Sayfa Yükleniyor...
Su ile bulaşan enfeksiyon hastalıkları hakkında önemli bilgiler veren Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Mustafa Torun, özellikle su kaynaklarının temiz tutulması gerektiğine dikkat çekti
YUSUF ÇAĞIRTEKİN-ÖZEL HABER
Dünyada içme suyu kaynaklarının azalması birçok soruna sebep olurken, küresel ısınma, su kaynaklarının kirlenmesi vb. gibi önemli sorunlar, su ile bulaşan enfeksiyon hastalıklarına sebep oluyor. Su ile bulaşan enfeksiyon hastalıklarının günümüzde her yıl milyonlarca insanı hasta ettiğini belirten Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzman Doktoru Mustafa Torun, günümüzde hala insanların bu sorunu tam olarak dikkate almadığını savunu. Yaz mevsiminin etkisini iyice hissettirdiği bugünlerde konunun ayrıntılı bir şekilde okurlara anlatılması gerektiğini savunan Mustafa Torun, su ile bulaşan enfeksiyon hastalıklarını önlemek için ilk önce su kaynaklarını temiz tutmaktan başlanması gerektiğini ifade etti.
TÜM DÜNYA DUYARSIZ!
Su kaynaklarındaki azalma ve beraberinde getirdiği problemler hemen hemen her gün olmasa da, ayda en az bir kez yazılı ve görsel basında da yer aldığına dikkat çeken Mustafa Torun, “Konu medyada sürekli yer almasına rağmen karşılığında beklenen sonuca varılabiliyor mu? Duyarlılık var mı? Derseniz, ne münasebet diyebiliriz. Sadece ülkemizde duyarsızlık olsa anlardık fakat maalesef tek tük cılız seslerin dışında dünya da bu önemli soruna duyarsız kalmıştır. Mademki gelecekte paylaşım savaşı su nedenli olacak; o zaman en kısa zamanda bilimsel veriler eşliğinde, bağımsız karar alıcı bir yapı oluşturmak gerekir. Bunun yasal alt yapısını hazırlamak, Koruyucu Hekimliği ön plana alan bir sağlık sistemini meydana getirmek şarttır. Çünkü bu soruna azami dikkati göstermemiz gerekiyor. Küresel Isınma ve buna bağlı olarak su kaynaklarının azalması ile bu sorunu dünyadaki en önemli sorunlardan bir tanesi olduğunu bilmek gerekiyor” diyerek su ile bulaşan enfeksiyon hastalıklarının önemine dikkat çekti ve bu soruna yeterli önemin verilmesi gerektiğini söyledi.
250 MİLYON KİŞİ HASTALANIYOR
Su içerek bulaşan enfeksiyon hastalıkları hakkında da konuşan Torun, “Bu hastalıkları üç kategoride inceleyebiliriz. Virüslerin oluşturduğu hastalıklar Enterovirüsler, Rota Virüs, Hepatit-A ve E, Norwalk Virüstür. Bakterilerden geçen hastalıklar, E.Koli, Kampilobakter, Tifo ve Para tifo yapan bakteriler, Basilli dizanteri etkenleri, Vibrio kolera vb. Bir de parazitlerden geçen Amip, Giardia, Askaris, Oksiyür’dan bahsedebiliriz. Su ile ilişkili enfeksiyonlarda kişisel faktörler nelerdir? Diye soracak olursanız, bağışıklığın yetersizliği, beslenme bozukluğu, mide asiditesinde azalma, alınan mikrop sayısının fazlalığı, ileri yaş enfeksiyon lehinedir. Tahmini olarak 250 milyon kişi hastalanıp, 5 milyondan fazla kişi ölmektedir. Ölenlerin çoğu çocuk yaş grubunda olup, işin ekonomisi ayrı bir sorundur. Su ile geçen ishal etkenlerine bağlı yılda iki milyonun üzerinde ölüm olmaktadır ifadelerini kullandı.
HANGİ YOLLARLA BULAŞIR?
