Sezaryen yönetmeliğine kayyum çıkışı: Kadın bedenine kayyum atıyorlar

Sezaryen doğumla ilgili yönetmeliği değerlendiren Osmanoğulları, “Kadının bedenine de kayyum atıyorlar” derken İşlegen, “Bu daha çok hasta tedavi standartlarıyla ilgili bir konu” diye konuştu.


  • Oluşturulma Tarihi : 22.04.2025 08:41
  • Güncelleme Tarihi : 22.04.2025 08:41
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Sezaryen yönetmeliğine kayyum çıkışı: Kadın bedenine kayyum atıyorlar haberinin görseli
Sezaryen yönetmeliğine kayyum çıkışı: Kadın bedenine kayyum atıyorlar haberinin görseli

HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN/ ÖZEL HABER/ İktidarın nüfusu artırmaya yönelik politikaları kapsamında öncesinde kamu spotu reklamlarla gündem olan, halk arasında “normal doğum” olarak anılan vajinal doğum teşvikine yönelik tartışmalar sürüyor. Son olarak futbol maçında oyuncuların “Doğal Olan Normal Doğum” yazılı pankart açması ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaşananlarda bir anormallik olmadığını açıklaması tepkileri arttırdı. Tüm bu gelişmeler ışında hükümetten kadınların doğum tercihine ilişkin yeni bir hamle geldi. Resmi Gazete’nin 19 Nisan 2025 tarihli sayısında yayımlanan yönetmelik aracılığıyla, özel tıp merkezlerinde tıbbi gerekçe olmadan sezaryen doğum yapılması yasaklandı. Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğin ilgili maddesinde şu ifadeler yer aldı: “Tıp merkezinde normal doğum yaptırılmak istenmesi halinde Ek-4/Ç’de yer alan kriterler kapsamında kuruluş bünyesine doğum ünitesi eklenmesi zorunludur. Ameliyathanesi bulunmayan tıp merkezinde doğum ünitesi kurulmasına izin verilmez. Tıp merkezinde planlı sezaryen yapılamaz.” Söz konusu karar halkın da tepkisine neden oldu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisi İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları ve İzmir Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlık Komisyonu Üyesi Op. Dr. Yeşim İşlegen, Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliğe ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

İŞLEGEN: KARAR KADINA AİTTİR 

İşlegen, asıl odaklanılması gereken konunun, kadın bedenine ilişkin tıbbi bir işlemin neden kamusal bir mesele haline getirildiğinin olması gerektiğini vurguladı. Kadın bedeniyle ilgili her türlü işleme yönelik kararın kadına ait olduğunu belirten İşlegen, “Bence asıl önemli olan biz neden bu konuyu konuşuyoruz? Bu konu neden kamusal bir konu haline geldi. Ben ilk olarak kadın bedeniyle ilgili tıbbi bir işlemin bu şekilde kamusal bir konu haline gelmiş olmasını yanlış buluyorum. Çünkü bu konular böyle konuşulmaz. Bunun konuşulmasının sebebi kadın bedeninin artık kamunun malıymış gibi bir hale gelmesi. Bu yüzden hiç de konuşmak istemediğim bir konu. Kadının bedeniyle ilgili her türlü karar kadının bedenin kendisine aittir” dedi. 

TEDAVİ STANDARTLARIYLA İLGİLİ BİR KONU

Söz konusu yönetmeliğin kadının kararlarına ilişkin bir kısıtlama amacı gütmediğini düşündüğünü kaydeden İşlegen, “Eğer tıbbi bir konuysa hekiminin kararı da önemlidir ancak hekim zaten bunun tıbbi gerekçesini hastayla paylaşıp onayını alır. Tıp merkezlerinde zaten sezaryen yapılmıyordu. Çok acil bir durum olursa cerrahi tıp merkezlerinde sezaryen yapmıyordu. Bence bu işlem tıp merkezlerinde yapılmamalı zaten. Çünkü sezaryen büyük bir operasyondur. Tam donanımlı hastanelerde yapılması gerekiyor. Bu kararın kadınlara dönük bir kısıtlama amacı da taşıdığını düşünmüyorum. Bu daha çok hasta tedavi standartlarıyla ilgili bir konu” diye konuştu. 

