“Osmanlı adabını yaşayalım”

Ege’de Bugün Gazetesi olarak Osmanlı Kültür Derneği’ni ve bünyesinde bulunan İzmir Mehteran Takımı’nı ziyaret ettik. İzmir Mehteran Takımı Başkanı Özcan Moran ile gerçekleştirdiğimiz samimi söyleşiyi siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz


  • Oluşturulma Tarihi : 13.01.2015 08:42
  • Güncelleme Tarihi : 13.01.2015 08:42
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Osmanlı adabını yaşayalım”

DAVUT İPEK

 Sayın Başkan, öncelikle mehteranın tarihinden biraz bahsedelim. Mehteran hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Mehteranın tarihi değişik rivayetlere dayanıyor. Mehteran Osmanlı’nın ve şu an ülkemizin önemli bir parçasıdır. Eskiden savaşlar, mehteranın vermiş olduğu şevk ve galeyanla cümbüş yerine dönermiş. Askerler, mehteran takımının çaldığı marşlarla saldırıya geçer ve Allah Allah nidalarıyla o coşkuyu had safhada yaşarlardı. O dönemdeki mehteran takımları beş bin tane davul ile aynı anda çalınan marşlarla savaş anını düşmana resmen yaşatırlardı. Bugün Basmane’de çalınan bir mehteran marşının Balçova’dan duyulduğunu düşünün. İşte o dönemde mehteran böylesine büyük bir etkiyle savaşlarda yerini alırdı. Zaten Osmanlı’daki savaş adapları da farklıydı. Mesela bir savaşa girilmeden önce randevulaşılırdı. Örneğin Pazar günü sabah 09.00’da sizinle filan yerde savaşacağız gibi. Osmanlı o kadar zeki bir yapıya sahipmiş ki Pazar günü savaş yapılacak alana cuma gününden gidermiş. Savaş alanında mehter takımı marşlar çalarmış ve savaş gününe kadar bu böyle devam edermiş. Zaten savaş günü geldiğinde düşman, çalınan o marşların yüksek sesinden dolayı psikolojik olarak çökermiş. ‘Eğer bandoları böyleyse kim bilir askerleri nasıldır’ deyip savaş alanında anahtar teslim ederlermiş. Ama biz bugün maalesef değerlerimizi bilmiyoruz. Mehteran takımını özel günlerde, düğünlerde, sünnetlerde gösteri yapmaları için kurulmuş gruplar olarak görenler var. Ama bu asla böyle değildir. Mehteran takımı dünyada kurulmuş olan ilk erkek sesli bandodur. Yani bugünün İngiltere’si, Fransa’sı veya Almanya’sı Osmanlı Mehteran Takımı’ndan esinlenerek kendi bandolarını, senfonilerini kurmuşlardır. Biz bu işi yaparken onurla, gururla yapıyoruz. Eskiden mehteran takımı dediğin zaman saygıyla anılırmış. Mehteran çok farklı bir şeydir. Mehteran kostümleri giyilmeden abdest alınır. Çünkü okuduğumuz her marşta Allah adı var. Allah’ın adını ağıza almadan önce besleme çekeriz. Ayrıca bizim giydiğimiz her kostümün bir anlamı vardır. Mesela yeniçerilerin kafalarına giymiş oldukları börk isimli başlık, onların kefenleridir. Çoğu insan bunu bilmez. Öldükleri zaman o başlığın örtüsüyle kefenlenirlermiş. O insanların çoğu savaşlara şehit olmak için giderlerdi. ‘Rabbim beni şehit et, o şerefe nail et’ diye savaşa giderlermiş. Şimdiki anlayışla o zamanın anlayışı arasındaki farkı siz düşünün. Şu an bile bazen programlarda bizi gören bazı insanlar ‘siz kimsiniz’ diye sorduklarında mehteran takımıyız demiyorum, ‘biz Osmanlıyız’ diyorum. Osmanlı’dan günümüze kalan tek şey mehteran takımıdır. Bir folklor ekibi ya da bir senfoni Osmanlı’yı temsil etmez. O anları gösterilerimizde yaşamak, bizim için onur vericidir. Osmanlı, çok iyi işler yapmıştır, onlar bizim ecdadımızdır. Önemli olan bizim Osmanlı adabıyla yaşayıp yaşamadığımızdır. Tartışılması gereken en başında bu gelmektedir. Ben Osmanlı torunuyum demek, Elhamdülillah Müslümanım demek değildir. Osmanlı torunu olmak bir onurdur, gururdur. Nasıl ki bir evlat babasıyla, atalarıyla gurur duyuyorsa, Allah’ın kulu olduğumuz için nasıl hamd ediyorsak, nasıl ki peygamberimizi anarken salavat çekiyorsak, Osmanlı torunları olduğumuz için de hamdolsun diyebilmeliyiz. Ama maalesef ki Osmanlı’yı bilmiyoruz, Osmanlı’yı ihmal ediyoruz. Osmanlı kültürünü bilmeden o kültürü yaşamaya çalışamayız.