Su ile ilintili enfeksiyonların hangi yollarla bulaştığını açıklayan Mustafa Torun, “Bu konuyu şu şekilde açıklayabiliriz. Doğrudan sudan kaynaklanan enfeksiyonlar: Aynı su kaynağından çok kişinin yararlanması, ılıman ve sıcak iklim bunu kolaylaştırır. Örnek vermek gerekirse; tifo, para tifo, kolera, hepatit-A. Çözüm suyun kirliliğinin önüne geçmektir. Su azlığı veya yokluğundan kaynaklanan enfeksiyonlar: Suyun niteliğinden çok niceliği önemlidir. Günlük temizlik ve diğer gereksinimler için suyun yeterli olmaması sorunu doğurur. Trahom, basilli dizanteri buna örnektir. Çözüm yeterli su teminidir. Su ile ilişkili böceklerle aktarılan enfeksiyonlar: Sivrisineklerle aktarılan sıtma iyi bir örnektir. Çözüm durgun suları yok etmektir. Su aerosolleri ile ilişkili enfeksiyonlar: Klimalarla geçen lejyoner hastalığı buna örnektir. Çözüm klimaların (ve bunların su depolarının) düzenli aralıklarla temizliği ve kontrolüdür. Kirli deniz suları ile: Hepatit-A, Norovirus, E.Koli, Tifo, Para tifo buna örnektir. Çözüm kirlenmenin önlenmesi, kirli denize girilmemesidir” diye konuştu.
BİLİNÇSİZLİK ENDİŞELENDİRİYOR
Su kaynaklarının temiz tutulması gerektiğine dikkat çeken Mustafa Torun, “Bulundukları ortama göre suları nasıl sınıflandırmak gerekir diye soracak olursak, Deniz, Havuz, Akarsular, Artezyen, Kaynak ve Şebeke Suyu. Özellikle yaz mevsimin gelmesiyle birlikte denize giden kişi sayısı çoğalmaktadır. Bu kişiler de risk altındadır. Deniz ve havuzdan kişiler göz enfeksiyonları, cilt enfeksiyonları ve idrar yolu enfeksiyonlarına yakalanabilir. Bunun dışında su kaynaklarının kirletilmemesi gerekir. Su kaynakları daha çok beşeri etkilerle kirleniyor. Doğayı bozan biz insanlarız. Halbuki bu kaynaklar bizim yaşamımızı sürdürmemiz için olmazsa olmaz kaynaklar. Kaynakları kirletenler de insanlar, bu kirlilikten zarar görenler de insanoğlu. Bu sorunun önüne geçilmesi için ise eğitimin şart olduğunu düşünüyorum. İleride savaşların su üzerine çıkacağı yönünde dünya kamuoyunda birçok haber takip ederken, bilim adamlarının bu yöndeki fikirlerini dinlerken, insanoğlunun bu denli bilinçsiz davranışları bizleri endişelendirmektedir” dedi.
İÇME SUYUNA DİKKAT!
Suyu kirleten kimyasal maddelerin neler olduğuna da değinen Mustafa Torun, “Arsenik, Arsenik, kurşun, nitrat, talyum, benzen, karbon tetraklorür, hekzaklorobenzen vb. gibi maddeler içme suyu olarak musluklarımızdan akan suları kirleten maddelerdir. Bu maddeler ise, patlayıcı salgın olarak nitelendirdiğimiz geniş kitleleri hasta eden Vibrio Kolera, Giardia, Basili Dizanteri etkenleri, E.Koli, Legionella gibi hastalıklara neden oluyor. Musluktan akan suyu içen birçok insan var. Şebeke sularından gelen suyun az önce saydığım hastalıklara sebep olabileceğini aslında birçoğumuz biliyoruz. İlkokuldan beridir bu eğitimi okullarda, sağlık ocaklarında vatandaşlara aşılamaya, konu hakkında bilinçlendirmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
KORUNMA YÖNTEMLERİ
Su ile bağlantılı hastalıklardan korunma yöntemlerini de açıklayan Mustafa Torun, “Her şeyden önce anaokulundan başlayarak temizlik konusunda kişilerin eğitilmesi gerekmektedir. Daha sonraki süreçte su kaynağının kirlenmesinin önüne geçmek lazım. Bu konuda belediyelerden tutun da tek tek tüm bireylere kadar sorumluluk duygusu olması gerekiyor. Yerel yönetimler, bu konuda daha ciddi büyük önlemler alabilir fakat kişilerin de özellikle su kaynaklarının kirletilmesi konusunda bilinçlendirilmesi ile su ile bulaşan enfeksiyon hastalıklarına karşı önlemler alabiliriz. Kurallarına uygun dezenfeksiyon, Filtrasyon. Dağıtım sisteminin kirlenmesinin önlenmesi de bir başka önlem alınabilecek konudur. Bir de su depolarının programlı bir şekilde temizlenmesi, klorlanması ve kontrolü gerekir” değerlendirmelerinde bulundu.
