‘Proje Sessiz’in acı sesi: Onlara göre hiçbir şeyiz!

Medya ve Göç Derneği, Türkiye’deki mülteci ve göçmenlerin maruz kaldığı nefret söylemlerini ‘Proje Sessiz’ ile gözler önüne seriyor. Proje ekibinin sorularına yanıt veren bir mülteci yaşadıklarını, “Onlara göre biz hiçbir şeyiz” sözleriyle özetledi

  • Oluşturulma Tarihi : 24.07.2021 07:20
  • Güncelleme Tarihi : 24.07.2021 07:20
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
‘Proje Sessiz’in acı sesi: Onlara göre hiçbir şeyiz! haberinin görseli

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

“Bize aşağılayarak bakıyorlar. Gittiğim yerlerde Arapça konuşmuyorum. Bir şey demesinler ve kötü bakmasınlar diye. Onlara göre biz hiçbir şeyiz.”

“İnsanlarla konuşmaya başlayıp Arap olduğumu söylediğimde ‘Pis Araplar’ diye karşılık verdiler. Hatta bir keresinde bir kadın yüzüme ‘Bence Araplar insan bile değil’ dedi.”

“Tekstil atölyesinde çalışıyordum. Patron, ‘Bu kadınlar yanlış yere gelmiş, onları güzel bir yere götüreyim ki daha fazla para kazansınlar’ dedi. Bu olaydan sonra psikolojim çok bozuldu.”

Bu sözler ülkelerindeki şiddet ortamı nedeniyle Türkiye’ye sığınan mülteci ve göçmenlere ait... Onların gündelik hayatlarında maruz kaldıkları nefret ve ayrımcılığı, Medya ve Göç Derneği’nin hayata geçirdiği ‘Proje Sessiz’ gözler önüne seriyor. Proje kapsamında “Türkiye’de hangi ayrımcılıklara maruz kaldınız?” sorusu yöneltilen mülteci ve göçmenlerin verdiği yanıtlar video ve podcast formatında hikayeleştirerek yayınlanıyor. Medya ve Göç Derneği’nden Dilan Taşdemir ile Dilek İçten, nefret söylemine karşı farkındalık oluşturmayı amaçlayan projeyi detaylarıyla anlattı.

NEFRET ŞEHİR EFSANELERİNE DAYANIYOR
Medya ve Göç Derneği Genel Koordinatörü Dilan Taşdemir, 8 yıldır mülteci hakları, ayrımcılık ve medyada nefret söylemi üzerine çalışmalar yürütüyor. ‘Proje Sessiz’in saha koordinatörlüğünü de üstlenen Taşdemir, son dönemde yükselen mülteci ve göçmenlere yönelik nefret söyleminin temelinde yatan sebepler üzerinden projenin önemini şu sözlerle açıkladı: “Mülteci ve göçmenlere yönelik nefret söylemi genellikle doğruluğu olmayan ‘şehir efsaneleri’ne dayanıyor. Mülteciler çok iyi hayatlar yaşıyor, işimizi elimizden alıyorlar gibi... Proje ile bu varsayımların gerçek olmadığını, insanların gündelik hayatlarını sürdürmeye çalışırken ne kadar zorlandıklarını ve nefret söyleminin hayatlarını ne kadar etkilediğini göstermeye çalıştık. Aynı zamanda ana akım sivil toplum çalışmalarında mülteci ve göçmenlere alan açmanın hem öznenin temsiliyetinde hem de gerçeklere dayanan savunuculuk yapmada ne kadar önemli olduğunu vurguluyoruz.”

AYRIMCILIĞI KENDİ SÖZLERİYLE DUYURMAK İSTEDİK
Derneğin kurucu üyelerinden Dilek İçten ise medyada dezavantajlı gruplar ile azınlıklara yönelik ayrımcılık ve nefret söylemlerini inceliyor. Kreatif içerik koordinatörlüğü de yapan İçten, 2020 yılı Haziran ayında projenin çalışmalarına başladıklarını belirterek, “Aslında Medya ve Göç Derneği olarak bizim gündemimizde her zaman mülteci ve göçmenlerin ayrımcılık ve nefret söylemine dair yaşadıklarını kendi sözlerinden ve seslerinden duyurmak vardı. Fakat nefret söylemi ve ayrımcılığın bu kadar güçlü olduğu, örgütlenme özgürlüğünün maksimum seviyede sınırlandığı Türkiye koşullarında ne yazık ki kolay yürütülecek bir fikir değildi. Bir yandan da mültecilerle ilgili anlatılan hikayelerde genelde aynı yöntemler kullanılıyordu. Daha yaratıcı bir araç kullanıp izleyicinin ilgisini çekmemiz gerekiyordu. Buradan yola çıkarak hem yaratıcı bir yöntem kullanmak hem de kişilerin güvenliğini sağlamak için mülteci ve göçmenlerden aldığımız ses kayıtlarını animasyon tekniği birleştirerek audio-visual denilen formatta içerikler ürettik” dedi.