 İzmir’de mehteran takımına bakış açısı ne durumda? İstediğiniz desteği alabiliyor musunuz?

Biz beş yıldan beri İzmir’i temsil eden tek mehteran takımıyız. Belediyeler, valilik, kültür müdürlükleri gibi kurumlardan hiçbir şekilde maddi destek istemedik. Çünkü bizler kendi bütçemizle bir şekilde ayakta durmaya çalışıyoruz. Arkadaşlarımız kendi bütçeleriyle elbiselerini dikiyor, ayakkabıları söküldüğünde kendileri tamir ediyor. Bizim kimseden maddi bir talebimiz olmadı şimdiye kadar. Biz, İzmir’i temsil eden tek mehter ekibi olarak sadece çalışmalarımızı yürütebileceğimiz bir yer istiyoruz. Şimdiye kadar hiçbir kurum bize bu konuda destek olmadı. Neden bir İzmir’in Kurtuluşunun kutlama etkinliklerinde mehteran takımı gösteri yapmasın? Savaşlarımızda hep büyük bir rol almış olan mehteran takımını temsilen bizlerin bu tür gösterilerde yer alması için neden bir yol açmıyorlar? Evrak sunmalardan, bireysel görüşmelere kadar her türlü şekilde başvurularımızı yaptık, fakat şimdiye kadar en ufak bir destek dahi göremedik. Ama umudumuz var. Bize destek çıkanlar olursa biz daha da büyürüz. Bizim amacımız şarlatanlık yapmak değildir. Biz büyük işler başarmak için çalışıyoruz. Yalnızca Türkiye topraklarında değil tüm dünyada ülkemizi onurla, gururla ve başarıyla temsil edebileceğimizi biliyoruz. Ama bunlar için de elbette destek şart. Birilerinin yol açması, destek olması, arkanızdayız demesi lazım.

 İzmir Mehteran Takımı’nın kuruluş süreci nasıl gerçekleşti?

Benim mehteranlığım dokuz yaşımda başladı. Babadan mehterciyim ben. Babam mehtere gittiğinde henüz dokuz yaşındaydım ve beni maskot olarak çıkarırlardı gösterilere. Oradan beynimize mehteran anlayışı işlemiş oldu zaten. Yolda yürürken bazı insanlar şarkı söyler, bizler marş söyleriz. Ben bir mehteran gösterisine tanık oldum ve kendim utandım. Çünkü mehteranın bu olmaması gerektiğini düşündüm. Mehteran olacaksa adam gibi adam olmalı ve o heybeti ağırlığı, kostümü taşıyabilmeli. Derken üç beş arkadaş bir araya geldiğimizde bu konuyu konuştuk. Bir mehteran takımı kurabileceğimizi söyledik ve İzmir’in ilk ve tek mehteran takımı olan İzmir Mehteran Takımı’nı 2010 yılında kurduk. Bizden önce de mehteran takımı kurulmaya çalışılmış fakat bazı nedenlerle kurulamamış. Bizler ise inatla, hırsla o mehteran takımını kurma çalışmalarına girdik. Gecenin geç saatlerine kadar eğitimler verdik, marşları öğrettik, makamları konuştuk, yürüyüşlerimizi okul bahçelerinde geç saatlere kadar çalıştık. Şu anda bizim 132 üyemiz var. Bizler maddi olarak bir beklenti içerisine girmiyoruz, bunu tekrar tekrar söylemek istiyorum. Bizim onurlu yaşamımız doğrultusunda mehteran takımımızı nasıl daha iyi seviyelere çıkarabiliriz diye konuşmamız lazım.

