‘Panik ve fısıltı gazeteleri’ çıkmaza sürüklüyor!

Koronavirüsün psikolojik etkileri hakkında konuşan Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş, toplumda ortaya çıkan ‘panik ve fısıltı gazetelerinin’ tehlikeli boyutlarını aktardı


  • Oluşturulma Tarihi : 24.03.2020 07:40
  • Güncelleme Tarihi : 24.03.2020 07:40
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
‘Panik ve fısıltı gazeteleri’ çıkmaza sürüklüyor! haberinin görseli
‘Panik ve fısıltı gazeteleri’ çıkmaza sürüklüyor! haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş, neredeyse her gün ‘gizli bilgi’ adı altında sosyal medyada paylaşılan ‘gerçek dışı haberleri’ ve teyit etmeden tüm bu paylaşımları tüketen vatandaşların ruh sağlığını değerlendirdi. Bu konuda her mecradaki basın yayın kuruluşlarına ve denetçilere büyük sorumluluk düştüğünün altını çizen Olataş, vatandaş olarak yanlış haberlerle baş edebilmenin en güvenli yolunun ise sadece o konu ile ilgili makamların resmi sayfalarını takip etmekten geçtiğini belirtti. En ufak bir kriz anında herkesin her yere saldırdığını söyleyen Olataş, “Çünkü cahil bir toplumuz. Cehaletin olduğu yerde bu kadar ayrı uçların çatışmasını görmek mümkündür. Kriz geçtikten sonra da aynı umursamaz şekilde yaşamaya devam edilmektedir” dedi. 



2021 ‘BABY BOOMER’ YILI MI OLACAK?
Son günlerde özellikle televizyon programlarında dikkat çekilen ‘sokağa çıkma yasağının plansız bir nüfus artışına neden olup olmayacağı’ konusunu aktaran Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş, nüfus artış olayına sadece ‘bizim ülkemiz’ olarak bakmanın doğru olmayacağını belirtti ve şöyle devam etti: “Dünyada çeşitli siyasi ve sosyal otoritelerin ön görüleri zaten bu yönde. 2021 yılının yeni bir ‘BabyBoomer’(Bebek Patlaması) nesli yılı olabileceğine dair çeşitli ön görüler bulunmaktadır. Bunun da en temel sebebi aynı 2. Dünya Savaşı döneminde ya da çeşitli büyük ölüm-kalım mevzularının yaşandığı dönemlerde olduğu gibi hem azalan nüfusun yerinin doldurulması amacıyla hem de evrimsel kökenden bakacak olursak soyun devamlılığın sağlanması arzusuyla bu durumun yaşanması oldukça olasıdır. Azalan nüfusun yerine yenisinin konulması devletler tarafından belki planlı ve hatta desteklenen bir durum olabilirken; soyun devam ettirilme arzusu ise çoğunlukla insanın en ilkel dönemlerinden beri içinde var olan soyunun ve dolayısıyla kendisinin devamlılığının sağlanması durumu tamamen içgüdüsel olarak yaşanan bir durumdur.” 

SORUNUN KAYNAĞI: PANİK VE FISILTI GAZETESİ 
Neredeyse her gün ‘gizli bilgi’ adı altında yazılar, ses kayıtları, videolar sosyal medyada paylaşılıyor. Hatta ‘gerçek dışı haberler’ yazılıp çiziliyor; vatandaşlar ise teyit etmeden inanıyor. Burada hem medyaya hem de vatandaşa düşen görevleri kaydeden Olataş, “Panik ve fısıltı gazetesi tam olarak şu anda üzerinde durduğumuz sorunun kaynağı. En problemli kısım ise halkın hali hazırda panik durumunda olmasından dolayı her bilgiyi sorgusuz sualsiz doğru kabul etmesidir. Zaten bilgi ve bilgi kaynağı araştırma konusunda oldukça tembel bir toplum olduğumuz tartışmasız bir gerçek. Bu tembelliğimiz hem gündelik hayatımızda hem de akademik hayatımızda başımıza sürekli iş açmaktadır. Ayrıca ne yazık ki bazı basın yayın organları da haber yaparken aynı sorumsuzca davranışı yapabilmektedir. Doğal olarak da insanlar ‘E ben şunu - gazetesinde/sitesinde/dergisinde okudum’ ya da ‘E ben bunu - kanalında izledim, öyleyse doğru olmalıdır’ demektedirler. Bu konuda her mecradaki basın yayın kuruluşlarımıza ve denetçilere büyük sorumluluk düşmektedir. Vatandaş olarak yanlış haberlerle baş edebilmenin en güvenli yolu ise sadece o konu ile ilgili makamların resmi sayfalarını takip etmektir. Ancak o zaman neyin gerçek, neyin yalan ya da yanlış bilgi olduğunu bilebiliriz” açıklamalarında bulundu.

"ÇÜNKÜ CAHİL BİR TOPLUMUZ"
Bir tarafta paniğe kapılıp erzak stoklayanlar, diğer tarafta dalgaya alıp esprisini yapanlar, öbür tarafta ise pek tabii fırsatçılar… ‘Bizim neden bir ortamız olmadığına’ da açıklık getiren Olataş, “Çünkü cahil bir toplumuz. Cehaletin olduğu yerde bu kadar ayrı uçların çatışmasını görmek mümkündür. Ne halk sağlığı, ne iş güvenliği, ne depremle mücadele ne de benzeri durumlarda bilinçli ve eğitimli insanlarımız olmadığından, daha doğrusu çok az olduğundan, en ufak bir kriz anında herkes her yere saldırmaktadır. Kriz geçtikten sonra da aynı umursamaz şekilde yaşamaya devam edilmektedir. Dalga geçenlerin bir kısmı ise gerçekten bilgisizlikten dalga geçerken bir kısmı ise savunma mekanizması olarak dalga geçme ile var olan kriz durumunu yönetmeye çalışmaktadır. Çünkü dalga geçmek ve şakaya vurmak var olan kriz durumuyla sağlıklı bir şekilde baş etme becerisi olmayan kişilerde sıklıkla ve zarar oluşturacak düzeylerde görülmektedir. Hiç stres yapmamak türün ya da bireyin yok olmasına sebep olabilmektedir. İdeal olan var olanı ciddiye alıp ölçülü şekilde hazırlık yaparken stres seviyemizi makul seviyede tutabilmek için biraz da dalga geçer bir halde olabilmektir. Çünkü makul seviyede stres bizi hayatta tutan en önemli etmenlerden birisidir. Bunun için küçük yaşlardan itibaren sürekli ve sürdürülebilir bir şekilde toplumun eğitilmesi gerekmektedir” dedi.