‘Proje Sessiz’in aslında üç anlamı ifade ettiğini söyleyen İçten, “Birincisi mülteci ve göçmenlerin yaşadıklarına dair takınılan sessizlik... İkincisi milyonlarca insanın sessiz bir şekilde yaşamaya muhtaç bırakılmaları... Üçüncüsü ise mülteci haklarına dair yükseltilmesi gereken sesin sizin/bizim sesimiz olduğu... Çünkü nefret söylemi ve ayrımcılık yalnızca mülteci ve göçmenlerin sorunu değil bir arada yaşamın sorunu. Bu sebeple hep bir ağızdan kolektif bir ses yükselmeli” ifadelerini kullandı.

AYRIMCILIĞI O KADAR KANIKSAMIŞLAR Kİ...
Proje kapsamında mültecilerle yapılan görüşmelerde karşılaştıkları zorluklarını anlatan Dilan Taşdemir, “Çoğu kez gelen hikayelerin ağırlığı ve ‘Ekip olarak bu bilgiyle nasıl devam edeceğiz?’ sorusunu sorarken bulduk kendimizi. Mültecilerin bir kısmına ilk başta, ‘Yaşadığınız ayrımcılık hikayesini anlatır mısınız?’ diye sorduğumuzda ‘Ben hiç ayrımcılığa uğramadım ki’ yanıtını aldık. Soruyu spesifikleştirince bir kişiden onlarca hikaye çıktı. Çünkü artık insanlar o kadar kanıksamış ki ayrımcılığı... Yaşadıklarının ayrımcılık olduğunun bile farkında değillerdi. Güvenlik riski ile hikayesini yalnızca yazılı ya da hiç vermek istemeyen oldu. Bizim için önemli olan kişilerin kendilerini güvende ve kendilerini ayrımcılık ile mücadele eden bir özne olarak hissetmeleriydi. Projenin her aşamasını beraber inşa ettik. Bu duvarı aşmadaki en büyük avantajımız ekibimizde Suriyeli bir arkadaşımızın olmasıydı. Saha görüşmelerinin büyük bir kısmını o yaptı ve güven ilişkisinin kurulmasına yönelik tüm ekibe mentörlük sağladı” diye konuştu.

“KEŞKE TÜRKÇE ÖĞRENMESEYDİM!”
Dilan Taşdemir, ilk serisi yayınlanan ve diğer hikayelerin ise Ağustos-Eylül ayları içerisinde paylaşılacağı projede kendisini en çok etkileyen alıntıyı, “Bir hikayeden bir parçaydı... Türkçe öğrendikten sonra mülteciler ve göçmenler hakkındaki ayrımcılık ve nefret söylemini görünce keşke Türkçe öğrenmeseydim demişti birisi” sözleriyle anlattı.

OLDUKÇA SAVUNMASIZ HALDELER
Deneyimlerinden yola çıkarak Türkiye’de mültecilerin yaşadıklarına dair bir tablo çizen Dilan Taşdemir, “Mülteciler bir şekilde hayatta kalmanın yöntemlerini kendi başlarına buldular. Fakat ayrımcılık ve nefret söylemi ile mücadele konusunda oldukça savunmasız haldeler. Ülkede kötüye giden her şeyden sorumlu olarak mülteci ve göçmenleri tutmak tüm dünyada yaygın bir fenomen. Ne yazık ki Türkiye’de de işsizlik, yoksulluk, istikrarsızlık artınca suçlu mülteci ve göçmenler olarak gösteriliyor. Medya ve siyasiler nefret söylemi yaydıkça toplumda da mültecilere yönelik inanılmaz bir negatif tutum yükseliyor. Mültecilerin işlerini ellerinden aldıkları, vergileri ile oldukça konforlu yaşadıkları gibi söylemler gitgide yoksullaşan toplumda nefreti ve öfkeyi tetikliyor” sözleriyle toplumun mültecilere karşı bakış açısını eleştirdi.

Hikayelerin tamamı için https://projesessiz.org/ adresini ziyaret edebilirsiniz.