OSMANOĞULLARI: KADIN BEDENİNE KAYYUM

Osmanoğulları ise “Bu artık kadınların bedenleriyle ilgili geldiğimiz son nokta. Kadın bedenine de kayyum atamak gibi bir şey. Kadının bedenine de kayyum atıyorlar. Sezaryen ne demek? Normal doğum, anormal doğum ne demek? Kadının kendi bedeniyle, nasıl doğum yapacağıyla ilgili kararı bile kendileri almak istiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Konuşmasının devamında birçok bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan Yenidoğan Çetesi’ne de değinen Osmanoğulları, şunları kaydetti:

“Yönetmeliğin gerekçesi olarak özel hastanelerin kâr amaçlı, önceden planlanarak sezaryenle doğum yaptırdıklarını söylüyorlar. Daha bunlar yeni doğan çetesinin ne olduğunu açıklayamadı. Bu ülkede özel hastaneler kâr amacı güderek, devletten daha fazla para alabilmek için yeni doğan bebekleri öldürdüler, sakat bıraktılar. Daha bunun hesabını vermemişler. Dertleri sanki kadının sağlığıymış, devletin özel hastaneler tarafından dolandırılmasıymış gibi böyle bir karar alıyorlar. Böyle bir şey yok.” 

KADINLARIN DERDİ ŞİDDETTEN KURTULMAK

Osmanoğulları, açıklamasına şöyle devam etti:

“Bunun altında yatan sebep kadınların bedenlerini, kararlarını kontrol altına alıp oraya da kayyum atamayı istemeleri. Bu ülkede çocuklar yoksulluğun pençesinde, kadınlar şiddetin pençesinde. Kadınların derdi şiddetten kurtulmak. Çocukların bir geleceği yok. Böyle bir ülkede kalkıp da çocuk sayısını artırmak için sezaryeni yasaklamak kabul edilebilir bir şey değil. Sezaryenle doğum yaptıktan sonra en fazla 2 ya da 3 doğum yapılabiliyor ya altında bir de böyle bir şey var. Doğurganlığı artırmak amacı var, kadınların her türlü kararına saygısızlık var. Biz bunu kabul etmiyoruz. Dertleri gerçekten sağlık sistemiyse, sağlık sistemi üzerinden devletin dolandırılmasıysa sezaryenle doğuma yasak getirene kadar, özel hastanelerin devleti farklı kalemler üzerinden soymasını engellesinler. Sağlık zaten haktır, ücretsizdir. Bunu sağlasınlar insanlara.” 

KÜRTAJIN DA YASAKLANMA OLASILIĞI VAR MI? 

Sezaryen doğuma ilişkin tartışmalar ve vajinal doğum teşviki çalışmaları, kamuoyunda “Kürtaj da yasaklanacak mı?” sorusunu beraberinde getirdi. Osmanoğulları ve İşlegen, kürtaja da yasak getirilip getirilmeyeceğiyle ilgili de değerlendirmeleri ve öngörülerini paylaştı. Osmanoğulları, “Uzun yıllardır kürtajla ilgili de tartışmalar var. Yalnızca Türkiye’de değil, dünyada otoriter rejimlerle yönetilen ülkelerde kürtaj hakkında da tartışmalar var. Kesinlikle bunlara izin verdiğimiz sürece yarın kürtaja da başka şeylere de yasak gelir. Resmi Gazete’de yayımlandı oldu bittiye getirmeye çalışıyorlar ama bizim için mücadele bitmedi” açıklamasında bulundu. İşlegen ise Türkiye’deki kadın hareketine dikkat çekerek, “Bu kadar kötücül olmayalım. Kadınlar buna izin vermez. Türkiye’de güçlü ve sesi gür çıkan kadın hareketi oldukça, böyle bir karanlık noktaya gelebileceğini sanmıyorum” ifadelerini kullandı. 

 

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