Pandemi servisi doktoru: Tuvalete gitmeye bile zamanımız olmuyor!

İzmir’de büyük bir hastanenin pandemi servisinde görev yapan hekim, soluksuz maratonda yaşadıklarını anlattı: “Bazen gün içerisinde hiç yemek yemediğimizi hatırlıyoruz, hatta bazen hiç su içmediğimizi ve tuvalete gitmediğimizi…”


  • Oluşturulma Tarihi : 02.10.2020 07:14
  • Güncelleme Tarihi : 02.10.2020 07:14
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Pandemi servisi doktoru: Tuvalete gitmeye bile zamanımız olmuyor!

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Günlük tespit edilen pozitif hasta sayısı ve can kaybındaki artış ülke genelinde tedirginliğe yol açarken, sağlık emekçileri ise canla başla, stresle ve bitmeyen bir enerjiyle hastaları iyileştirmek için çalışıyorlar. Salgının başından bu yana İzmir’de büyük bir hastanenin pandemi servisinde görev yapan hekim, soluksuz maratonda yaşadıklarını anlattı. Haberde isim ve kurum bilgisinin yer almamasını isteyen hekim, serviste sergiledikleri fedakar çalışmalardan, “Servisimizde bütün gün boş kalan yatak olmuyor. Boşalan yataklarımıza gün içerisinde poliklinikten veya acil servisten mutlaka hasta yatışı oluyor. Bazen boş yatağı olan başka pandemi hastanelerine hasta sevk etmek durumunda kalıyoruz. Yemek yemek yetiştirilmesi gereken işlerin yanında daha ikincil planda kalıyor. Bazen gün içerisinde hiç yemek yemediğimizi hatırlıyoruz, hatta bazen hiç su içmediğimizi ve tuvalete gitmediğimizi… Özellikle devamlı ekipmanlar içinde olmamız tuvalet ihtiyacımızı gidermekte daha da zorluk yaşatıyor” sözleriyle bahsetti.



KARMAŞIK DUYGULAR İÇERİSİNDEYİZ
Serviste nasıl bir mücadele, acı ve telaş olduğunu anlatan hekim, “Serviste hem bizler hem de yatan hastalarımız, birçok karmaşık duygu içinde oluyoruz. Korku, isyankarlık, sabırsızlık ile faydalı olabilmenin verdiği haz, sabır ve umut… Bazı hastalarımız haftalarca hatta aylarca servislerde veya yoğun bakımda takip edilebiliyor. Hasta yakınlarının bile umudunu kaybettiği, geri dönüşün olmadığını düşündüğü noktada, bazı hastalarımızı hayata kazandırabildik. Aslında hem sağlık personelleri hem de hastalar için umudu kaybetmemek ve motivasyonu yüksek tutmak çok önemli. Hastalık zaten korkutucu, bir yandan da medyada süreçle ilgili fikirlerini bilimsel temeli olmadan cesurca ifade eden insanlar görüyorum. Yanlış anlaşılmaya açık birçok açıklama yapıyorlar. Bunlar hastalığa olan korkuyu arttırabiliyor, kişilerde kaygı bozukluğu oluşturabiliyor, hastalık ve önlemleriyle ilgili farklı inanışları doğurabiliyor” dedi.



YEMEK YEMEYİ UNUTUYORUZ
Pandemi servisinde hızlı bir hasta yatış ve taburculuk sirkülasyonu olduğunu söyleyen hekim, “Servisimizde bütün gün boş kalan yatak olmuyor. Boşalan yataklarımıza gün içerisinde poliklinikten veya acil servisten mutlaka hasta yatışı oluyor. Bazen boş yatağı olan başka pandemi hastanelerine hasta sevk etmek durumunda kalıyoruz. Polikliniklerde değerlendirdiğimiz, genel durumu iyi, akciğer bulgusu olmayan ve ev izolasyonu konusunda bilinçli olacağı öngörülen hastaları da tedavisini düzenleyerek eve gönderiyoruz. Yemeklerimiz doktor odalarına geliyor ancak çoğu zaman ya yemeyi unutuyor ya da erteliyoruz. Yemek yemek yetiştirilmesi gereken işlerin yanında daha ikincil planda kalıyor. Bazen gün içerisinde hiç yemek yemediğimizi hatırlıyoruz, hatta bazen hiç su içmediğimizi ve tuvalete gitmediğimizi… Özellikle devamlı ekipmanlar içinde olmamız tuvalet ihtiyacımızı gidermekte daha da zorluk yaşatıyor” ifadelerini kullandı.

