Sağlık için tuğla

Mimarlar Odası İzmir Şubesi ve Manisa Turgutlu Tuğla ve Kiremit Sanayicileri Derneği işbirliği ile düzenlenen “Sağlıklı Duvarlar için Tuğla” etkinliği birbirinden önemli katılımcılarla gerçekleştirildi


  • Oluşturulma Tarihi : 13.12.2018 12:55
  • Güncelleme Tarihi : 13.12.2018 12:55
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Sağlık için tuğla

BURCU YANAR
Betonarme yapıların artış gösterdiği günümüzde inşaatlarda tuğla kullanımının faydalarının anlatıldığı “Sağlıklı Duvarlar için Tuğla” konulu etkinlik İzmir Mimarlar Odası’nda gerçekleştirildi. Manisa Turgutlu Tuğla ve Kiremit Sanayicileri Derneği (TUKSAD) ve Mimarlar Odası İzmir Şubesi işbirliği ile gerçekleştirilen etkinliğe, Türk mimarları arasında tanınan ismi Yüksek Mimar ve aynı zamanda Evrensel Gazetesi Yazarı olan Cengiz Bektaş, Turgutlu Tuğla ve Kiremit Sanayicileri Derneği (TUKSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gökhan Görçiz ve İzmir Mimarlar Odası Başkanı Halil İbrahim Alparslan konuşmacı olarak katıldı.



TUĞLADAN MİKROP GEÇEMEZ
Açılış konuşmasını yapan Alparslan, “Tuğla, kiremit, seramik, kil kökenli malzemeler insan hayatına etkisi olan malzemelerdir. Eğer tuğla olmasaydı Mezopotamya denilen uygarlık olmazdı. İşte tuğla tarihte bu kadar öneme sahip” diye konuştu. TUKSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gökhan Görçiz ise, yapılarda kullanılan malzemelerin insan sağlığı üzerindeki etkilerinden bahsederek, “Yapı biyolojisi denilen ve insan sağlığı açısından yapıyı değerlendiren bir anabilim dalı var. Burada belirlenen bazı önemli noktalar var. Bunlardan birincisi doğallıktır. Nefes alabilen cepheler, doğal nem kontrolü, doğal sıcaklığın korunması, sesten ve titreşimden, radyoativiteden insanları korumak gibi prensipleri temel alırlar” dedi. Görçiz, yapılardan kullanılan tuğlanın ısı yalıtımı için de yeterli olduğunu ve insan sağlığını tehdit eden mantolama işlemini gerektirmediğini, yapılan araştırmalarda depreme dayanıklılık noktasında üstün bir performans sergileyerek dayanıklılığını kanıtladığını, yangına karşı ise diğer yapı malzemelerinden 180 dakika daha dayanıklı olduğunu ve elektromanyetik kirliliği yüzde 95 oranında önlediğini ifade etti. Yapılardaki en büyük korkunun radyasyon geçirgenliği olduğunu söyleyen Görçiz, hiç değilse çocuk odalarının tuğla ile örülmesi gerektiğini aktardı. İnsanın bulunduğu ortamlarda amacın sağlıklı ortamlar yaratmak olduğunu da altını çizen Görçiz, aşırı nemli ortamlarda insanın kendisini rahatsız hissedeceğini ve mikroorganizmaların da yaşaması için uygun ortamlardan olduğunu, duvarlarda oluşan yeşil renkli küflerin insan sağlığını olumsuz etkilediğini ancak iklimsel faktörler göz önüne alınarak tuğla ile örülen yapılarda bunlara rastlanmayacağını dile getirerek, “Tuğla 900 derece pişer ve tamamen sterildir. Tuğladan hiçbir mikroorganizma geçemez” şeklinde konuştu.



TARİHTEN BU YANA TUĞLA
Yüksek Mimar Cengiz Bektaş ise şu ifadeleri kullandı: “Anadolu’ da iklim, yağış bölgelerine göre bitki örtüsü değişiyor. Buna göre de yapı gereçleri… Çok yağış alan Karadeniz bölgesinde ahşap, görece daha az yağış alan Doğu Anadolu bölgesinde taş, daha da az yağış alan Orta Anadolu bölgesinde de toprak yapı gereci olarak kullanılıyor. Doğal durumlarında da bu gereçler çevrelerine ağı (zehir) saçmıyorlar. Ama örneğin ahşabı boyadınız mı ağı saçar duruma geliyor. Yine de yapay gereçlere göre çok daha az ağılı toprağı pişirdiniz mi kiremit ya da tuğla yapabiliyorsunuz.”



Bektaş, “Bize öğretilen tuğlanın ölçüleri başkaydı. Sonradan değiştirildiler. Tek tuğlanın boyutu 19 santimetreye dek düşürüldü. İstanbul iklim kuşağında tuğlanın yalıtım için yeterli olabilmesi için en azından 35 santimetre kalınlığında bir duvar olması gerekiyor. Başka bir deyişle bir buçuk tuğla. Buhara’ da bana dostluk eden bir dekanın, devletin ona verdiği Fransız ön yapım Camus yönteminde yapılmış evinin bahçesinde eski yöntemle yeni bir ev yaptırdığını gördüm. Bu çift duvar yöntemi bugün yanlış uygulanan ‘mantolama’ yönteminden daha sağlıklı gelir. Bu yöntemin Bağdadide uygulanışını Karadeniz bölgesindeki bir köyde buldum” açıklamalarında bulundu.
“EKONOMİYE BAĞLI”
Bütün bu işlerin ekonomiye bağlı olduğunu da önemle vurgulayan Bektaş, “Duvar örerken tuğlanın, taşın da, altına üstüne harç koyarak, aralarını boş bırakan ustalarla az uğraşmadım. Altmış sene önce öğrettiğim çıplak beton dökmeyi, bugün de öğretmek zorunda kaldım. Üretici gerecinin niteliğini, iyi uygulayıcılarla ancak gösterebilir. Kimi üreticiler, daha çok satabilmek için çoğunlukla, kötü uygulamalara göz yumar duruma geldiler. Bunun çözümü, işçinin hak ettiği gündeliği alabilmesidir. Gelin de tüketim toplumunun aracılarına karşın bunu sağlayın. Ama yine de şunu bilmek zorundayız ki bugün elli yıl öncesine göre daha iyi beton dökülüyor, daha iyi duvar örülüyor. İşini seven mimar, yeterince titizlenirse, yaptıramayacağı iş yok” diyerek sözlerine son verdi.