Risk devam ediyor

17 Ağustos 1999’da 7,5 büyüklüğünde gerçekleşen Kocaeli Gölcük merkezli deprem ağır kayıplara neden oldu. İzmir Emlak Kulübü Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Akgün, depremden bu yana doğru çalışmalar yapılmadığını söyleyerek yetkilileri eleştirdi


  • Oluşturulma Tarihi : 17.08.2017 07:51
  • Güncelleme Tarihi : 17.08.2017 07:51
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Risk devam ediyor haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER

17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03.02’de gerçekleşen, Kocaeli Gölcük merkezli deprem ağır kayıplara neden olmuştu. 7,5 büyüklüğünde gerçekleşen deprem, büyük çapta can ve mal kaybına yol açmıştı. 17 Ağustos depremi, tüm Marmara Bölgesi’nde ve Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedildi. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilenmişti. Bu nedenle 17 Ağustos depremi Türkiye’nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biri.

Depremin meydana gelmesi sonucunda yapılan çalışmalar göstermiş oldu ki Türkiye’de deprem bilinci yeterli seviyede değil. Jeoloji mühendislerinin yapmış olduğu araştırmalara göre depremin bu kadar can kaybına yol açmasının sebebi; kaçak yapılar, standartlara uygun olmayan binalar ve daha ucuza mal etmek için malzemeden çalan müteahhitler. Yapılan analizler sonucunda 17 bin 480 ölüm, 23 bin 781 yaralı, 505 sakat ve 285 bin 211 konutun hasarlı olduğu tespit edilmişti.

HER ŞEY YİNE AYNI

Gazetemize konuşan İzmir Emlak Kulübü Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Akgün, Türkiye’de 1999 depreminden bu yana hiçbir şeyin değişmediğini ve riskin hala devam ettiğini belirterek şunlara yer verdi: “1999 depreminden bu yana neler değişti, neler değişmedi, neler yapılmadı? Depremin ardından çok şey değişti gibi görünse de aslında fazla bir şey yapılmadı. Alınan bir takım kararlar ve yasalar çıkmasına rağmen maalesef her şey yine aynı. 2003 yılında deprem yönetmeliğinde yeni yapılan binalarda önlem alınmasıyla ilgili bir yasa çıkarıldı. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropol şehirlerde bir günde yapılan gecekondular, kaçak yapılar ve kaçak yapılar üzerine milli ve dini bayramlarda üçüncü, dördüncü katlara çıkılmasıyla beraber kaçak yapılanmaya göz yuman yerel ve genel yöneticiler deprem riskini daha da arttırdı.”

TEDBİRLER ALINMIYOR

Kentsel dönüşümün doğru değerlendirilemediğini ve böyle devam ederse tamamlanamayacağını söyleyen Akgün, “1999 depremine bakacak olursak o günden bu yana siyasi olarak aflar gündeme geldi, imar afları konuşuldu ve teşvik edildi adeta. 1999 depremini hazırlayan ve burada kayıtların oluşmasına sebep olan yerel siyasetçiler ve merkezi siyasetçilerdir. Her ne kadar depremle ilgili yasa çıksa da yaklaşık 18 yıldan bu yana Türkiye’nin deprem gerçeğini bilmesine rağmen dönüşüm konusunda sınıfta kaldığını söyleyebilirim. Yani Türkiye’de milyonlarca binanın dönüşüm sağlaması gerekirken, afet riskini bertaraf etmesi için yıkılıp yeniden yapılması gerekirken yerel ve genel siyasetçilerin didişmeleri ve anlaşamamalarından dolayı kaplumbağa hızında gitmektedir dönüşüm. Depremden bu güne inanılmaz bir risk devam ediyor. 1999 depremi dışında Türkiye’de çeşitli depremler ve bunun beraberinde getirdiği hasarlar, can kayıpları olmuştur. Van depremini de göz ardı etmemek lazım. Yer sarsıntılarından dolayı Türkiye bir beşik gibi zaten. Bir yarım ada olarak devamlı sallanmakta. Bundan sonraki depremler ciddi bir şekilde olacaktır. Bunu bilmelerine rağmen yetkililer gerekli tedbirleri almıyor. İzmir’den yola çıkalım. İzmir’de yaklaşık 200 bin binanın tekrar yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Yenilenmesi lazım. 4 yıl önce yıpranmış binaların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kentsel dönüşüm yasası çıkarıldı. Ancak görüyoruz ki yüzde biri dahi henüz gerçekleşmemiş” dedi.

