Sayfa Yükleniyor...
Salgına karşı ön cephede mücadele eden İzmirli hekim Burcu Çoban, hastaları iyileştirmek için fedakarca çalışırken, çektiği fotoğraflarla da pandemi sürecinin görsel belleğine katkı koyuyor
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Koronavirüs salgınına karşı ön cephede savaşan sağlık çalışanları, hastaları iyileştirmek için canları pahasına mücadele ediyor. Onlardan biri olan İzmirli hekim Burcu Çoban, herkesin farklı yollarla direndiği korona günlerine fotoğrafla karşı koymaya çalışanlardan… Salgının başından bu yana büyük bir hastanenin pandemi servisinde görev yapan Çoban, hastaları hayatta tutmak için fedakarca çalışırken, çektiği fotoğraflarla da pandemi sürecinin görsel belleğine katkı koyuyor. Sürecin en yakın tanığı olarak ölümsüzleştirdiği anları sosyal medya hesabından paylaşan Çoban, sağlık çalışanlarının yoğun ve zorlu mesaisini gözler önüne seriyor.
ZAMANLA TUTKU HALİNE GELDİ
İzmir’de yaşayan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Burcu Çoban, fotoğraf sanatına olan ilgisinden bahsederek, “İnsanları gözlemlemeyi ve fotoğraf çekmeyi hep sevdim ancak ilgimi son iki yılda daha çok fark ettim. İnsan ilişkilerinin ön planda olduğu bir meslek grubundayım ve bu bazen yorucu olabiliyor. İş hayatındaki stresimi biraz olsun uzaklaştırabilmek için bir arayışa girdim. Bu istekle başladım fotoğrafa aslında… İzmir’de bir görsel sanatlar atölyesine kayıt olarak önce temel fotoğrafçılık ve kompozisyon eğitimi ardından sanat akımları üzerine eğitim aldım. Ardından proje sınıfımızla birlikte Aralık 2019’da ‘İzin verin! Biraz da hayal kurayım!’ isimli sergimizle eğitim sürecini tamamladık. Basit bir boş zaman aktivitesi olarak başladığım fotoğraf, vazgeçilmez bir hobi, hatta daha ötesinde bir tutku haline geldi” dedi.
İLK ZAMANLAR HEPİMİZ ŞAŞKINDIK
Salgın sürecinde yaşadıklarını, ‘İlk zamanlar hepimiz çok şaşkındık, idrak edemiyorduk’ diyerek anlatan Çoban, “Aklımızda herkes gibi onlarca soru vardı. Hemen hemen her akşam saatlerce ya kendi aramızda ya da hocalarımızla süreci konuşuyor, diğer hastanelerde yaşanılanları öğrenmeye çalışıyorduk. Pandemi servimizi açtığımızda ilk hastamız çok sevdiğimiz değerli bir hocamızdı (gayet sağlıklı bir şekilde taburcu ettik). Sonrasında peşi sıra hastalar yatmaya başladı, haliyle bizler de yoğun çalışma saatleri içerisine girdik. Eve geliyor uyuyor, sağlıklı beslenmeye çalışıyor, ailemizle telefonla konuşuyor, akşam pandemi hakkında tartışıyor, birbirimize yeni çıkan kılavuzları ve makaleleri gönderiyor, onları okuyor, uyuyor ve tekrar nöbete gidiyorduk” ifadelerini kullandı.
ZORLU MESAİYİ GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR
Bir yandan salgın ile mücadelede ön cephede mücadele verirken bir yandan da pandemi sürecinin görsel belleğine fotoğraf ile katkı koyan Çoban, şunları söyledi: “Tarih, kara veba, kolera, İspanyol gribi gibi oldukça yıkıcı pandemilere tanıklık etmiş. Yaşamımız boyunca böylesine bir salgın hastalığı yaşıyor olmamız aslında çok değerli bir şanssızlık. Fotoğraf anı donduran, ölümsüzleştiren, üzerinde saatlerce kafa yorabileceğiniz eşsiz bir belge aynı zamanda. Beni kamçılayan en önemli unsur buydu. Çekeceğim fotoğrafların bundan belki 50-100 yıl sonrasına aktarılacak olmasını ve o dönem yaşayan insanların bu fotoğraflara bakarak neler yaşadığımız hakkında fikir sahibi olabileceğini düşünmek beni heveslendirdi ve heyecanlandırdı. Fikri sunduğumda hastanemizin idari birimindeki hocalarımızdan da destek gördüm, gerekli izinler sorunsuz bir şekilde alındı.”
STRES VE KAYGILARIMI AZALTTI
Yoğun ve zorlu mesainin getirdiği olumsuz etkilerden fotoğraf üreterek kurtulduğunu söyleyen Çoban, “Özellikle pandemi sürecinin başlarında çok yoğun çalışma saatlerimiz vardı, hastalık yeniydi ve olgunlaşmış deneyimlerimiz yoktu, bu yüzden hepimiz tedirgindik, korkuyorduk. Ailelerimizle görüşemiyorduk, yaşlı aile üyeleriyle birlikte yaşayan arkadaşlarımız konuk evlerinde kalıyordu. Bu yalnızlaşma hepimize zor geliyordu. Tüm bu karmaşık duygularımın içinde fotoğraf çekmek, stres ve kaygımı azaltmış, beni sakinleştirmişti. Faydalı bir iş yapıyor olma düşüncesi adeta detoks gibiydi. Bizler devamlı aynı ortam içinde, aynı döngüyle çalışıyoruz; mesaimiz başlıyor, bitiyor, nöbete geçiyoruz, nöbet bitiyor ve ertesi gün tekrar mesai başlıyor ve belki de bu yüzden bir süre sonra hastanede fotoğrafladığım manzaralar bize normal geliyor olabilir. Ancak çoğu insan pandemi polikliniklerinde, servislerinde ve yoğun bakımlarda yaşanılanları merak ediyor ve bu fotoğraflar onlarda büyük bir ilgi uyandırıyor, devamını görmek istiyorlar. Bundan sonrasında hastane çekimlerinin yanı sıra, pandeminin sosyal hayatımıza olan etkisiyle ilgili bir proje geliştirerek onu hayata geçirmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi