- Gündem
- 15.05.2025 00:56
Ülke ekonomisini değerlendiren Prof.Dr. Küçüközmen, siyasi başarının ekonomik başarıdan geçtiğini söyledi ve hukukun üstünlüğüne dikkat çekti
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
İş dünyasının ve yatırımcıların dört gözle beklediği 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve 28’inci milletvekili seçimlerinin ilk ayağı tamamlandı. Açıklanan seçim sonuçlarına göre siyasi partilerin meclis dağılımı belirlenirken, cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldı. Seçim sonuçlarının Türkiye ekonomisi üzerine etkilerini Ekonomist Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, gazetemize değerlendirdi. Ekonomik göstergelere bakıldığında Türkiye’nin iyi bir noktada olmadığını söyleyen Küçüközmen, ülkede hep bir belirsizlik olduğunun altını çizdi. Türkiye’nin bir cazibe merkezi olması gerektiğini vurgulayan Küçüközmen, ülkenin Doğu’ya mı yoksa Batı’ya mı yüzünü dönecek; bunun netleştirmesi gerektiğini dile getirdi. Küçüközmen, “Doğu, kırmızı halı serip Türkiye’yi beklemiyor” dedi.
EKONOMİNİZ SİYASİ BAŞARINIZDIR
Ekonomi ve siyasetin birbirini tamamlayan bilim dalları olduğunu belirten Küçüközmen, siyasi başarının ekonomi başarıdan geçtiğini ifade ederek “Ekonomi ile siyaset birbirinden ayrılamayan iki önemli bilim dalı. Ekonomi olmadan siyaseti, siyaset olmadan ekonomiyi değerlendirmeye kalkmak büyük bir eksiklik, büyük bir sıkıntı olur. Çünkü siyasi başarının yansıyacağı tek alan var, o da ekonomi. Yani ekonominiz iyiyse siyasi olarak başarılısınızdır. Dolaysıyla siyasi iktidarda kimin bulunduğu kadar önemli olan bir nokta da bunun ekonomiye ne ölçüde yansıdığıdır” değerlendirmesinde bulundu.
HEP BİR BELİRSİZLİK VAR
Ekonomik göstergelere bakıldığında Türkiye’nin iyi bir noktada olmadığını söyleyen Küçüközmen, ülkede hep bir belirsizlik olduğunun altını çizdi. Küçüközmen, “Şu an meclis aritmetiği ya da ikinci turda neyin olup olamayacağından öte; bence daha önemli olan durumlar var. Ben olaya biraz daha ekonomik, biraz daha finansal bir bakış açısı getirerek, birkaç tespitte bulunmak istiyorum. Acaba bu hızla gelişen ve değişen bilimsel teknolojik üretim altyapısını; özellikle eğitim konusunu ne şekilde belirleyeceğiz? Çünkü bu önümüzdeki son fırsat, aksi takdirde bu fırsatları yakalamadığımız takdirde bu yüz yılın önemli bir kısmını da ıskalamış olacağız. Bundan 60-70 sene önce ülkeler arasında bilimsel anlamda birtakım farklar varsa 5-10 yılda kapanabilirdi, ülkeler atılım yapabiliyordu. Ama şu anda fark kapanamayacak şekilde açıldı ve ıskalama şansımız yok. Çünkü bazı göstergelere baktığımız zaman iç açıcı olmayan bir durumdayız ve biz sürekli ‘ülkeler arasında önemli rol, arabulucu rol, Türkiyesiz olmaz’ gibi şeyler söylüyoruz ama devasa bir dış borcumuz var, faiz oranları, döviz kurları üzerindeki baskılar malum. Yabancı yatırımcıların ülkede çıktığı CDS oranların yükseldiği bir dönem yaşıyoruz. Hep belirsizlik dönemi yaşıyoruz. Bu belirsizlik dönemini zaman zaman daha yukarılarda, zaman zaman daha aşağılara çıkılıyor. Bu belirsizlikten bir türlü kurtulamıyoruz. Acaba biz orta vadeye geçebilecek miyiz? Hatta daha kötümser olarak söyleyebilirim; kısa vadeyi halledebilecek miyiz? Kısa vadecilik maalesef ülkelerin günü kurtarma ve bugünü de çok şükür kurtardık’ deme noktasına kadar indirgeme durumudur. Bu terim; Güney Amerika’nın laneti olarak kullanılırken, Güney Amerika çok ciddi sıkıntılar yaşadı. Netice olarak bakıldığında ortada değişen bir şey olmadı” dedi.
TÜRKİYE BİR CAZİBE MERKEZİ OLMALI
Türkiye’nin bir cazibe merkezi olması gerektiğini vurgulayan Küçüközmen, ülkenin Doğu’ya mı yoksa Batı’ya mı yüzünü dönecek; bunun netleştirmesi gerektiğini dile getirdi. Küçüközmen, “Bugün dünyanın birçok ülkesi ayrışmanın içerisinde ayrışma yaşadı. Yani lider olan ülkeler de kendi arasında ayrıştılar. Bunlar pakt kuruyorlar. Şimdi şu soruyu sormak istiyorum. Türkiye hangi paktın üyesi? Bir taraftan ‘Batılı değerler’ diyoruz. ‘Olmadı Doğu’ya döneriz’ deniliyor. Ama Doğu kırmızı halı serip sizi beklemiyor. Karar verip, hangi tarafta olduğunuzu söylemeniz gerekiyor. Türkiye bir cazibe merkezi olmalı. Peki uluslararası cazibe merkezi olmanın yolu nedir? Ben bir yol söylemek istiyorum. Onlarca yol vardır ama bu bahsedeceğim yol olmadan olmaz. O da hukukun üstünlüğü… Herkesin yaşama hakkının, ifade özgürlüğünün, tüm haklarının hukukla garanti altına alınmış olması anlamına geliyor. Yani hukukun üstünlüğü ile yasalarla yönetmenin farkın fark edilmesi gerekiyor. Ekonomi başarı zaten arkasından gelir” diye konuştu.