- Gündem
- 21.06.2025 11:34
4 arkadaşın kurduğu Plant Factory, şehir içinde çevreye duyarlı teknolojik tarlalar kurarak, çok farklı bir tarımsal üretime imza atıyor. Küresel iklim krizine meydan okuyan üretimde herhangi bir kimyasal girdi de yok
NURETTİN BAKİ-RÖPORTAJ
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşanan kuraklık ve susuzluk, tarımsal alanları tehdit ediyor. Dünya nüfusunun gelecekte nasıl besleneceğine dair kaygılar ise artıyor. Tam da bu noktada 4 arkadaşın kurduğu ve 2014’den bu yana kapalı ve kontrol edilebilir ortamda tarım yapabilmek için şehir içerisine dikey tarlalar kurarak tarım ilaçlarına, mevsimlere ve uzak tedarik zincirlerine meydan okuyan Plant Factory, ticari ölçekte, tüm yıl boyunca üretimini yüzde 95 daha az su tüketerek ve metrekare başına 20 kat daha fazla verimlilik ile gerçekleştiriyor. Firma tüm ürünlerini, tohumdan sofralara gelene kadar takip edebilmek için yeni standartlar oluşturuyor. Plant Factory, şehir içi üretimi mümkün kılmak ve toplumu sağlıklı, besleyici ve lezzetli bitkiler ile beslemek için çevreye duyarlı teknolojik tarlalar kurarak tarımsal üretime ihtiyacı olan değişimi sağlamayı amaçlıyor. Biz de gazete olarak bu dört arkadaşla kurdukları Plant Factory’i konuştuk.
Her birinizi ayrı ayrı tanımak isteriz?
Plant Factory’nin, ülkesine faydalı, çevresine yararlı üretim yapma mottosunu benimsemiş, dışarıya olan bağımlılığı minimuma indirgeme isteği olan dört genç kurucu ortağıyız. Halil Beşkardeşler, ekonomi / finans üzerine, Anıl Sönmez endüstriyel tasarım, Emre Kaynar inşaat mühendisliği, Ahmet Güney ise uzay mühendisliği üzerine eğitimlerini aldılar. Kurucu ortak olarak bizlerin Plant Factory’nin yapılanmasında rolümüz önemli. Şirketimizde ziraat mühendisi, arge mühendisi, moleküler biyolojist, inşaat mühendisi olmak üzere, farklı alanlarda çalışan toplam dört çalışanımız daha mevcut. Plant Factory’nin kendi içerisindeki uyumu, takım ruhunu özümsemiş insanların bir arada olmasından ileri geliyor. Tüm ekip üyeleri farklı perspektiflerden bakıp ortak dili konuşabiliyor. Bu sebeple Plant Factory yapılanması hızla gelişip değişime uyum sağlayabiliyor. Herkes kendi uzmanlık alanında, elinden gelen en iyi çalışmayı ortaya koyup, şirketin uzun vadeli hedefleri için gerekli adımların atılmasını sağlıyor.
Böyle bir iş yapmak nereden aklınıza geldi, nasıl bir araya geldiniz?
Halil Beşkardeşler, Anıl Sönmez ve Emre Kaynar olarak su topu milli takımı vasıtasıyla tanışıp bir araya geldik. Asıl firmamız olan Dragos ithalat firmasını kurduk. Ahmet Güney ise son ortak olarak ekibe katıldı. Plant Factory’nin kuruluş hikayesi ise bizim üretici olma isteğimizden kaynaklanıyor. Gıda sektörünün asla bitmeyecek bir alan olduğunu ve günümüz koşullarındaki değerini göz önünde bulundurarak bu sektörde yatırım yapmaya karar verdik. Yurtdışında kapalı alanda dikey tarım yapılan firmaları takibe aldık. Bu konu hakkında uzun soluklu araştırmalar sonucu yurtdışında uygulanan tesislere ziyaretlerde bulunduk. Daha sonrasında ise önce Arge daha sonra Ürge çalışmalarıyla Plant Factory’nin doğuşu gerçekleşti.
ÜRETİMİMİZDE KİMYASAL GİRDİ YOK
Üretim şeklinizi anlatır mısınız?
