- Gündem
- 10.05.2025 01:17
Türkiye’de genel siyaset içinde kadınların yeterli oranda temsil edilmediği tartışılırken, yerelde de durum farklı değil. Yerelde kadının temsil oranı yalnızca yüzde 10 iken, aday listelerindeki erkek egemen anlayışın yıkılması için itirazlar yeniden yükselmeye başladı
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimler için iktidar ve muhalefet partilerinde hazırlıklar sürerken, partilerin aday belirleme sürecinde kadın-erkek eşitliği konusunda nasıl bir yol izleyeceği merak konusu. Türkiye’de genel siyaset içinde kadınların yeterli oranda temsil edilmediği tartışılırken, yerel siyasette de durumun farklı olmadığı ortaya çıkıyor. 2019 yılında yapılan son seçimlerde yerel siyaset içinde kadınların temsil oranı yüzde 10 iken, 23 bin 406 seçilmiş kişinin sadece 2 bin 373’ü kadın… Aday listelerindeki erkek egemen anlayışın yıkılmasını isteyen kadınlar itirazlarını yeniden yükseltmeye başlarken, Mor Dayanışma Üyesi Didar Gül “Kadın yanlı kentleri ancak kadınların varlığı ile kurabiliriz. En basitinden, bir sokakta lambanın yanmamasının ne demek olduğunu en iyi biz biliyoruz. İşte o yüzden çare de kendimizde” sözleriyle siyasi partilere seslendi. Parti üst yönetimlerinin cinsiyet körlüğünü ortadan kaldırmak için eşit, adil ve kapsayıcı temsil çalışmalarının derinleştirilmesi gerektiğini dile getiren Siyaset Bilimci Prof. Dr. Gülgün Tosun da “Seçim zamanı geldiğinde ‘listelere yazacak kadın bulamıyoruz’ diyen eril siyasal söylemin değişmesi gerekmektedir” vurgusu yaptı.
EŞİT YURTTAŞLIK MÜCADELESİ
Türkiye’de siyasal karar alma mekanizmalarında kadın temsilinin yeterli düzeyde olmadığını ortaya koyan pek çok araştırma bulunduğunu belirten Prof.Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, “Türkiye’de demokrasinin ve demokratik kurumların işleyişi açısından bir eksiklik olarak değerlendirebileceğimiz eksik kadın temsili, 100 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca çözüme kavuşturulamamıştır. Kuşkusuz 5 Aralık 1934’te Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren yasal düzenleme çağına göre oldukça ilericiydi. Ancak uygulamaya baktığımızda kadınların demokratik hayata katılımının istenilen düzeyi yakalayamadığını, kamusal alanda görünmez olduklarını belirtmek gerekir. Siyasal kültürden ataerkil aile düzenine, yasal düzenlemelerden toplumsal cinsiyet kodlarına pek çok nedene bağlayabileceğimiz bu durumun kısa vadede ve 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimler örneğinde hemen çözülemeyeceği malumdur. Genel demografik yapı içinde kadın ve erkeklerin nüfus içindeki oranı hemen hemen eşit olmasına rağmen kadınların eksik temsili bu meselenin ‘eşitlik yurttaşlık’ mücadelesi olarak değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Kadınların eksik siyasal temsilinin yaşandığı, siyasal alanda kadınların kadınlar tarafından temsilinin yeterli olmadığı durumlarda birçok ülke ‘kota’ uygulamasına başvurarak bu eksik temsilin ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirler almışlardır. Bu noktada kadınların ulusal düzeydeki eksik temsilinin köklerinin aslında yerel düzeydeki temsil sorunlarına uzandığını vurgulamak isterim” dedi.
YERELDE TEMSİL ORANI YÜZDE 10
2019 yılında yapılan yerel seçim sonuçları üzerinden kadın temsiline dair veriler paylaşan Tosun, “2019 yerel seçim sonuçlarına göre, seçilmiş 30 büyükşehir belediye başkanının sadece 3’ü (% 10), 1.272 il genel meclisi üyesinin sadece 48’i (%4), 1.359 belediye başkanının sadece 38’i (%3), 20 bin 745 belediye meclis üyesinin ise sadece 2 bin 284’ü (% 11) kadındır. Saydığımız 4 yerel seçim düzeyinde 23 bin 406 seçilmiş kişinin sadece 2 bin 373’ü kadın olup, yerel temsil oranı ortalama yüzde 10 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de 31 bin 963 mahalle, 18 bin 329 köy olmak üzere toplam 50 bin 292 muhtar bulunmaktadır. 2019 yerel seçim sonuçlarına göre yalnızca bin 071 (%2) kadın muhtar seçilmiştir. Bu sayılar yerel düzeydeki kadın temsilinin ulusal düzeye nazaran çok daha kötü durumda olduğuna işaret etmektedir. İzmir örneğinde 30 ilçe belediye başkanından sadece 4’ünün (Balçova, Karaburun, Kiraz ve Selçuk) kadın olması (% 13) geneldeki eğiliminden çok fazla sapma göstermeyen bir duruma işaret etmektedir. Ayrıca bu ilçelerin nüfuslarının diğer ilçelere göre nispeten daha küçük olduğunu ve ortadaki tablonun hem ulusal hem yerel düzeyde kadınların temsili açısından yeterli olmadığını belirtmek gerekir. Olması gereken nüfus içindeki kadın/erkek dengesini yansıtacak düzenlemelerin yapılması, partilerin kadınlara yerel ve ulusal düzeyde listelerinde daha fazla yer vermelerinin yasal yaptırımlara bağlanmasıdır. Anayasa değişikliklerinin tartışıldığı bir ortamda, anayasaya eklenecek bir madde ile kadınların karar alma mekanizmalarındaki eşitsizlik/yokluk/görünmezlik durumu ortadan kaldırılabilir” ifadelerini kullandı.
