- Gündem
- 21.04.2025 00:51
Pandemi sürecinde çalışma koşulları daha da ağırlaşan ve uzmanlık eğitimleri sekteye uğrayan asistan hekimler, “Birçok klinikte uzman hekimler ve öğretim üyeleri geride dururken, asistan hekimler deyim yerindeyse cepheye sürüldü” diyor
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Türkiye’de sayıları yaklaşık 30 bini bulan asistan hekimler uzun nöbet saatleri, giderek düşen eğitim kalitesi, hasta ve yakınlarının şiddeti gibi sorunlarla yıllardır mücadele ediyor. ‘İnsanlık dışı’ olarak nitelendirdikleri çalışma koşulları asistan hekimlerin meslekten kopmasına hatta üzerlerindeki büyük baskının yarattığı buhran sonucu yaşanan intiharlarla hayattan kopmalarına kadar uzanıyor. Pandemi ile birlikte sorunları derinleşerek artan asistan hekimler, itiraz ettikleri takdirde ise mobbingle karşılaşıyor, istifaya zorlanıyor. Onlardan biri de Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı’nda asistan hekim olarak görev yapan Ali Rıza Karabulut... Aynı zamanda TTB Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu’nda sorunların çözümü için örgütlü mücadele veren Karabulut, mesleklerini icra ederken maruz kaldıkları sömürüyü şu sözlerle anlatıyor: “Asistan hekimler de diğer sağlık emekçileri gibi pandemiyi ön sıralarda karşıladı. Birçok klinikte uzman hekimler ve öğretim üyeleri geride dururken, asistan hekimler ise deyim yerindeyse cepheye sürüldü. Görevlendirmeler süre sınırlarına ve temas önlemlerine uyulmaksızın uzatıldı. Zaten eksik bırakılan eğitim hayatlarımız durma noktasına geldi. Mobbingin çay taşımak, angarya işleri yapmaya zorlanmak, hakarete uğramak ve mesleki ortamlarda aşağılanmak gibi örnekleri var.”
36 SAATE VARAN NÖBETLER
Ali Rıza Karabulut, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı’nda asistan hekim olarak görev yapıyor. Aynı zamanda, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu’nda yaşanan sorunların çözümü için örgütlü bir mücadele veriyor. 36 saate varan çalışma sürelerinin, ücretli nöbet ertesi izin hakkının yok sayılmasının, görev tanımının dışındaki angarya işlerle uğraşmanın asistan hekimlerin yaşadığı sorunlardan sadece bazıları olduğunu belirten Karabulut, “Asistan hekimler tıpta uzmanlık eğitimi alan ve bu sırada da sağlık hizmeti üreten insandır. Bu yönü ile yalnız eğitim değil, emek üretimi ile de ilişkilidir. Asistan hekimler zamanlarının hemen hepsini sağlık hizmeti üretimine ayırmaya zorlanarak eğitim haklarından mahrum bırakılıyor. 36 saat aralıksız çalışmak zorunda bırakılmak, nöbet sonrasında izin hakkımızın olmayışı, bu çarpık hizmet üretimini sürdürme amacıyla normalleştirilen mobbing, sağlıkta şiddetin sık kurbanlarından olmak…” diyerek sorunların kaynağının çarpık sağlık sisteminde aranması gerektiğini vurguladı.
ÇAY TAŞITAN DA VAR AŞIĞILAYAN DA!
Asistan hekimlerin çalışma koşullarını ‘insanlık dışı’ olarak nitelendiren Karabulut, “Bu koşullar birçoğumuzu zihinsel ve bedensel yıpranmaya uğratıyor. Asistan hekimler uzmanlık eğitimleri boyunca depresyon ve kronik yorgunlukla karşı karşıya geliyor. Tüm bu olumsuz durumlar içinde çalışmaya zorlanıyor ve buna itiraz ettiğimizde mobbing ile karşılaşıyoruz. Bazılarımız hukuksal mücadele yoluna başvuruyor. Nadiren lehimize sonuçlanan kararlarla fakat daha sık olarak işyerlerimizde artan mobbing ile karşılaşıyoruz. Dayatılan koşullarda çalışmak istemeyen arkadaşlarımız istifaya zorlanıyor. Mobbingin çay taşımak, angarya işleri yapmaya zorlanmak, hakarete uğramak ve mesleki ortamlarda aşağılanmak gibi örnekleri var” dedi.
PANDEMİDE CEPHEYE SÜRÜLDÜK
Pandemi sürecinde iş yüklerinin daha arttığını dile getiren Karabulut, örgütlü mücadelenin öneminden şöyle bahsetti: “Asistan hekimler de diğer sağlık emekçileri gibi pandemiyi ön sıralarda karşıladı. Uzun yıllardır bozuk olan çalışma koşullarımız mevcut adaletsizliği daha da derinleştirecek biçimde düzenlendi. Birçok klinikte uzman hekimler ve öğretim üyeleri geride dururken, asistan hekimler ise deyim yerindeyse cepheye sürüldü. Pandemi ilişkili görevlendirmeler süre sınırlarına ve temas önlemlerine uyulmaksızın uzatıldı ve adaletsizce uygulandı. Görevlendirmeler nedeniyle zaten eksik bırakılan eğitim hayatlarımız durma noktasına geldi. Asistan hekimler hem eğitim koşullarında hem de çalışma koşullarında iyileştirme bekliyor. Yasal mesai sürelerinde çalışmayı, yasada yer alan nöbet sonrası izin hakkımızın klinik sorumlularının inisiyatifinden çıkarılarak standart hale gelmesini, mobbinge karşı yapmacık olmayan bir mücadele verilmesini istiyoruz. Yaşadığımız sorunların bireysel değil düzen ile ilişkili olduğunu biliyor, buna yönelik mücadelenin de örgütlü olması gerektiğine inanıyoruz. Yaşı ve pozisyonu ne olursa olsun tüm meslektaşlarımızı mücadeleye çağırıyoruz. TTB Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu, asistan hekimlerin sağlık hizmeti üretimi ve eğitim süreçlerinde yaşadıkları her sorunla ilgilenir. Yakın tarihte bir çalışma arkadaşımızın daha kendi yaşamını alarak aramızdan ayrıldığını öğrendik. Dr. Mustafa Yalçın’ı intihara götüren nedenleri bir kez daha gündeme taşıyarak çözümler öneriyor ve önerilerimizin yerine getirilmesi için örgütlü mücadele yürütmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘İSTİFA ET’ BASKISI!
Başka bir doktor ise asistan hekim olduğu yıllarda yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “4,5 yıl boyunca acil tıp asistan hekim olarak görev yaptım. İlk aylarda 260 saat mesai yapıyordum. Bazı bölümlerde ise bu mesai saatleri 380-440’ı buluyordu. Yeni doğum yapanlara süt izni bile vermek istemiyorlardı. Bölümümüz yoğunluğu ve doğası gereği şiddete çok maruz kalıyordu. Nöbet paralarımız, 2-3 ay geç yatıyordu. Eğitimimiz de çok nitelikli değildi. Bazı bölümlerde asistan hekimler ciddi mobbinge maruz kalıyorlardı. Özellikle aktivistlere ‘istifa et’ ya da ‘yatay geçiş yap’ gibi söylemlerle ciddi baskı yapıyorlardı. İş yükümüz hastanenin zarar ettiği gerekçesi ile giderek artıyordu. Yoğun bakım eğitimi konusunda uzun süre bana bilinçli olarak eğitim verilmedi. Birçok yayın için dosya ve angarya işler verildi. Bu yüzden eğitimim yarım kaldı. Yapılan yayınlara da adım yazılmadı.”