesi olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Herkesin düşünmesi gereken tek bir şey var: ‘Bugün başkasının başına gelebilen yarın benim de başıma gelebilir’ olmalıdır” dedi. Organ bekleyen hasta sayısının her geçen gün arttığına değinen Yıldırım, “Türkiye’de kayıtlı olarak organ bağışı bekleyen toplam 26 bin hasta var bu rakam aslında daha da fazla” diyerek insanların ‘nasıl olsa organ bağışı bana çıkmaz’ kaygısı nedeniyle organ bağışı listesine kayıtlı olmayan hastaların da bir hayli fazla olduğunu söyledi. Türkiye’de sadece diyalize giren yaklaşık 55 bin hastanın olduğunu fakat bunların 22-23 bin kadarının organ bağışı listesinde bulunduğunu ifade eden Yıldırım, “Hastaları da organ bekleme listesine kayıt olma konusunda bilinçlendirmek gerekiyor, ileri yaş hastalında şöyle bir algı var ‘Nasıl olsa gençlere takılır bana takılmaz’ bu algıyı eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarıyla kırmamız gerekiyor. Bu hayatta bırakılacak en güzel miras organ bağışıdır. Yaptığınız bağış sayesinde bir değil birden fazla kişiye hayat verebilirsiniz ” şeklinde konuştu.
HEPİMİZ POTANSİYEL BİR ADAYIZ
Yıldırım, Türkiye’de diyabet ve hipertansiyon hastalığının fazlalığına dikkat çekerek “Hepimiz böbrek bekleyen hasta olma konusunda adayız” dedi. Türkiye’de organ bağışının yüzde 20 civarlarında ve çok düşük olduğunu belirten Yıldırım, İspanya’nın bu konuda bir hayli önde olduğunu ve kadavradaki bağış oranlarının yüzde 70-80 arasında olduğunu söyleyerek “Bağışçı az olduğu için Türkiye’de organ bekleyen hasta listesi giderek büyüyor” ifadelerine yer verdi. Solunum cihazı bulunan her hastanede bir organ nakli koordinatörü olma zorunluluğunun olduğunu söyleyen Yıldırım, beyin ölümü gerçekleştikten sonra koordinatörlerin giderek ailelerle görüştüğünü ancak ailelerin o duygu durum içerisinde buna pek yanaşmadıklarını ifade etti. Organ bağışından bahsedebilmemiz için öncelikle beyin ölümünün gerçekleşmesi gerekiyor diyen Yıldırım, kişinin beyin fonksiyonlarının tamamen durmasıyla beyin ölümünün gerçekleştiğini, kişi herhangi bir yerde evde ya da sokakta öldüyse organ bağışından bahsetmenin mümkün olmadığını dile getirdi.
SİSTEM NASIL İŞLİYOR
Yıldırım Türkiye’de organ bağışı siteminin işleyişini şu ifadelerle anlattı: “Türkiye’de Ulusal Koordinasyon Sistemi dediğimiz Ankara’daki bir yapı ile sistem işleyişi gerçekleşiyor. Bu sistemde hiçbir torpil geçmez, zengin, fakir, genç, yaşlı veya cinsiyet ayrımı yapılmaz. Bir hasta organ bağışı yaptığı zaman tüm bilgileri sisteme girilerek Ankara’ya gönderiliyor. Hasta ile ilgili testler yapıldıktan sonra her organ için farklı dağıtım şekilleri uygulanıyor. Örneğin bir organ nakli için öncelikle doku tipine bakılıyor ve o organ için hangi hastalar uygun ise sadece onların ismi çıkıyor. Hastaya nakilin gerçekleştirilebilmesi için öncelikle kan grubu daha sonra doku uyumu gerekli. Karaciğer, kalp gibi organlarda sadece kan grubu uyumu yeterli.”
“YASALAR DEĞİŞMELİ”
Organ Nakli Birimi’nin sorumluluğunu yürüten Doç.Dr. Cem Tuğmen ise, organ bağışı konusuna “Ülkemizde adı konulmamış bir sorun” olarak dikkat çekmek istediğini belirterek “Bu konuda yapılacak çalışmalarla halkın organ bağışına olumlu bakmasını sağmak lazım. Mevcut yasalara göre bir kişi sağlığında organlarını bağışlamış olsa bile ailesi buna izin vermediği takdirde organları alınamıyor. Maalesef ülkemizde bu kadar bağış bekleyen hasta varken bu sebeple bağışçı sayısı yeterli olmuyor” şeklinde konuştu. En önemli ikna edici faaliyetlerin din görevlilerine düştüğünü belirten Tuğmen, “Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede kanaat önderleri ve din adamlarının yapacağı telkinler, ibadetler sırasında verecekleri vaazlar bu olaya bakış açısını değiştirebilir. Çünkü halkımız din adamlarının öğütlerine daha çok önem veriyor. Bu konuda diyanet işleri başkanlığına bir miktar görev düşüyor özellikle cuma hutbelerinde organ bağışının önemine dikkat çekebilirler, bilgilendirici nitelikte yapılan kamu spotlarında rol alabilirler ve bağış kampanyalarına olumlu baktıklarını belli edebilirler” dedi. Tuğmen ayrıca, beyin ölümlerinin tespiti bakımından da yoğun bakımda çalışan hekimlere bir miktar görev düştüğünü ve beyin ölümünün tespiti konusunda da çağdaş ülkelerin gerisinde olduklarını söyledi.