 Size göre mehteranın ve Osmanlı’nın son dönemlerde gündemde büyük yer tutmasının sebepleri nelerdir?

Biz İzmir Mehteran Takımı olarak hiçbir şekilde siyasi konularda yer almıyoruz. Ekibimizde her türlü görüşe sahip, her türlü etnik kökene sahip üyemiz var. Hepsi de birbirinden değerli insanlardır. Bizler siyasi anlamda bir var olma çabasına hiçbir zaman girmedik. Tamamen yaptığımız işle göz önüne çıkmak ve Osmanlı’yı, Osmanlı Kültürü’nü elimizden geldiğince en iyi şekilde temsil edebilmek için çalışıyoruz. Bu yüzden siyasetle bir ilgimizin olmadığını en başta belirtmek isterim. Onun dışında elbette son dönemlerde Osmanlı’nın, Osmanlı Kültürünün veya mehteranın bu denli ilgi görmesinde günümüz hükümetinin bir etkisinin olduğundan söz edebiliriz. Hatta birçok filmin ve dizinin Osmanlı Kültürünü işlemesi de buna örnek gösterilebilir. Bugün Ankaraspor dahi Osmanlıspor oldu. Bunda hükümetin etkisi vardır muhakkak. Ama birçok kültür sanat etkinliğine, spora veya farklı alanlardaki faaliyetlere verilen desteğin bize de verilmesini isterdik elbette. Ne yazık ki şimdiye kadar İzmir’in ilk ve tek mehteran takımı olarak bu desteği göremedik.

 Günümüzde mehteran ne yapar?

Bu çok güzel bir soru aslında. Fakat durum içler acısı. Neden mi içler acısı? Bugün biri oğlunun sünnetini yapacak ve mehteran takımı eşliğinde yapmak istiyor. Elbette bu bir onurdur, gururdur. Fakat mehteran takımını sadece düğünde ya da sünnette gösteri düzenleyecek bir bando ekibi olarak görmek gibi bir şey oluyor bu. Ben isterim ki mehteran takımı normal konserler versin. İnsanlar gelip izlerken duygulansın, o yılları yaşasın. ‘Benim ecdadım buymuş, vay be’ desin. Biz geçen sene bir programa gittik, Güzelbahçe taraflarında. Çalmaya başladık ve her şey çok güzel gidiyordu. Bir müddet sonra insanlardan şikayetler gelmeye başladı. ‘Yeter be kardeşim, ne bu gürültü, kesin şunu’ diyen insanlar oldu. Bu bizim için büyük bir ayıptır. Bu o kadar bencilce ve düşüncesizce bir hareketti ki kendimiz utandık resmen. Şikayet eden vatandaşlara ise ‘kusura bakmayın, Osmanlı’dan rahatsız oluyorsanız size söyleyecek hiçbir lafım yok’ dedim. Bugün mehter takımı olarak sünnetlere, düğünlere açılışlara gidiyoruz. Ama bir konser veremiyoruz. Konserler mutlaka olmalı. Devletin veya belediyelerin de bize bu konuda bizlere yardım etmesi lazım. Bize konser imkanları verilsin ve yirmi beş otuz kişiyle verdiğimiz etkinlikleri elli kişilik ekiplerle konserlere taşıyalım. İnsanlara o heybeti gösterelim, o heyecanı yaşatalım, mehteranın güzelliklerini, Osmanlı’nın güzelliklerini insanlara yaşatalım. İlgili makamlar bu konuda bize elini uzatsın. Biz gerekli desteği görelim ki; onlar da insanların bakış açılarının nasıl değiştiğini, insanların birbirlerine nasıl destek olduklarını görsünler. İnşallah bundan sonra o desteği görürüz.