KENTSEL DÖNÜŞÜM FELÇ GEÇİRDİ

Kentsel dönüşümün deprem riskini azaltmada bir çözüm olabileceğini belirten Akgün, “Ancak şunun altını çiziyorum ki kentsel dönüşüm bana göre felç geçirmiştir. Bu felç geçirme sonucunda özellikle ülkeye bağlı olarak yaşam savaşı veriyor. Zaten yıllık bir konut açığı var ve yapılan binalar bu açığı zor kapatıyor. Kentsel dönüşümle beraber bireysel binaların yıkılıp yeniden yapılması çözüm değildir. Bir mahalle, bir ilçe bazında yapılması gerekiyor. Rantlar devam ederse kentsel dönüşümün İzmir’de bitmeyeceğini söyleyebilirim. İzmir’de yerel ve merkezi yönetimler özellikle çevre ve şehircilik bakanlığıyla el ele vermediği sürece, bu işi bir acil eylem planı olarak çözmedikleri sürece kentsel dönüşüm olayı yıllarımızı alıp birçok insanı mağdur edecek ve depremde yıkılacak binaların yeniden yapılması ile ilgili çözüm üretilmediği sürece risk devam edecektir. Keza İzmir merkezde 6 noktalarında ya da 7,2 büyüklüğünde herhangi bir deprem olursa samimi söylüyorum ki 10 binden fazla bina yıkılacaktır ve birçok can kaybı olacaktır. Hele ki Bodrumda yaşanan deprem burada olsaydı şuan İzmir haritada görünmüyor olacaktı. Aziz Kocaoğlu, uzlaşarak kentsel dönüşümü gerçekleştireceğiz diyordu. Uzlaşarak yıllardır yerimizde sayıyoruz” şeklinde konuştu.

JEOFİZİK MÜHENDİSLERİNİ KİMSE TAKMIYOR

Akgün, şöyle devam etti: “Kimse jeofizik mühendislerini ve jeoloji mühendisleri odasını takmıyor. Birde felaket tellallarıyla uzman diye geçinen yerel ve ulusal medyada boy gösterenler var. Bunlar devamlı komplo teorisi yaratıyor. Adamlar bir yandan da komplo teorilerinde haklılar. Ülkemizi bir felaket bekliyor diyorlar kimse ciddiye almıyor. Bizi korkutuyorsunuz diyor vatandaş ama gerçekten de bir felaket bekliyor hepimizi. Tarihsel bilgilere bakacak olursanız İzmir’de kaç medeniyet yıkıldı. Bu medeniyetlerin tamamı depremden yıkılmış. Depremler yavaş yavaş kendini gösteriyor. Umarım büyük bir yıkımla biz de tarih olmayız.”

İstanbul’da yaşanan depreme değinerek uyarılarda bulunmaya devam eden Akgün, “17 Ağustos 1999’dan bu yana 15 yıl gibi uzun bir süre geçti. Bu sürede 7,5 büyüklüğündeki bir depreme dayanamayacağı bilinen 165 bin konut ıslah edilseydi beklenen 73 bin ölümden tamamı değilse bile önemli bir kısmı önlenecekti. Konut ve iş yerleri bir yana, İstanbul’da depremden sonra can kurtaracak olan Sağlık Bakanlığına bağlı hastane, sağlık ocağı ve poliklinik gibi 493 bina var. Bunların 356’sı depreme dayanıklı değil. Daha da kötüsü 237’sinin güçlendirilmesi bile olanaksız ve bir an önce yıkılarak yok edilmesi gerekir. Çok şey yapıldı az şey yapıldı tartışmalarının ötesindeki gerçek şu; başka ülkelerde sıfır ölümle sonuçlanacak büyüklükteki bir deprem Türkiye’de binlerce ölüme neden olabilecek. Oluyor da. İş ciddiye alınsa ve yeterince duyarlı davranılsaydı, 1999’dan günümüze sıfır ölümle sonuçlanacak bir yapı stokuna kavuşmak olanaklıydı. Yanlışın neresinden dönülürse kardır. Konu bugünden itibaren ciddiye alınırsa önümüzdeki 15 yıl içinde sıfır ölümlü bir depreme ulaşmak olanaklı. Ancak mevcut hızla gidilirse önümüzdeki 60 yılda da sıfır ölümlü ya da küçük şiddetli depreme ulaşmak olanaksız. Bu İzmir de başta olmak üzere tüm şehirler için geçerli” diyerek sözlerini sonlandırdı.