Rüzgarın kızı ‘madalya’ istiyor

Rüzgarın Kızı Dilara Uralp 2016 Rio’da kazandığı tecrübeyle, 2020 Tokyo Olimpiyatlarına hazırlandığını ifade ederek, “Tokyo’da önce ilk 10’a girip madalya için yarışacağım. Sonrasında ülkemi ve kendimi en iyi şekilde temsil edeceğim” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 03.01.2020 08:25
  • Güncelleme Tarihi : 03.01.2020 08:25
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Rüzgarın kızı ‘madalya’ istiyor

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN - ÖZEL RÖPORTAJ
“Yurt dışında benim yaş grubumdaki sporcular 25-30 yaş grubundaki sporcular ile antrenman yaparak gelişiyorlar. Ben bu spora başladığında önümde hiç kimse yoktu ve bu sebepten seviye çok düşük oldu. Ama çok uzun bir aradan sonra 2016’da Türkiye’den olimpiyata sporcular gidince veliler, sporcular ve bu sporla ilgilenenler ‘Dilara olimpiyata gitti demek ki olabiliyormuş’ demeye başladılar. 2016 Rio Olimpiyatları’ndan sonra da bu spora ilgi daha çok arttı.”
Röportajın girişinde bu cümlesini paylaştığım sporcu RS:X Rüzgar Sörfü Dünya Şampiyonası’nda elde ettiği derecesiyle ülkemiz adına 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları kotası alan İzmirli sporcu Dilara Uralp. Daha önce RS:X sınıfında 2016 Rio Olimpiyatları’na da katılarak kendi sınıfında olimpiyatlara kota alan ilk Türk sporcu olan 24 yaşındaki Dilara Uralp, 2016 Rio’da kazandığı deneyimle 2020 Tokyo’da derece alıp, madalya kazanmak için çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Dilara Uralp’ın 2020 Tokyo Olimpiyatları öncesindeki hazırlık süreci, sporculuk hayatı ve bundan sonraki hedeflerini kapsayan keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.



DİSİPLİNDEN TAVİZ VERMEDİM
24 yaşında olduğunu ve Dokuz Eylül Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümü’nde okuduğunu ifade eden Uralp, rüzgar sörfüne nasıl başladığını kısaca şöyle özetledi: “Rüzgar sörfüne olan ilgim 6-7 yaşlarındayken babamın yarışlarını, annemle birlikte izlememle başladı. Yarış ortamında büyüdüğüm için babam rüzgar sörfü yaparken ona imrenerek bakıyordum. Belli bir yaşa gelince babam bu ilgimi fark etti ve bana da rüzgar sörfü yapmayı öğretti. İlk yarışıma girip iyi dereceler almaya başladığımda kendimi daha çok motive etmeye başladım. Başarıyı tadınca yaptığım spordan daha çok keyif almaya başladım. Babam benim hep yanımdaydı ve yarışlara hep onunla birlikte gidiyorduk. Antrenörlüğümü babam yapıyordu ve antrenmanlara babamla birlikte çıkıyorduk. Ama ben o kadar çok rüzgar sörfünü seviyordum ki arkadaşlarımın doğum günlerine bile gitmiyordum. Doğum günü organizasyonlarına katılmıyordum. Hep antrenmana gidiyordum ancak disiplinden taviz vermeyince başarı grafiğim de sürekli artmaya başladı. Arkadaşlarım bu duruma serzenişte bulunuyordu ancak tüm sporcuların yakın çevresinden ve ailesinden feragat etmek zorunda olduğunu herkes biliyor. Gerçekten başarılı olmak istiyorsanız belli şeylerden fedakarlık yapmanız gerekiyor. Daha sonrasında kendimi geliştirerek 2010 yılında Milli Takıma girme şansı kazandım. 2010’dan beri ülkemi hem yurt içinde hem de yurt dışında temsil ediyorum. Şu anda olimpiyat seviyesine geldim nasip olursa olimpiyatlara gideceğim ve o zamanlar özel hayatımdan fedakarlıklar yapmasam ve bu kadar disiplinli olmasaydım olimpiyatlara gideceğimi düşünmüyorum.”