 Proje ve planlarınızdan bahseder misiniz?

Birçok projemiz var elbette. Özellikle bir ‘Osmanlı Köyü’ projemiz var ki çok güzel bir proje bu. Bunun proje olarak kalmaması lazım, hayata geçirilmesi gerekiyor bence. Bir fuar şeklinde uygun bir alana kurulacak olan bu köy bir ay kadar ziyaretçilerini ağırlasa güzel olmaz mı? Devlet, belediye ya da Kültür Bakanlığı bize destek çıkarsa, biz elimizden geldiği kadar yurt dışından gelen turistlere Osmanlı Kültürü’nün nasıl olduğunu gösteririz. Öyle bir köy düşünün ki; bir kilimci, bir nalbant, bir kalaycı, bir bakırcı Osmanlı dönemindeki gibi küçük dükkanlarında işlerini yapıyor. Ayşe Teyze inek sağıyor ve sütten yoğurt, ayran, lor, tereyağı, kaymak yapıyor. Emine Teyze bir kenara oturmuş gözleme yaparken köyü ziyaret eden misafirlere, yerli ve yabancı turistlere ikram ediyor. Folklor ekipleri bir köşede oyunlarını sergiliyor. Diğer yandan yeşil bir alanda pehlivanlar yağlı güreşler yapıyor. Bir tarafta semazenler dönerken diğer yandan genç kızlarımız el işçiliği ile yaptıkları ürünleri sergiliyor. Demirciler demir döğerken tüm misafirler bir kılıç yapımına şahit oluyor. Yerli ve yabancı turistlerin buraları gezerken yaşayacakları heyecanı bir düşünün. Ama bunun hayata geçmesi için elbette desteğe ihtiyaç var. Maalesef bir desteğin olmaması elimizi kolumuzu bağlıyor. Bu gerçekten çok güzel bir proje. Birlik beraberliğin en iyi şekilde yaşanabileceği bir proje. Planladığımız çok şey var elbette ama maalesef desteğimiz yok. İzmir son derece önemli bir kent. Ama maalesef İzmir’de yeteri kadar tanıtım yapılmıyor. Biz İzmir’e bir nebze de olsa destek olmak istiyoruz. Ama İzmir bize destek olmadığı, bizi görmediği sürece maalesef güzel projeler de hayata geçemiyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi bize destek olmadığı sürece, ne yazık ki İzmir Mehteran Takımı düğünlere, sünnetlere gitmekten başka bir yere gidemez. Ancak insanlar bizleri düğünlerde ve sünnetlerde görür, ‘siz mehter takımısınız demek ki’ derler ve orada biter her şey. Biz ise Osmanlı torunuyuz deyip, gururlu ve onurlu bir şekilde ayağa kalkmak istiyoruz.

 İzmir Mehteran Takımı olarak nasıl bir desteğe ihtiyacınız var?

Biz kendimizden eminiz ve iddialıyız. Belediye bize çalışabileceğimiz bir yer versin. Çalışmalarımızı yapalım hatta kendileri de gelip seyretsinler. Kendileri de karar versinler, beğenirlerse beğendiklerini söylesinler. Eğer beğenmezlerse de ‘kusura bakmayın siz İzmir’i temsil edemezsiniz’ desinler ve bizim önümüzü kapatsınlar. O saatten sonra önemli değil. Ama biz iddialıyız, kendimize güveniyoruz. Biz şu anda Ege Bölgesi’nin en iyisi olduğumuzu iddia ediyoruz. Üstelik hiçbir şekilde destek almıyoruz. Bize destek sağlandığı takdirde Türkiye’nin her yerinde hatta yurtdışında dahi İzmir’i başarıyla, gururla ve onurla temsil edebiliriz. Bizim arkamızda bir destek olmalı. Asla ve asla maddi anlamda destek istemiyoruz. Bir çalışma yeri ve manevi anlamda bizleri motivasyon edebilecek destek istiyoruz.