Plant Factory kapalı alanda topraksız dikey tarım üretimi yapan teknoloji firması olarak faaliyetlerine devam ediyor. Burada yaptığımız üretimde herhangi bir kimyasal girdisi olmuyor. Kanallar aracılığıyla kapalı devre sistemiyle bitkiler için gerekli olan besinleri su yoluyla bitkiye sunuyor ve suyu sürekli olarak sirküle ediyoruz. Bu sayede kullanılan suyu ziyan etmeden tekrar kullanabiliyoruz. Kapalı alanda bitkinin yetişmesi gereken doğal koşulları teknoloji kullanarak daha çok verimle bitkiye verebiliyoruz. Dikeye çıkarak alan başına elde edilen adet miktarını ürünün kalitesini koruyarak sağlayabiliyoruz. Şehir içinde kurulan sistemler ile de gıda tedarik zincirindeki aracıları ortadan kaldırarak birinci sınıf kalitedeki ürünleri tüketiciye sunuyoruz.
Sulama anlamında bir tasarruf söz konusu oluyor mu?
Sulama sistemlerimiz tamamen kapalı devre sirkülasyon üzerine kuruludur yani kullandığımız suyu şartlayıp (temizleyip, gerekli besinleri ekleyip) tekrardan bitkilerin kullanımına sunuyoruz. Bu sayede son zamanlarda adını sıkça duyduğunuz sürdürülebilirlik kavramında su korunumu ilkesini gerçekleştirmiş oluyoruz.
Bu üretim şeklinin çevreye katkıları konusunda neler söylersiniz?
Plant Factory olarak, şehir içerisinde fabrikalar kurarak gıda tedarik zincirinin yol açtığı karbon salımını azaltıyoruz, kapalı sistem su sirkülasyonlarımız ile dünyanın gündeminde olan su krizinin gıda ayağının önüne bir nebze geçmiş oluyoruz. Dikey alanda ve kontrollü sistemlerle yaptığımız üretim sonucu, artan nüfusun yol açtığı gıda krizini önleyebilecek potansiyelde bir üretim sistemi sunuyoruz, tarımdan uzaklaşan populasyonu yeni nesil çiftçlik adı altında istihdam yaratarak geri kazanmayı hedefliyoruz, üretim yapabilmek için kullanılan ve hem toprağı hem yer altı su kaynaklarımızı kirleten kimyasal kullanımını sıfırlayan sistemimizi önce Türkiye’ye sonra dünyaya açmayı hedefliyoruz.
İlaç, yapay gübre vs. gibi arzu edilmeyen verim arttırıcı yollara başvuruyor musunuz?
Sistemlerimiz kontrollü odalarda, insan temasının minimum düzeyde olduğu alanlarda yürütülüyor. Bu sebeple hiçbir ilaç içeride uygulanmıyor. Bitkinin ihtiyacı olan tüm koşullar kontrol ve otomasyon sistemlerimizle sağlanabiliyor. Bu sebeple verim arttırmak için herhangi bir takviyeye ihtiyaç duyulmuyor.
Peki tohum konusuna da hassasiyet gösterip ata tohumları kullanıyor musunuz?
Hidroponik tarım yaptığımız sistemimizde, kullandığımız tohumların yetiştirme metoduna uygun olması gerekiyor. Bu nedenle her ne kadar istesek de, geleneksel tarıma uygun olan ata tohumlarını kullanamıyoruz.
Üretim şeklinize organik üretim denebilir mi? Bu ürünlerle sağlıklı beslenmiş olur muyuz?
Öncelikle organik terimi geleneksel tarım sektörüne ait bir terimdir. Bunun sebebi organik teriminin toprak kullanımıyla ilişkisinden kaynaklanıyor. Bu nedenle, organik üretim demek pek doğru gözükmüyor. Biz, tohumdan üretim gerçekleştiriyoruz. Kullandığımız tohumlar geleneksel tarımda çiftçinin kullandığı tohumlardan farklı değil. Bizim farkımız bitkiye mükemmel bir ortam sağlamak üzerine kurulu olduğu için kontrollü odalarda yaptığımız üretimimizi hem kısa sürede tamamlayabilmek hem de bitkiyi çevresel faktörlerden (iklim değişikliği, toprak verimsizliği, böcek, zararlı mikroorganizmalar, kimyasallar vb.) korumaktan geliyor. Bu durumda bitki içerisindeki insan sağlığına faydalı olan besleyiciliği artırmış oluyoruz.