2016 RİO TECRÜBE OLDU
Olimpik sınıfa 2012 yılında başladığını ve 2013 yılından itibaren de düzenli olarak Avrupa ve Dünya şampiyonalarına katılmaya başladığını belirten Uralp, 2016 Rio Olimpiyatları sürecini ise şu sözlerle anlattı: “Çok kısa bir zamanda 2016 Rio Olimpiyatlarına hazırlanmak benim için çok büyük bir hedefti. Öyle bir şeyi düşünmüyordum. 2015’te dünya şampiyonasında çıtayı bir anda yükselttim. 2014’e kadar aslında çok standart giden bir sporculuk hayatım vardı. 2015 Dünya Şampiyonası’nda yaptığım dereceden dolayı olimpiyat kotasına çok yaklaştım ve sıralamada Türkiye’ye birince yedeğe çıkardım. Eğer bir tane ülke gelmezse olimpiyata ben gidecektim. Yeni Zelanda sporcusunu göndermeme kararı alınca haziran ayında bana ve ülkeme davetiye geldi. Derecemden dolayı ilk sıradaydım. Benim için inanılmaz büyük bir mutluluktu. Önümde öyle bir hedef yokken birden yeni bir hedefin belirmesi ve olimpiyatlara katılma fırsatı yakalamam büyük bir şanstı. 20 yaşında olimpiyata katıldım ve bunu tecrübe olarak gördüm. 30-35 yaşlarında çok daha tecrübeli ve güçlü sporcularla yarıştım. Daha çok izleyici ve korkak bakışlarla onlara bakıyordum. Hayranı olduğum sporculara bakıyordum ve heyecanlıydım. Yapabileceğimin çok daha aşağısında dereceler yaptım. Kendimi şu anda çok daha hazır hissediyorum. Kotayı bir yıl önce çokta iyi bir dereceyle aldım. O yüzden kendimi çok daha hazır hissediyorum.”



