- Gündem
- 17.05.2025 10:23
İzmir’de mültecilere yönelik artan saldırıların ve linç girişimlerinin ardından Konak Mülteci Merkezi yeni açtığı merkez binasında ‘Suriyeli Mülteciler neden hedefte’ konulu bir söyleşi düzenledi
SULTAN GÜMÜŞ
Konak Mülteci Merkezi’nde düzenlenen ‘Mülteciler Neden Hedefte’ başlıklı konferansta, mültecilere yönelik artan tepkiler konuşuldu. Mülteci-der’den Nursen Aslan, Halkların Köprüsü Derneği’nden Yıldırım Şahin ve Konak Mülteci Meclisi’nden Deysem Siti’nin konuşmacı olarak katıldığı söyleşide sivil toplum örgütleri ve akademisyenler ile daha fazla fikir alışverişinde bulunulması gerektiği vurgulandı. Suriyeli mülteciler ülkemize geleli neredeyse yedi yıl olmasına rağmen, zaman zaman yaşanan ama son dönemde artan mülteci karşıtlığını ve gerilimi neye bağladıklarını aktaran Mülteci-der’den Nursen Aslan, “Aslında mülteci ve göçmen karşıtlığının son dönemde arttığını söylemek belki de yanlış olacaktır. En son İzmir Bornova Çamdibi’nde yaşanan gerginliğin benzerlerinin başka şehirlerde de önceki yıllarda yaşandığını biliyoruz. Bu açıdan bu olayı münferit bir vaka olarak görmemek gerekir. Geçtiğimiz yıl Samsun’da, ondan önceki yıl Ankara Demetevler’de ve Önder Mahallesi’nde yaşanan olaylar, 2014 yılında bir Suriyeli mültecinin ev sahibini öldürmesi ile Gaziantep Ünaldı mahallesinde yaşanan olaylar tekil olaylar gibi görülmemelidir. Bu olaylar bize medya tarafından hep bireyler arası bir sorundan kaynaklı gibi yansıtılsa da, siyasi ve toplumsal arka planı olan Suriyeli mültecilere yönelen linç girişimleridir. Yakından baktığımızda suça karışanların yakalanması yerine ya Suriyeliler mahalleden gönderilmiş ya da mültecilerin zararları tazmin edilerek olay kapatılmıştır. Ben bu olayları, 2011 yılından beri misafir olarak tanımlanan ve tanıtılan Suriyeli mültecilerin zaman ilerledikçe kalıcılaşmasına duyulan bir öfkenin sonucu olarak görüyorum. Bu öfke ucuz işgücü olarak sömürülen Suriyelilere ‘işimizi elimizden alıyorlar’ diyerek de yönelebiliyor, talebin artması nedeniyle fırsattan istifade eden ev sahiplerinin kiraları arttırması sonucu Suriyeliler geldi, kiralar arttı diyerek de ortaya çıkabiliyor. Mültecilerin eğitim ve yetenekleri doğrultusunda iş piyasasına erişimlerini düzenleyen, barınma sorununu çözmeyi hedefleyen, eğitim ve sağlık hakkından yararlanmada Türkiyelilerle eşitliği hedef alan bir entegrasyon politikasının olmaması bence bütün sorunların kaynağı. Ne Türkiyeliler Suriye toplumu ve kültürü konusunda bilgi sahibi, ne de Suriyeliler kendilerine tanınan hakları biliyor” dedi.
MÜLTECİLİK STATÜSÜNÜ TANIMIYOR
“Türkiye zaten uluslararası hukuka göre mültecilik statüsünü tanımıyor ama başvuranlara da iltica sistemi ile ilgili yeterli bilgi vermiyor” diyen Halkların Köprüsü Derneği’nden Yıldırım Şahin ise, “Seçim dönemi de dahil olmak üzere, dönem dönem Suriyeli mültecilerin aslında sahip olmadığı hak ve avantajlara dair sosyal medyada yayılan yanlış haberler de bence bunun bir sonucu. Medyanın da bu konuda iyi bir sınav verdiğini söyleyemeyiz. Özellikle yerel basında çıkan haberlerde Suriyeli mültecileri suçlayan, ötekileştiren ve kriminalize eden dile daha çok rastlıyoruz. Bir cinayet veya hırsızlık haberinde Türkiyeli sıfatını görmezken, söz konusu mülteciler olduğunda, Suriyeli katil, Suriyeli hırsız ifadelerinin manşetlerde daha sık yer bulduğuna tanık oluyoruz. Bu ötekileştirici dil ister istemez siyasi ve toplumsal bir bağlamı olan öfkenin, bir grup olarak Suriyeli mültecilere yönelmesine neden oluyor. Halbuki geçen yıl yaşanan olaylar sonrasında dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın yaptığı açıklamaya göre, 2014-2017 döneminde Suriyelilerin karıştığı olaylar toplam işlenen suçun yüzde 1.32’sini oluşturuyordu” ifadelerini kullandı.
“İŞLENEN SUÇLAR ÖNE ÇIKARILIYOR”
Seçim döneminde siyasi partilerin kullandığı dile, iktidar ve muhalefetin çatışmasında Suriyeli mülteciler üzerinden yapılan tartışmaya, medyanın ve kurumların mültecileri hedef alan nefret söylemine ve kullandıkları dile dair görüşlerde bulunan Konak Mülteci Meclisi’nden Deysem Siti de, “Burada doğan ve büyüyen binlerce çocuğun burada yaşamak isteyebileceğini, yedi yıldır Türkiye’de yerleşen mültecilerin geri gitmek istemeyebileceğini neredeyse ifade eden olmadı, olmuyor. Seçim dönemi de dahil olmak üzere mültecilerin sağlık, eğitim ve çalışma hakkına erişimde yaşadığı sıkıntıları dert edinen çok az milletvekili ve medya mensubu var. Ben özellikle iyi örneklerin haber yapılmasının, hem Türkiye hem de Suriye toplumu açısından olumlu anlamda etkide bulunacağını düşünüyorum. Suriyeli sanatçıların Türkiye’deki üretimlerinin haberleştirildiğini ya da kurdukları sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin anlatıldığını nedense görmüyoruz. Onun yerine işledikleri suçlar ön plana çıkarılıyor” diye konuştu.
“HAKLARINI BİLMİYORLAR”
Son zamanlarda artan gerilime neden olan faktörlerle ilgili devletten ne gibi talepleri olduklarını söyleyen moderatör Cavidan Soykan ise, “Benim sahadan gözlemim sadece Suriyeli mülteciler değil, diğer tüm sığınmacılar Türkiye’deki haklarını ve sorumluluklarını bilmiyor çünkü kayıt aşamasından sonra onlara bu konuda ayrıntılı bir bilgi verilmiyor. Sorunların çözümü için entegrasyona da imkan veren, diğer bir deyişle Türkiye’de yaşamak isteyen mültecilere vatandaşlığa başvuru imkanı tanıyan bir sistemin varlığı şart. Bunun için de önce Türkiye’nin mülteci statüsünü tanıyor olması gerekli. Öte yandan mülteciliğin ne olduğu, geçici koruma statüsü ve şartlı mültecilik statüsü ile sahip olunan hakların neler olduğu Türkiyelilere anlatılmalı ki, sosyal medya aracılığı ile yayılan doğru olmayan bilgiler üzerinden sığınmacı ve göçmenler hakkında negatif bir algı oluşmasın. Bu konuda çalışan sivil toplum örgütleri ve akademisyenler ile daha fazla fikir alışverişinde bulunulabilir” cümlelerine yer verdi.