ERİL SİYASAL SÖYLEM DEĞİŞMELİ
Tüm siyasi partilerin eşit temsil konusunda gerekli adımları atması gerektiğini vurgulayan Tosun, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Genel seçimlerde ve yerel seçimlerde kadın adayların seçilme şansı olmayan sıralardan gösterilmesi ancak fermuar sistemin uygulanması ile önlenebilir. Yerel seçimlerde kadın adaylara başvuru kolaylıklarının sağlanması, belediye meclis üyesi seçimlerinde kota ve fermuar sisteminin birlikte uygulanması, kadın kollarında partileri için çalışan kadınların sıra koltuk paylaşımına geldiğinde unutulmaması gerekir. Parti üst yönetimlerinin cinsiyet körlüğünü ortadan kaldırmak için eşit, adil ve kapsayıcı temsil çalışmalarının derinleştirilmesi gerekmektedir. Cumhuriyetin 100 yılı boyunca bir tek kadın milletvekili çıkarmamış illerimiz bulunmaktadır. Seçim zamanı geldiğinde ‘listelere yazacak kadın bulamıyoruz’ diyen eril siyasal söylemin değişmesi gerekmektedir. Seçimlere giren tüm siyasal partilerin programlarında, tüzüklerinde, beyannamelerinde süslü cümlelerle yer verdikleri kadınların ve kadın çalışmalarının toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle daha çok kadını karar alma mekanizmalarına taşıyacak maddelerle güçlendirilmesi gerekmektedir. Kadınların siyasal ve kamusal alandaki görünmezlikleri ve yoklukları ancak, politikayı eşitlikçi bir bilinçle dönüştürmek için eşit temsil konusunda tüm siyasal partilerin gerekli adımları atmasıyla gerçekleşebilir. Siyasal alandaki cinsiyet eşitsizliğini yaratan kökler siyasal kültür, ataerkil yapı, sosyo-ekonomik yapı ve toplumsal cinsiyet kodlarının içine gömülüdür. Söz konusu köklere erişmenin ve bu kodları değiştirmenin yolu kapsamlı bir toplumsal dönüşümden geçmektedir. Kadınların aktif siyasette yer alabilmesi için tecrübe, bilgi, para, güç, siyasi bağlantılar gibi kaynaklara da sahip olmaları gerektiği açık. Toplumsal dönüşüm süreciyle kısa vadede bu sorunlar çözülemiyorsa, anayasal ve yasal düzenlemeler bize daha kısa bir yol sunabilir.”
KADINLAR İÇİN NEFES ALACAK ŞEHİRLER
Yerel yönetimlerde kadın temsilinin güçlenmesi için mücadeleye devam edeceklerini kaydeden Mor Dayanışma Üyesi Didar Gül ise “Erkek egemenliğinin bu kadar büyüdüğü ve hayatın her alanında varlığını sürdürdüğü koşullar karşısında kadınların taleplerini dile getiren kız kardeşlerimizin, kadın yanlı bakış açıları kadınlar için nefes alacak şehirler demek. Mecliste, belediyede, sendikada kendi temsilcilerimizin varlığı bu yüzden bizler için başka bir önem taşıyor. Kadınlar olarak aslında hem bu erkek egemen sisteme hem de içerisinde bulunduğumuz siyasi partiler veya yapılarda da varoluş mücadelesi gösteriyoruz. Bu mücadelede bir dizi mevzi kazandık. Eş başkanlık, eşit temsiliyet, fermuar sistemi… İşte bu iç mücadelenin birer kazanımı. Elbette yeterince uygun biçimleri elde edebilmiş değiliz. Ama buralardan vazgeçme niyetimiz yok. O yüzden bizler bulunduğumuz alanlarda buralara talip olmaya, erkek egemenliğine darbe vurmaya devam edeceğiz. Kadın yanlı kentleri ancak kadınların varlığı ile kurabiliriz. En basitinden bir sokakta lambanın yanmamasının ne demek olduğunu en iyi biz biliyoruz. İşte o yüzden çare de kendimizde. Kadınların kendi sorunlarına çözüm olabilecek yerel yönetimlerde. Kadınların güvenli, rahat kentlerde yaşama hakkının ancak böyle sağlanabileceğini düşünüyoruz” açıklamasını yaptı.