ANTRENÖR DEĞİŞİKLİĞİ BENİ SIÇRATTI
2018 yılının kışında bir antrenör değişikliği yaptığını ve bu değişikliğin kendisini seviye olarak yukarı sıçrattığını ifade eden Uralp, 2020 Tokyo Olimpiyatları’na hazırlığını şöyle aktardı: “En son yapılan dünya şampiyonasında yaptığım derecede de antrenör değişikliğinin çok büyük etkisinin olduğunu düşünüyorum. Rus bir antrenör ile çalışıyorum. 2020 Şubat’tan itibaren çok yoğun bir programa başlayacağız. Şubat, mart, nisan, mayıs ve haziranda her ay bir yurt dışı kampa katılıp, yarışmalara gireceğiz. Burada diğer yabancı sporcularla da çalışma fırsatı yakalayacağım. İlk kampımı Portekiz’de yapıp geldim. 2020 Şubat’tan temmuzdaki olimpiyat sonuna kadar çok yoğun bir program beni bekliyor. Portekiz’den sonra önümde Avustralya’da dünya şampiyonası var. Avustralya’da olduğu için orada koşulları görmek açısından 10 günlük kamp yapıp akabinde şampiyonaya katılacağız. Martta İspanya’da kamp ve yarışlara katılacağım. Nisanda İtalya ve mayısta Atina’da Avrupa Şampiyonası var. Haziranda da artık olimpiyatlara 1 ay gibi bir süre kalıyor. Ondan sonra 2020 Tokyo’da olacağız.”
HER ÜLKENİN BİR SPORCU HAKKI VAR
Her yarışmanın birbirinden çok farklı olduğunu, olimpiyatlarda 27 sporcu yarışacağını ve her ülkenin bir sporcu hakkı olduğunun altını çizen Uralp, “Tokyo’da en iyi 27 sporcu ile yarışacağım. Dünya ve Avrupa şampiyonalarında aynı ülkeden fazla sayıda sporcu olabiliyor. Ancak olimpiyatta tek sporcu ile temsil ediliyorsunuz. Olimpiyat zamanı ise Japonya’nın çok sıcak olacağı söyleniyor. Onunla başa çıkmanın da önemli olduğunu düşünüyorum. Her koşul bizim için farklı bir deneyim oluyor. Rüzgar sörfü bir doğa sporu olduğu için, salon sporları gibi olmuyor” dedi.
MADDİ VE MANEVİ DESTEK YOK
Yurt dışındaki sporcuların belli bölgelerde kalabalık bir şekilde antrenman yapma fırsatı yakaladığını ancak kendisinin Türkiye’de tek başına antrenman yaptığına dikkat çeken Uralp, “Bu yüzden yurt dışındaki o seviyeye çok fazla gelemiyoruz. Ben ne kadar farklı yerde farklı sporcularla çalışırsam o kadar gelişiyorum. Elimden geleni yapıyorum ama burada destek kritik bir nokta olarak karşınıza çıkıyor. Türkiye ve Avrupa bu konuda kıyaslanamayacak bir seviyede. Türkiye’de yeterli desteği bulamıyoruz. Yıllardır sponsor arıyorum. Bireysel sporlara destek noktasında pek sıcak bakılmıyor. Firmalar genellikle takım sporlarına yöneliyorlar. Şu anda sadece bir spor giyim firmasından kıyafet sponsorluğum var onun dışında maddi ve manevi bir destek yok. 2016 Rio Olimpiyatları’nda da İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi’nin desteği olmuştu. Başarı geldikten sonra desteğin gelmemesi gerekiyor ama nedense ülkemizde hep başarı yakalandıktan sonra destekçiler ortaya çıkıyor. O seviyeye gelmeden önceki süreçler çok fazla incelenmiyor” diye konuştu.
ÖNÜMDE HİÇ KİMSE YOKTU
Rüzgar sörfüne ciddi şekilde ilginin arttığını da sözlerine ekleyen Uralp, “Bunun da sebebinin benim ve bir erkek sporcunun Rio Olimpiyatları’na gitmesi diye düşünüyorum. 2016 öncesinde çok büyük bir ara vardı ve kimse bu branşla ilgilenmiyordu. Yurt dışında benim yaş grubumdaki sporcular hep 25-30 yaş grubundaki sporcular ile antrenman yaparak gelişiyorlar. Benim önümde hiç kimse yoktu ben kendim bu spora başlayınca seviye çok düşük oldu. Ama çok uzun bir aradan sonra 2016’da Türkiye’den olimpiyata sporcular gidince veliler, sporcular bu sporla ilgilenenler ‘Dilara abla gitti demek ki olabiliyormuş’ demeye başladılar. 2016 Rio’dan sonra bu spora çok ilgi daha çok arttı. Bu da güzel bir haber” ifadelerini kullandı.
İLK 10 HEDEFİM VAR
Uralp, son olarak 2020 Tokyo Olimpatları’ndaki hedeflerini aktararak sözlerini şöyle sonlandırdı: “Olimpiyatlarda çok yüksek bir seviye var. 27 sporcunun hepside çok elit sporcular. 2016’ya göre çok daha iyi bir derece yapabileceğimi düşünüyorum. İlk 10 hedefim var. İlk 10’a girince madalya için yarışmaya hak kazanıyorsunuz. 2016’da Rus bir sporcu benden iki yaş küçük olarak madalya aldı. Ama tabi Rusların imkanları ve antrenman metotları çok farklı. Tek başıma çalışmak beni yıprattı. Sonuçta olimpiyatlara kadar gidebildiysem çoğu şeyi doğru yapmışım diye düşünüyorum. 2016’yı tecrübe olarak görüyorum. 2020 Tokyo’da inşallah kendimi ve ülkemi çok daha iyi temsil edebileceğimi düşünüyorum.”
 

Haber Merkezi