SUSUZ BİR DÜNYA
Küresel anamalcı sistem yapısı gereği dünyadaki tüm kaynakların talan edilmekte olduğuna vurgu yapan Mustafa Torun, buna paralel olarak su kaynaklarının kirletilip, kar hırsı ile kökü kurutulduğunu ifade etti. Mustafa Torun, “Su meta haline girerek, neredeyse birkaç yıl sonra su paylaşım savaşları olması artık konuşulan bir konu halini almıştır. Felaket tellallığı yapmayalım desek de, görünen köy kılavuz istemez. Aklımıza biran susuz bir dünya olabilir mi? Diye bir soru gelse, olur mu böyle bir şey deriz. Bu hızla gidilirse neden olmasın? Saldırgan anamalcıların gözü öyle dönmüş ki, suyu pazarladıkları gibi, havayı da pazarlayacaklarına şaşırmamak gerekir. Onların kazançları ve ekonomik göstergeleri iyiyse her şey yolunda olup, güllük gülistanlık içerisindesiniz, ne diye konuyu abartıyorsunuz, her şeye ideolojik bakıyorsunuz derler. İnsanlar arasındaki eşitsizlik, yoksulluğun ve işsizliğin artışı, salgınlar, çevrenin yok oluşu, savaşlar, katliamlar çocuk ölümleri vb. konular onların sözlüğünde yoktur. Bütün bunlara karşı yine de umutsuzluğa kapılmamak gerekir derim. Küresel ölçekli, örgütlü bir yapılanmayla bunlara dur diyebiliriz” dedi.
SALGINLAR ARTIYOR
Son olarak Türkiye’deki kullanıma hazır su kapasitesinin yüz milyar metreküpten biraz fazla olduğuna dikkat çeken Mustafa Torun, bu suyun sadece yedide birinin içme ve kullanma için olduğunu söyledi. Mustafa Torun, “Yaklaşık dörtte üçü tarımsal, onda birinden biraz fazlası sanayi amaçlıdır. Son kırk yıl içinde üç ‘Van Gölü’ hacminde su alanımız heba edilmiştir. Ülkemiz kişi başına düşen yıllık su tüketimi ile (Yıllık bir buçuk metreküpten biraz fazla) su yoksulu ülkeler arasında gelmektedir. Gelişmiş ülkedeki bir çocuğun su tüketimi gelişmemiş ülkedekine göre otuz kat fazladır. Suyun hovardaca kullanımı, çevresel faktörler, dünya nüfusunun artışı, küresel ısınma, sanayileşme, plansız nüfus artışı suyun önlenemez kirliliğini, beraberinde enfeksiyonları da getirmiştir. Ülkemizde de gün geçmiyor ki suya bağlı salgın haberlerini duymayalım. Konuyu anlaşılır yapmak için, yine sorulu yanıtlı açmaya çalışalım. Şu şekilde sorulara birlikte karşılık verelim! Bakalım bu konuda duyarlılığımız artacak mı göreceğiz” diye konuştu.
Haber Merkezi