Sayfa Yükleniyor...
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Ertan, ham maddenin önemli bir kısmının ithal edildiğini ve Türkiye’de ürüne dönüştürüldüğünü ifade ederek önemli açıklamalarda bulundu
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
Türkiye demir çelik sektörü 2020 yılına katma değerli üretimi artırarak böylece bir süredir devam eden korunmacı önlemlerden kaynaklanan sorunları azaltarak girdi. Yılın ikinci ayında sektörde yaşanan canlanmanın ardından, mart ayında Kovid-19 pandemisinin Türkiye’yi de etkisi altına alması ile yavaşlama dönemine girildi. Haziran ayına kadar süren yavaşlama dönemine rağmen, Dünya Çelik Birliği’nin açıkladığı verilere göre geçen yıla oranla ağustos ayında üretim, yüzde 22 artarak 3,2 milyon tona ulaştı. Pandemide ikinci dalga endişesi nedeniyle yurt içi üretim ve tüketimin tam anlamıyla dengelenemediğini ifade eden Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, “Yüksek enerji maliyetlerimiz, ham maddenin yurt dışından alınması da maalesef ithalat ile tüketimimizin bir bölümünü karşılamamıza sebep oluyor. Üretimin desteklenmesi ve ithalatı azaltacak mekanizmaların artırılması ile demir çelik sektörünün gelişmesinin ve bunun etkisi ile dalga halinde makine, otomotiv, beyaz eşya sektörlerinde de gelişim sağlayacağına inanıyoruz” dedi.
KOVİD-19’A RAĞMEN BAŞARDIK!
Demir çelik sektörünün ana pazarları olan ABD ve AB pazarlarında uygulanan korunmacı önlemler ve iç piyasadaki tüketimin azlığı sebebiyle iki yıldır zorlu bir süreç geçirdiğini aktaran Ertan, “2020 yılına bu sıkıntıları firmalarımızın yeni pazarlar, katma değerli üretime yönelme girişimleri ile azaltarak girdik. Ayrıca iç piyasada Şubat ayında bir canlanma göstermişti. Ancak Mart ayından itibaren tüm dünyayı etkileyen Kovid-19 salgını sebebi ile sektörümüzde tekrar bir yavaşlama dönemine girildi. Hem de bu kez sadece bizim sektörümüz değil, aynı zamanda tedarikçisi olduğumuz sektörler de yavaşlama hatta durma noktasına geldi. Salgın başlangıcından itibaren 1-2 aylık süreçte yavaşlasak da sektör firmalarımız bu zorluğu da büyük başarı ile göğüsledi ve sektörü yeniden güçlendirmeyi başardı. Nitekim Dünya Çelik Birliği’nin bu ay açıkladığı verilere baktığımızda Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre üretimini yüzde 22 gibi oldukça güçlü bir oranda arttırarak 3,2 milyon tona yükselten Türkiye’nin son 25 ayın en yüksek üretim verisine ulaştığını görebiliyoruz” diye konuştu.
İKİNCİ DALGA ENDİŞESİ HAKİM
Üretim artışı ithalatı düşürmeye başlasa da salgından dolayı piyasada belirsizliğin hakim olduğunu ifade eden Ertan, “Herkeste bir ikinci dalga gelir mi endişesi var. Bu da tabi yurt içi üretim ve tüketim dengesinin tam anlamıyla oturmamasına sebep oluyor. Diğer yandan, yüksek enerji maliyetlerimiz, ham maddenin yurt dışından alınması da maalesef ithalat ile tüketimimizin bir bölümünü karşılamamıza sebep oluyor. Yine de tüketimdeki artış, zor pandemi koşullarında bile durmadan çalışan sektörlerin normalleştiğinin göstergesi. Bizlerin inancı üretimin desteklenmesi ve ithalatı azaltacak mekanizmaların artırılması ile demir çelik sektörünün gelişmesinin sağlanacağı, bu gelişmenin dalga etkisi ile makine, otomotiv, beyaz eşya sektörlerinde de gelişim sağlayacağıdır” ifadelerini kullandı.
HAMMADE VURGUSU
Demir çelik sektöründe en fazla ithal edilen ürünlerin ham maddeler olduğuna dikkat çeken Ertan, “Bunları demir cevheri, koklaşabilir taş kömürü, hurda, elektrod olarak sayabiliriz. Diğer yandan uzun ürünler dışında başta yassı mamuller olmak üzere ithalatımızın arttığını maalesef görüyoruz. Son döneme baktığımızda yassı tüketimimizin yüzde 48’ini, nihai çeliğin yüzde 30’unu ithal ederek karşılıyoruz. İthal ettiğimiz yassı mamulleri boru, makine, soğuk yassı üretiminin yanı sıra beyaz eşya, otomotiv gibi sektörlere de veriyoruz ve tüketim son aylarda artıyor” değerlendirmelerinde bulundu. İthal girdilerin azaltılması için katma değerli yassı mamulleri üretecek girişim ve dönüşümleri arttırmanın önem taşıdığına vurgu yapan Ertan, “Çelik üretiminde ihtiyaç duyulan kömür, cevher gibi doğal kaynakları zengin ve çeliği büyük montanlı ve aynı zamanda ucuza üretip ihracat yapan Rusya, Ukrayna gibi ülkeler ile yapılması planlanan serbest ticaret anlaşmalarında da ülkemiz üreticilerinin rekabet gücünü koruyabilmeleri için demir çelik ürünlerinin kapsam dışında bırakılması da sektör için önemli. 24 Eylül’de yayınlanan ithalat rejimi kararı değişikliği ile de bazı çelik ürünlerinin ithalatına getirilen geçici gümrük vergilerinin süresinin uzatılması da sektör tarafından sevinçle karşılandı, bu müdahalenin de ithalatı azaltıcı etkisi olacağını düşünüyorum” diye konuştu.
YÜZDE 30 ARTIŞ YAŞANDI!
Ham maddenin önemli bir kısmının ithal edildiğini ve Türkiye’de ürüne dönüştürüldüğünü ifade eden Ertan, “Kömür, hurda ve cevher fiyatları son 4 ayda döviz bazında yüzde 30 oranında bir yükseliş yaşadı ve bu artışın en büyük etkenlerinden biri Uzak Doğu’daki yoğun talep ve üretim maliyetlerindeki artış diyebiliriz. İç piyasadaki artışların bir sebebi de yukarıdakilere ilaveten Türk Lirasındaki değer kaybını ilave edebiliriz” dedi. Salgında ikinci dalganın gelip gelmeyeceği konusundaki belirsizliğin de fiyatlar üzerindeki etkisine değinen Ertan, en büyük cevher ihracatçısı ülkelerinden Brezilya’daki arz kesintisi ve Çin’in yüksek talebinin de fiyatların düşmemesine sebep olduğunu belirtti.
Haber Merkezi