UYUTUN BENİ, ACI ÇEKMEYEYİM!
Süreçte birçok duygusal sınavdan geçtiklerini anlatan hekim, “Hastalardan duyduklarınız daha çok neler? Ummadığınız bir kayıp ya da mucize bir kurtuluş yaşadınız mı?” sorularına ise şöyle yanıt verdi: “Taburcu olmaktan korkuyorum, biraz daha yatsam!’ diyen de oluyor, ‘İnekleri sağacak kimse yok, taburcu edin artık beni hocam işler birikti’ diyen de…  ‘Başıma gelene kadar inanmazdım’ diyen de oluyor ‘Nereden bulaştı anlamadım, o kadar da dikkat ediyordum’ diyen de… Yıllardır içtiği sigaraya lanet eden de oluyor, gittiği komşu ziyaretinden pişmanlık duyan da… ‘Ölecek miyim?’ sorusunda ya da ‘Hocam makineye bağlayacaksanız uyutun beni, acı çekmeyeyim’ isteğinde, hissedilen çift taraflı çaresizlik gerçekten zorlayıcı olabiliyor. Hastalarımızla duygusal bağlarımızın en üst seviyede olduğu yer belki de pandemi servisleri şu an... Onların moralini yüksek tutmak zorundayız, bu her hastalıkta olduğu gibi COVID-19 salgınında da bu büyük önem taşıyor. Servislere bulaş riski sebebiyle hasta yakınlarını almak yasak. Hastalar tek kişilik odalarda kalıyorlar. Bir süre sonra çoğunda depresif duygu durumu gelişiyor, psikolojik destek almak zorunda kalabiliyoruz. Kızını, oğlunu, eşini, torununu görmek isteyen, onlarla konuşmak isteyen hastalarımız oluyor, ‘Öleceğimi biliyorum doktor, son isteğim’ diyorlar… Bu hastalık gerçek! Kötüleşmesini beklemediğimiz genç hastalarımız oldu, elimizden gelen tüm müdahalelerle kurtaramadığımız ve geride büyük bir yıkım bırakan... Ya da yoğun bakımda haftalarca entübe takip edilip sonrasında taburcu olan çok ileri yaş hastalarımız oldu… Bazı insanlar hala daha inanmıyor ya da inanmak istemiyor, salgın malgın yok diyorlar… Akıl alacak gibi değil, birebir hastanede bu süreci yaşadıktan sonra bu cümleleri duymak tahammül sınırlarımızı zorluyor.”

HASTALARLA KURDUĞUMUZ EMPATİ ZORLUYOR
Bu zorlu mücadelenin en kabus ve en güzel gününü anlatan hekim, “En zor gün, ilk gündü! Pandemi servisinin açıldığı o kaotik gün ve ard arda yatan hastalar… Ne yapacağımız konusundaki bilinmezlik, zarar verme korkusu. Bir dönem ise servisteki hasta sayımız sıfıra düşmüştü. İşte en güzel gün, servisimizdeki son hastamızı, 70’li yaşlarda bir kadın hastamızdı, onu alkışlarla taburcu ettiğimiz gündü. Aslında başlarda çok isyankar ve sinirliydim, 8 ayın sonunda üzerimde, ‘Madem bitmiyor o zaman onunla yaşamaya alışmalıyım’ kabullenişi var. Serviste virüs kapan çalışma arkadaşlarımız oldu. Tamamı iyileşti ancak servis izlemleri boyunca hastalığın oluşturduğu solunum sıkıntısı ve yaygın halsizlik sebebiyle birçoğu ne kadar soğukkanlı kalmaya çalışsa da panik halindeydi ve iyileştikten sonra bazılarında kaygı bozukluğu devam etti. Servislere belli ekipmanları giyerek girmek zorunlu ve saatlerce o ekipmanların içinde durmak fiziksel olarak çok zorlayıcı. Ayrıca bazı hastalarla kurduğumuz empati de zorluyor. Sürecin başında, servislerin ilk açıldığı dönemde ilaç, ekipman ve cihaz eksikliği yaşıyorduk. Süre geçtikçe ve biz eksiklerimizi dile getirdikçe eksikler tamamlanmaya başlandı. Şu an hasta için uygun gördüğümüz herhangi bir tedaviyi uygulamakta sıkıntı yaşamıyoruz” ifadelerini kullandı.


 

Haber Merkezi