Neler üretiyorsunuz?
Kullandığımız sisteme uyumlu olan; marul, fesleğen, roka, pazı, tere, ıspanak, semizotu, kekik, nane, kale gibi yeşil yapraklı sebzeleri üretebiliyoruz. İlerleyen zamanlarda domates, çilek gibi sebze ve meyveler ve aynı zamanda sağlık, kozmetik, tarım, gıda gibi sektörlerde sıklıkla kullanılan şerbetçi otu, stevia, safran, kenevir gibi tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimine başlayacağız.
İstihdama katkınız ne oluyor?
Plant Factory olarak kapalı ve dikey alanda yaptığımız tarım dolayısıyla, işgücünü azaltarak üretimi otomasyona bağlıyoruz. Bu sayede tarım ve çiftçilik kavramını daha uygulanabilir hale getiriyoruz. Yeni nesil şehir çiftçiliği adı altında yeni bir iş kolu yaratmış oluyoruz. Bu durumun da özellikle gençlere tarımı tekrardan sevdirmek için önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz.
TEKNOLOJİYİ TARIMLA BULUŞTURDUK
Nasıl bir teknoloji uyguluyorsunuz? Tarım 4.0 – 5.0 sizi ifade ediyor mu?
Uyguladığımız akıllı tarım teknolojisi, üretilen bitkilerin çevresel koşullarını ve adaptasyonunu sensörler yardımıyla izleyebilen ve kontrol otomasyon sistemleri dahilinde bu koşulları değiştirebilen teknolojik bir sistemdir. Bu durumda ürünlerin ihtiyacı olan sıcaklık, nem, karbondioksit gibi koşullar kesintisiz olarak takip edilmekte, veriler düzenli bir şekilde depolanmakta ve kontrol edilmektedir. Plant Factory’de gelişmekte ve değişmekte olan teknolojinin tarımla buluştuğunu söyleyebiliriz.
Şehir içi çiftlikleriniz nerelerde var? Büyüklükleri ne kadar, çok katlı mı, gerçekten şehir içinde mi?
Plant Factory PF001 tesisimiz İstanbul /Anadolu yakasında bulunuyor. Avrupa yakasında faaliyete geçecek olan PF002 tesisimiz için kurulum aşamasındayız. Hedefimiz İstanbul’da yedi yıl içerisinde 12 tesisi hayata geçirebilmek. Büyüklükleri üretilecek olan ürün kapasitesine göre değişiklik gösteriyor fakat daha önce de belirttiğimiz gibi bu işi yapabilmek için kapalı odalar yeterli olacaktır. Dikey tarım mantığı çok katlı olmasından geliyor. Alan başına ürettiğimiz adet sayısını katlayabilmemizin sebebi dikey tarım yapmamızdan kaynaklanıyor.
Ürünlerinize nasıl ulaşabiliriz?
Ürünlerimize yakın zamanda e-ticaret platformları üzerinden ulaşabileceksiniz. Eve sipariş olacağı gibi son tüketici Plant Factory ürünleri şehrin önemli restoranlarında da tadabilme imkanına sahip olacaktır.
GIDA ENFLASYONUNU DÜŞÜREN SİSTEM
Küresel iklim değişikliği ve kuraklık tehdidi altında başta su olmak üzere kaynakları verimli kullanmanın ve güvenilir, sağlıklı gıda yetiştirebilmenin önemi malum… Sizin üretim şeklinizin sürdürülebilir bir dünya için faydaları da ortada… Peki ülkemize ve ekonomimize katkılarınız konusundaki vizyonunuz nedir?
Plant Factory sisteminde üretilen yüksek kalite, yüksek içerik, yüksek ağırlık faktörlerin finansal anlamda geleneksel tarıma kıyasla incelenmesi sonucunda; daha yüksek verimle elde edilen ürünlerin maliyet açısından geleneksel tarım ile yaklaşık olarak aynı olduğu sayısal verilerle desteklenmektedir. Plant Factory iklimden bağımsız olarak geliştirilen sistem ile, gıda enflasyonunu düşürmeyi hedeflemektedir.