 Osmanlı Kültürü günümüzde daha iyi nasıl anlatılabilir?

Aslında bunu büyüklerimiz de düşünüyordur muhakkak. Eskiden kalma bazı ananelerimiz var bizim. Mesela Ahilik Haftası… Osmanlı’da bir esnaf çay ve şeker satıyor diyelim. O esnafa gidip bana bir kilo çay ve bir kilo şeker ver dediğinizde, o esnaf size sadece çay verirmiş. Şekeri de siftah yapmadığı gerekçesiyle yan tarafta bulunan esnaftan almanızı söylermiş. Fakat şu andaki sistem nedir? Ben size şeker beş lira dersem yan tarafta bulunan komşu esnaf ‘gel ben sana üç liradan veririm’ diyor. Biz neden bu kadar değiştik? Öncelikle bizim bu adabı, edebi yakalamamız lazım. Rabbim herkesin rızkını ayırmıştır. Herkesin nasibi ayrıdır. Osmanlı Kültürü; ‘ben aldıktan sonra komşum da alsın’ diyebilmektir. Adap, edep ve terbiye…

 Osmanlı’da olan ve günümüzde de olması gerektiğini düşündüğünüz şeyler nelerdir?

Tek kelimeyle; her şey. Osmanlı adabıyla yaşadığımız hiçbir şey yok ki. Bir vatandaş olarak Osmanlı’nın şu özelliğini yaşıyorum, yaşatıyorum diyebilir misiniz bana? Hayır. Çünkü öyle bir imkan, öyle bir durum ortada yok. Ama hayat şartları onu istiyor. Bugün cumadan cumaya namaza gidebiliyorsak gidiyoruz. Tabi bunlar hep bahane. Bahanelerin arkasına sığınan insanlar olduk maalesef. Açıkçası bugün Osmanlı’yı taşıyamıyoruz.

 Son dönemlerdeki Osmanlıca tartışmaları için bir şeyler söylemek ister misiniz?

Daha önce de söylediğim gibi siyasi konularda yer almayan ve yer almak da istemeyen bir ekibiz. Ama bu soruya şahsi olarak bir cevap vermem gerekirse bence Osmanlıca öğrenmek isteyen öğrensin. Ben şu an Kürtçe’de veya Arapça’da birkaç kelime biliyorsam bunu bir kültür olarak tanımlarım ve bu benim hoşuma gider. Bir lisan bir insan, iki lisan iki insandır. Ben Osmanlıca öğrenmenin kimseye zarar getirmeyeceği aşikardır. Bir zararı olmayacağı gibi güzel bir getirisi de olur. Belki Osmanlıcayı öğrenen çocuklar gençler, kültürümüzü daha da merak edecekler ve okumaya, anlamaya başlayacaklar. Bunun kime ne zararı olabilir ki?

 Okurlarımıza ve vatandaşlarımıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Öncelikle size ve gazeteniz Ege’de Bugün’e çok teşekkür ederim. Kapımız herkese sonuna kadar açık. Vatandaşlarımız gelsinler, bir çayımızı içsinler, sohbet edelim. Osmanlı Kültürü’nü yaşasın insanlarımız. Yaşamaya çalışsınlar ve o güzellikleri hep beraber yaşayalım.

Bu kitaplar Fatih'tir; Selim'dir Süleyman'dır 

Şu mihrap Sinanüddin şu minare Sinan'dır. 
Haydi, artık uyuyan destanını uyandır. 
El de sensin, dil de sen, gönüldesin baştasın. 
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.

Haber Merkezi